Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Cennetlikler

Cennetlikler



Cennetlikler:


Kur'an ve Sünnet'te ifade
buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih
işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Esasen
Allah'a ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle insan daha dünyada iken
manevî bir huzura kavuşur, maddî refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve
kardeşlik Cennet'te gerçekleşir:
"Takva sahipleri, elbette
Cennet'lerde ve pınarlardadırlar. Girin oraya selâmetle, emin
olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi
kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç
bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değiller."
(el-Hicr: 15/45-48)
Kur'an-ı
Kerîm namazını eksiksiz kılanların, malından bir kısmını yoksullara ayıranların,
ceza-hüküm gününe inananların, Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına sahip
olanların, sözlerine ve emânete sadık kalanların, doğru şahitlikte bulunanların
Cennete gireceklerini bildirmektedir.[1]
Ayrıca Cenâb-ı Hakk'ın rızasını dileyerek sabredenlere[2];
şükredenlere[3]
yürekten tövbe edenlere[4];
Allah yolunda canını feda eden şehitler[5]
ve Allah'a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde
Allah'a yönelenlere"[6]
içinde ebedî kalınacak Cennet'e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından
müjdelenmiştir.

Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an ayetlerinden bazılarında şöyle
buyrulur:
"İman
edip sâlih amel işleyen kimseleri, Rableri, imanları sebebiyle, ağaçları
altından ırmaklar akan, nimeti bol Cennetler'e hidâyet buyurur. Bunların,
Cennet'te duâları: Allah'ım, seni tesbih ve tenzih ederiz. sözüdür ve
aralarındaki dilekleri de hep selâmdır. Duâlarının sonu ise; "Bütün hamdler,
âlemlerin Rabbine mahsustur." gerçeğidir." (Yunus:
10/9-10)
"Kim de
O'na bir mümin olarak sâlih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en
yüksek dereceler var. Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları) altından nehirler
akar, orada ebedî kalacaklar. İşte böyle Cennetler' de ebedî kalış, küfür ve
isyandan temizlenenlerin mükâfatıdır." (Tâhâ:
20/75-76)
"İmran b.
Husayn (r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun
fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır.[7]
Hadis yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir.
Çoğu insan mal yüzünden azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu
oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.
Cennet'e ilk
giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi berraktır. Onlardan
sonra girenler de en keskin ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in
ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi hesap ve ikap görmeksizin ilk
olarak Cennet'e girecektir.[8]

Hadislerden
öğrendiğimize göre[9]
Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın on misli kadar
Cennet verilecektir. Çeşitli rivayetlerle sabittir ki, son sözü Kelimei Tevhîd
olan kimsenin mükâfatı Cennet'tir.[10]
Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: Lâ ilâhe illallah, Cennet'in anahtarıdır,
ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi emirlere bağlı olmak itaat ve
ibadet etmektir. Bir de "Lâ ilâhe illallah" demekle, birinin müslümanlığına
hükmedilmez, "Muhammedün Rasûlullah" (Muhammed Allah'ın peygamberidir) sözünü de
eklemesi gerekir. Hatta İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab
eder. Bu inançta olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı
kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir. Nitekim Muaz b.
Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği şu hadis meseleyi
açıklığa kavuşturur:
"Hiç bir
kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve
Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de, Allah
ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)."[11]

Ehl-i Sünnet
ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah" diyen ve
bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle mutlaka
Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs.
hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.[12]
Modern hayatın içinde bunalmış,
özlediği hayatı sadece düşünüp, hayallerinde yaşayabilen bir insanlık var.
Modern hayat huzur ve mutluluk vadetmişti. Ama vermediği gibi
huzursuzluğu arttırdı. Bugün insanlık acılar içinde kıvranmaktadır. Beton
binalar arasında sıkışmış, gürültülü şehir yaşamının ve hayatın yoğunluğunun
ortaya çıkardığı stresin, kirli havayı teneffüs etmenin getirdiği birtakım
biyolojik rahatsızlıklar, Allah korkusundan uzak yaşayan insanların
sahtekârlıkları, çevirdikleri entrikalar ve işledikleri zulümler hayatı
cehenneme çevirdi. Tabiattan ve tabiatından bu kadar uzaklaşan insan sanal/yapay
şeylerle kendisini avutuyor. Evindeki akvaryumuyla, birkaç saksısıyla, kafesteki
kuşuyla ve vazolara koyduğu birkaç plastik veya gerçek çiçekleriyle kendine
yapay bir tabiat oluşturmaya çalışıyor. Sinema ve film dünyası yeterli gelmedi;
bilgisayar oyunları ve stimülasyonlarla her şey sanallaştı, oyunlaştı. Fakat
bütün bunlar, insanın streslerini atmaya, huzurlu olmasına yetmiyor. Artık hafta
sonları bir su başında, birkaç ağacın dibinde geçirilen piknik saatleri de
tatmin etmemeye başladı. Tabii ardından geriye özlem, yani nostaljik duygular
kendini gösterip insanı avutma ve oyalama görevini üstlendi.
Günümüz insanı,
bilim-teknoloji derken, bunları putlaştırdı. Ancak Allah'ın huzurunda elde
edilebilen "huzur"u teknolojinin sağlayacağı ümidiyle yıllarca koştu. Yolun
sonlarına doğru gelmesine rağmen baktı ki ortalarda cennet olmadığı gibi yaşam
eskisinden de kötü oldu. İşte bu insanlardan bazıları "acaba cennet geçtiğimiz
yollarda idi de biz mi göremedik? Dönüp bir daha bakalım!" dediler. Kısacası
nostalji; cenneti dünyada aramanın şaşkınlığıdır. Fakat insanlar kusura
bakmasınlar, cenneti dünyada asla bulamayacaklar. Çünkü dünyada cennet yok;
Cennet, ölüm ötesi dünyaya ait bir yerdir.
Cennetle ilgili
birçok ayetlerde "altından ırmaklar akan cennetler" ifadeleri geçer.
Bugün özellikle zengin insanların yaptırdıkları veya satın aldıkları villaların
denize nâzır olanlarının ne kadar pahalı ve değerli olduğunu biliyoruz. Niye
değerli? Çünkü balkonuna çıkıp oturduğunuz zaman karşınız deniz. Bakanlara
serinlik ve ferahlık veriyor.
"Defterleri
sağdan verilenler, ne mutlu o sağ ehline! Yüklü dalları bükülmüş
kiraz (ağaçları), üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, yayılıp
uzanmış gölgeler, çağlayarak akan su kenarlarında, bitip tükenmeyen ve yasak da
edilmeyen bol meyveler arasındadırlar."
(Vâkıa: 56/27-33)
Ne kadar güzel
bir tatil yeri! Tatil yapanların oradan hiç ayrılmak istemeyecekleri bir yer.
Dünyadaki hemen tüm tatil köyleri ve dinlenme kampları genellikle bir su
kenarında ve yeşil bir ortamda tesis edilmişlerdir. Allah da buralara uygun
ifadelerle cenneti tasvir etmiş. Fakat oradaki tatil yerleri hem ebedî, hem
hakiki, hem de insanların akıllarına bile getiremedikleri nimetlerle dolu.[13]










[1]
el-Meâric: 70/23-33.





[2]
er-Ra'd: 13/20-23.





[3]
el-Ahkâf: 35/15-16.





[4]
et-Tahrim, 66/8.





[5]
el-Bakara: 2/154.





[6]
Kaf: 50/31-34.





[7]
Tecrid-i Sarih Tercemesi:
9/40.





[8]
Tecrid-i Sarih Tercemesi: 4/41-43.





[9]
Tecrid-i Sarih Tercemesi: 2/845.





[10]
Tecrid-i Sarih Tercemesi: 4/264-275.





[11]
Tecrîd-i Sarîh Tercemesi: 4/271.





[12]
Durak Pusmaz, Şamil İslam Ansiklopedisi: 1/301.





[13]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.