Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

İkinci Esas Dinin Etrafında Birleşmek ve Zıttı Dinde Ayrılığa Düşmek.

İkinci Esas



İkinci Esas: Dinin
Etrafında Birleşmek ve Zıttı Dinde Ayrılığa Düşmek



Yüce Allah din
etrafında birleşmeyi etretmiş olup, din hususunda ayrılığa düşmeyi
yasaklamıştır. Yüce Allah bu hususu avamın dahi anlayacağı şekilde rahatlatacak
bir surette açıklamış bulunmaktadır. Bizlere, bizden önce ayrılıp, ihtilaf eden
ve sonunda helak olan kimseler gibi olmayı yasaklamıştır. Müslümanlara din
etrafında birleşip, din hususunda ayrılığa düşmelerini yasakladığını emrettiğini
belirtmiştir. Sünnette varid olmuş hususlar buna daha da bir açıklık
getirmektedir ki bu hususta gerçekten kişi hayrete düşer. Fakat sonunda insanlar
dinin esasları ve dinde ilim ve fıkıh sahibi olmak demek olan fer'î hükümleri
hususunda ayrılığa düştüler ve artık zındık ya da deli kimseler dışında din
etrafında birleşmekten kimse söz etmeyecek hale kadar gelinmiş oldu.

Müellifin
zikrettiği esasların ikincisi din etrafında birleşmek ve din ile ilgili
hususlarda ayrılığa düşmenin yasaklanışı ile ilgilidir. Bu gerçekten büyük bir
esastır. Yüce Allah'ın kitabı ve Rasûlünün sünneti ile ashab-ı kiramın ve
selef-i salihin ameli buna delil teşkil etmektedir:

Yüce Allah'ın
kitabındaki deliller:

?Ey iman edenler
Allah'tan nasıl korkmak gerekirse, öyle korkun ve siz ancak müslümanlar olarak
ölün. Hepiniz toptan Allah'ın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın
üzerinizdeki nimetini de hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz de kalblerinizi
birleştirmişti de O'nun nimetiyle kardeş olmuştunuz ve yine siz ateşten bir
çukurun kenarındayken oradan da sizi o kurtardı. İşte Allah hidayet bulasınız
diye size âyetlerini böylece apaçık bildiriyor.?
(Al-i İmran, 3/102-103)

?Siz kendilerine
apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp, ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte
onlar için büyük bir azab vardır.?
(Al-i İmran, 3/105)

?Birbirinizle
çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız, gücünüz parçalanıp gider.?
(el-Enfal, 8/46)

?Dinlerini parça
parça edip, fırka fırka ayıranlar var ya senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur.?
(el-En'am, 6/159)

?O dini dosdoğru
tutun, onda ayrılığa düşmeyin diye dinden Nuh'a tavsiye ettiği, sana
vahyettiğimizi İbrahim, Musa ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi size de şeriat yaptı.?
(eş-Şura, 42/13)

Bu âyet-i
kerimelerle yüce Allah ayrılığı yasaklamakta ve ferd, toplum ve bütünüyle ümmet
hakkındaki vahiy sonuçlarını açıklamaktadır.

Sünnetten bu büyük
esasa delil teşkil eden buyruklara gelince, Rasûlullah sallallahü aleyhi
vesellem şöyle buyurmuştur:

?Müslüman,
müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu küçümsemez.
-Göğsüne işaret buyurarak- takva buradadır, takva buradadır. Kişiye kötülük
olarak müslüman kardeşini küçümsemesi yeter. Müslümanın tümü, müslümana
haramdır: Kanı, namusu (şeref ve haysiyeti) ve malı.?[1]


Bir rivayette de
şöyle buyurmaktadır:

?Birbirinizi
kıskanmayınız, birbirinize buğzetmeyiniz, birbirinizin kötülüklerini
araştırmayınız, gizliliklerini kurcalamayınız, birbirinizin alışverişini
(kardeşinizin aleyhine olmak üzere) kızıştırmayınız. Ey Allah'ın kulları kardeş
olunuz.?

Bir rivayette de
şöyle buyurulmaktadır:

?Birbirinizle
ilişkiyi kesmeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyiniz, birbirinize buğzetmeyiniz,
birbirinizi kıskanmayınız. Allah'ın kardeş kulları olunuz.?[2]

Yine Peygamber
sallallahü aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır:

?Müminin, mümine
karşı durumu bir binanın yapı taşları gibidir. Biri diğerinin gücünü
pekiştirir.?[3]


Peygamber
sallallahü aleyhi vesellem Ebû Eyyub radıyallahu anh.'a şöyle
buyurmuştur:

?Sana bir ticaret
göstereyim mi?? O:

?Göster ey
Allah'ın Rasûlü? deyince, şöyle buyurdu:

?İnsanlar arası
ilişkiler bozulduğunda sen onların arasındaki ilişkileri düzeltmeye koşarsın,
birbirlerinden uzaklaştıklarında onları biribirlerine yakınlaştırmaya gayret
edersin.?[4]

Peygamber
sallallahü aleyhi vesellem'in müminlere biribirlerini sevmeyi, birbirleri
ile kaynaşmayı, birinin diğerine iyilik istemeyi, iyilik ve takva üzere
dayanışmayı bunları pekiştirecek ve geliştirecek yolları emretmenin karşılığında
müslümanların ayrılıklarını ve birbirlerinden uzaklaşmalarını gerektirecek
şeyleri de yasaklamış bulunmaktadır. Çünkü ayrılıp, kin duymanın neticesinde pek
büyük kötülükler ortaya çıkar. Ayrılık cin ve insan şeytanlarının gözbebeğidir.
Çünkü insan ve cin şeytanları müslümanların bir görüş etrafında bir araya
gelmelerini istemezler. Onlar dağılmalarını isterler, çünkü onlar ayrılığın
emirlere bağlılık ve yüce Allah'a yönelmekle ortaya çıkan gücü parçalayıcı
olduğunu iyi bilirler.

Bundan dolayı
Peygamber sallallahü aleyhi vesellem söz ve davranışlarıyla kaynaşmaya ve
karşılıklı sevgiye teşvik etmiş, buna karşılık sözbirliğini parçalayan, gücü
ortadan kaldıran ayrılık ve ihtilafları yasaklamıştır.

Ashab-ı kiramın
uygulamalarına gelince, onlar arasında birtakım ayrılıklar baş göstermiştir.
Fakat bu ayrılıklardan dolayı tefrika, düşmanlık ve kin ortaya çıkmamıştır.
Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem aralarında iken Rasûlullahın
döneminde bile aralarında birtakım görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Mesela
Peygamber sallallahü aleyhi vesellem Ahzab gazvesinden sonra Cebrail
gelip, kendisine antlaşmalarını bozdukları için Kureyza oğulları üzerine
yürümesini emredince, ashabına şöyle demişti: ?Sizden hiçbir kimse Kureyza
oğulları yurduna varmadan ikindi namazını kılmasın.? diye buyurmuştur.[5]
Onlar Medine'den Kureyza oğulları yurduna gitmek üzere çıktılar. İkindi namazı
vakti geldi. Kimisi: Biz ancak Kureyza oğulları diyarında namazımızı kılarız,
isterse güneş batsın dedi. Çünkü Peygamber sallallahü aleyhi vesellem
şöyle buyurmuştur: ?Sizden hiçbir kimse Kureyza oğulları yurduna varmadan
ikindi namazını kılmasın.? İşte biz de dinledik ve itaat ettik diyoruz.


Kimileri de şöyle
demişti: Biz vaktinde namazımızı kılarız. Çünkü Rasûlullah sallallahü aleyhi
vesellem bu sözleriyle yola çabukça koyulmayı kastetmiştir. Namazımızı
geciktirmeyi istemiş değildir. Bu husus Peygamber sallallahü aleyhi vesellem'a
ulaşınca, onlardan hiçbir kimseyi azarlamadı ve anlayışı dolayısıyla kimseye
sitem etmedi. Bizzat kendileri de Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem'ın
hadisini anlamak hususundaki bu görüş ayrılıkları dolayısıyla dağılmadılar,
tefrikaya düşmediler.

Selef-i salihin
uygulamalarına gelince: Ehl-i sünnet ve'l-cemaatin ihtilaflı meselelere dair
benimsediği esaslardan birisi de şudur: Eğer bu görüş ayrılıkları içtihaddan
dolayı sözkonusu ise ve bu içtihadın mümkün olabildiği hususlardan ise bu
ayrılık sebebiyle biribirlerini mazur görürlerdi. Bundan dolayı biri diğerine
kin, düşmanlık beslemez, ondan nefret etmezdi. Aksine kardeş olduklarına
inanırdı, isterse aralarında böyle bir ayrılık ortada olsun. Hatta onlardan
herhangi bir kimse kendi görüşüne göre abdestsiz olduğunu kabul ettiği kimse
arasında eğer imam abdestli olduğu kanaatinde ise namaz kılardı. Mesela deve eti
yemiş bir kimse arkasında namaz kılanları olurdu. İmam deve eti yemenin abdesti
bozmadığı kanaatinde iken onun arkasında namaza duran ise deve eti yemenin
abdesti bozduğu kanaatinde idi. Bununla beraber böyle bir imamın arkasında
namazın sahih olduğu görüşünde idi. Halbuki böyle bir kimse tek başına namaz
kılacak olsaydı, bu şekilde kılacağı namazının sahih olmayacağı kanaatine
sahibti. Bütün bunun sebebi onların içtihadın mümkün olduğu alanlarda içtihaddan
dolayı ortaya çıkan görüş ayrılıklarında gerçek anlamıyla bir ayrılık olmadığı
kanaatini paylaşmaları idi. Zira farklı görüşlere sahib olan herbir kimse kendi
kanaatine göre başkasını kabul etmesi caiz olmayan ve uyması icab eden bir
delile uymaktadır. Onların kanaatlerine göre içtihad eden kardeşleri delile
uyarak herhangi bir amelde kendilerine muhalefet ederse, gerçek anlamda ise
kendilerine muvafakat ediyordu. Çünkü onlar nerede olursa olsun delile uymayı
terketmiyorlardı. Kendisince delil kabul ettiği bir hususa uyarak kendilerine
muhalefet edecek olursa, gerçekte o kendilerine muvafakat ediyor demekti. Zira
böyle bir kimse kendilerinin davet ettiği ve hidayet yolu olarak gördükleri
Allah'ın kitabının ve Rasûlünün sünnetinin hükmüne uygun hareket ediyordu.

Ayrılığın caiz
olmadığı alanlara gelince, bu ashab ve tabiînin izlediği yola muhalif olan
hususlardır. İnsanlardan sapıtanların saptığı ve ancak faziletli kabul edilen
nesillerden sonra ayrılıkların ortaya çıktığı itikadi meseleler gibi. Yani bu
hususlardaki görüş ayrılıkları ancak faziletli oldukları kabul edilen
nesillerden sonra yayılmıştır. Her ne kadar ashab döneminde bu ayrılıkların
küçük bir kısmı mevcut idiyse de bu böyledir. Şunu bilmek gerekir ki bizler
ashab nesli dediğimiz vakit bu ashabın tamamının vefatı ile sona eren zamanı
kastetmiyoruz. Bununla kastettiğimiz bu neslin büyük çoğunluğunun bulunduğu
zaman dilimini kastediyoruz. Nitekim Şeyhu'l-İslam İbn Teymiyye -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: ?Bir asırda yaşayanların
çoğunluğunun ölümü ile o asrın sona erdiğine hüküm verilir.?

O halde faziletli
oldukları belirtilen nesiller sona erdiğinde onlardan sonra itikadi hususlarda
yaygınlık arzeden görüş ayrılıkları bulunmamaktaydı. O halde ashab ve tabiînin
izlediği yola muhalefet eden bir kimsenin bu muhalefeti onun aleyhinedir ve onun
bu muhalefeti kabul edilemez.

Ashab-ı kiram
döneminde görülen ve içtihadın çerçevesi içerisinde bulunan ayrılık noktalarına
gelince, bu hususlarda görüş ayrılıklarının devam etmesi kaçınılmaz bir şeydir.
Nitekim Peygamber sallallahü aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: ?Hakim
hüküm verip de hükmünde içtihad eder ve isabet ederse, onun için iki ecir
vardır. Şâyet içtihad edip, yanılırsa onun için bir ecir vardır.?[6]
İşte ölçü budur.

O halde bütün
müslümanların görevi tek bir ümmet olmaktır, dilleriyle, kılıçlarıyla birbirine
girecek şekilde ayrılığa düşmemek, fırkalara bölünmemek, içtihadın mümkün
olabildiği hallerdeki ayrılıklardan ötürü de birbirlerine düşmanlık etmemek, kin
beslememektir. Çünkü onlar kendi anlayışlarına uygun olarak nasların
gerektirdiği hususlarda birbirleriyle ayrılığa düşseler bile bu -Allah'a
hamdolsun ki- müsamahası olan, genişlik bulunan bir husustur. Önemli olan
kalblerin birbirleriyle kaynaşması ve sözbirliğidir. Şüphesiz ki müslümanların
düşmanları müslümanların ayrılığa, tefrikaya düşmelerini isterler. Bunlar ister
düşmanlıklarını açıkça ortaya koyan kimseler olsun, isterse de müslümanlara ve
İslama dost gibi görünen ve gerçekte öyle olmayan düşmanlar olsun.









[1]
Buhari, İkrah, Yeminu'r-raculi li sahibihi...; Müslim, el-Birr ve's-sıla,
Bab-u tahrimi'z-zull.




[2]
Buhari, Edeb, Bab-u ma yunha ani't-tahasudi ve't-tedabur; Muslim, el-Birr
ve's-sıla, Bab-u tahrimi't-tahasudi ve't-tebağut.




[3]
Buhari, Edeb, Bab-u teavuni'l-mu'miniyne ba'duhum ba'da; Müslim, el-Birru
ve's-sıla, Bab-u terahumi'l-mu'miniyne ve taatufihim.




[4]
el-Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, VIII, 80.




[5]
Buhari, Havf, Bab-u salati't-talibi ve'l-matlubi rakiben ve imaen; Muslim,
el-Cihadu ve's-siyer, Babu'l-mübadereti bi'l-ğazvi.




[6]
Buhari, el-İ'tisamu bi'l-kitab-i ve's-sünne, Bab-u ecri'l-hakimi iz
ectehe...; Müslim, el-Akdiye, Bab-u beyani ecri'l-hakimi iz ectehede...

TEVHİD..
Tevhid; Anlam ve Mâhiyeti
Tevhid'in Amacı
Tevhid'in Kapsamı
Tevhid'in Kısımları
1- Zat'ta Tevhid
2- Sıfatta Tevhid
3- Fiilde Tevhid
Allah'tan Başka İlâh/Ta ı Yoktur İfadesinin Anlamı
Tevhidin Pratik Görüntüleri
1- Kâinattaki Tevhid
2- Siyasette Tevhid
3- Toplumda Tevhid
4- Kişide Tevhid
5- Yürekte ve Dilde Tevhid
Tevhid
Tevhid ve Ahlak
Tevhid; Hayatın Anlamı
1) Rubûbiyet Tevhidi
2) Ulûhiyet Tevhidi
İbâdet
Tevhidin Yansımaları
Evrendeki Tevhid.
Tevhid ve Allah'ın Hâkimiyeti
Tevhid ve Tâğutlarla Mücâdele.
Tevhidi Bozan Durumlar
Kur'ân-ı Kerim'de Tek İlâh/Tevhid Kavramı
Kur'an'da Tevhidle İlgili Önemli Vurgular
Kur'an Metodu
Allah İnancının Fıtrî Oluşu
Tevhidin Göstergesi; Kapsadığı Mânâ ve Sonuçları 1- Tevhid Bir Hayat Nizamıdır
2- Tevhid, Bir İnkılâp Projesidir
3- Tevhid, Kâinat Nizamıdır
4- Tevhid, Özel Bir Medenyet ve Kültür Oluşturur
5- Tevhide İnanmak, Gerçek üstünlüğü Doğurur
6- Tevhid, Bir Kurtuluş Reçetesidir
Tevhid Penceresinden Günümüz ve İnsanımız.
Amelde Tevhid.
MUVAHHİD..
KELİME. Kelime Nedir?
Kelime'nin Kur'an'daki Anlamları
KELİME-İ ŞEHÂDET..
KELİME-İ TAYYİBE.
KELİME-İ TEVHİD..
LÂ İLÂHE İLLALLAH..
LA İLAHE İLLALLAH'IN DİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
La İlahe İllallah'ın Fazileti
La İlahe İllallah'ın İ'rabı
La İlahe İllallah'ın Rükûnleri
La İlahe İllallah'ın Şartları
La İlahe İllallah'ın Manası Ve Gereği
La İlahe İllallah Sözü Ne Zaman Fayda Verir?.
La İlahe İllallah'ın Fert Ve Toplum Üzerindeki Etkisi
ULÛHİYET..
% KAÇ MÜSLÜMANIM...
% Kaç Müslümansınız?.
Kelime-i Tevhidin Tarihçesi
İnsanoğlu Kendi Kendine Yeterli Midir?.
Niçin Peygamberlerin Kendi Kavimlerine Davet Ettiği İlk Kavram Kelime-i Tevhiddi?.
Nuh (a.s.)
Kelime-i Tevhide Olan Tepkiler
Kavmin Kelime-i Tevhid Anlayışı
Ve Sonuç
Hud (a.s.) (Ad kavmine Gönderilmiştir)
Kelime-i Tevhid Ve İlah Anlayışları
Kelime-i Tevhide Tepkiler
Ve Sonuç
Semud Kavmi
Kelime-i Tevhide Tepkiler
Ve Sonuç;
Sonuç.
Lâ İlâhe İllâllah Derken Ne Tür İlahları Red Ediyoruz.
İlah Olmanın Vasıfları
Kelime-i Tevhidin Şartları
Kelime-i Tevhidi Bozan Durumlar
Peki Nasıl Kandırıldık?.
Kelime-i Şahadet Üzerinde Oynanan Oyunlar
Peki Ne Yapmalı?.
% Kaç Müslümanız?.
1. Müslüman İtaatkârdır
2. Allah Rızası İçin Sever
3. Kardeşlerine Küsmez, Onları Terketmez.
4. Hoşgörülü ve Affedicidir
5. Güler yüzlüdür
6. Nasihat Eder
7. İyilik ve Vefakârlık Müslümanın Tabii Halidir
8. Kardeşlerine Karşı Yumuşaktır
9. Gıybet Etmez, Kardeşlerini Çekiştirmez.
10. Haset Etmez.
11. Münakaşa ve Rahatsız Edici Şakalardan Çekinir, Sözünde Durur
12. Doğrudur, Hile Yapmaz,Aldatmaz, İhanet Etmez.
13. Cömerttir
14. Kardeşlerine Dua Eder
15. Merhametlidir
16. Hayâlıdır, Ayıpları Örter
17. Fedakârdır
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
ŞÜPHELERİ YOKEDEN TEVHİD GERÇEĞİ
ÖNSÖZ..
Besmele'nin Şerhi