Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Sakal ve Bıyık
Sakal ve Bıyık 
 
Sakal ve Bıyık: 
 
Sakal ve bıyık şeklinde 
İslâm'ın dışındaki yabancı ümmetlere; bâtıl din ve ideoloji mensuplarına 
benzenilmemesi konusuna dinimizde çok büyük bir önem verilmiş, sözlü ve fiilî 
sünnette açıkça belirlenmiş şekliyle sakal ve bıyık, dinin şiarlarından kabul 
olunmuştur. Değişik lafızlarla bize intikal eden emirlerinde Peygamberimiz 
(s.a.s.); "Sakalınızı uzatın; bıyıklarınızı kısaltın" buyurmuşlardır. 
Peygamberimiz (s.a.s.) bu emirlerini verirken, çok defa "Müşriklere, 
mecûsilere, yahûdilere muhâlefet edin" buyurmuş, bu konudaki emrinin yabancı 
ümmetlere benzenilmemesi hikmetine dayandığını açıklamıştır. Bu hikmetin 
yanısıra Peygamberimiz'in sakal ve bıyığı, fıtratın gereği ve erkeklerin zîneti 
olarak vasıflandırması, bu konuda ümmetine bilfiil örnek olması da sakal ve 
bıyığı İslâmî kılığın değiştirelemez bir özelliği kılmıştır. Nitekim dört 
mezhepte bu konudaki nebevî hassâsiyeti tesbit etmiş ve üç mezhep imamı (Hanefî, 
Mâlikî, Hanbelî), Peygamberin emrini, vücûba (vâcip olduğuna) hamlederek sakal 
kesmenin haram olduğu görüşünde ittifak etmişlerdir. Beyhakî'nin bu konudaki 
hadis rivâyetini özetleyelim: 
İran kisrâsı, Peygamberimiz'in 
mektupla kendisini İslâm'a dâvet etmesinden ötürü gazaplanmış, imparatorluğuna 
bağlı Yemen valisi Bazan'a Peygamberimizle ilgili emirler vermişti. Kisrânın 
emri üzerine Bazan'ın gönderdiği İran'lı elçiler Hz. Peygamber (s.a.s.)'in 
huzuruna çıktıklarında Peygamberimiz onların sakalsız suratlarına ve uzun 
bıyıklarına bakmış ve şöyle buyurmuştur: "Size yazıklar olsun. Bu ne biçim 
sakal ve bıyık şekli?" Onların "efendimiz Kisrâmız bize böyle emrediyor" 
demeleri üzerine de Peygamberimiz şöye buyurmuştur: "Bana da Rabbim sakalımı 
uzatmamı, bıyığımı kısaltmamı emretti." (Hadislerin kaynakları ve bu konuda 
geniş bilgi için bkz. A. Rıza Demircan, İslâm'da Bâtıla Benzemenin Hükmü, s. 
166-237) 
Söyleniş gâyesi itibarıyla 
bâtıl din ve ideoloji mensuplarının bütününe şâmil kılabileceğimiz bir 
hadislerinde Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Râhiplerin elbiseleri (gibi 
yabancı ümmetlere has elbiseler) giymekten sakının. Kim onların şekillerine 
bürünür ve onlara benzemek isterse Benden değildir." (Taberânî, Evsat). Bu 
konuya ilgili diğer bir rivâyette ise Abdullah bin Amr bin Âs şöyle diyor: Hz. 
Peygamber, üzerimde rengi sapsarı bir elbise gördüğünde şöyle buyurdu: "Bu 
elbise (renk ve şekil itibarıyla) kâfirlerin elbisesidir; onu giyme!" (Ahmed 
bin Hanbel, 2/164). 
İslâm âlimleri; haç takınmak, 
zünnar bağlamak, haham, râhip, râhibe elbiselerini giymek gibi giyimdeki 
benzemeleri alâmet-i küfür (küfür alâmet ve şiarları) olarak görmüştür. Burada 
üzerinde hassâsiyetle durulması gereken husus, giyilecek elbiselerin ve 
takılacak rozet ve süs eşyasının yabancı ümmetlere, bâtıl din ve ideoloji 
mensuplarına has olup olmadıkları keyfiyetidir. Mü'minin bâtıl din ve 
sistemlerden birinin mensubu gibi görülmesine sebep olacak tarzda giyinmesi 
kesinlikle haramdır. Zira bu tarzdaki bir giyim, yabancı bir milletin bayrağını 
iltizam eden kişinin işlediği "hıyânet-i vataniyye" suçu gibi, bir "hıyânet-i 
İslâmiyye" suçudur. 
Yakın tarihimizdeki şapka 
devriminin İslâm âlimleri arasında infial uyandırmasının sebebi, devrin şartları 
içerisinde şapkanın küfür alâmeti ve şiarı olarak değerlendirilmesi, kâfirlere 
benzemekten korunma gayret-i diniyyesidir. Giyimdeki benzeme, duygu ve 
düşüncelerin kaynaşmasına medar olması bakımından önem taşıdığı gibi, 
mü'minlerle bâtılperestlerin iç içe yaşadığı toplumlarda, sosyal karmaşaya sebep 
olması bakımından da önem taşır. 
Bu konuyu akad meselesi olarak 
gören ve kâfirlere has kıyafeti giyenlerin küfürlerine hükmeden âlimler de 
vardır. Bu konuda eski ve yeni bazı âlimlerin fetvâlarından bir-iki örnek 
verelim: Ebussud Efendi'den fetvâlar: Mes'ele: "Zeyd'e sıla vâcip oldukta, 
yerlerine yakın yerde bir dâru'l-harp olup kefere libâsını (kâfirlere has 
kıyafeti) giymeyince oradan geçilmese, giydiği takdirde zevcesi boş olur mu?" 
El-cevap: "Kefereye mahsus libâs ise bâin olur. (Kâfirlere mahsus kıyâfet ise 
bâin talâkla karısı boş düşer. Talâk-ı bâin, kadının yeniden evleniyorlarmış 
gibi rızâsı ile tekrar nikâh edilmedikçe geri alınamayacağı talâk, boşamadır. 
Kadın istemezse erkek zorla alamaz.) Mes'le: "Zeyd, bi-gayrı zarûretin (zarûret 
olmaksızın) başına yahûdi şapkası giyse, şe'an Zeyd'e ne lâzım olur?" El-cevap: 
"Küfür lâzımdır." (M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhul-İslâm Ebussuud Efendi Fetvâları 
Işığında 16. Asır Türk Hayatı, s. 118) 
"Bele Zünnar (papazların 
bellerine bağladıkları kuşak) bağlamak gibi bazı günahlar vardır ki Kur'an ve 
Sünnet onları alâmet (şiar) ve dini yalanlamadan saymış, bu da şer'î deliller 
ile bilinmiş olduğundan, o gibi günahları işleyenlerin kâfir olduğunda nizâ 
(ihtilâf) yoktur." (Sırrı Paşa, Nakdü'l-Kelâm fî Akaidi'l-İslâm, s. 248). 
"Kâfirlere mahsus olup onlara ait bir alâmet (şiar) olarak kökleşip yaygınlaşan 
giysi ve rozetleri giyip takınmak; Havra ve kiliselerine girilmemiş olsa da, 
yahûdi ve hıristiyan zünnarı takmak; Zarûret yokken mecûsi (veya müslüman 
olmayan herhangi bir bâtıl din mensuplarına ait) başlığı giyme... müslümanı 
kâfirliğe sürükleyip onlardan kılar." (A. Ziyâeddin Gümüşhanevî, Câmiu'l-Mütûn, 
s. 76) (Naklen; A. Rıza Demircan, İslâm'da Bâtıla Benzemenin Hükmü, s. 56-65) 
Ali Rıza Demircan, İslâm'da 
Bâtıla Benzeme'nin Hükmü adlı kitabında, teşebbühü yasaklayıcı genel özellikteki 
düsturlara aykırı olan benzeme çeşitlerine örnek olarak şunları da sayar: Tâzim 
maksadıyla ölü veya diri siyâset vs. adamlarının fotoğraflarının evlere, resmî 
dairelere asılması; bandolu, resimli ve çelenkli cenâze merâsimleri; tarihî 
şahsiyetlerin ölümleri sebebiyle veya ölüm yıldönümleri nedeniyle toplumda yas 
ilân edilmesi; yılbaşı gecesi eğlenceleri; falcılık, İslâmî ölçülere riâyet 
edilmeden ve tesettürlü olmayan kadınlarla erkeklerin karışık olarak 
bulundukları düğün; misafirlere alkollü içkiler ikram edilmesi; kravat veya 
papyon takmak; kabirlere mum yakmak gibi şiarlardan ve bunların kesin 
haramlığından bahseder. (Bkz. A.g.e. s. 92-100) 
Yine, kâfirler için kutsal 
kabul edilen şiarlardan herhangi birini kabul etmek, dinimizde kesin olarak 
haram kabul edilmiştir. Haç işareti, papaz kıyafeti, orak-çekiç işareti, gamalı 
haç, altı köşeli yahûdi yıldızı, siyonizm vb. bâtıl ideolojilerin her çeşit 
simgeleri/şiarları, kâfirlere ait devlet marşları, bayrak, flama ve armalar, 
rozetler, kâfirlere ait âyine benzeyen törenler, küfür imam ve önderlerine saygı 
duruşu... 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.