Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Hadis-i Şeriflerde Ümmet Kavramı

Hadis

Hadis-i Şeriflerde Ümmet Kavramı

?Bu ümmet (Muhammed ümmeti),
diğer ümmetlere karşı üstün kılındı.? (Ahmed bin Hanbel, 5/383)
"...Siz sonuncu ümmetsiniz.
Siz ümmetlerin en hayırlısı ve Allah yanında en değerli olanısınız." (Tirmizî,
Tefsir Âl-i İmrân, hadis no: 3004; İbn Mâce, Zühd 34, hadis no: 4288)
"Şu ümmetim rahmete
mazhar olmuş bir ümmettir. Âhirette azâba mâruz kalmayacaktır. Onun azâbı
dünyadadır: Fitneler, zelzeleler ve katl (öldürme)." (Ebû Dâvud, Fiten,
hadis no: 4277)
Ebû Zerr (r.a.) anlatıyor: "Hz.
Peygamber (s.a.s.) buyurdular ki: "Bana Cebrâil a.s. gelerek: 'Ümmetinden kim
Allah'a herhangi bir şeyi şirk/ortak koşmadan ölürse cennete girer' müjdesini
verdi" dedi. Ben (hayretle) 'zina ve hırsızlık yapsa da mı?' diye sordum.
"Hırsızlık da etse, zina da yapsa!" cevabını verdi. Ben tekrar: 'Yani
hırsızlık ve zina yapsa da ha!' dedim. "Evet, dedi, hırsızlık da etse,
zina da yapsa!" Hz. Peygamber (s.a.s.) dördüncü keresinde ilâve etti: "Ebû
Zerr patlasa da cennete girecektir." (Buhârî, Tevhid 33; Müslim, İman 153,
hadis no: 94; Tirmizî, İman 18, hadis no: 2646)
"Ümmetimden bir grup, hak
için muzaffer şekilde mücâdeleye Kıyâmet gününe kadar devam edecektir..."
(Müslim, İman 247)
?Her ümmet, kendi
peygamberine tâbi olur.? (Buhâri, Tefsir sûre 17, 11)
?Karınca, ümmetlerden
biridir.? (Müslim, Selâm 148)
"Allah Teâlâ, yeryüzünü
benim için dürüp topladı; ben de doğusunu da batısını da gördüm. Ümmetimin
mülkü, bana gösterilen yerlere kadar uzanacaktır. Bana iki hazine verildi:
Kırmızı ve beyaz hazineler. Ben Rabbimden, ümmetimi umumî bir kıtlıkla helâk
etmemesini, ümmetime kendi nefislerinden başka bir düşman musallat edip
çoğunluğu helâk etmelerine meydan vermemesini talep ettim. Rabbim bu isteklerime
şöyle cevap verdi: "Ey Muhammed! Bir hüküm verdimmi artık o geri alınmaz. Ben
senin ümmetine 'Onları umumî bir kıtlıkla helâk etmeyeceğim, kendileri dışında,
çoğunu helâk edecek bir düşman da musallat etmeyeceğim, hatta yeryüzünün her
tarafında bulunanlar, onlar aleyhinde toplansalar da. Ama, kendi aralarında
birbirlerini helâk edecekler." (Müslim, Fiten 19; hadis no: 2889; Tirmizî,
Fiten 14, hadis no: 2177; Ebû Dâvud, Fiten 1, hadis no: 4252)
Rasûlullah (s.a.s.) Benî
Muâviye Mescidine girdi. Orada iki rekât namaz kıldı. Yanındaki sahâbeler de
onunla beraber kıldı. Sonra Rabbine uzun uzun duâ etti. Sonra ashâbın yanına
döndü ve buyurdu ki:
"Rabbimden üç şey talep
ettim. İkisini verdi, birini geri çevirdi: Rabbimden ümmetimi umumî bir kıtlıkla
helâk etmemesini talep ettim, bunu bana verdi. Ümmetimi suda boğulma sûretiyle
helâk etmemesini diledim, bana bunu da verdi. Ümmetimin kendi aralarında
savaşmamalarını da talep etmiştim, bu geri çevrildi." (Müslim, Fiten 20,
hadis no: 2890)
"Muhammed'in nefsi elinde
olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun! İman edip sonra doğru yoldan ayrılmayan
hiçbir kul yoktur ki cennete sokulmasın. Siz ve sâlih/iyi nesliniz cennetteki
meskenlere yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mü'minleri olan) cennetliklerin
cennete girmemelerini de ümit ederim ve Rabbim ümmetimden yetmiş bin kişiyi
hesapsız olarak cennete dâhil etmeyi bana kesin vaad etti." (Kütüb- Sitte
Muht. Terc. c. 17, s. 603)
"Ümmetimde dört şey vardır
ki, câhiliyye işlerindendir; bunları terk etmeyeceklerdir: Haseple (mal, mevki,
zenginlik gibi dünyevî özelliklerle) iftihar, nesebi (ırkçılığı) sebebiyle
insanlara ta'n (küçük görüp hakaret), yıldızlardan yağmur bekleme, (ölenin
ardından) mâtem!" (Müslim, Cenâiz 9, hadis no: 934)
"Müslüman, yahûdi ve
hıristiyanların misali şuna benzer: Bir adam var, bir grup kimseyi ücretli
olarak tutmuş; kendisi için belli bir ücret mukabilinde, geceye kadar
çalıştırıyor. Bunlar, gündüzün yarısına kadar çalışıp:
'Bize şart koştuğun ücrete
ihtiyacımız yok (biz gideceğiz). Şu âna kadar yaptığımız iş için de para
istemiyoruz' derler. Adam onlara:
"Böyle yapmayın, işin geri
kalan kısmını da tamamlayın ve ücretinizi tam olarak alın!" diye rica eder.
Ancak onlar buna yanaşmazlar ve terk edip giderler.
Adam onlardan sonra işi için
başkalarını ücretle tutar. Onlara:
"Şu gününüzü tamamlayın,
öncekilere vaad ettiğim ücreti size tam olarak vereyim!" der. Bunlar, ikindi
vaktine kadar çalışırlar. O zaman:
'İşin senin olsun,
yaptığımız çalışmanın ücretini de istemiyoruz (çalışmayı terkediyoruz)!' derler.
Adam onlara da:
"İşinizin geri kısmını
tamamlayın, şurada az bir zamanınız kaldı" diye ricâ eder, ancak onlar
dinlemeyip giderler. Adam geri kalan zamanda çalışmaları için yeni işçiler
tutar. Bunlar da geri kalan zamanda güneş batıncaya kadar çalışırlar ve önceki
iki grubun ücretini de alırlar. İşte bu, onların ve bu nurdan kabul ettikleri
miktarın misalidir." (Buhârî, İcâre 11, Mevâkîtu's-Salât 17)
"Sizden önce geçen ümmetlere
nazaran sizin bekanız (dünyada kalışınız), ikindi vakti ile güneşin batması
arasındaki müddet gibidir. Tevrat ehline Tevrat verildi, onlar gün ortasına
kadar onunla amel ettiler. Daha fazla devam etmekten âciz kaldılar. Onlara kırat
kırat ücretleri verildi. Sonra İncil ehline İncil verildi. Onlar da ikindi
namazına kadar çalıştılar. O zaman onlar da âciz kaldılar, kırat kırat onlara da
ücretleri verildi. Sonra bize Kur'an verildi. Biz güneşin batmasına kadar
çalışacağız. Bize ücretimiz ikişer kırat, ikişer kırat verildi. İki kitap
mensupları:
"Ey Rabbimiz, Sen bunlara
ikişer kırat, ikişer kırat olarak verdin. Halbuki bize birer kırat, birer kırat
vermiştin. Halbuki biz, amel yönüyle onlardan ileriyiz!" dediler. Allah Teâla:
"Ben ücretlerinizde bir
haksızlık yaptım mı?" buyurdu. Onlar: "Hayır!" dediler.
"Öyleyse, bu Benim lütfumdur,
onu Ben dilediğime veririm" buyurdu." (Buhârî, İcâre, 8, 9, Mevâkîtu's-Salât
17, Enbiyâ, 50, Fezâilu'l-Kur'an 17, Tevhid 31, 47; Tirmizî, Emsâl 7, hadis no:
2875)
"İstemeyip kaçınanlar hâriç,
bütün ümmetim cennete girecektir!" "Kaçınanlar da kim?" dediler. Rasûlullah
(s.a.s.) şöyle buyurdu: "Kim bana itaat ederse cennete girer; kim bana itaat
etmez, âsi olursa, o cennete girmekten kaçınmış demektir." (Buhârî, İ'tisâm
2)
"Allah sizi (Muhammed
ümmetini) üç özellikten himâye edip korudu: Hepinizi helâk edecek olan
peygamberinizin bedduâsından, bâtıl ehlinin hak ehline (nûrunu söndürecek,
kesin) bir galebesinden, dalâlet üzerine birleşmenizden." (Ebû Dâvud, Fiten
1, hadis no: 4253)
"Ümmetim yağmur gibidir;
evveli mi, sonu mu daha hayırlıdır, bilinemez." (Tirmizî, Emsâl 6, hadis no:
2873)
"Ümmetimden bir grup (hak
üzerine) gâlip olmaktan hiç geri kalmaz. Allah'ın emri (Kıyâmet) gelince de
onlar gâliptir." (Hadisin bazı rivâyetlerinde şu ilâveler vardır:)
"...Onlar hak için, gâlip olarak Kıyâmete kadar savaşırlar.", "Bu din
ebediyete kadar ayakta kalacaktır. Bir grup müslüman, onun için Kıyâmet
kopuncaya kadar savaşmaya devam edecektir.", "...Onlara yardımı kesenler onlara
zarar veremezler, onlar bu halde iken Allah'ın emri (Kıyâmet) gelir.",
"Ümmetimden bir grup Allah'ın emri üzerine savaşmaya devam eder. Bunlar,
düşmanlarına gâliptirler. Muhâlifleri onlara zarar veremez, bu hal, Kıyâmete
kadar devam eder." (Buhârî, İ'tisâm 10, Menâkıb 27, Tevhid 29; Müslim,
İmâret 171, hadis no: 1921)
"...Ümmetimden bir grup,
Kıyâmet kopuncaya kadar, mansûr (Allah'ın yardımına mazhar) olmaya devam edecek,
onları mahrum bırakanlar onlara zarar veremeyecekler." (Tirmizî, Fiten 27,
hadis no: 2193)
"Allah Teâlâ, ümmetim için
bana iki emân indirdi: 'Sen, aralarında olduğun müddetçe Allah onlara (umumî
bir) azap vermeyecektir. Onlar istiğfârda bulundukları müddetçe, Allah onlara
azap vermeyecektir.' (8/Enfâl, 33). Ben aralarından ayrıldımmı, (Allah'ın
azâbını önleyecek ikinci eman olan) istiğfârı Kıyâmete kadar aralarında
bırakıyorum." (Tirmizî, Tefsir Enfâl, hadis no: 3082)
"Ümmetimden (âlim, şehid,
sâlih) bazıları var; bir(çok kabilelere şâmil bir) cemaate şefaat eder; bazıları
var, bir kabileye şefaat eder; bazıları var, bir bölüğe şefaat eder; bazıları da
tek bir ferde şefaat eder ve cennete girmelerine sebep olur." (Tirmizî,
Kıyâmet 11, hadis no: 2442)
"Kıyâmet gününde, ümmetimin
(iki alâmeti olacak: Biri) secde sebebiyle alnındaki parlaklık, (diğeri de)
abdest sebebiyle kollarındaki parlaklıktır." (Tirmizî, Salât 427, hadis no:
607)
"Allah bir ümmete rahmet
diledimi, peygamberlerini kendilerinden önce kabzeder ve onu ümmete bir öncü ve
hazırlayıcı yapar. Bir ümmetin helâkini de diledimi, onları peygamberleri
hayatta iken cezalandırır da onun gözünün önünde onları helâk eder. Böylece o
ümmetin -inkâr ve yalanlamaları sebebiyle- helâkleriyle peygamberin içi
rahatlar." (Müslim, Fezâil 24, hadis no: 2288)
"Her peygambere mutlaka
insanların inanmakta olageldikleri şeyler cinsinden bir mûcize verilmiştir. Ama
bana verilen (mûcize) ise, vahiydir ve bunu bana Allah vahyetmiştir. Bu sebeple
Kıyâmet günü, diğer peygamberlere nazaran etbâı (Peygamberlerine bağlı olan
ümmetleri) en çok olan peygamberin ben olacağımı ümit ediyorum." (Buhârî,
Fezâilu'l-Kur'an 1, İ'tisâm 1; Müslim, İman 239, hadis no: 152)