2010 yılı Mayis ayı konuları

2010 yılı Mayis ayı konuları

İsinda (Belenli) Antik Kenti

  • minare

İsinda harabeleri Belenli Köyü'nün hemen yakınındaki tepededir. Kaş'tan Finike'ye giderken Ağullu Köyü'nü biraz geçince sağa sapan asfalt yol ile Belenli'ye gidilir.

İsinda diğer küçük Lykia şehirleri gibi bir beyin oturduğu küçük bir Lykia şehri idi. O nedenle de Lykia birliği içinde Aperlai ile birlikte temsil edilmişlerdir. Şehrin ismini de gösteren kitabelerde "İsindalı Aperlaililer" ibaresinin geçmesi Aperlai'nin İsinda'yı temsil ettiğini göstermektedir.

Şehrin etrafını bir sur çevirir. Bunlar kuzey ve kuzeydoğu köşede daha az belirlenir. Surların ortasına yakın yerde uzun bir yapının temel izleri seçilir. Yükseklerde kurulmuş Lykia şehirleri su ihtiyacını sarnıçlarla karşıladığından burada da birçok sarnıçla karşılaşılır.

Eski Mısır Tarihi

  • Korkut

Dil

"Gizemli, bilinmeyenli çizgiler, resimler, taslaklar, işaretler, şifreler, insanlar, hayvanlar, masal yaratıkları,bitkiler, meyveler,araçlar,elbise parçaları,örgüler,silahlar,geometrik şekiller,dalgalı çizgiler ve alevler.Bunlar Tahta üzerinde,taş üzerinde ve sayısız papirüsler üzerinde bulunurlar.Tapınak duvarlarında,mezar odalarında,anı levhalarında,tabutların, çekmecelerin üzerinde bulunurlar.Mısırlılar eski ulusların yazmayı en çok sevenlerindendir.

Hiyeroglif nasıl okunup yazılır?Mısır yazısı,coğu,nesnelerin resmi olduğundan rahatlıkla ayırt edilebilen 700'den fazla işaretten oluşmuştu. Yanda görüldüğü gibi,her bir işaret ,gerek özel bir nesneyi,gerekse belli bir sesi temsil ediyordu. Hiyeroglif yazısı soldan sağa ya da aşağıdan yukarıya yazılabilirdi.Hayvanların ya da insanların yüzleri sola dönükse soldan sağa,sağa dönükse sağdan sola okunurdu.

Ne ile yazarlardı:? Yazıcılar ,mürekkep ve fırça kullanarak papirus denen sazlardan yapılmış özel bir çeşit kağıda yazı yazarlardı. Ayrıca ostraka olarak bilinen kırık çömlek parçlarının üzerinede yazarlardı.

Tuz tüketimi nasıl azaltılır?

  • süreyya

Uzmanlar Türkiye’de insanların aşırı tuz tükettiğini ve bu yüzden böbrek hastalıklarında artış olduğunu söylüyor.

Samsun'da bulunan Beslenme, Eğitim ve Araştırma Vakfı Başkanı Prof.Dr. Ayşe Baysal, Türkiye’de insanların çok fazla tuz tükettiğini, bu nedenle yüksek tansiyona bağlı böbrek hastalıklarında artış olduğunu söyledi. Prof.Dr. Baysal, “Sofralardan tuzlukları kaldırmak lazım” dedi.

Beslenme, Eğitim ve Araştırma Vakfı Başkanı Prof.Dr. Ayşe Baysal, eksik ya da fazla gıda tüketiminin birçok sağlık problemine neden olabileceğini söyledi. Özellikle Türkiye’de insanların yiyeceklerinde çok fazla tuz tükettiğine dikkat çeken Prof.Dr. Baysal, tuzun fazla alımının yüksek tansiyona neden olduğunu belirterek, “Tansiyonun yükselmesi böbrek hücrelerini olumsuz etkiliyor. Bugün böbrek hastalıklarının arkasında yatan temel neden aşırı tuz tüketimidir” dedi.

Istlada (Kapaklı) Antik Kenti

  • minare

Lykia Bölgesi'nin küçük fakat etkileyici bir antik kenti de Istlada'dır. Istlada'ya Finike - Kaş karayolu üzerindeki Davazlar Köyü'nden gidilir. Doğuya ayrılan 4 km'lik yol bizi Kapaklı Köyü'nün Hoyran mevkiindeki ünlü anıt mezarının yanına kadar götürür. Burada İlkokulun hemen karşısında bulunan ve M.Ö. IV. yüzyıla ait Hoyran Anıtı bütün görkemiyle karşımıza çıkar.

Ağaçların gölgesinde mahzun duran Hoyran Mezar Anıtı bir kayadan kesilerek ev tipi mezar haline getirilmiştir. Üzeri yuvarlak mezar anıtının alınlığında üç kişi ayakta durmaktadır. Alttaki geniş frizde ise ortada bir sedir üzerine uzanmış erkek figürü ve bu figürün önünde bir masa ile dört silahlı adam figürü yer almaktadır. Arkasında ise iki erkek ve iki kadın figürü vardır. Kapısının üzerinde silinmiş bir Lykia yazıtı göze çarpar.

İstanbul'un Fethi

  • Ahmed

Bugün bazı rakam ve olaylarla açıkladığımız fetih hadisesi, ecdadın yaşadığı zorluklara rağmen İslam'ı yaymak için gösterdiği azmin eseridir.

Hadiseyi okurken bunun bir şehrin zaptedilmesi olarak değil, Peygamber Efendimiz'in övgüsüne mazhar olmak isteyen ecdadın cihad şuurunun sonucu olduğunu idrak etmeliyiz. Bu sayfadaki rakamlara takılı kalmadan ecdada ve bıraktığı mirasa ne kadar sahip çıkabildiğimizi de düşünelim. Fethi ve fatihleri anlamak ümidiyle: Ya Rabb! Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem)in müjdesine nail olmuş o büyük cihangir Fatih Sultan Mehmed Han'ın ruhundaki ulvi hasletlerden, özellikle din gayretinden ve fetih şuurundan şu son asırlarda sahipsiz kalan nesline de bir nasib ihsan ve ikram eyleyip onlar eliyle İslam'ı ve müslümanları yeniden aziz eyle!... AMİN!

O, ne güzel kumandan O, ne güzel ordu

Felsefenin Tarihçesi

  • Korkut

İlk çağ felsefesi deyince, dar anlamında Yunan felsefesi ile bu felsefeden doğmuş olan Hellenizm-Roma felsefesini anlayacağız. Belli bir tarih dönemini adlandıran İlkçağ kavramı, bilindiği gibi, geniştir: Bu dönem, ilk yazılı belgelerle başlar - aşağı yukarı dördüncü bin yıldan İsa'dan sonra 476 yılında Batı Roma İmparatorluğunun çöküşüne kadar sürer. Bu uzun zaman aralığında da, birçok kültürler doğup gelişmiştir. Uzakdoğu ve Hint kültür çevrelerini bir yana bırakırsak, yalnız Akdeniz çevresinde başlıcalarını sayalım: Mısır, Mezopotamya (Sümer, Akad, Babil, Asur), Hitit, Fenike, Yahudi, Yunan, Pers, Roma, Kartaca kültürlerini buluruz. İlkçağ kavramı, bütün bu kültürleri içine alır. Öyle ise, neden İlkçağ felsefesi derken, yalnız Yunan felsefesi ile bundan türemiş olan felsefeleri anlıyoruz? Neden bin yıllarca sürmüş olan bu çağın, felsefe bakımından başarısını yalnız Yunanlılara ayırıyoruz? İlkçağı bir bütün olarak ele almak doğru olmaz mıydı?

Doğru olmazdı, çünkü, göreceğiz ki, bugün bildiğimiz anlamdaki felsefeyi ilk olarak ortaya koyan, yaratan eski Yunanlılar olmuştur. Böyle bir felsefe, Klasik İlkçağ ya da Antik Çağ adı verilen, yalnız Yunan ve Roma kültürlerini içine alan, İsa'dan önce 8. yüzyılda başlayıp, İsa'dan sonra 5. yüzyılda sona eren, demek ki bin yıldan çok. süren bir tarih aralığının ürünüdür. Bundan dolayı, şu sınırladığımız biçimiyle İlkçağ felsefesine Antik felsefe de denilir. Buna göre, Antik felsefe denilince: Yunan felsefesiyle, bundan türemiş olan Hellenizm ve Roma felsefesi anlaşılır. İşte bizim konumuz da bu Antik felsefe olacaktır.

Hipotiroidi tedavi edilmezse 'kalıcı zeka geriliği'ne neden oluyor!

  • Serrâ

Tiroid hormonlarındaki küçük bir dengesizlik, diğer organların çalışmasını olumsuz etkileyebiliyor. Çocukta görülen işlev bozukluğu, erken teşhis ve tedavi edilmezse kalıcı zeka geriliğine yol açıyor.

Boynun ön bölümünde yer alan, yaklaşık 20 gram ağırlığındaki tiroid bezi, küçük ama vücuttaki rolü büyük bir organ. Tiroid bezininin vücutta orkestra şefi gibi bir görevi bulunuyor. Hücrelerin ve organların enerji kaynağı ve hücrelerin çalışma hızını ayarlayan en önemli hormon. Dolayısıyla hormonda meydana gelen bir bozulma, bütün vücudu etkisi altına alıyor.

Tiroid bezinin az ya da çok çalışması çoğunlukla genetik nedenlere dayanır. Irsiyetten gelen belirtiler, iyotlu ve iyotsuz tuz kullanımına göre hastalık şeklinde ortaya çıkabilir. En önemlisi çocuklarda görülen, yani tiroid hormonlarının az çalışmasıyla ortaya çıkan Hipotiroidi, tedavi edilmezse 'kalıcı zeka geriliği' gibi çok kötü sonuçlara yol açabilir.

İotape Antik Kenti

  • minare

Alanya-Gazipaşa karayolunun 33.km.sinde yer alır. Antik kent adını, Kommagane kralı 4. Antiochus'un (İ.S.38-72) karısı İotape'den almıştır. İmparator Traianus'tan Valerianus'a kadar kent kendi adına sikke bastırmıştır. Kalıntılar Roma ve Bizans Dönemi özelliklerini taşımaktadır. Denize doğru uzanan yüksekçe bir burun, kentin akropolü durumundadır. Surlar bu bölüme kale görünümü vermektedir. Yapılar oldukça tahrip olmuştur. Akropolün karaya bağlandığı vadide, doğu-batı yönünde uzanan Liman caddesi yer almaktadır. Caddenin her iki yanında üç basamaktan oluşan krepis bulunduğu ve yer yer bunların arasında heykellerin durduğu kaidelerinden anlaşılmaktadır. Heykellere ait yazılı kaideler kentin başarılı atlet ve hayırsever vatandaşları hakkında bilgiler içermektedir. Akropolün doğusunda bulunan koyda, üç nefli, dikdörtgen planlı bir bazilika yer alır. Kentteki, tek nefli küçük bir kilisenin nişi içerisinde oldukça tahrip olmuş fresko izlerini görmek mümkündür. Freskoda H.G. stratelates betimlenmiştir. Kentin günümüze kadar gelebilmiş yapılarından birisi de hamamdır. Hamama ait kanalizasyon sistemi halen görülebilir. Antik kentin ortasından geçen modern yolun güneyinde 8 x 12.5 m. ölçüsünde bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır. İotape antik kentine ait nekropol kuzey ve doğudaki tepeler üzerindedir. Nekropolde anıt mezarların yanı sıra tonoz örtülü küçük mezar yapıları da yer almaktadır.

Genetiğin Dünyada ve Türkiye'de Tarihsel Gelişimi

  • Korkut

Dünyada hayatın başladığı kabul edilen 4.6 milyar yıl önce, DNA (deoksiribonükleikasit) yaşamın hücresel metabolik aktivasyonlarını ortaya koyan genetik yapı olarak hizmet etmiştir. "Gen" terimi 1900. yıllara kadar kullanılmamasına rağmen genin fonksiyonu ile olan araştırma 1800 lü yıllarda başlamıştır. Gregor Mendel, Avusturyalı din adamı, manastırının bahçesinde yıllarca çalıştı, farklı bezelye varyetelerini melezlemiştir. Dikkatli kayıtlar tutarak, melezlerin döllerini saymış, bezelye şekli, çiçek rengi, bitki yüksekliği gibi özelliklere bakarak genlerin fenotipik ekspressiyonunu incelemiştir. Dikkatli gözlem, doğru kayıt tutarak verileri dikkatlice analiz yapmış ve her bir bitkinin erkek ve dişi ebeveynlerinin döllerine kalıtım üniteleri veya faktörlerin varlığı teorisini ortaya koymuştur. 1884 yılında Mendel öldüğü zaman çalışmasının değerini kimse bilmiyordu. Mendel'in bulduğu faktör veya kalıtım ünitelerini gen olduğu 1900 yıllara kadar anlaşılamadı.

Kalamaki (Kalkan) Antik Kenti

  • minare

Kaş'a bağlı olan Kalkan, içinde tarihi eserlerin bulunmamasına rağmen turizm açısından aranan bir merkezdir. Kaş - Fethiye yolu üzerinde yer alan eski adı "Kalamaki" olan Kalkan, Kaş'a 25 km uzaklıktadır. 1922'deki mübadelede burada bulunan halkın bir kısmı Yunanistan'a, bir kısmı da Avusturalya'ya gitmiştir. Yunanistan'a gidenler Atina yakınında "Kalamaki" adlı köyü kurarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Bunların çocukları vatan hasretini gidermek için zaman zaman Kalkan'a gelip ziyarette bulunmaktadır. Yakın zamana kadar sabunculuk ve zeytinyağı ile geçimini sağlayan Kalkan tertemiz pansiyon ve otelleri ile lezzetli ürünler sunan lokantalarının yanında yakın zamanda yapılan yat limanı ile de mavi yolcuların uğrak yeri haline gelmiştir. Dik bir burun gibi denize uzanan yedi burnu geçen tekneler emin liman olan Kalkan'a sığınırlar. Burada bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri gibi yakında bulunan Patara, Letoon ve Xanthos gibi Lykia'nın üç önemli kentini de bir günde gezme olanağı bulabilirler.

Türk bilim adamlarından astıma çözüm!

  • İpek

Türk bilim adamları, kök hücreyle bronşiyal astım hastalığına çözüm bulduklarını bildirdiler.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden (DEÜ) bilim adamları, kök hücreyle bronşiyal astım hastalığına çözüm bulduklarını bildirdiler.

İYTE Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Baran, üniversite bünyesinde kök hücreyle ilgili farklı disiplinlerden bilim adamlarıyla ortak projeler geliştirdiklerini ifade etti.

Vücudun bütün doku ve organlarını oluşturan temel hücreler olan kök hücrelerin kendilerini yenileyebilme, sınırsız bölünebilme, her türlü organ ve dokuya dönüşebilme potansiyelleri bulunduğunu, bu nedenle kök hücrelerin hasarlı doku ve organların tamirinde kullanılmasına yönelik ilgide büyük artış olduğuna dikkati çeken Baran, İYTE bünyesinde kök hücre yoluyla çeşitli hastalıkların tedavisi konusunda projeler yürüttüklerini dile getirdi.

Top