Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

İslâm'da Kanun Koyma Mekanizması

İslâm



İslâm'da Kanun
Koyma Mekanizması:




Demokrasi ile şûrâyı ayıran temel
noktalardan biri bunlara tanınan yetkinin çerçevesinde kendini gösterir:
Demokrasi. Guénon'un da açıkladığı üzere, çoğunluk adına iddiasıyla, hakim (teknotrat)
zümrenin -bu zümre üzerinde hakimiyet kurmuş görünürgörünmez baskı güçlerinin
tesiriyle- her çeşit kanunu yapma oyunudur. Şu veya bu kanunu yapamaz diye bir
sınır yoktur. İslâm'da ise kanun koyma işi iktidarda olanlara tanınan bir hak
değildir. Bu, farklı bir mekanizmadır. Şöyle ki:

1- Temel hakların korunmasına
yönelik bir kısım kanunlar var ki, bunlar Kur'an ve Hz. Peygamber (aleyissalâtu
vesselâm) tarafından tesbit edilmiştir; hiçbir devirde, hiçbir kimse tarafından
kaldırılamaz, değiştirilemez, azaltılamaz, çoğaltılamaz. Zina, hırsızlık, katl,
şarap içme, irtidad gibi ağır cürümlerin cezası böyledir. Bunlara hudud denir.
Devlet bunları tatbikatla vazifelidir. Bunların tatbiki karşısında kimse
kimseyi ittiham edemez. Şeriatın kestiği parmak acımaz sözü buradan gelir.

2- Yeni meseleler için
kanun yapma işi, dindarlık ve ilmî yeterlilik gibi bir kısım zor şartları
nefsinde cemeden kimselere aittir. Kanun yapacak kişide bulunması gereken zaruri
sıfatlar arasında "iktidarda olmak", "resmî vazifeli olmak" gibi sıfatlar
yoktur.

3- Otoriteye itaat keyfiyeti
sınırlıdır. Allah'ın emirlerine isyanı emreden âmire itaat yoktur.

4- Dinin ferde tanıdığı tabiî
hakları ortadan kaldırıcı kanun yapılamaz. Böylesi bir icraat var ise, bu meşrû
olamaz, keyfîdir, zulümdür.

5- Din, ferde tanınmış olan tabii
haklara uymayan, şahsî zararlara sebep olan zalimane icraatlar karşısında
-ammeyi zarardîde edecek fitnelere sebep olmamak için- sabretmeyi tavsiye
ederse de icraatcıyı zâlim ilân eder. İktidarda olana hiçbir sûrette kanunsuz
icraatta bulunma selahiyeti tanımaz.

6- Sultan (iktidar sahibi,
otorite) kanun önünde diğer fertler gibidir. Hiçbir hususi haktan istifade
edemez. Mesela bugün milletvekillerine tanınan teşriî ma'suniyet (dokunulmazlık)
İslâmî sistemde yoktur.

7- İslâm, teşriat (kanun
koyma) sistemiyle idare edilenleri, idare edenlere karşı koruduğu gibi, diğer
bir kısım teşriatıyla da başka zümreleri korumuştur. Şöyle ki:

a) Zekâtı farz etmek, faizi haram
kılmak, sadaka ve diğer hayır işlerine, sadaka-i câriyeye teşvik gibi
emirleriyle fakirleri zenginlere karşı korumuştur.

b) Çocukların temyiz yaşına kadar
terbiyesini anaya vermek, büluğ yaşına kadar:

1) Nafakasını temin etmek.

2) Terbiye ve bir meslek öğrenimi
dahil olan talimini vermek gibi vazifeleri veliye, velisi yok ise devlete
-kaçınılması mümkün olmayan- bir vazife, bir vecibe yapmak.

3) Kezâ büluğ devresinden önce
işlediği suçlar sebebiyle cezaî ehliyet tanımak.

4) Te'dib için dövmelerde gerek
ebeveyne ve gerekse muallim ve diğer büyüklere üçten fazla vurma hakkı
tanımamak gibi teşriatıyla çocukları korumuştur.

c) Kur'an-ı Kerim'in "anne ve
babanızdan biri yanınızda ihtiyarlığa ererse onlara "öf" bile demeyin" âyetinde
ifadesini bulan çeşitli teşriatıyla, "ihtiyarlarımıza hürmet etmeyen bizden
değildir" gibi prensipleriyle yaşlıları korur.

d) Tarihte ilk defa çok evlenmeyi
tahdid ve "biri tavsiye" etmek, kadınlara -bir iki hususi durum dışında-
erkeklere tanınan hak ve vazifeleri aynen tanımak, miras, mülkiyet, boşanma
gibi haklar tanımak, şahıslarına karşı işlenen suçların cezasını erkeklere
karşı işlenen suçların cezasıyla bir tutmak ve hatta "cennet anaların ayağı
altındadır", "sizin en hayırlınız eşine karşı en iyi davranandır" gibi
teşriatıyla kadınları korur.

e) İlme yaptığı mükerrer
teşvikleri, tefekkür ve düşünceye verdiği ehemmiyetle ilmi, ilim adamını
korumuştur. Kur'an-ı Kerim kalemi, satırı, okumayı övmekten başka, "Bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu?" der. Hz. Peygamber alimle cahilin arasındaki farkı
yıldızla güneş arasındaki , peygamberle peygamber olmayan bir kimse arasındaki
farka benzetir. "İlim talep edenin geçtiği yere melekler kanatlarını gerer",
"Bir saatlik tefekkür bin senelik nafile ibadetten daha hayırlıdır" der. Keza
"Alim verdiği hükümde isabet ederse iki sevab kazanır, yanılırsa bir sevab
kazanır. Zira hüküm vermek bir ibadettir, hüküm verme sevabını alır; yanılma
(iradî olmadığı için) günaha sebep olmaz" diyerek hep ilme teşvik eder ve ilim
adamını korur.

Şimdi sorabilir miyiz: Acaba
hangi zümrenin "İslâm dini bizi ezmiştir" demeye hakkı vardır? Dinî kanunlar
tarafından Batılı manada ezildiğini söyleyen bir zümre, bir kişi çıkabilir mi?

Ancak şu da bir gerçektir:
Müslüman cemiyetlerde de ezenler ezilenler olmuştur. Fakat bu durumu din tahsin
edip hoş karşılamaz, bilakis takbih eder, reddeder. Zalimane iş yapan hiçbir
kimse, zulmünü meşrulaştıracak bir fetvayı dinde bulamaz. Din hiçbir zümreye
hususi imtiyaz tanımaz. Zulmeden kimse sultan bile olsa dinin bir hükmünü
terketmiş olmaksızın yani günahkâr psikolojisine düşmeden herhangi bir zulme
tevessül edemez.

Şu halde devlet reisinden aile
reisine; çobandan evdeki hizmetçiye kadar bütün icraatçılar, dindar oldukları
nisbette, kendi sorumlulukları dairesinde zulümden, haksızlıktan uzak
olacaklardır. Bu sebeple İslâm tarihinde hakiki manada dindar fakat zalim ve
müstebit sultan örneğine rastlanmaz. Dindar fakat hodfüruş, mağrur, benlik
sahibi, raiyyetine karşı zalim bir tek örnek bulmak mümkün değildir.

Bu söz, "İslâm tarihinde kötü
idareciler gelmemiştir" mânâsına alınmamalıdır. Öyle olsaydı medeniyet
gerilemez, Müslümanlar bu hallere düşmezlerdi. Hatta dindarların dindar
olmayanlara karşı sayıca azınlıkta olduklarını söyleyebiliriz.

Batı'da ise durum bunun tersidir.
Orada din namına her zümre ezilmiştir. Çocuklar hususi himaye edici kanunlardan
istifade etmedikleri gibi, 19. asrın sonlarına kadar büyüklerle bir muamele
görmüşler ve ezilmişlerdir. Söz gelimi bir çocuğun işlediği suçun cezası idam
gerektiriyorsa idam edilmiştir. Kadınlar yakın zamana kadar mülkiyet hakkına
sahip olmadıkları gibi, asırlarca onlarda ruh var mı yok mu münakaşası
yapılmıştır. Kilise "Allah namına icraatta bulunmak" selahiyetine dayanarak;
asiller, kontlar ve krallar kanunlardan aldıkları hususi imtiyazlara dayanarak
insanları ezmişlerdir. Bütün bu durumlar orada birbirine düşman kadın-erkek,
devletvatandaş, kilisesivil, patron-işçi vs. ikiliklerini varedegelmiştir. Bu
meyanda, bütün insanlar kilisenin benimsediği bazı peşin hükümleri olduğu gibi
benimsemeye, aklı kullanmamaya zorlandığı için, en ziyade ezilenler düşünen
kafalar olmuş, ilim adamları olmuştur. Bu ezici durumlara karşı, ilk önce
düşünen kafalardan gelmek ve kiliseye karşı olmak üzere muhalefet ve mücadeleler
başlamış, kilisedevlet ayırımı (laiklik), insan hakları, kadın hakları, çocuk
hakları gibi bir kısım haklar elde edilmiştir.

Bütün bu mücâdelelerin Batı
şartları içerisinde belli bir haklılığı vardır, yapılması lazım olan şeyler
yapılmıştır. Hatta, temelde isyan ve eskiye aksülamel yattığı için zaman zaman
ifratlara kaçılmış olsa bile bu mücadeleleri Batı şartları içerisinde haklı
görmemek mümkün değildir.

ŞÛRÂ (İSTİŞÂRE/DANIŞMA)
Şûrâ/İstişâre; Anlam ve Mâhiyeti
İstişârenin Fazileti
Kur'ân-ı Kerim'de Şûrâ/İstişâre.
Rasûlullah'ın Sünnetinde İstişâre ve Konuyla İlgili Hadis-i Şerifler İstişârenin Önemi ve İstişâre Emri
Konuyla İlgili Hadis-i Şerifler
Telâkki
Teşvik
Hz. Peygamber İstişâreye Muhtaç mı?.
En Büyük Dâhî De İstişâreye Muhtaçtır
Ashâb ve İstişâre
Hz. Peygamber'in Müşâvirleri
Münâfık ve Müşriklerle İstişâre
İstişare Konuları
İstişare Dışı Konular
İstişârenin Mekanizması
1- Müşâvirin Durumu
a. Liyâkat
b. Mûtemed Olmak
Dürüstlük Başta Gelir
c. Müslüman ve Dindar Olmak
d. İlgili Olmak
2. İstişârenin Şekli
a. Doğrudan Re'ye Mürâcaat
b. Liyâkatlinin Müdâhalesi
c. Yersiz Teklif
d. Saygısız Müdâhale
3- Kararın Alınması
a- Ekseriyetin Re'yi
b- Görüşlerden birinin tercih edilip seçilmesi
c- Kararı Tehir Etmek
d- İcbârî Karar
4- Şahsî Kanaatında Direnmemek
5- Müşâvirleri Gücendirmemek
6- Tatbikat  Sırasında Azim
Batı Demokrasisi Demokrasinin Tenkidi
Teknokrasi
Demokrasinin Sonu Anarşidir
İslâm'da Kanun Koyma Mekanizması
Hürriyet Telakkisi
Peygamberler de Hür Değildir
Hürriyet Alanı
Sınırlamanın Gâyesi
İslâm'da Kadınlarla İstişâre.
1- Kur'an'a Göre
2- Sünnete Göre
Sünnette Nazarî Beyan
Sünnette Fiilî Örnekler
Bu  Meselede Temel Prensip
Haklı Cihet
İstişârenin Önemi
İstihâre; İstişâreden So a Yapılması Gereken Duâ.
İstihârenin Yozlaştırılıp Rüya Falına Dönüştürülmesi
Tefsirlerden İktibaslar
İstişâre Etmek
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar