Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

İblis/Şeytana Mühlet Verilişi

İblis



İblis/Şeytana
Mühlet Verilişi



Hz. Adem'e secde emri karşısında büyüklük
taslaması sonucu ilâhî rahmetten ümidini kesen ve tamamen yalnız kalan şeytan,
helâk edilebileceğini düşünmeye başladı; hayatından endişe etmeye başladı.
"İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver." (A'râf: 7/14)
diye Allah'a yalvardı. İnsanların tekrar dirilecekleri günden maksat, sûr'a
ikinci üfürülüş zamanıdır.[1]
Bu şekilde mühlet istemekle tekrar dirilmeden sonra artık ölümün olmayacağını
biliyor ve böylece ölümden kurtulacağını sanıyordu. Onun bu ölümsüzlük isteği,
"...belirli bir zamana kadar" (Hıcr: 15/38) kaydıyla, "Sen mühlet
verilenlerdensin!" (A'râf: 7/15) şeklinde cevaplandırıldı. Belirli bir
zamandan maksat ise, sûr'a birinci üfürülüş zamanıdır.[2]
Bununla o, zillet ve hakaret dolu bir hayatı ölüme tercih etti. Onun için esas
düşüş de bu oldu.

Buradan da anlaşılacağı gibi, şeytan aslında
Allah'ı ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmediği gibi Âdem'in nesli ve
zürriyeti olacağını, dünyada bir müddet yaşayıp sonra öleceklerini ve bir gün
gelip tekrar diriltileceklerini de biliyordu. Şu halde onun küfrü, Allah'ı ve
âhireti inkâr şeklinde değil; teklif edilen emrin gereğini yerine getirmeyi
kabul etmeme ve itiraz şeklindedir.

Belirli bir zamana kadar mühlet verilen şeytan,
hatasını anlayıp tevbe ederek suçunu affettirme yoluna gitmedi. Bilakis daha da
azgınlaştı. Kendisine, kıyamete kadar meşgul olabileceği bir hedef seçti. Bu
hedef, ilâhî rahmetten uzaklaştırılmasına sebep olan insandı. Gönlünü intikam
duyguları bürümüştü. Cürektkâr bir edâ ile bu duygularını Yüce Allah'a şöyle
açıkladı:

"Beni azdırdığın için yemin ederim ki,
yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim ve onların hepsini
saptıracağım." (Hıcr: 15/39)


Görüldüğü gibi, Yüce Allah, isyanından dolayı
şeytanı hemen huzurundan kovmamış, önce ona konuşma fırsatı vermiş, hatasını
anlayıp tevbe imkânı tanımış; fakat o inat ve küfründe ısrar edince, bulunduğu
makamdan indirmiş ve tasarladığı plânlarını şöylece sıralayıvermişti:


"Hâlis kullarım üzerinde senin bir nüfuzun
olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır."
(Hıcr: 15/42)

"Yerilmiş ve koğulmuş olarak defol! Yemin olsun
ki, insanlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım."
(A'râf: 7/18)

Şu halde şeytana uyan ondan, onun tebasından
olup onun âkıbetine uğrayacaktır. Bu âyetlerden de anlaşılacağı gibi şeytana,
Allah'ın hâlis kulları üzerinde etkili olabilecek hiçbir güç verilmemiştir.
Dolayısıyla düşüncesinde, yaşayışında ve huyunda şeytana karşı olan insan,
"Allah'ın kulu" sıfatını koruyacaktır. Şeytana âit bir vasfı taşıyan kimsede
ise, şeytandan bir haslet var demektir.[3]











[1] Zümer:
39/68; Mutaffifîn: 83/6.





[2] Neml:
27/87.





[3]
Elmalılı, c. 3, s. 2138; Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.