Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

İ'tikâf, Hayatı Terk Etmek Değil; Hayata Hazırlanmaktır

İ


İ'tikâf, Hayatı Terk Etmek Değil; Hayata
Hazırlanmaktır:

Risâletten sonra, İlâhî vahyin
dilinde olumlu bir muhtevâya kavuşan ve Kur'an ahlâkının mü'minleri eğitici
ilkeleri arasında yer alan i'tikâf kavramı; belirli bir süre, benliği
günahlardan arındırmak maksadı ile, ibâdet ve özeleştiri yapmak için mescide, ya
da uygun bir mekâna kendini kapamaktır. Bu yönü ile ukûf veya i'tikâf Rabbânî
izni çıkmış bir şuurlanma usûlüdür. Bir tür Kur'anî eğitim kampına girmektir.
İ'tikâf ile aynı kökten türetilmiş olan âkif, Kur'an'ın üç âyetinde olumlu bir
bağlamda kullanılmıştır. Bunlardan biri, Peygamberimizin risâletten önce dahi
Hira Mağarasında yaptığı, risâletten sonra da devam ettiği Ramazanın son on günü
içinde icrâ edilen i'tikâf ibâdetine yapılan atıf olup, Kur'an ile de tescil
edilerek nebevî sünnet haline gelen bu tezkiye yöntemi ile ilgili onaya, Bakara
sûresi 187. âyette işaret edilmektedir.
Mü'minleri i'tikâfı;
kendilerinin Allah'a adanmışlıklarını ve O'nun yeryüzündeki şiarlarına/simgelsel
değerlerine tüm benlikleri ile, gönülden hizmet eden kimseler oluşunu ifade
etmektedir. İ'tikâf; Kur'an ahlâkının hem bir ilkesi ve hem de bir davranış
eğitimine dair örnek modeldir. Ukûf, mü'minlerin ahlâkî bir tavır olarak,
hayatın her alanında zulme karşı yapmaları gereken adâlet mücâdelesi için,
bilinç tazelemek maksadı ile, belirli bir süre kampa girmeleri olarak da
yorumlanabilir. Bu, her zaman çok gereklidir. Çünkü mücâdelenin zorlukları ve
gündelik hayatın meşgaleleri arasında yorulan bilinçlerin tazelenmesi lâzımdır.

Hayatın akışına kendimizi
kaptırdığımızda, yaptığımız yanlışların bir iç muhâsebesinin, kardeşlerimizle
istişâresinin yapılması elzemdir. Dağılan dikkatlerin yeniden toparlanması için,
şöyle durup yeniden düşünmek, Kur'an ile yenilenmek, namaz ve oruç gibi
ibâdetlerimizi çoğaltarak Rabbimizden mücâdelemize yardım etmesini istemek, her
zaman için beşerî zaaflarımıza, yetersizliğimize, dertlerimize İlâhî bir
çaredir. Çünkü gaybî yardım olmadan hiçbir İslâmî mücâdele başarıya ulaşamaz.
Gaybî yardımlar ise, unutmayalım ki öyle kuru kuruya değil; ibâdete kapanarak,
gönülden, içten duyarlılıklarla, seccâdeleri ıslatan gözyaşları ile inecektir ve
ancak sünnetullahın gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmekle bize
ulaşabilecektir.