Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Duâ İle Tedâvi; Hasta İçin Duânın Önemi

Duâ İle Tedâvi



Duâ İle Tedâvi;
Hasta İçin Duânın Önemi

Doktora gidip tedâvi olmak,
hastalığın ilâcını bulup kullanmak önemlidir, ama bunun yanında Allah'a duâ edip
O'ndan şifâ dilemek de ihmal edilmemesi gereken öneme sahiptir. Hz. Muhammed
(s.a.s.), hastalık ânında hem kendisi için, hem de âilesi için duâ ettiği gibi,
kendisine gelen bazı hastalara da duâ etmiş ve duâ etmelerini tavsiye etmiştir.
Çünkü duâ, hem şifâ kaynağını doğru bilip O'na yönelmeye, sabır, kader ve
tevekkül gibi inanç ve sâlih amelle ilgili prensiplere kapı açar, hem ibâdet
sevâbına ulaştırır ve hem de en azından hasta için çok önemli olan ruh sağlığına
büyük katkıda bulunur. Duâ, insana moral verir. İnsan gönülden duâ eder de
duâsının kabul edileceğine inanırsa bu hal, ondaki ruh gücünü, hastalığa karşı
savunma sistemini faâliyete geçirir. Yani insanın moral gücünü işleve geçiren
duâ, vücutta da bir doping yapar. Zaten Yüce Allah, insan organizmasını son
derece mükemmel yaratmış, dışarıdan gelecek mikroplara karşı gayet güzel,
düzenli bir savunma sistemiyle donatmıştır. Ama bu savunma sistemi tam
çalışmazsa hastalıklar başgösterir. Bedende mikroplara karşı antikorlar vardır.
İşte duâ, bu savunma sistemini tam kapasite ile işler duruma sokabilir.
Psikologlar, psikiyatristler, duânın moral gücü üzerindeki olumlu etkisini
tecrübe etmiş ve kanıtlamışlardır.
Normal insan beyninin, ancak %
7-10 kadar bir kapasitesi kullanılmaktadır. Beynin % doksanı kullanılmamaktadır.
En zekî insanlarda bile kapasite kullanımı, %12-15'i geçmez. Belki
peygamberlerde ve Allah'ı hakkıyla tanıyan takvâ sahibi mücâhid âlimlerde daha
yüksek oranda beyin kapasitesi kullanılınca basîret, ferâset, hikmet, irfan
dediğimiz açılımlar olmaktadır. İhtimal ki, bedendeki savunma sisteminin de
tamamı kullanılmış olsa, insan vücudu, her hastalığı yenebilir. İşte duânın,
savunma sistemi kapasitesini arttırmada büyük rolü vardır.
Peygamberimiz'in hadislerine ve
uygulamalarına bakarak rahatlıkla diyebiliriz ki, Allah'tan şifâ istemek için
duâ etmek ve âyet okumak câizdir, güzeldir. Ama, Peygamberimiz'in ve sahâbenin
hastaya nüsha (muska) yazdıklarına veya muska taşıdıklarına veya buna cevaz
verdiklerine dâir hiçbir delil yoktur. Şifâyı Allah'tan değil de, afsuncudan,
muskacıdan beklemek, Allah'a tevekkülü bırakıp üfürükçülerin peşine düşmek de
câiz değildir. Duâ ve Kur'an okumak, ruhsal bir telkin ve tedâvidir, birinin
şifâsı için Allah'a niyazdan, yalvarmadan ibârettir. Şifâyı veren Allah'tır.
Bunun ötesinde muskacılık, üfürükçülük yapıp bu yolla geçim sağlamak, İslâm
dinine ve Peygamber yoluna aykırıdır. Muska yapanları görüp onların şahıslarında
müslümanlıkla alay edenlere şaşmamak mümkün değildir. Bunlar, İslâm dininin
muskacılığı, üfürükçülüğü emrettiğini; muskacılığın, bir İslâm geleneği veya
emri olduğunu sanarak İslâm ile alay etmeye kalkarlar. Onların bu tutumu,
cehâletlerinin sonucudur. Düğümlere okuyup üfleyenlerden Allah'a sığınmayı
emreden, büyüyü haram kılan, büyü yapanı da en ağır biçimde cezâlandıran İslâm
dininin, muskacılıkla ve üfürükçülükle ilgisi yoktur. O tas kurup cin
çıkarmalar, yazdıkları muskaların mikroplu mürekkeplerini hastalara içirip
onları daha da perişan durumlara sokanlar elbette günah işlemektedirler.
Peygamberimiz (s.a.s.): Bir düğüm bağlayıp ona üfleyen büyü yapmış olur. Büyü
yapan şirk koşmuş olur. Vücuduna muska asan, ona havâle edilir (Allah ondan
elini çeker, onu astığı muskaya bırakır)." (Nesâî, Tahrîm 19) buyurmuştur.
Bununla birlikte, iyi niyetle bir hastalığa Allah'tan şifâ dilemek için okumak,
duâ etmek böyle değildir, bunu üfürükçülük ve muskacılıkla, büyücülükle
karıştırmamak gerekir. Her şey Allah'ın yasaları çerçevesinde olur. Allah'a
gönülden bağlılık ve içtenlikle O'na duâ, nice darlıkları, sıkıntıları kaldırır;
nice onulmaz hastaları şifâya kavuşturur; nice umutsuzlara gönül ferahlığı, umut
ve yaşama şevki verir.[1]









[1]
S. Ateş, Kur'an Ansiklopedisi, c. 7, s. 496