Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

?Vahdet, kimler arasında gerçekleşir??.

Yeni Sayfa 1



?Vahdet, kimler
arasında gerçekleşir??




Ümmetin tümüyle, ülkedeki hatta dünyadaki tüm
müslümanlarla vahdet gerçekleşir diyorsanız, kıyâmeti, hatta mahşeri
beklersiniz. Gerçekçi ve ayağı yere basan teklifler sunmalı, gerçekleşebilecek
hedefler seçmeliyiz. Hz. Peygamber'in hayatındaki dönem hâriç, tarihin hiçbir
döneminde bu ideal, tümüyle gerçekleşememiştir. Vahdet, ancak şuurlu
müslümanlarla gerçekleşir. Tevhidî bilince ermemiş insanlarla ittifaklar,
saldırmazlık antlaşmaları, ateşkesler ve takıyye yapılabilir ancak; vahdet
değil!

?Vahdet, nasıl gerçekleşir?? Bütün mü'minlere
elimizi, gönlümüzün tercümanı olarak uzatmalı, gülümseyen yüzümüzü sevgi dolu
ifadelerle zenginleştirip kardeşlerimize ikram etmeliyiz. Mü'min olan tüm
muhâtaplarınıza elinizi uzatırsınız, ama tokalaşacağı yerde elinizi ısırmaya
kalkanlara karşı ne yapacaksınız? Misyonervari şekilde, ısırsın diye diğer
elinizi mi uzatacaksınız? Tabii, sizi kutsayıp toka için uzattığınız elinizi
öpmeye kalkışanların da ısıranlar kadar tehlikeli olabileceğini unutmamalısınız.


Vahdetin hemen gerçekleşecek kısa vâdeli bir
çözüm olmadığını bilerek, bunun alt yapısı için mü'minlerin adım atmaları,
farklı cemaat mensuplarına gönül ve kucak açmalı, ziyâret etmeli, onları
sevdiğimizi ispat edecek yaklaşımlarda bulunmalı, hor görüyü sadece kâfirlere,
hoşgörüyü ise hangi gruptan olursa olsun tüm müslümanlara gösterebilmeliyiz.

?Filan memleketten adam çıkmaz!?, ?falan mezhep
bâtıldır, mensupları kâfirdir?, ?ben falan cemaatle veya filanlarla bir araya
gelmem!?, ?onun olduğu yerde ben yokum!?, ?şu kitabı (gazeteyi, dergiyi, yazarı)
okuyanlar şucudur, bunları okuyanlarla işbirliği yapılamaz? gibi örneklerini
çoğaltabileceğimiz anlayışla vahdet değil, ancak tefrika ve fitne üretilir.

Nisbî/göreceli doğruları, beşerî yorumları, din
ve mutlak hakikat gibi değerlendirmemeli, insanları kendi doğrularımıza, kendi
mezhep, meşrep, metot, dernek, vakıf ve faâliyetlerimize dâvet etmek yerine,
İslâm'ın mutlak doğrularına dâvet etmeliyiz. Müslümanlarla ihtilâf edeceğimiz
konulardan ziyade ittifak halindeki konulardan yola çıkarak asgari müşterekleri
giderek artırmak önemsenmeli, dostluk ve sevginin giderek samimiyete ve
işbirliğine dönüşmesi hedeflenmelidir. Müslüman cemaatlerle ittifak ettiğimiz
konularda işbirliğine gitmeli, ihtilâf ettiğimiz konularda birbirimizi mâzur
görmeliyiz. Sadece benim mezhep, cemaat, teşkilât, metot, lider ve görüşüm hak,
diğerleri bâtıl demekten sakınıp kendi doğrularımızın "yanlış ihtimali olan
göreceli doğru" olduğunu, muhâtap mü'minlerin de "doğru ihtimali olan yanlış"
görüşleri olduğunu, empati ile ve göreceli doğruların bir'den fazla
olabileceğini unutmadan olgun mü'mine yakışan şekilde değerlendirebilmeliyiz.


Bir cemaat mensubu, bir meşrep ve mezhep mensubu
olmakla; hizipçi, mezhepçi, bağnaz olmak arasında cennetle cehennem kadar farkın
olduğu unutulmamalıdır. Dinin temel esasları dışında, meşrû özgürlük alanlarında
ve yasaklanmamış çalışma metotlarında farklılık bir zenginliktir; tefrika ise
tüm zenginliğin kaybı, ölümcül fakirlik. Allah'ın ve Rasûlü'nün farklı
anlaşılmayacak şekilde hükme bağladığı mutlak hakikatlerin dışında beşerî
doğruların ortaya çıkması için uygun zaman ve zeminlerde ve de âdâbına uyularak
tartışılması gerekmektedir. ?Bârika-i hakîkat, müsâdeme-i efkârdan çıkar.? Yani,
hakikat şimşeği, farklı fikirlerin çarpışmasıyla meydana gelir.

İhtilâf konusunu birkaç cümleyle özetler
mâhiyette, ihtilâfın hükmünü şöyle değerlendirebiliriz: İhtilâfın meşrû veya
yasak olması, ihtilâfın cinsi, konusu, sebep ve gâyesi, metodu, uyulması gereken
ahlâkî hususlar, savunulup tartışılan konunun taassupla/bağnazlıkla ilgisi,
şahsî görüş ve beşerî yorumların mutlak hakikat gibi kabulünün
değerlendirilmesiyle ortaya çıkacaktır. İhtilâf konusunda unutulmaması ve
karıştırılmaması gereken durum, ihtilâfla tefrika arasında farkın olduğudur.
Hangi konuda ihtilâfın yapıldığı da meşrûluk için şarttır. İhtilâf edilecek
konunun dinin usûlünden, yani temel esaslarından olmaması ihtilâfın meşrû olup
olmaması için şart olduğu gibi, ihtilâf usûl ve ahlâkı da cevaz ve haram hükmü
için bir ölçüdür. Yine, ihtilâfın sebep ve gâyesi de günah-sevap açısından
değerlendirilmelidir: Allah için ihtilâf başkadır; nefis/hevâ için, enâniyet
için ihtilâf başka.

Bir Allah'ın bir tek olan hak yolundan giderek
birr'e ulaşmak için muvahhid/birleyici müslümanların birbirini sevmeleri ve
ittifak ettikleri konularda birleşip işbirliğine gitmeleri, ihtilâf ettikleri
konularda birbirlerini mâzur görerek ihtilâf âdâbına riâyet etmeleri ve adım
adım ümmet birliğine doğru yol almaları gerekmektedir. ?Ey iman edenler!
Hepiniz topluca barışa, birlik ve dirliğe (Silm'e, İslâm'a) girin ve şeytanın
adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.? (2/Bakara, 208)
(1)