Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Amellerin Önemi

Amellerin Önemi


Amellerin Önemi

Ameller, iyi (sâlih) ve kötü
olmak üzere ikiye ayrılmakta olup, salih amelin zıddı olarak kötü amel
zikredilmektedir. Mü'minlerin kurtuluşlarının iman ve salih amel sayesinde
olacağı Kur'an'da ısrarla ifade edilmektedir (28/Kasas, 67). Bununla
birlikte, namaz kılıp, kendilerine rızık olarak verilenden infak ettikleri, hem
kendi peygamberlerine ve hem de diğer peygamberlere ve getirdiklerine
inandıkları (2/Bakara, 3-4), oruç tuttukları (2/Bakara, 183), Allah anıldığı
zaman yüreklerinin ürperip Allah'ın ayetleri okunduğunda da imanlarının arttığı
(8/Enfâl, 2), kısaca namazlarında huşu içerisinde olmaktan, boş şeylerden
yüzçevirmekten tutun da, ırzlarını korumaya, sözlerinde durmaya varıncaya kadar
(40/Mü'min, 2-8) bütün ahlakî özelliklere sahip oldukları belirtilmektedir. Bu
özelliklere sahip mü'minlerin Firdevs cennetlerine varis olacakları zikredilir
(23/Mü'minûn, 9-10). Buna umukabil, kötü amel işleyenlerin cehennemlik
oldukları da vurgulanır (2/Bakara, 81).
Böylece inanç açısından iki zıt
kutupta olan insanlardan hangisinin daha rahat olacağı, ruh enginliği kazanacağı
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zira salih amel, kişiyi Mevlâ'sına
yaklaştırır. Bununla birlikte insan, salih amellerle, önce kendisini
düzeltir, sonra da başkalarının salâhına çalışır. Kişinin kendini düzeltmesi
asıldır, başkasının düzelmesine çalışması ise ikinci derecededir. Başkasını
ıslah, salâh nisabının zekâtıdır. Kendisi salih olmayan, başkasını nasıl ıslah
edebilir, ağaç doğrulmadan gölge nasıl doğrulabilir, doğru olabilir?
Dengeli bir hayat sürdürebilmek
için, insan ruhu, sadece nazarî hakikatlerle beslenemez. Bilmeye ve
inanmaya olan ihtiyacından başka, ister şahsî davranışlarında, isterse Allah
veya insanlarla olan münasebetlerinde olsun, insan, hareketlerini devamlı bir
şekilde tanzim edecek amelî kurallara muhtaçtır. Bu amelî kurallar, çeşitli
şekilleriyle Kur'an-ı Kerim'de gösterilmektedir. Mesela, sıkıntı anında
Allah'a yapılacak bir yalvarış, bir dua ve bu duanın da Allah tarafından kabul
edileceğini bilmek (2/Bakara, 47), insanı son derecek rahatlatabilir ki, bu da
salih ameldir. Aslında insanda iki kuvve bulunmaktadır. Bunlar, nazarî ve amelî
kuvvetler olup, nazarî kuvvenin kemali, insanın Hakk'ı tanımasıyla; amelî
kuvvenin kemali ise, onun sadece hayırları işlemekle gerçekleşebileceği
kaydedilmektedir. (Razi, T. Kebir, 12/53)
İnsanda bulunan bu kuvveler,
onun, hem maddî ve hem de manevî yönünü işaret etmektedir. Böylece insandan
sudur eden fiillerin bilinçli olduğu ve dolayısıyla ayetlerde geçen "iman
edenler" kaydı ile, insanın Allah'ı bilmesindeki nazarî kuvvesine; "salih
ameller" kaydı ile de, onun Allah'a kulluk/ ibadet etme konusundaki amelî
gücünün kemaline delalet etmektedir. Şu halde biz, insanın dinen olumlu
sayılabilecek davranışlarının salih amel olduğu genel hükmüne varabiliriz.

"İslamiyetin çok önemli olan
amelî yönü, Kur'an-ı Kerim'de esaslı ve açık bir şekilde kurtuluş ve ebedî
saadete ermenin kaçınılmaz bir şartı olarak zikredilir. Hatta bu amelî yönün
Kur'an'da açıkça geçmediği hallerde imanla ilgili olarak daha önce belirtilen
esaslar uyarınca sade mü'min tabiriyle bile zımnen ifade edilmiş olduğunu görmek
hiç de zor değildir." (4) Çünkü "salih amel, Allah'ın bir lutfudur ve
nimetine şükreden kullarını buna muvaffak kılar." (5)
Sâlih amelin önemini, İmam
Şafii'nin dünyayı büyük bir denize, salih amelleri de, bu denizde seyreden
gemiye benzetmesinden anlamak mümkündür. Aynı şekilde Gazali'nin:
"Ameller, kalp hastalığının ilacıdır. Kalp hastalığı çoğu zaman hissedilmez.
Aynası olmayan bir adamın yüzündeki alaca hastalığı gibidir. Zira o, bu
hastalığı hissetmez. Ona söylense, bunu doğrulamaz" (6) şeklindeki açıklaması ve
benzetmesi de, salih amelin önemini ifade etmektedir.
Sâlih amelin önemi, insanı
mutluluğa kavuşturmasıyla da anlaşılabilir. İnsanın mutluluğu, Râzi'nin
ifadesine göre (7) ya ruhî veya bedenî veyahut da harici şeylerle olmaktadır.
Ruhî olanı, en mükemmeli, bedenî olanı ortası, harici olanı ise en düşüğüdür.
Ruhî mutluluk, kalbin taat ve hizmetle meşgul olmasıyla, harici mutluluk ise
aile efradının mutluluğuyla olmaktadır. Aslında Kur'an-ı Kerim'de ahlakî
terimler genellikle tasvîrîdir.
İyinin ne olduğunu mü'minlerin;
kötünün ne olduğunu ise kâfirlerin, münafıkların ve şeytanın tasvirlerinden
çıkarabiliriz. Kur'an'daki felâh, necât ve hidayet gibi saadetle ilgili terimler
çok kere mü'minlerin vasıflarından sonra zikredilmiştir. Amellerin önemi,
insanları mutlu veya mutsuz etmesi, başka bir ifadeyle saadete ve şekavete,
bedbahtlığa götürmesiyle bilinebilir. Burada da sâlih amelin, kişiyi mutlu
ettiği; kötü amelin de bedbaht ettiği, onu karamsarlığa sürüklediği açıktır.