Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

İhsân; Anlam ve Mâhiyeti

İhsân

İhsân;
Anlam ve Mâhiyeti

İhsan, temel olarak iki anlama gelir.

1-
Bir şeyi güzel yapmak,

2-
İyilikte bulunmak. Birinci anlamda ihsân, yaptığını güzel yapmak, bir nesneyi
gereği gibi bilmek demektir. Kelimenin bu anlamı, meşhur hadiste geçtiği üzere
"Allah'a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O'nu görmesen bile,
kuşkusuz O seni görür" sözleriyle tefsir edilmiştir. Bu ihsânın anlamı
konusundaki hadis, bize, yaptığımız her işte Allah'ın gözetimi altında
olduğumuzu, dolayısıyla hep bu bilinçle davranmamızı öğütlemektedir ki, bu da
İslâmî duyarlılığın esasını teşkil etmektedir. Yine bu anlamda olmak üzere
Peygamberimiz: "Allah Teâlâ, her şey üzerine ihsânı yazdı. Şu halde katil ve
zebhi bile güzel surette yapın. Her biriniz bıçağını iyi bilesin ve keseceği
hayvanına rahat ettirsin." buyurmuştur.

İkinci anlamıyla ihsân, yine
Peygamberimiz'in şu hadisiyle tefsir olunmuştur: "Kendin için sevdiğini,
kardeşin için de sevmendir." Kur'ân-ı Kerim'deki, "Rabbin, sadece
kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da ihsânı (iyi davranmanızı) emretti."
(17/İsrâ, 23) âyetinde de kelime, bu anlamıyla geçmektedir.

İhsân, Cebrâil (a.s.)'in insanlara
dinlerini öğretmek için geldiği bildirilen hadiste, Peygamberimiz'e peş peşe
sorduğu üç kelimeden sonuncusudur. Önceki iki kelime, Yüce İslâm dininin iki
esaslı kavramı olan "iman" ve "İslâm"dır. İlki inanmayı ve ikincisi de tam bir
teslimiyeti ifade eden bu iki kelimenin hemen arkasından "ihsân"ın gelmesi,
inanmanın ve teslim olmanın, ancak bunların güzel bir şekilde yapılmasıyla
makbul olacağını göstermektedir. Yani iman ve İslâm'ın bütün ilkeleri, ihsan
sahibi (muhsin) olarak yerine getirildiği takdirde bir anlam kazanacaktır.
Nitekim kelime bu anlamıyla "takvâ" ile birleşmektedir. Mâide suresinin 93.
âyeti iman-takvâ-ihsân üçlüsünü şöylece meczetmektedir: "İman eden ve sâlih
ameller yapanlara; hakkıyla sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları,
sonra yine hakkıyla sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları
takdirde (haram kılınmadan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur (Önemli olan
inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır). Allah muhsinleri (iyi ve güzel iş
yapanları) sever." (5/Mâide, 93) Görüldüğü üzere, buradaki "muhsin" yani
ihsan sahibi olmak vasfı, iman eden, sâlih ameller işleyen ve müttakî (sakınan)
kimseleri nitelemekte ve bütün bu özellikleriyle onun Allah'ın sevgisine mazhar
olacağı gösterilmektedir.[1]

İhsan ahlakının iki yönü vardır:
Birincisi, başkasına iyilik etmek, nimet kazandırmak, yardımcı olmak ve bütün
bunları güzellikle yapmak; ikincisi, amelde ihsan, yani bir şeyi güzel bir bilgi
ile bilmek (meselâ Allah'ı) veya bir şeyi güzel bir amelle yapmak. Hz. Ali
(r.a.) diyor ki: ?İnsanlar güzel yaptıkları şeyin ürünüdür.? Yani, insanlar,
hakkında bildikleri şeye tâbi olurlar, bildikleri şeyler de onların yaptıkları
güzel işlerdir. İhsan, bir şeyi tam ve güzel yapmak anlamındadır. İhsan, Cibril
hadisinde belirtildiği gibi, murâkabe anlamına da gelir. Kim Allah'ın kendisini
murâkabe ettiğine yakînen inanırsa, onun ameli güzel olur, yaptığına ihsan
denir. Bu hadiste tanımlanan ihsan, Allah'ı bütün azameti ve muhabbeti ile
bilmek ve O'na yönelmek olarak anlaşılır. Bu anlamda ihsan, imanın ve ihlâsın
bütün makamlarını içerir.

İhsan, aynı zamanda iyilik etmektir;
insanlara ve hatta bütün yaratıklara karşılık beklemeden infak ve her çeşit
iyilik etme erdemliliğidir. İhsan, kötülük edene de iyilikle karşılık vermektir.
İhsan, bir yönüyle kişisel olgunluğu hedefler, Cibril hadisindeki Allah'ı görür
gibi ibadet etmek ve O'na yönelmek, kâmil insan olmak, ihsanın bu anlamıdır.
Diğer yönüyle de toplumun kemali ve güzelleşmesini hedefler; iyilik ve infak
gibi anlamlar bunu gösterir.

İhsan ahlâkı, adaletten daha kapsamlı
bir güzel huydur. Çünkü adalet anlayışında, karşıdakinin hakkını vermek varken,
ihsanda ise daha fazlasını vermek, daha güzeli ile karşılıkta bulunmak anlayışı
vardır.

Adaletli olmayı din bir farz olarak,
bir gereklilik olarak müslümanlara emrediyor. Ancak ihsan, bundan daha kapsamlı
ve üstün olduğu için onu hem emrediyor, hem de fazlasını tavsiye ediyor
(16/Nahl, 90).

İhsan, aynı zamanda Allah'ı görüyor
gibi ibadet etmektir. Meşhur Cibril hadisinde Peygamberimiz ?ihsân'ı şöyle
tanımlamıştır: ?İhsan, Allah'a O'nu görüyormuşcasına ibadet etmendir. Her ne
kadar sen O'nu görmüyorsan bile O seni görüyor.? (Buhâri, İman 37,
1/20; Müslim, İman 1, Hadis no: 8, 1/36) Burada bizzat Allah'ı görmek değil;
Allah'ın sıfatlarını, Rabliğini ve azametini göz önünde bulundurmak
kasdediliyor. Mü'min, ibadetini ihsan üzere yapar, yani en güzel şekilde,
ibadetin amacına ve hikmetlerine uygun bir şekilde yapar. Bu da Allah'ı görüyor
gibi bir duygu içerisinde olmakla mümkündür.




[1]
Yüksel Kanar, Sosyal Bilgiler Ans. S. 213-214.