Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Babaya Karşı İbrahimî Tavır

Babaya Karşı İbrahimî Tavır


Babaya Karşı İbrahimî Tavır

Hz. İbrâhim'in bir istisnâ ile
tüm davranışları ve bu arada babasına karşı tavrı, bütün müslümanlar için
emredilen bir tavırdır. ?Sonra sana hanîf olan İbrâhim'in dinine tâbi olmanı
vahyettik.? (16/Nahl, 123) Kur'an, örnek alınması gereken şahsiyet
olarak Hz. Muhammed (s.a.s.) (33/Ahzâb, 21) dışında, isim olarak sadece Hz.
İbrâhim (a.s.) ve onunla beraber olanlardan bahseder: ?İbrahim'de ve onunla
beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar
kavimlerine demişlerdi ki, ?Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan
uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim
aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.' Yalnız, İbrahim'in
babasına, ?Andolsun ki senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana
gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez' demesi hâriç, ?Rabbimiz!'
dediler, ?Sana dayandık, Sana yöneldik. Dönüş Sanadır... Andolsun, onlarda sizin
için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenler için güzel bir örnek vardır. Kim yüz
çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde lâyık olandır.? (60/Mümtahine,
4, 6).
Bu âyetler, Hz. İbrahim'in her
konuda ve özellikle kâfirlere karşı sert tavrında örnek alınması gerektiğini
vurgularken, bir konuyu örneklik konusunda hâriç tutar. O da, Hz. İbrâhim, iman
etmemiş babasına, onun için istiğfar edeceğini, bağışlanma dileyeceğini
söylemesi (19/Meryem, 47), imanı için mühlet vermesidir. Kur'an'ın çok yumuşak
huylu ve pek sabırlı olarak vasfettiği İbrahim (a.s.)'in, babası için af dileme
vaadini eleştirir Kur'an. İbrahim (a.s.), müşrik babası için istiğfardan men
edilmişti. Çünkü kâfirler için istiğfar câiz değildir. Zaten babasının Allah'ın
düşmanı olduğu kendisine belli olunca, bundan vazgeçti ve babasından uzaklaştı
(9/Tevbe, 114).
?Kitapta İbrahim'i an. Zira
o, sıddîk/sıdkı bütün bir peygamberdi. Bir zaman o, babasına dedi ki: Babacığım!
Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?
Babacığım! Hakikaten bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Öyleyse bana uy ki,
seni düz yola çıkarayım. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok
merhametli olan Allah'a âsi oldu. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup
da şeytanın yakını olmandan korkuyorum. (Babası:) ?Ey İbrahim! dedi, ?sen benim
tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım!
Uzun bir zaman benden uzak dur.' İbrahim: ?Selâm sana, dedi. Rabbimden senin
için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lütufkârdır. Sizden de, Allah'ın
dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki
(senin için) Rabbime duâ etmemle bedbaht olmam.' Nihayet onlardan ve Allah'ın
dışında taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman Biz ona İshak
ve Yâkub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.? (19/Meryem, 41-49)
Evlat-baba ilişkilerinde
(müşrik babanın mağfireti için duâ hâriç) örnek gösterilen Hz. İbrâhim'le ilgili
bu âyetlerde iki şey dikkatimizi çekmektedir. Birincisi, Hz. İbrâhim'in babası
ile konuşur ve ona İslâm'ı tebliğ ederken üslûbun yumuşaklığı. Öyle ki, her
cümlenin başında ?babacığım!? kelimeleri tekrar edilir. Kelimeler, özenle
seçilir ve kırıcı ya da kaba kabul edilecek en küçük bir hitap görülmez.
Babasının taşa tutma tehdidine karşı bile; selâmla, duâ vaadi ile, tatlılıkla
cevap verir. İkincisi, babasına yumuşak hitabı, mesajın içeriğini
değiştirmemektedir. Hz. İbrahim'in çok yumuşak huylu olması (9/Tevbe, 114),
babasına karşı da olsa, dâvânın net bir şekilde tebliğinden tâviz vermesini
gerektirmemiştir. Üslûbun yumuşaklığı ve sözün güzel söylenmesi, mesajı
aktarırken muhâtabın nefsini galeyana getirmemek, kaba ve yanlış üslûpla mesajın
güzelliğini gölgelememek içindir. Dolayısıyla tevhidî doğruları saklamak, ya da
bulandırmak, dâvâdan veya dâvânın içeriğini gerektiği netlikte tebliğden tâviz
vererek anlatmak, ne İbrâhimî bir tavırdır, ne de güzel üslûptur.
İbrahim (a.s.)'le babası
arasındaki diyalog örneği, oğlunu kendi bâtıl dinine girmeye çağıran puperest
bir müşrikle bir müslüman evlat arasındaki konuşma tarzıdır. Açık bir şirk
içinde olmayan, hele müslüman bir anne babayla ilişkilerin nasıl olması
gerektiğini kolaylıkla değerlendirebiliriz. Müslüman bir anne babayla, müslüman
bir evladın ilişkisi, istenilen güzellikte değilse, suçun büyüğünün evlada ait
olduğunu; kültürü sınırlı anne babanın mâzur görülebilecek çok yönleri
bulunabileceğini söyleyebiliriz. İstisnaların da elbette olabileceğini
düşünebiliriz. Aile ilişkilerinde herkesi bağlayıcı, genel geçer formüller
sunmak, pek kolay değildir. Ama ana babaya ihsan, iyilik, ?of!? bile demeyen
tahammül ve kibarlık evlat için Kur'an'ın emrettiği genel tavırlardır. Bunlarla
birlikte ailesini en iyi tanıyan, kişinin kendisidir. Nerede, nasıl tavır
alınacağını, ailesinin yapısını da gözönüne alarak ailenin ferdi
belirleyecektir. İfrat, ihsanla davranmamak; tefrit ise, ana babaya -isyanı
emretseler bile- mutlak itaat ve gerektiğinde aileye karşılık Allah ve
Rasûlünün tercih edilmemesidir. Müslüman genç ise orta yolu, i'tidali/dengeyi
bulmak zorundadır. Zor da olsa, bu denge olmadan dünyada huzur, âhirette ödül
beklemek yanlıştır.
Bu konudaki âyetlerde dikkat
çeken şey, müşrik ana babaya itaatin yasaklanması değil; şirk konusundaki
emirlerine itaatin yasaklanmasıdır. Müşrik anne babası insanı Allah'a ortak
koşmaya sevk etmek istedikleri takdirde Kur'an bu konuda onlara itaati
yasaklarken, müşrik de olsalar dünya işlerinde onlarla iyi geçinmeyi
emretmektedir. Yani onların meşrû emirlerine itaat edilmeli, Allah'a isyanı
emreden hususlarda itaat edilmemelidir. Ebeveyne itaat gerekir. Ancak, ana
babanın emirleri, Allah'ın emirlerine ters düşerse bu konuda onlara itaat
gerekmez. Çünkü Yaratan'a isyan olacak işlerde yaratılmışlara itaat edilmez.
?Allah'a isyan sayılan bir konuda kula itaat edilemez.? (Buhârî, Ahkâm 4,
Cihad 8; Müslim, İmâre 39) Yaratan'ın hakkı, ana babanın hakkından
elbette üstündür.