Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

KELİME-İ TEVHİD..

KELİME



KELİME-İ TEVHİD

Tevhîd birleştirme, birleme,
bir olduğunu kabul etme ve bu şekilde inanma demektir. Istılahı manası ise;
Allah'tan başka ilâh olmadığına iman etmek, O'ndan başka Rab ve Ma'bud
tanımamaktır. Başka bir deyişle; ihtiva ettiği manaya gönülden inanarak "Lâilâhe
illallah Muhammedun Rasûlüllah" sözünü söylemektir. İşte "Allah'tan başka ilâh
yoktur Muhammed Onun Rasûlüdür" anlamına gelen bu söze "Kelime-i Tevhîd" denir.
"Kelime-i Tevhîd" tüm semâvî
dinlerin ortak inanç esaslarının temelini teşkil eder. Bu temele dayanmayan
inanışların ve ibadetlerin tümü batıldır, Allah'ın yanında makbul değildir.
Nitekim, Cenab-ı Allah'ın göndermiş olduğu elçilerinin tümüne vahyettiği ve
insanlara tebliğ edilmesini istediği en önemli husus, "Tevhîd" inancının esasını
teşkil eden bu kutsal kelimedir. Hak Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm'de, son elçisi Hz.
Muhammed (s.a.s)'e hitaben:
"Senden önce hiçbir rasûl
göndermedik ki ona; Benden başka ilâh yoktur, şu halde bana kulluk edin, diye
vahyetmiş olmayalım" (el-Enbiyâ, 21/25) buyurmakla bu gerçeği dile
getirmiştir.
Allah'tan başka ilâh tanımamak
ve yalnızca O'na ibadet etmek tüm semâvî dinlerin ortak hedefidir. En güzel
ifadesini "Kelime-i Tevhîd"de bulan bu husus, ehemmiyetine binaen, hem Kur'ân-ı
Kerîm'de, hem de Rasûlüllah (s.a.s.)'ın hadislerinde çokça zikredilmiştir.
Kur'ân'da:
"Allah, kendisinden başka
hiçbir ilâh bulunmayandır" (el-Bakara, 2/255).
"Allah, kendisinden başka
ilâh olmayandır, en güzel isimler O'na mahsustur" (Tâhâ, 20/8).
"O, sizin Rabbiniz olan
Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. Herşeyin yaratıcısı O'dur" (el-En'âm,
6/102).
"Allah ile birlikte başka
bir ilâh çağırma. O'ndan başka ilâh yoktur. O'nun zatından başka her şey helâk
olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz" (el-Kasas, 28/88)
buyurulmaktadır. Rasûlüllah (s.a.s.)'ın hadislerinde de "Kelime-i Tevhid"le
ilgili şu ifadelere rastlıyoruz:
"Her kim, Lâ ilâhe illâllâh
der ve Allah'tan başka tapılan şeyleri reddederse, onun malına ve canına
dokunmak haram olur. Hesabı da Allah'a kalmıştır"[1]

"Lâilâhe illallah, Allah
için yüce ve şerefli bir sözdür. Bunu samimiyetle söyleyen cenneti kendine vacip
kılar. Yalandan söyleyen de malını ve kanını korumuş olur, fakat gideceği yer
cehennemdir"[2]

"Allah'tan başka ilâh
olmadığına ve Muhammed'in, O'nun elçisi olduğuna şehadet getirerek Allah'a
mülaki olan kimse cennete girer"[3]
"Lâilâhe illallah" çok vecîz ve
mana yönünden oldukça kapsamlı bir sözdür. Türkçe'ye "Allah'tan başka ilâh
(tanrı) yoktur" şeklinde tercüme edilebilir. Ne var ki, Allah ve ilâh
kelimelerinin ifade ettiği manalar tam olarak anlaşılmadıkça "Allah'tan başka
ilâh yoktur." sözü; "Kelime-i Tevhid"in, kafalara ve gönüllere yerleştirmek
istediği mefhumu ifade etmekte çok kısır kalacaktır. Kaldı ki, hiç kimsenin
mü'min ve muvahhid sayılabilmesi için, Kur'ân'ın tanımladığı şekilde Allah'a
iman etmesi ve tüm içtenliğiyle O'na teslim olması gerekir. Aksi takdirde
"Kelime-i Tevhid"i diliyle söylediği halde, tevhide aykırı düşünce ve
davranışlarından dolayı iman dairesinden çıkarak kâfir olması içten bile
değildir.
Kur'ân-ı Kerîm, Cenab-ı Allah'
şöyle tanımlıyor:
"Allah bir tektir[4],
O'ndan başka hiçbir ilah yoktur.[5]
Tüm âlemlerin Rabbi'dir[6],
herşeyin yaratıcısı O'dur[7],
hüküm yalnızca Allah'ındır[8],
rızkı veren O'dur[9],
dirilten de öldüren de[10],
hastalara şifa veren de O'dur[11].
O, her şeyi; gizli olanı da açıkta olanı da bilir.[12]
O'nun irade ve izni olmadan bir yaprak dahi dalından düşmez"[13]
Kısacası Allah, akla gelebilecek her türlü noksanlıklardan münezzeh ve en
mükemmel sıfatlarla muttasıftır.
Kur'ân âyetlerinden de
anlaşılacağı gibi, insanın mü'min ve muvahhid sayılabilmesi için, Allah
hakkındaki düşüncelerinin sağlıklı olması, "Tevhîdi" çizgiyle paralellik
arzetmesi gerekir. Bir yandan "Allah'tan başka ilâh yoktur " deyip diğer Yandan
O'nun hükmünü reddetmek ya da hâkimiyetinde O'na ortak koşmak, kesin olarak
haram kıldığı bir şeyi helâl, helâl kıldığı bir şeyi haram saymak, yalnızca
kendisine mahsus özelliklerden birini veya birkaçını, yaratılmışlardan herhangi
birine isnad etmek, Allah'a yaklaştıracak veya O'nun katında şefaatçi olacak
diye O'ndan başka dostlar edinip bunları ulûhiyyet derecesine çıkarmak, Tevhîd
inancıyla asla bağdaşmaz. Bu tür düşünce ve inançlara sahip kimse "Allah'tan
başka ilah yoktur." demekle iman etmiş sayılmaz. Cenab-ı Allah bu gibi kimseleri
yalancı ve inkarcı diye nitelemektedir:
"Halis din yalnız ve yalnız
Allah'ındır. O'ndan başka dostlar edinenler; bizi, sadece Allah'a
yaklaştırsınlar diye onlara ibadet ediyoruz, derler. Şüphesiz Allah, ayrılığa
düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah, yalancı ve inkârcıyı
hidayete erdirmez" (ez-Zümer, 39/3).
"Yoksa onlar, câhiliyye
hükmünü mü arıyorlar? İyi anlayan bir toplum için hükümranlığı Allah'tan daha
güzel hüküm veren kim vardır?" (el-Maide, 5/50).
"Allah'ı bırakıp
bilginlerini ve rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler. Halbuki
onlara; yalnız bir ilaha tapmaları emredilmişti. O'ndan başka hiçbir ilâh
yoktur, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır" (et-Tevbe, 9/31).
Evet, "Kelime-i Tevhîd";
düşünce ve davranışlarda, şirkin her türlü pisliğinden arınmayı, sadece Allah'ın
emirlerine boyun eğerek tâğûtun her çeşidini reddetmeyi gerektirir. Artık:
"Her kim tâğûtu reddedip
Allah'a inanırsa, asla kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmış olur" (el-Bakara,
2/256)[14]
Peygamberimiz (s.a.s.) İslâm'ın
beş esas temel üzerine binâ edildiğini, bunun birincisinin ?şehâdet' getirmek,
yani kelime-i tevhid olduğunu söylemiştir.[15]
Aynı ifâde ?Cibrîl hadisi' olarak bilinen meşhur hadiste de geçmektedir.[16]

Şehâdet kelimesi veya Tevhid
kelimesi, İslâm'ın temelidir. Bir anlamda da İslâm dairesinin kapısıdır. Onlar
gönülden söylenmeden İslâm'ı kabul etmek mümkün değildir. Şehâdet veya Tevhid
kelimesi aynı şeyi ifâde ederler. Şehâdet Kelimesinde ?eşhedü' ve ?abduhû'
ilâvesi vardır. Fakat özleri aynıdır, ifâde ettikleri gerçek farklı değildir.
İkisi de birbirlerinin yerine kullanılır.
Kelime-i Tevhid, Allah'ı
birleme, O'nun bir ve tek olduğunu söyleme anlamına gelir. İslâm ?Tevhid'
dinidir. Tek Allah inancına dayanır. Evreni ve içindekileri O yaratmıştır.
İlâhlığında ve Rabliğinde ortağı yoktur. Sonsuz güç ve kudret sahibidir.
Dünyanın ve içindeki her şeyin idare edicisi de O'dur. Hüküm ve mülk (her şey)
O'nundur.
Tevhid kelimesiyle Allah
hakkında bu gibi özellikleri kabul etmiş oluruz. Kelime-i tevhid, Allah
inancının kısa bir ifâdesidir. ?Lâ ilâhe illâllah Muhammedü'r Rasûlüllah
-Allah'tan başka ilâh (tanrı) yoktur, Hz. Muhammed O'nun elçisidir-.? Bu cümle,
tıpkı Şehâdet kelimesi gibi, imanla küfür arasında kesin bir çizgidir. İnsan
hayatının en önemli tercihidir. En önemli bir seçimdir. Allah'la ve mü'minlerle
bir antlaşma, kâfirlere karşı bir ültimatomdur. Bütün insanlara karşı İslâm'ı
din olarak seçmenin ilânıdır, haber vermedir. Diğer insanlar arasında
kimliğini, adresini, mensup olduğu inancı ortaya koymaktır.
Bu cümleyi diliyle tekrar edip,
kalbiyle bunun doğruluğunu tasdik eden, dünyadaki konumunu ortaya koymakta,
hangi dinin ilkelerine uyacağını, hangi ahlâk üzerine, hangi anlayış
doğrultusunda yaşayacağını belli etmektedir. Tevhid kelimesini kabul etmek,
kesin bir çizgidir. İnsanlar istedikleri dine inanabilirler. İsteyen babalarının
bâtıl dinine, isteyen kendi kafasından uydurduğu inançlara, isteyen zâlim
liderleri tanrılaştırarak onların yoluna inanabilir. Fakat bir kimse Tevhid
kelimesini söylerse, hem onlardan tamamen ayrıldığını, onları ve inançlarını
reddettiğini, hem de İslâmî hayat tarzını seçtiğini ortaya koyar.
İşte bu ortaya koyuş ve tercih
ediş, çok önemli bir olaydır. İnsanlığın çoğunluğunun gittiği yolları reddetmek,
onların alıştığı bütün ahlâk(sızlık)ları bırakmak, onların arasında çok farklı
bir yaşayış şeklini seçmek; gerçekten önemlidir.
Peygamberimiz zamanında
Mekke'de müslüman olan bir avuç insanın halini hatırlarsak bu cümleyi söylemenin
önemini daha iyi anlarız. O çevrede herkes, babalarının izi üzerinden gidiyordu.
Babalarının dinlerine ve geleneklerine sımsıkı bağlıydılar. Âdetleri konusunda
son derece fanatiktiler. Üstelik kendilerinden ayrı dinlere inananlara da
hoşgözle bakmıyorlardı. Müslüman olanları duydukları zaman da ?bizi
ilgilendirmez' demiyorlar, onları bu dinden döndürmek için baskının ve
işkencenin her çeşidini uygulamaktan geri kalmıyorlardı. Öyle bir ortamda ?Lâ
ilâhe illâllah' demek, ateşi avuçlamaktan daha zordu. O ortamda müslüman olmak,
her türlü tehlikeyi, işkenceyi, yokluğu, yoksulluğu, alay edilmeyi, hatta ölmeyi
bile göze almaktı.
Peki bu sözü söylemede hangi
tehlikeler vardı? İlk dönemde müslümanlar güçlü, zengin, aristokrat değillerdi.
Sayıları yeterli değildi, kılıçları yoktu, savaşmayı düşünemiyorlardı. Hatta
İslâm'ın birçok emri henüz gelmemiştu. Yani yaşantıları Mekkelilerden pek çok
yönden farklı değildi. O halde Mekkeli müşrikleri rahatsız eden ne idi? Niçin bu
kelimeyi söyleyenlere amansız düşman oluyorlardı? Niçin bunu söyleyenleri
susturmak için zulme başvuruyorlardı?
Tevhid kelimesini söyleyenler,
bütün ilâhları, o tanrılara bağlı inançları, o ilâhlar adına kurulmuş düzenleri
(sistemleri), o tanrılar adına uydurulmuş bütün kanunları ve âdetleri
reddediyorlardı. İşin en can alıcı noktası burasıydı. Bir cümle söyleniyor, ama
Mekkelilerin saltanatları sarsılıyordu. Bir cümle onları son derece rahatsız
ediyordu. Bu cümleyi söyleyen herkesi düşman biliyorlar, o sözü unutmasını
sağlamak için her çareye başvuruyorlardı.
Bu cümleyi söyleyenler ne
dediklerinin, neyi tercih ettiklerinin farkında idiler. Bu sözle neleri
reddettiklerini gâyet iyi biliyorlardı. Bu sözün neleri kapsadığını, neleri
dışarıda bıraktığını anlıyorlardı. Yani onlar tercihlerinin bilincinde idiler.
Yalnızca onlar mı? Hayır, müşrikler de kendi düzenleri açısından bunun kötü bir
gelişme olduğunun farkında idiler. Çünkü bu cümleyi bilinçli bir şekilde
söyleyen herkes, onların etki sahasından ayrılıyordu. Onların otoritesine karşı
çıkıyor, uydurdukları ilâhların hâkimiyetinden kurtuluyordu. Halbuki ileri
gelenler, uydurdukları bu sahte ilâh inancı ile, insanlara hükmediyor, onları
yönetiyor ve onlara yön veriyorlardı. Bu ilâhlar adına oluşturdukları düzen
sayesinde işleri tıkırında idi. Çıkarlarını bu bâtıl inanç sâyesinde
koruyabiliyorlardı.
İlâhlarına ve bu ilâhlara âit
inançlara çok bağlı idiler. Çünkü bu ilâhlar onların işine çok yarıyordu.
Zavallı halk, câhil ve çaresiz yığınlar da efendilerinin, başkanlarının ve
atalarının izinden gidiyorlardı. Sömürü düzeninin farkında değillerdi.
İlâhlarının (putlarının) kendilerine yardım ettiğini sanıyorlar, ibâdet etme
ihtiyacını ilâhlara tapınmakla karşılıyorlardı. Onların çoğu uydurulan düzenin
farkında değillerdi. Onlar, yarım akılla doğru sandıkları bir dine inanıyor,
önlerinde duran ve kendi elleriyle şekil verdikleri maddî tanrılara
tapıyorlardı.
Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber
olarak görevlendirildi ve insanları bu kelimeye ve bunun kapsadığı mânâya dâvet
etti. Çoklarına ve özellikle ileri gelenlere, yani yönetici ve zengin takımına
bu dâvet çok ağır geldi. Hemen karşı çıktılar. Bu cümleyi söyleyip müslüman
olanları düşman bildiler. İnsanların müslüman olmasını önlemek için çeşitli
çarelere başvurdular.
Çünkü Kelime-i Tevhid, ilâhlık
sistemini yerle bir ediyordu. Çünkü o, atalar dininin yanlış olduğunu
söylüyordu. Çünkü o, putlar adına uydurulan sistemin sahte olduğunu
belirtiyordu. Çünkü o, insanın insanı sömürmesine, insanın insanı ilâh
edinmesine, her türlü zulme hayır diyordu. İbâdet edilmeye lâyık yalnızca
âlemlerin Rabbi Allah'tır diye haykırıyordu.
Bu çağrı elbette, insanlar
üzerinde hâkimiyet kuran, insanlar üzerinde âdeta rablık taslayan şımarık güç
sahiplerini rahatsız edecekti. Onlar güçlü olduklarını, hükmün/egemenliğin
kendilerinde olduğunu sanıyorlardı. Bu güçlerini de halk üzerinde
gösteriyorlardı. Onlar kendi kafalarından bir şirk dini uydurmuşlardı ve bu
uydurma din sayesinde işlerini yürütüyorlardı.
Ama Hz. Muhammed (s.a.s.) çıktı
ve insanları bu yanlış yoldan dönmeye çağırdı. Bir söz söylüyordu ki, bütün
ilâhlar sistemini karşısına alıyordu. Bütün putları inkâr ediyordu. İnsanları
bir Allah'a ibâdet etmeye ve yalnızca O'nun karşısında boyun eğmeye dâvet
ediyordu. Bu ise onlar için hiç de hoş bir şey değildi.
Tevhid kelimesi, iki kısımdan
meydana gelir. Tevhid kelimesinin birinci kısmı, aslında bütün peygamberlerin
ortak dâvetiydi. Bütün peygamberler insanları ?Lâ ilâhe illâllah -Allah'tan
başka ilâh (tanrı) yoktur-' inancına dâvet etmişlerdir. Çünkü bu söz ?Tevhid'
inancının özüdür. Allah'tan gelen, tarih sürecindeki hak dinin temel özelliği;
Allah'tan başka ilâh tanımamak, yalnızca bir Allah'a ibâdet etmek ve hayatı
Allah'ın emirleri doğrultusunda yaşamak anlayışıdır. Tevhid kelimesi, işte bu
İlâhî gerçeği ortaya koymaktadır.
?Senden önce hiç bir elçi
göndermedik ki ona; ?Benden başka ilâh yoktur, şu halde Bana kulluk edin' diye
vahyetmiş olmayalım.? (Enbiyâ: 21/25)
Kur'ân-ı Kerim, sık sık
?Allah'tan başka ilâh yoktur' diye vurgulamaktadır. Çünkü insanların çoğu, zaman
zaman uydurma ilâhlar bulmakta veya Allah'a ait özellikleri yaratıklardan
bazılarına vermekte ve onlara ibâdet etmeye kalkışmaktadırlar. İnsan, öncelikle
bu yanlış inancı düzeltmesi lâzım ki, İslâm'a âit diğer inanç esaslarını kabul
edebilsin.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
??Her kim ?Lâ ilâhe ilallah'
der ve Allah'tan başka tapınılan şeyleri reddederse, onun malına ve canına
haksız yere dokunmak haram olur. Hesabı Allah'a kalmıştır.?[17]

?Ölen bir kimse (ölüm
ânında) Allah'ın bir ve benim Allah elçisi olduğuma şehâdet (tanıklık) eder ve
kalbi de bu işi tasdik ederse, Allah onu mutlaka mağfiret eder.?[18]

?Allah'tan başka ilâh
olmadığına ve Muhammed'in, O'nun elçisi olduğuna şehâdet ederek Allah'a kavuşan
kimse cennete girecektir.?[19]

Kelime-i Tevhid'in ikinci
kısmı, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Allah'ın rasûlü (elçisi) olduğunu kabul
etmektir. Bu kabul ediş ve inanma, Allah'tan başka ilâh olmadığını kabul etmenin
tamamlayıcısıdır. Kendinden başka ilâh olmayan âlemlerin Rabbi Allah (c.c.),
kendine âit haberleri, varlığının delillerini ve âyetlerini, kendi varlığının
gerçeklerini bir elçi aracılığıyla insanlara duyurur. O, yarattığı bütün
insanların kendi Rabliğini bilmelerini ve yalnızca kendisine kulluk etmelerini
istemektedir. Bunu da insanlar arasından seçtiği elçilerle onlara
bildirmektedir.
Allah'ın insanlara
peygamber/elçi göndermesi; onlara yol göstermek olduğu gibi, aynı zamanda
onların başıboş ve rehbersiz bırakılmadıklarının da göstergesidir. Bu elçiler
bir taraftan doğru yolu gösterirlerken, bir taraftan da örnek olurlar ve
Rabbimizin nasıl bir kulluk görmek istediğini ortaya koyarlar. Gönderilen elçiyi
kabul etmek; hem onunla gelen ?vahy'i kabul etmek, hem de o elçiyi örnek almak
demektir. Elçiler kuru bir dâvetçi veya postacı değillerdir. Onlar, Allah'tan
gelen vahy'i hem yaşarlar, hem uygularlar, hem de insanlara tebliğ ederler. İşte
Hz. Muhammed (s.a.s.) de bu elçilerden biridir ve sonuncusudur. Rabbimiz
insanlara son defa bir elçi olarak O'nu göndermiş, ona vahyettiği Kur'an'la
insanları hidâyet yoluna dâvet etmiştir. İslâm Hz. Muhammed (s.a.s.)'in tebliğ
ettiği, yaşayıp uyguladığı dindir.
Tevhid kelimesini söyleyen bir
kimse öncelikli olarak Allah'ın varlığını ve birliğini kabul eder, sonra da
inandığı Allah'ın, elçi olarak seçtiği Hz. Muhammed'i son peygamber olarak
tanır. Buna bağlı olarak da son elçinin tebiğ ettiği her şeye, İslâm'a âit bütün
esaslara inanır. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in din olarak öğrettiği, anlattığı ve
yaşadığı her şeyi kabul eder. Bu esaslara itiraz etmez, o esaslara uygun olarak
yaşamaya tevhid kelimesiyle söz vermiş olduğunun bilincindedir.
Tevhid kelimesi, Hz.
Muhammed'in peygamberliğini ve O'nun tebliğ ettiği şeriat esaslarını da kapsar.
?Ben Hz. Muhammed'i Allah'ın son elçisi olarak kabul ediyorum' demek, O'nunla
gelen Din'i ve bu Din'e âit bütün ilkeleri ve esasları kabul ediyorum, tüm
hayatımı bu ilkelere göre düzenleyip bu esasları yaşamaya çalışacağım demektir.
Kelime-i tevhid, kendisini
kabul edeni cennete götürür. Kendisini kabul etmeyen ise cehennemi hak eder.
Öyleyse o, son derece önemli ve geniş kapsamlı bir cümledir. İnsandaki ruh ne
ise, İslâm'da Tevhid kelimesi de odur. İnsan bedeninde ruh görünmez, ama onu
canlı tutar, ayakta olmasını sağlar. Ruh uçup gidince de insan ölü haline (ceset
şekline) döner. Kelime-i tevhid İslâm bedenini ayakta tutan şeydir. O olmayınca
beden (din) ölüdür. Bütün inanmayan insanlar bu anlamda ruhsuz ceset gibidirler.
Ne zaman Tevhid kelimesini kabul ederlerse, cesetlerine hayat gelir, onlara ruh
üflenmiş gibi dirilirler. Hayatın akışı içerisinde yapılan hatalar ve
unutkanlıklar yüzünden ölü gibi olan beden, Tevhid kelimesi ile canlanır.
Tevhid Kelimesini söyleyen
kimse, İslâm'ın tümüne inanmış olur. Kur'an'ın haber verdiği, Peygamberden bize
aktarılan sağlam bütün haberlere ve hükümlere inanır. Bu konuda şüphe ve
tereddüt olmaz. Bir kimsenin, inanç esaslarını tek tek sayarak ?ben şuna da
inanıyorum, ben buna da inanıyorum' demesi uzun bir iş olur. Ancak Tevhid
kelimesini söyleyen, hepsini ayrı ayrı sayıp kabul etmiş sayılır. Zaten bu
cümlenin bu şekilde, bir ilke olarak benimsenmesinin ana amacı budur. Bu bir
çeşit giriş şartıdır. Kim bunu kabul ederse, İslâm'a âit bütün şartları da kabul
eder. Artık o kimse, imanın diğer şartlarını da aynen benimser. İslâm'ın bütün
hükümlerini, Allah'ın bütün tekliflerini aynen alır, inanır ve uygulamaya
çalışır.
Bu cümleyi (tevhid kelimesini)
kabul etmenin bir başka anlamı da, şartlarını, ilkelerini ve esaslarını kabul
ettiği İslâm'ı uygulamaya da şu şekilde söz vermektir: ?Allah'tan başka ilâh
yoktur. Allah'ın gönderdiği her şey doğrudur, inanıyorum. O'nun bana verdiği
emirlerini ve yasaklarını da kabul ediyorum. Doğru olarak kabul ettiğim bu
hükümlere uyacağıma söz veriyorum. Onları hayatıma uygulayacağım, doğru olduğuna
inandığım bu ilkelere göre yaşayacağım.'
Kişinin mü'min ve ?muvahhid'
(Tevhidi kabul eden) sayılması için, hayatın, davranışların, düşüncelerin,
fiillerin, tercihlerin bu inanca uyması gerekir. Bir kimse Tevhid kelimesini
söyledikten sonra, Allah'tan başka ilâh (tanrı) zannedilen şeyleri kabul edemez.
Tâğutlara (ilâhlaştırılan, ya da put haline getirilen güçlere) kulluk yapamaz.
Onların hükümlerini, dinlerini benimseyemez. İslâm dışı ideolojilerin, İslâm'ın
özüne uymayan fikirlerin peşinden gidemez. Allah adına hükmetmeyenlerin
hükümlerini doğru sayamaz. İslâm'dan olduğu belli olan hiç bir emre veya yasağa,
İslâmî ölçülere itiraz edemez.
Çünkü Tevhid kelimesi, Allah'a
teslimiyetin ve O'nun dinine itaat etmenin göstergesidir. Bu açıdan İslâm'ın
rükünlerinden (şartlarından) birini inkâr eden, İslâm'ın tümünü inkâr etmiş ve
Tevhid kelimesini söylememiş gibidir. Böyle yapan, Tevhidi söylerken attığı
imzaya ters davranmış olur.
Bugün insanlığın görünen ve
görünmeyen bir sürü ilâh (tanrı)lara ve tâğutlara taptığı bir dünyada, Tevhid
kelimesinin anlamını yüceltmeye gerçekten ihtiyaç vardır. Ve Tevhid kelimesi
aynı zamanda en büyük zikirdir.[20]








[1]
Müslim, İman, 37.



[2]
Alauddin Ali el-Hindi "Kenzü'l-Ummâl", l, 220.



[3]
Alauddin Ali el-Hindi "Kenzü'l-Ummâl", l, 215.



[4]
el-İhlâs: 112/1.



[5]
el-Bakara, 2/255.



[6]
Fatiha, 1/1.



[7]
el-En'am, 6/102.



[8]
ez-Zümer, 39/3.



[9]
ez-Zariyat, 51/58.



[10]
Alû İmran, 3/156.



[11]
el-En'âm. 5/59.



[12]
İbrahim, 14/38.



[13]
el-Mâide, 6/59.




[14]
Halid Erboğa, Şamil İslam Ansiklopedisi: 3/339-341.




[15]
Müslim, İman 22, hadis no: 16, 1/45; Buhârî, İman 1, 1/8; Nesâî, İman 13,
8/95; Tirmizî, İman 3, hadis no: 2609, 5/5.




[16]
bk. Buhârî, İman 37, hadis no: 37, 1/20; Müslim, İman 1, hadis no: 8, 1/36;
Tirmizî, İman 4, hadis no: 2610, 5/6; Ebû Dâvud, Sünne 16, hadis no: 4695,
4/223; İbn Mâce, Mukaddime 9, hadis no: 63,64, 1/24; Nesâî, İman 6, 8/90.



[17]
Müslim, İman 35, hadis no: 21, 1/52.



[18]
İbn Mâce, Edeb 54, hadis no: 3796, 2/1247.



[19]
Kenzü'l Ummâl, naklen Şamil Islâm Ansiklopedisi, 3/340.




[20]
Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 345-350. Ahmet
Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.

TEVHİD..
Tevhid; Anlam ve Mâhiyeti
Tevhid'in Amacı
Tevhid'in Kapsamı
Tevhid'in Kısımları
1- Zat'ta Tevhid
2- Sıfatta Tevhid
3- Fiilde Tevhid
Allah'tan Başka İlâh/Ta ı Yoktur İfadesinin Anlamı
Tevhidin Pratik Görüntüleri
1- Kâinattaki Tevhid
2- Siyasette Tevhid
3- Toplumda Tevhid
4- Kişide Tevhid
5- Yürekte ve Dilde Tevhid
Tevhid
Tevhid ve Ahlak
Tevhid; Hayatın Anlamı
1) Rubûbiyet Tevhidi
2) Ulûhiyet Tevhidi
İbâdet
Tevhidin Yansımaları
Evrendeki Tevhid.
Tevhid ve Allah'ın Hâkimiyeti
Tevhid ve Tâğutlarla Mücâdele.
Tevhidi Bozan Durumlar
Kur'ân-ı Kerim'de Tek İlâh/Tevhid Kavramı
Kur'an'da Tevhidle İlgili Önemli Vurgular
Kur'an Metodu
Allah İnancının Fıtrî Oluşu
Tevhidin Göstergesi; Kapsadığı Mânâ ve Sonuçları 1- Tevhid Bir Hayat Nizamıdır
2- Tevhid, Bir İnkılâp Projesidir
3- Tevhid, Kâinat Nizamıdır
4- Tevhid, Özel Bir Medenyet ve Kültür Oluşturur
5- Tevhide İnanmak, Gerçek üstünlüğü Doğurur
6- Tevhid, Bir Kurtuluş Reçetesidir
Tevhid Penceresinden Günümüz ve İnsanımız.
Amelde Tevhid.
MUVAHHİD..
KELİME. Kelime Nedir?
Kelime'nin Kur'an'daki Anlamları
KELİME-İ ŞEHÂDET..
KELİME-İ TAYYİBE.
KELİME-İ TEVHİD..
LÂ İLÂHE İLLALLAH..
LA İLAHE İLLALLAH'IN DİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
La İlahe İllallah'ın Fazileti
La İlahe İllallah'ın İ'rabı
La İlahe İllallah'ın Rükûnleri
La İlahe İllallah'ın Şartları
La İlahe İllallah'ın Manası Ve Gereği
La İlahe İllallah Sözü Ne Zaman Fayda Verir?.
La İlahe İllallah'ın Fert Ve Toplum Üzerindeki Etkisi
ULÛHİYET..
% KAÇ MÜSLÜMANIM...
% Kaç Müslümansınız?.
Kelime-i Tevhidin Tarihçesi
İnsanoğlu Kendi Kendine Yeterli Midir?.
Niçin Peygamberlerin Kendi Kavimlerine Davet Ettiği İlk Kavram Kelime-i Tevhiddi?.
Nuh (a.s.)
Kelime-i Tevhide Olan Tepkiler
Kavmin Kelime-i Tevhid Anlayışı
Ve Sonuç
Hud (a.s.) (Ad kavmine Gönderilmiştir)
Kelime-i Tevhid Ve İlah Anlayışları
Kelime-i Tevhide Tepkiler
Ve Sonuç
Semud Kavmi
Kelime-i Tevhide Tepkiler
Ve Sonuç;
Sonuç.
Lâ İlâhe İllâllah Derken Ne Tür İlahları Red Ediyoruz.
İlah Olmanın Vasıfları
Kelime-i Tevhidin Şartları
Kelime-i Tevhidi Bozan Durumlar
Peki Nasıl Kandırıldık?.
Kelime-i Şahadet Üzerinde Oynanan Oyunlar
Peki Ne Yapmalı?.
% Kaç Müslümanız?.
1. Müslüman İtaatkârdır
2. Allah Rızası İçin Sever
3. Kardeşlerine Küsmez, Onları Terketmez.
4. Hoşgörülü ve Affedicidir
5. Güler yüzlüdür
6. Nasihat Eder
7. İyilik ve Vefakârlık Müslümanın Tabii Halidir
8. Kardeşlerine Karşı Yumuşaktır
9. Gıybet Etmez, Kardeşlerini Çekiştirmez.
10. Haset Etmez.
11. Münakaşa ve Rahatsız Edici Şakalardan Çekinir, Sözünde Durur
12. Doğrudur, Hile Yapmaz,Aldatmaz, İhanet Etmez.
13. Cömerttir
14. Kardeşlerine Dua Eder
15. Merhametlidir
16. Hayâlıdır, Ayıpları Örter
17. Fedakârdır
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
ŞÜPHELERİ YOKEDEN TEVHİD GERÇEĞİ
ÖNSÖZ..
Besmele'nin Şerhi