Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Su ve Rızık.

Su ve Rızık



Su ve Rızık


Yerde meydana gelen bitkilerin,
toprağın bize merhametinden geldiğini iddia edemeyece-ğimiz gibi, yağmurun da,
bize ve diğer canlılarla bitkilere acıdığından indiğini ileri süremeyiz. Bize
rızık vererek bizi düşünen, yağmuru rahmet olarak gönderen zattır Rabb.
?İçmekte olduğunuz suyu, bildirin bana. Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa
biz miyiz indiren? Dileseydik onu tuzlu, acı bir su yapardık. Şükretmeniz
gerekmez mi?? (56/Vâkıa, 68-70)
Su: Zaruri ihtiyaçlarımızdan
biri, hayat için vazgeçilemez bir unsurdur. Ya mevcut deniz, nehir, menba suları
doğrudan doğruya buharlaşarak bulutları veya yağmuru meydana getirerek sebze,
meyve, tahıl, ot, ağaç vs.nin faydalanması sağlanmakta, veya canlıların
istifadesine sunulmaktadır. Canlıların kullandığı sular da idrar, ter,
nefeslenme, dışkı...olarak; bitkilerde ise yapraklardan ve benzer şekilde tekrar
atmosfere (dünya havasına) iade edilerek kullanılmakta; fakat varlığını
koruyabilmesini sağlayan bir devr-i dâime tâbi bulunmaktadır. Ancak bu sayede
varlığını koruyabilmektedir. Yoksa bu kadar sarf edilmesi dolayısıyla, buhar,
yağmur ve kar şeklinde yeniden arza döndürülmemiş olsaydı tükenirdi. Hazıra ne
dayanır ki? Sonra iade edilişinde tasfiye edilmiş, temizlenerek arıtılmış
olmasaydı, kullanılamaz hale gelirdi. Zaman geçince çabucak kirlenirdi. Esasen
tüketilen suların yağmur halinde tekrar iade özelliği olmasa, sular yalnız
durgun sulardan ibaret kalır, menba suları olmaz, dolayısıyla akar su da
bulunmazdı. O zaman da kirlenmenin ne kadar yaygın olacağını kestirebiliriz.
Artık bulunsa bile onu kullanabilmek çok büyük çapta arıtmalara bağlı kalırdı.
Fakat kuraklık hiçbir canlı için yaşama imkânı bırakmazdı. O yüzden, yağmurun
yağması ve suyun devr-i daim etmesinde de çok güzel tertiplenmiş, yeryüzünün
imarı ve yaratıkların rızkı yönünden muazzam bir düzenin varlığı söz konusudur.
Suyun rahmet olduğu, Allah'ın rahmeti olduğu ve düşünenler, okuyanlar için âyet
olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır.
Diğer nimetlerini de göz önüne
getirince hepsinin Cenab-ı Hakk'ın ihsanı olduğunu kabul ederek, şükür ve hamd
üzere olmamız icap eder. "Sizi yeryüzüne yerleştirdik. Size orada geçim
vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz?" (7/A'râf, 10) Allah,
koca evreni insanın hizmetine tahsis etmiş, zemini, semayı onun geçimini temin
edecek şekilde düzenlemiş ve bunlardan faydalanma imkânlarını bahş etmiştir.
Bütün bunlara rağmen şükretmemek büyük bir nankörlüktür.
Allah'ın yarattığı her şey
hayırlı ve güzeldir. Münkirlerin zannettiği gibi basit canlı yoktur. En basit
kabul edilenler bile, besin seçme ve tedarik etme yeteneği, besinden yararlanma
ve kullanma sanatı, besin artıklarını dışarı atma mahareti, enerji üretme
yeteneği ve yerine sarfedilmesi, çalışma sırasında organlar arası koordinasyonu
sağlaması, hayatını devam ettirebilmek için lüzumlu organları bünyesinde koruma
ve görevlerinde başarı göstermesi, üreme mekanizmasının işleyişi, dış etkilerden
korunmayı başarması gibi nice karışık ve ince işlerin hakkından gelebilen
mükemmel eserdirler. Üzerlerine düşen hayatî işlerin hepsini bir arada noksansız
yerine getirebilmektedirler. Demek ki tek hücre de olsa her canlı, muhteşem ve
akıl almaz bir ilâhî mûcizedir. Hatta o tek hücreyi en mükemmel fabrikalarla
kıyaslayabiliriz. Ve bu minik canlı fabrikanın âlet ve makinaları, ustaları,
işçileri bizim kurduklarımızdan çok daha güzel ve başarılıdır. Hiçbir görev
aksamamakta, her iş tam zamanında görülmektedir.
Kendiliğinden oluşa inananlar,
her şey maddeden ibarettir diyenler bile böyle bir muhteşem eserin tesadüfler
sonucu veya kendiliğinden meydana geldiğini kabul edemezler. Mikron
(=milimetrenin binde biri) ile ölçülen bu çok ufak canlıların bu kadar karışık
işleri aksatmadan, nasıl bu kadar mükemmel şekilde başardığını öğrenip de
hayrete düşmemek mümkün olmaz. Canlılardan hiç biri basit değil;
kavrayamayacağımız kadar mükemmel, girift ama düzenli varlıklardır. Bunlar ancak
Allah'ın yaratma, rızık verme ve yaşatma sanatının eseridirler. (3)
?Nice canlı var ki, rızkını
taşıyamaz. Onları da, sizi de Allah besler. O, işiten ve bilendir.? (29/Ankebut,
60). Yani, nice canlı var ki, âcizlikleri, zayıflıkları yüzünden rızıklarını
taşıyamaz veya toplayıp biriktiremezler. Yanlarında hiçbir şey olmadan
sabahlarlar. Bu zayıf, güçsüz canlıları da, sizi de ancak Allah rızıklandırıp
besler. Ey insanlar, rızkınızı taşımaya ve kazanmaya güç yetiremezseniz de, aynı
şekilde sizi de rızıklandıran ancak Allah'tır. Çünkü O, size güç vermese, kazanç
yollarını göstermese, rızkını taşıyamayan hayvanlardan daha âciz kalırdınız.
Allah, her şeyi sebeple besler. O, sebeplerin yegâne müsebbibi (vücuda getireni)dir.
?Şüphesiz rızık veren, sağlam kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır? (51/Zâriyât,
58) Her rızka ihtiyacı olanı besleyen, Allah'tan başkası değildir. O, güçlüdür.
Sonsuz kuvvet sahibidir. Noksansız bir otoriteye sahip olup her şeye güç
yetirendir.
Allah, rızık veren sağlam
kuvvet sahibi olduğuna göre, mü'mine yakışan, rızkı yalnız O'ndan istemesidir,
başkasından değil. ?Siz rızkı Allah'ın yanında arayın.? (29/Ankebut, 17)
Buna göre mü'min, rızkı elde etme konusunda Rabbına tevekkül etmesi, kendisine
rızık sebeplerini kolaylaştırması, sebeplere bilfiil sarılması ve bu hususta
kendisine yardımcı olması için Allah'a dua etmesi gerekir.