Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
ğ) Dua Ederken Dikkat Edilecek Kurallar
ğ 
 
ğ) Dua Ederken Dikkat Edilecek Kurallar: 
 
Duanın 
muhteviyatı, Allah'tan istenen meseleyle ilgili olmalıdır. Meselâ yemek duası 
ayrıdır yolculuğa çıkıldığında yapılacak dua ayrıdır... Birçok konuda Hz. 
Peygamber (s.a.s.)'den nakledilmiş dualar mevcuttur. Kur'ân-ı Kerim'de geçmiş 
peygamberlerin duaları zikredilir. Dua bu me'sur dualarla yapılabileceği gibi, 
kişinin kendi gönlünden kopanın anlatımı da olabilir. Ancak belli davranışlarda; 
meselâ kabir ziyaretlerinde, yemeklerden sonra, helâya girerken, yeni bir elbise 
giyerken, yolculuğa çıkarken... Hz. Muhammed (s.a.s.)'den nakledilmiş dualarla 
dua etmek hem sünnet, hem de daha güzeldir. 
Dua eden kişi 
gönülden etmeli, duasında iyi şeyleri isteyerek kendisi de o doğrultuda çaba 
sarfetmelidir. Kişi duasında samimiyetini tavırlarıyla da ortaya koymalıdır. 
Meselâ duasında Allah'ın emirlerine itaat eden samimi bir müslüman olmayı ifade 
ediyorsa, hareketleriyle de böyle bir müslüman olma çabası içerisinde olmalıdır. 
Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: 
"Biliniz ki, 
Allahu Teâlâ, kendisinden gafil bir kalbin duasını kabul etmez."[1] 
 
Şüphesiz ki 
Allah insanın kalbinden geçenleri ve ihtiyaçlarını bilir. Ancak dil ile dua 
etmenin insanın kendisinin eğitilmesi konusunda etkisi vardır. Ayrıca dua 
Allah'ın bir emrinin yerine getirilmesidir, bir ibadettir. Kur'ân-ı Kerim'de Hak 
Teâlâ kendisine nasıl dua edileceğini kullarına öğretir, resûllerinin dualarını 
bize haber verir. Müminler önce bu dualara bakmak ve böyle dualarla Allah'ı 
zikretmek durumundadırlar. Gerçekten bilmediğimizi ve en güzelini öğreten 
Allah'tır. 
"... Ey 
rabbimiz unutur veya hata edersek bizi sorumlu tutma... " 
(el-Bakara: 2/286) 
Eyüp 
Aleyhisselâm, "Ya Rabbi, gerçekten benim başıma bela geldi. Halbuki sen 
merhametlilerin merhametlisisin." (el-Enbiya: 21/83); Zekeriya (a.s.), "Rabbim, 
beni yalnız bırakma..." (el-Enbiya: 21/89); Âdem (a.s.), "Ey Rabbimiz, 
biz nefislerimize zulmettik. Eğer sen bizi affetmez ve bize acımazsan mutlaka 
zarara uğrayanlardan oluruz." (el-A'raf: 7/23) diyerek dua etmişlerdir. "Beni 
müslüman olarak öldür ve beni salih kullarına kat..." (Yusuf: 12/101) duası 
Yusuf (a.s.)'ın; "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben 
zalimlerden idim." duası da Yunus (a.s.)'ın duasıdır. 
İmam Ahmed b. 
Hanbel'in Ebû Saîd el-Hudrî'den (r.a.) rivâyet ettiği bir hadîste: "Duanın 
karşılıksız kalmayacağı, bilâkis üç şeyden birinin mutlaka meydana geleceği; ya 
kabul ya âhirete bırakma yahut eda edilen dua oranında günahın affedileceği" 
beyan buyurulmuştur. 
Hz. Muhammed (s.a.s.) 
şöyle buyurur: "Ümmetimden yetmiş bin kişi sorgusuz sualsiz Cennet'e 
girecektir. Bunlar, rukye talep etmeyen, dağlayarak tedavi yapmayan, olayları 
uğursuzluğa yormayanlar ve Rablerine tevekkül eden kimselerdir."[2] 
Yani müminler ancak "Bize Allah yeter. " demelidir. 
Rukye, okuyup üfleyerek tedavi demektir. Bütün peygamberler en kötü durumlarda 
yalnız Allah'a sığınmışlardır. Bunu da namazla yapmışlardır. Çünkü dua esas 
olarak namazdadır ve devamlılığı vardır. 
Müslüman 
müslüman kardeşi için dua edebilir. Rasûlullah, "Kim bir hidayete çağırırsa, 
o hidayete tabi olanların mükafatının aynısı onların mükafatından hiçbir eksilme 
olmaksızın bu kimseye de verilir." buyurmuştur.[3] 
Ebeveyn, kendilerine dua eden çocuklarının amelinden istifade eder: 
"İnsanoğlu öldüğü zaman artık ameli kesilmiştir. Yalnız şu üç şey bunun 
dışındadır: Sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve dua eden salih evlât."[4] 
Rasûlullah, ümmetinden kendisine dua etmelerini istemiştir. Cenâb-ı Hak, 
"O'na salât ve selâm getirin" (Ahzâb: 33/56) diye emretmiştir. Mümin, 
Allah'tan peygamber için vesîleyi isterse kıyamette o kimseye onun şefaati 
haktır. Rasûlullah umreye giden Ömer (r.a.)'e: "Bizi de duandan unutma 
kardeşim." demiştir.[5] 
Rasûlullah her zaman ümmetini sadece Allah'a kulluğa çağırmıştır. Hanefi 
fukâhâsı: "Bir yaratık aracılığıyla Allah'tan bir şey istenemez" demiştir. Hz. 
İbrahim, "Doğrusu benim Rabbim duayı işiticidir." (İbrahim,14/39) 
demiştir. Hz. Peygamber: ?Biriniz dua edeceği zaman Allah'a hamd ve senâ ile 
başlasın, Rasûlüne salâvât getirsin ve bundan sonra artık dilediği duayı 
yapsın." buyurmuştur.[6] 
 
Salih 
ameller vesîlesiyle talepte bulunmanın örneklerinden birisi mağaraya sığınan üç 
kişinin duasıdır. Bunlardan her biri yalnızca Allah'ın rızasını gözettiği önemli 
bir amelini zikrederek duada bulunmuştu. Çünkü böyle bir amel, Allah'ın, 
sahibinin duasının kabulünü gerektirecek bir sevgi ile sevdiği ve razı olduğu 
bir şeydi. Birisi ana-babasına yaptığı iyiliği zikrederek. diğeri tam iffeti 
delâletiyle, öteki ise emanete gösterdiği riâyet ve iyilikseverliği ile duada 
bulunmuştu.[7] 
İbn Ömer'in meşhur duası şöyledir: "Ya Rabbi, Senden beni İslâm'a erdirdiğin 
gibi ondan beni uzaklaştırmamanı ve müslüman olarak canımı almanı diliyorum." 
 
[8] 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Tirmizî, Daavât: 64. 
 
 
 
 
 
 [2] 
 Buhârî, Tıb: 18; Müslîm, İman: 371, 372. 
 
 
 
 
 
 [3] 
 Müslim, İlm: 16; Ebû Dâvûd, Sünnet: 6; Tirmizî, İlm: 15. 
 
 
 
 
 
 [4] 
 Müslim, Vasiyyet: 14; Ebû Dâvud, Vesâyâ: 14. 
 
 
 
 
 
 [5] Ebû 
 Dâvûd, Vitr: 23; Tirmizî, Daavât: 109; İbn Mâce, Menâsik: 5. 
 
 
 
 
 
 [6] Ebû 
 Dâvûd, Salât: 358; Tirmizî, Daavât: 65. 
 
 
 
 
 
 [7] 
 Buhârî, Hars: 13. 
 
 
 
 
 
 [8] M. 
 Sait Şimşek, Şamil İslam Ansiklopedisi: 1/417-418.



