Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kur'ân-ı Kerim'de Dünya Hayatı

Kur

Kur'ân-ı Kerim'de Dünya Hayatı

?Dünyâ?
kelimesi, Kur'ân-ı Kerim'de 115 yerde geçer. Dünyâ kelimesinin kökü olan ?ednâ
ve türevleriyle birlikte bu sayı, 133'e yükselir. ?Dünya hayatı? anlamındaki
?hayâtü'd-dünyâ? terkibi ise, 67 âyette kullanılır. ?Ednâ? kelimesi Kur'an'da
küçük, az veya eksik (58/Mücâdele, 7; 73/Müzemmil, 20), daha uygun, daha münasip,
daha yakın (2/Bakara, 282; 5/Mâide, 108; 33/Ahzâb, 51), daha değersiz, âdi,
hayır yönünden daha az (2/Bakara, 61; 32/Secde, 21), yakın mekân, yer olarak
daha yakın (30/Rûm, 3) gibi anlamlarda kullanılmaktadır.
Kur'an dünya
ile âhiret arasında bir tercih olursa, elbette âhiretin tercih edilmesini
emrediyor. Çünkü âhiret hayatı daha hayırlı ve daha kalıcıdır (93/Duhâ, 4).
Dünya hayatını âhirete tercih edenler, uzak bir sapıklığa düşerler (14/İbrahim,
3). Allah'ın hükümlerine kulak vermeyip âhireti unutanlar, dünyaya karşılık
âhireti satanlardır. Böyle bir alış-veriş hiç de kârlı değildir (2/Bakara, 86).
Müslümanlardan bazıları da âhiretlerini kazanmak için dünyalarını satarlar.
Kur'an, Allah yolunda cihad etmenin bu anlama geldiğini ve böylelerinin büyük
bir sevaba kavuşacaklarını haber veriyor. Allah yolunun şehitleri bu çok kârlı
alış-verişin canlı örneğidir (4/Nisâ, 74).
Kur'ân-ı
Kerim'e göre dünya hayatı, bir oyun (oyalanma) ve bir eğlencedir (6/En'âm, 32;
47/Muhammed, 36, vd.), aldatıcı bir metâ (fayda, alınıp-satılan şey) (3/Âl-i
İmrân, 14, 185; 9/ Tevbe, 38, vd.), geçici ve önemsizdir (4/Nisâ, 77). Dünya
hayatı, yağmurla biten ve yeşeren, sonra da bir doğal âfetle yok olup giden ekin
gibidir (10/Yûnus, 24; 18/Kehf, 45). Oyun, oyalanma, eğlence ve bir süs
olmasının yanı sıra; mal ve çocuk bakımından bir övünme ve bir çoğalma yarışıdır.
O, aldatıcı bir geçinme aracıdır (57/Hadîd, 20). Mal sahibi olmak, çocuk
edinmek ve diğer sahip olunan şeyler, aslında dünya hayatının süsüdür. Ancak,
varılacak yerin en güzeli, mutluluğun en şahanesi Allah'ın katındadır (3/Âl-i
İmrân, 14). Dünya hayatı, bu gibi özellikleriyle aldatıcı, oyalayıcı, gaflete
düşürücü, asıl maksattan uzaklaştırıcı, gelip-geçici ve vefasızdır.
Kur'an,
gerek dünya, gerekse âhiret nimetleri bakımından Allah'ın lütfunun
sınırsızlığını ifade etmekte; servet, mevki, sağlık ve yaşayış güzelliği
bakımından insanlar arasındaki farkların, ilâhî takdirin bir gereği olduğunu,
dolayısıyla, bu dünyada mutlak eşitliğin imkânsızlığını vurgulamaktadır (17/İsrâ,
20). Bunun yanında, âhirette de insanlar eşit durumda olmayacaklar, insanların
dünyada yapmış oldukları işlere göre diğer âlemde derece farkları daha da büyük
olacaktır (17/İsrâ, 21). Ancak, para ve mevkî gibi dünyevî imkânlar, Allah
nezdinde mutlak bir değer ifade etmediği için, dünya hayatını sırf bunların
peşinde koşarak geçirenler, âhirette üstün derecelere ulaşmak hakkını kaybetmiş
olacaklardır (17/İsrâ, 18).
Din, dünyada
yaşanır, âhiret dünyada kazanılır. Dünya bir imtihan alanıdır, o yüzden dünyayı
âhiret için yaşamalıdır. Ebedî saâdet bu dünyada kazanıldığı için dünya hayatı
çok değerlidir. Kıymeti bilinmeli, ömür boşa harcanmamalıdır. Kur'an'da dünya
için ?bugün? âhirete de ?yarın? denilmiş, âhiretin bir gün kadar yakın olduğu ve
ona azık hazırlanması istenmiştir (59/Haşr, 18). Bütün bunlarla birlikte Kur'an,
dünyadan el etek çekilmesini emretmez. ?Yerde ne varsa hepsini sizin için
yaratan Allah'tır.? (2/Bakara, 29) buyurur. Kur'an, bize çalışmayı emretmiş,
dünya nimetlerinden meşrû şekilde istifade etmemizi tavsiye etmiştir: ?Namaz
kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın.
Allah'ı çok zikredin/anın ki kurtuluşa eresiniz.? (62/Cum'a, 10) Dünyadan
nasibimizi unutmamamızı hatırlatır (28/Kasas, 77).
Kur'an'da
?arz?, coğrafî, ?dünya? ise dinî ve ahlâkî bir terim olarak yer
almış; dünya kötülenir veya hafife alınırken kozmik varlığı değil; burada
sürdürülen ve âhiret kaygısını geri plânda bırakan hayat tarzı kastedilmiştir.
Dünya, sahih hadislerde de bu anlamda kullanılır. Kur'an'da kötülenen dünyadan
maksat, madde ve şahsî çıkardır. Mal, mevkî, şehvet, lüks ve israf gibi tutku ve
eğilimler kınanırken; mânevî değerlere ve uhrevî hayata bağlılık gösterilmesi
istenmiştir.
Dünya
hayatı, Kur'an'da genellikle âhiret hayatı ile birlikte anılmış, bazen ikisi
arasında karşılaştırma yapılarak âhiret hayatının üstün olduğu belirtilmiştir.
Kur'an'a göre, âhiret için amelleri engellemeyen ve aksatmayan dünya hayatı
meşrû bir nimet, hatta saâdettir. Nitekim müslümanların, ?Rabbimiz! Bize
dünyada da âhirette de hasene/güzellik ve iyilik ver? (2/Bakara, 201) diye
duâ etmeleri tavsiye edilmiş, ?Allah dünyadaki şeylerin hepsini sizin için
yarattı? (2/Bakara, 29) denilmiştir. Birçok âyette peygamberlere ve
mü'minlere hitap edilirken dünya ve âhiret mutluluğu birlikte vurgulanmış, bu
durum Allah'ın özel bir lutfu olarak kaydedilmiştir. Hz. İbrahim ve Hz. İsa,
dünya ve âhiret mutluluğunu kazanmışlardır (2/Bakara, 130; 3/Âl-i İmrân, 45).
Çünkü dünya mutluluğu ile âhiret saâdeti birbirine zıt değildir; âhirette ödül
kazanmanın yolu, dünyadan vazgeçmek değildir. Âhiretlerini kaybedenler dünyada
da mutlu olamazlar. ?Kâfirler için dünyada ve âhirette şiddetli bir azap
vardır.? (3/Âl-i İmrân, 56; 5/Mâide, 33) İki cihanda yüzü ak olanlara
karşılık yüzü kara olacaklar da vardır (3/Âl-i İmrân, 106-107).
Dünya ve
âhiret arasında bir tercih yapma mecburiyeti ortaya çıktığı zaman hiç tereddüt
etmeden âhiret hayatının tercih edilmesi istenmiş, aksi davranışta bulunanlar
şiddetle kınanmıştır (14/İbrahim, 3; 79/Nâziât, 37-39). Çünkü âhiret, dünyadan
daha hayırlıdır (93/Duhâ, 4). Geçici ve süreksiz olan, kalıcı ve daimî olana
tercih edilemez. ?Önce dünya? diyenler ?dünya karşılığında âhireti satanlar?
şeklinde nitelendirilmiş, değerli ve çok olanı verip değersiz ve az olanı satın
almanın kârlı bir iş olmadığı ifade edilmiştir (2/Bakara, 86, 90). Bu anlayışa
sahip olanların yaptıkları işler kendilerine dünyada da âhirette de bir yarar
sağlamaz (2/Bakara, 217). Buna karşılık, âhiretlerini kazanmak için dünyalarını
satanlar övülmüştür (4/Nisâ, 74).
?İşte
onlar, âhirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne
azapları hafifletilecek, ne de kendilerine yardım edilecektir.?
(2/Bakara, 86)
?İnkâr
edip kâfir olanlara dünya hayatı süslendi (süslü gösterildi). Bu yüzden onlar,
iman edenlerden bazısı ile alay eder. Oysa ki (iman edip) ittika eden, Allah'ın
azâbından korunanlar, kıyâmet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine
hesapsız rızık verir.? (2/Bakara, 212)
?Onlardan
öylesi vardır ki: ?Rabbimiz, bize dünyada da hasene (iyilik ve güzellik) ver,
âhirette de hasene (iyilik ve güzellik) ver ve bizi ateş azabından koru' der.?
(2/Bakara, 201; ayrıca: 7/A'râf, 156; 16/Nahl,
122)

?Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten, (otlağa)
salınmış atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük, insanlara
süslü (câzip) gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir. Asıl
varılacak güzel yer, Allah'ın yanındadır.? (3/Âl-i
İmrân, 14)
?... De
ki: Dünya metâı/menfaati azdır/önemsizdir. Allah'tan korkanlar için âhiret daha
hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.?
(4/Nisâ, 77)
?Dünya
hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. İttika edenler, (Allah'ın
azâbından) korkanlar için elbette âhiret yurdu daha hayırlıdır. (Dünya hayatının
fâniliğine) hâlâ akıl erdiremiyor musunuz??
(6/En'âm, 32)
?De ki:
?Allah'ın kulları için çıkardığı (yarattığı) zîneti/süsü ve güzel rızıkları kim
haram kılabilir?' De ki: ?Onlar, dünya hayatında (inanmayanlarla birlikte)
mü'minlerindir. Kıyâmet gününde ise yalnız iman edenlerindir.' İşte, bilen bir
topluluk için âyetleri böyle açıklarız.? (7/A'râf,
32)
?İyi
bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer fitneden/imtihandan ibarettir. Allah
yanında ise büyük ecirler/mükâfatlar vardır.?(8/Enfâl,
28)
?Ey iman
edenler! Size ne oldu ki, ?Allah yolunda savaşa çıkın!' denildiği zaman yere
çakılıp kalıyorsunuz? Âhiret (hayatına) dünya hayatını tercih mi ediyorsunuz?
Fakat dünya hayatının faydası âhiretin yanında pek azdır.?
(9/Tevbe, 38)
?Dünya
hayatının (şu yakın hayatın) durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki,
insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sebebiyle
(ağ gibi birbirlerine örülüp) karışırlar. Nihayet yeryüzü zînetini takınıp,
(rengârenk) süslendiği ve sahipleri de ona (ürünleri biçmeye, yemişleri
toplamaya) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, gece veya gündüz ona emrimiz
(âfetimiz) gelir de onu sanki dün (öyle süslü) değilmiş gibi kökünden
koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek toplumlar için
âyetlerimizi böyle açıklarız.? (10/Yûnus, 24)
?Müjde,
dünya hayatında da, âhiret hayatında da onlarındır. Allah'ın sözleri için bir
değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.?
(10/Yûnus, 64)
?Allah
dilediğine rızkını bollaştırır da, daraltır da. Onlar dünya hayatıyla
şımardılar. Oysa âhiretin yanında dünya hayatı, (basit) eşyadan, geçici bir
zevkten başka bir şey değildir.? (13/Ra'd, 26)
?Kim bu
aceleciyi (çabuk geçen dünyayı) isterse, ona, dilediğimiz kimseye dilediğimiz
kadarını verir, sonra da onu, kınanmış ve mahrum bırakılmış olarak gireceği
cehenneme sokarız.
Kim de
âhireti diler ve bir mü'min olarak kendine yaraşır bir çaba ile o gün için
çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür. Hepsine; dünyayı isteyenlere de,
âhireti isteyenlere de, Rabbinin ihsânından, ayırdetmeksizin veririz. Rabbinin
ihsânı kısıtlanmış değildir. Baksana, Biz insanların kimini kiminden nasıl üstün
kılmışızdır! Elbette ki âhiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha
büyüktür.? (17/İsrâ, 18-21)
?Biz,
insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her
şeyi, kendisine bir zînet/süs yaptık. Bununla beraber Biz, mutlaka oradaki her
şeyi kupkuru bir toprak yapacağız.? (18/Kehf, 7-8)
?Onlara,
dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat: Gökten bir su indirdik, yerin
bitkisi onunla karışıp yeşerdi. Sonra (kuruyup) rüzgârların savurduğu çöp
kırıntıları haline geldi (işte bu dünya hayatı, böyle bir mevsim kadar kısadır).
Allah her şeye kadirdir, her şey üzerinde iktidar sahibidir. Mal/servet ve
oğullar, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı ve ölümsüz olan güzel işler ise,
Rabbinin katında hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit etmeye daha lâyıktır.?
(18/Kehf, 45-46)
?Sakın,
kendilerini denemek için onlardan bazılarını faydalandırdığımız dünya hayatının
süsüne gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem daha süreklidir.?
(20/Tâhâ, 131)
?Size
verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve debdebesi/süsüdür. Allah'ın
yanında olan ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor
musunuz?? (28/Kasas, 60)
?Allah'ın
sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) âhiret yurdunu gözet; ama dünyadan
da nasibini unutma. Allah'ın sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik
et. Yeryüzünde fesâdı/bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah,
müfsidleri/bozguncuları sevmez.? (28/Kasas, 77)
?Bu
dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Âhiret yurduna gelince,
işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.?
(29/Ankebût, 64)
?Onlar,
sadece şu dünya hayatının/yakın hayatın görünen dış yüzünü bilirler; âhiretten
ise onlar tamamen gâfildirler.? (30/Rûm, 7)
?Ey
insanlar, Allah'ın vaadi gerçektir; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o
aldatıcı (Şeytan) Allah'ın affına güvendirmek suretiyle sizi aldatmasın.?
(35/Fâtır, 5)
?Ey
kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama âhiret, gerçekten
karar yeri, kalınacak yurttur.? (40/Mü'min, 39)
?Kim
âhiret kazancını istiyorsa, onun ekinini/kazancını arttırırız. Kim dünya
ekinini/kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şey veririz. Fakat onun âhirette
bir nasibi olmaz.? (42/Şûrâ, 20)

?Rabbinin
rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini
aralarında Biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine
derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden
daha hayırlıdır. Şayet insanlar küfürde birleşen bir tek inkârcı ümmet olacak
olmasaydı, Rahmân'ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve çıkacakları
merdivenleri gümüşten yapardık. Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları
koltukları da (hep gümüşten yapardık). Ve onları altın zînetlere boğardık. Bütün
bunlar sadece dünya hayatının geçici metâından ibarettir. Âhiret nimeti ise,
Rabbinin yanında, Allah'ın azâbından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.?
(43/Zuhruf, 32-35)
?İnkâr
edenler ateşe sunulacakları gün, ?dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeyleri
harcadınız, onların zevkini sürüp tükettiniz (burası için hiçbir şey
bırakmadınız). Yeryüzünde haksız yere istikbâr etmenizden/büyüklük taslamanızdan
ve fıskınızdan/yoldan çıkmanızdan dolayı bugün, alçaltıcı bir azap göreceksiniz'
denir.? (46/Ahkaf, 20)
?Dünya
hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve ittika ederseniz
(sakınırsanız) Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı tamamen
sarfetmenizi istemez. Eğer onları isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik
ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.?
(47/Muhammed, 36-37)
?Bilin ki
dünya hayatı, ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok
mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı yağmurun bitirdiği ve
ziyaretçilerin de hoşuna giden bir bitki gibi önce yeşerir sonra kurur da sen
onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çerçöp olur. Âhirette ise çetin bir
azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünya hayatı
aldatıcı bir geçinmeden başka bir şey değildir.?
(57/Hadîd, 20)
?Ey iman
edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu
yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de
?Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirseydin de sadaka verip iyilerden
olsaydım!' demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin, Allah için
harcayın.? (63/Münâfıkun, 9-10)
?O,
hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O
azîzdir (üstündür, yücedir), bağışlayandır.?
(67/Mülk, 2)
?Hayır,
siz aceleciyi, (çabuk geçen dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor, âhireti
bırakıyorsunuz.? (75/Kıyâmet, 20-21)
?Fakat
siz (ey insanlar!) âhiret, daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya
hayatını (yakın hayatı) tercih ediyorsunuz.?
(87/A'lâ, 16-17)