Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Ve Günümüz
Ve Günümüz 
 
Ve Günümüz: 
 
 
 
Sihir ve büyünün hiçbir çeşidi, 
İslâm toplumunda yer bulamaz. Bu tür sapıklıklar, ancak câhiliyye toplumlarında 
yaygınlaşabilir. İçinde yaşadığımız toplumun câhiliyye toplumu olup olmadığıyla 
ilgili bir yargıya varmak için gelin, bu konuda aynamızı topluma tutalım: 
 
Düzen ve çevrenin, fıtrata müdâhale 
edip İslâm'ı bireysel ve toplumsal alanlardan tümüyle uzaklaştırma mücâdelesi ve 
yer yer başarısı, insanımıza ağır bedeller ödetiyor. İslâm'ın çoğu hükümlerinin 
yaşan(a)madığı günümüzde stres ve psikolojik bunalımların hemen her çeşidi 
giderek hemen her insanı kemiriyor. Ve denize düşen yılana sarılıyor: Dinini 
bilmediği, ilkel ve modern hurâfeleri de reddedemediği için câhil insanlar, 
çözümü de cincilerde, üfürükçü ve muskacılarda arıyor. Medyada; medyumlardan, 
falcılardan, astrologlardan yani modern müneccimlerden, cinci ve büyücülerden 
geçilmiyor. Boyalı basın dediğimiz, yazıdan daha çok resimlerin yer aldığı 
gazetelerin tümünde her gün burç ve fal köşeleri yayınlanmaktadır. Buralarda "yıldızınız 
diyor ki" , "burcunuz" , "elektronik burç falı" , "bilgisayarlı astrolojik fal" 
gibi köşelere ne demeli? (Bu hurâfeler, irticâ kavramına girmediğinden kimsenin 
bir şey dediği yok. Peki müslümanların da mı diyeceği yok?!) 
 
Günümüzde başta televizyon 
kanalları olmak üzere medya, yani dünkü adlandırma ile sihirbazlık/büyücülük, 
halkın bağlılığını sağlamak ve sürdürmek yolunda Firavunların ve firavunî 
düzenlerin vazgeçemedikleri bir araçtır. 
 
Müneccimlik, sanıldığı gibi tarihe 
karışmış değil; sadece modernleşmiştir o kadar. Astrolog veya medyum denilen 
müneccimler, yıldız falına bakan kimselerdir. Horoskop denilen yıldızların, 
burçların bulundukları yerin haritasını çıkarıp, falına bakacakları kimsenin 
doğum tarihleriyle kıyaslayarak geleceği -gayb- hakkında hüküm çıkartırlar. 
Eski Yıldızname'lerin yerini günlük burçlar, astrolojik hurâfeler almış; 
müneccimin adı da astrolog veya medyum olmuştur artık. 
 
Açıkça kâfir olanların yanında, 
nice müslümanım diyen insan, hâlâ yıldızların, burçların insan kaderinde etkili 
olduklarına inanmaktadır. Müneccimin, kâhinin; geleceği (her şeyi değilse bile, 
çok şeyi) bileceğine hâlâ inanılır ki, gelecekle ilgili değerlendirmelerde 
bulunanlara ?sen müneccim misin, nereden biliyorsun?? diye 
sorulur; ?adam sanki kâhin? denilir. 
 
Yine, bu sapık düşünceye göre 
yıldızlar konuşur, vahyeder; onların rasülleri/elçileri ise astrologlar, 
medyumlar ve cincilerdir. Yıldızların konuşma dilini anlayan bu sivri akıllılar, 
bu mesajları "yıldızınız diyor ki..." , "burcunuzun durumuna göre başınıza şu, 
şu gelecek" diye insanlara para karşılığı tebliğ eder ki, bu mesaja göre 
bilinçlensinler ve ona göre davransınlar. 
 
Müneccimlik, gelecekte meydana 
gelecek, özel ve genel olaylara, yıldızlara bakarak haber vermektir. Hz. 
Peygmaber'in bu konuyla ilgili şöyle bir ikazı vardır: ?Bazı insanlar, 
Allah'ın nimetiyle geceyi geçiriyor, sabah olunca da, ?bize şu yıldız sebebiyle 
yağmur yağdırıldı' diyor. Böyle demeleri sebebiyle onların çoğu kâfir olmuştur.? 
(Buhâri, Megazi 35; Müsned, Ahmed b. Hanbel, II/525) Yine bir başka hadis 
rivâyeti de benzer bir ikazdır: ?Kim yıldızlarla haber vermeye çalışırsa, 
sihir ile haber vermiş olur.? (Ebû Dâvud) 
 
Gelecekte olacak şeyler hakkında 
bilgi sahibi olmak için başvurulan çeşitli yolların en belirginlerinden biri 
faldır. Daha çok baht, uğur ve talihi, genel olarak da gelecekte olacak şeyleri 
anlamak için birtakım garip yollara başvurarak bunlardan anlam çıkarma ve 
kişilik okuma işine fal; bu işi yapmaya da falcılık denir. Gelecek zamanda vuku 
bulacak olayları haber vererek gayb sırlarını bildiğini iddia edene de falcı, 
medyum denir. 
 
Câhiliyye Arapları, bir yolculuğa, 
bir savaşa, bir ticarete, evlenmeye, yahut herhangi önemli bir işe teşebbüs 
edecekleri zaman üç zar (veya ok) çekerler, yahut kuş uçururlardı. Bu zar veya 
okların birinde, "Rabbim emretti", yahut "yap" diye emir; diğerinde "Rabbim 
nehyetti" veya "yapma" diye nehy kelimeleri yazılı olurdu; biri de boş bulunurdu. 
Birisi torbaya elini sokar, zarlardan birini çeker, emir çıkarsa yaparlar, nehy 
çıkarsa yapmazlar, boş çıkarsa bir daha çekerlerdi. Kur'an, bunu şiddetle 
yasaklamıştır. "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytan işi 
birer pisliktir; bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz." (5/Mâide, 90) 
 
Bugün yaygın olan fal çeşitlerinden 
biri de, modern câhiliyyenin itibar ettiği yıldız falıdır. Gökteki burçlardan 
yola çıkılarak yapılan bu falcılığın aslı, Sâbiîlere dayanır. Sâbiîler, gök 
yüzünü on iki burca taksim etmişler ve eflâkten/göklerden yalnız tapındıkları ve 
heykellerini diktikleri "sebaî" gezegenlerin durumlarına göre, yeryüzünde 
meydana gelecek olayları bildireceği iddiasıyla yıldızlarla ilgili birtakım 
hükümleri yazmışlardı. Onların bu inançları, günümüze kadar gelmiş bulunmaktadır 
(Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, c. 7, s. 5208). 
 
Dinimizin kesinlikle yasakladığı 
falcılık, bir çeşit gaybdan haber vermektir. Halbuki, Kur'an; gaybı, Allah'tan 
başka hiçbir kimsenin bilemeyeceğini, peygamberlerle meleklerin dahi kendilerine 
vahyedilmedikçe gaybdan haber veremeyeceklerini açıkça bildirmektedir. "De 
ki: 'Göklerde ve yerde olan gaybı, Allah'tan başka bilen yoktur." (27/Neml, 
65) "De ki: Size 'Allah'ın hazineleri elimdedir demiyorum, gaybı da 
bilmiyorum." (6/En'âm, 50) "Eğer gaybı bilseydim, daha fazla hayır 
yapardım." (7/A'râf, 188) ayetleri buna yeterli delildir. 
 
Kendilerine "arrâf", "kâhin" veya 
"medyum" denilen falcıları ve bu falcılara gidip fal açtıran, onlara inanan veya 
destekleyenleri Peygamberimiz, ağır bir dille kınamış, hatta küfürle 
nitelemiştir. "Kim bir arrâfa gidip de ona bir şey sorarsa, kırk gecelik 
namazı kabul olmaz." 
(Müslim, Selâm 125) "Kim bir kâhine gider, dediklerini doğrularsa; 
şüphesiz ki Muhammed'e indirilmiş olanı inkâr etmiş olur." (Tirmizî, Tahâret 
102; İbn Mâce, Tahâret 122; Ebû Dâvud, Tıb, hadis no: 3904; Ahmed bin Hanbel, 
II/ 408) 
 
Burç falı, "insanları, doğdukları 
burçlara göre gruplayarak geleceğini okumaya, kaderine dair konuşmaya" denir. 
Modern cahiliyyenin yaşandığı günümüzde kendini aydın sanan birtakım gazete ve 
televizyon programcıları, her gün yıldız falı hurâfesiyle insanların kaderi 
hakkında birtakım yorumlar yapmaktadırlar ki bunlar hiçbir bilimsel dayanağa 
sahip değildir. Ayrıca bu asılsız yorumlar, okuyucuların ruhsal dengelerine 
olumsuz yönde etki yapmaktadır. Bu bir atma, saçma ve aldatmadan ibarettir. 
İslâm âlimleri, Sâbiîler gibi, tesiri yalnız yıldızlardan, burçlardan bilerek 
onlardan birtakım hükümler çıkarmaya kalkışmanın küfür ve şirk olduğunda ittifak 
etmişlerdir (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, c. 1, s. 5207)?Onların çoğu, 
şirk koşmadan Allah'a inanmazlar.? (10/Yûnus, 106) 
 
Konuyla ilgili yanlış itikad veya 
hurâfeler sebebiyle dilimize giren deyimlerden bazıları: ?Cadı kazanı?, ?gözün 
faltaşı gibi açılması?, ?müneccim misin??, ?kâhin gibi?, ?yıldızı kaymak?, 
?yıldızları barışmak?, sanatçılara: ?star/yıldız?, ?yıldızınız diyor ki?, 
?burcunuza göre...?, ?felek? , ?cingöz?, ?cini tepesine çıkmak?, ?cin fikirli?, 
?cin çarpması?, ?denize düşen yılana sarılır?, ?tahtaya vurup eli kulağa 
götürmek? vb. 
 
Hayatın her alanını kuşatan İslâm'ın kişisel, toplumsal ve siyasal boyutu 
gerektiği şekilde yaşanmadığından, psikolojik hastalıklar ivme kazanarak insanı 
her yönüyle pençesine alıyor. Stres ve bunalımın bin bir çeşidi altında ezilen 
insan, yeterli inanç ve bilinçten yoksun ise, düştüğü ıstırap denizinden 
kurtulmak için sarıldığının yılan olduğunu düşünmüyor bile. Her türlü 
üfürükçülerden, vesvese verenlerden Allah'a sığınması gerektiği halde, 
şeytanlara ve şeytanlaşan üfürükçülere sığınabiliyor. Kur'an'ın fıtrî 
prensiplerine sarılıp ibâdet, zikir ve tefekkürle ruhunu arıtacak ve 
gıdalandıracak yerde, ruhundaki hastalığı artıracak zehirlere ve mikroplara 
yöneliyor. Yine, müslüman psikolog ve psikiyatristlerden yararlanıp tıp ilminin 
imkânlarından istifade edeceğine istismarcılara teslim oluyor. Vahye teslim 
olmayan, aklını ve mantığını da kullanmayan enâyiler bulundukça; adlarına hoca, 
muskacı, cinci, büyücü, sihirbaz, arrâf, medyum, kâhin, astrolog, falcı... denen 
kimseler de bulunacak, kendisinden yardım isteyenleri sömürmekle kalmayacak, 
onları dünyada ve âhirette perişan etmeye çalışacaktır. Suç, bu istismarcılardan 
daha çok, bunların oltalarına takılan zavallılardadır. İslâm'ın yaşanmadığı 
yerde bu çeşit istismarcıların, sahtekârların önüne geçilmesi de 
imkânsızdır. 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.