Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Tevekkül; Anlam ve Mâhiyeti
Tevekkül 
 
Tevekkül; Anlam ve Mâhiyeti 
 
 
 
Tevekkül; Âcizlik gösterme, başkasına güvenip 
dayanma, Allah'a güvenme, O'nun hükmünün mutlaka meydana geleceğine kesin olarak 
inanma ve alınması gereken tedbirleri alma anlamında Kur'anî bir terimdir. 
 
"Müvekkil" vekil edinen, "tevkîl" ise vekil 
kılma, vekil edinme demektir. Aynı kökten olan "ittikâl" biraz da tembellik 
içeren ve boşa gidebilecek bir güvenme ve dayanmayı anlatır. Tevekkülde, 
kelimenin Arap dilindeki kalıbı gereği bir zorlama vardır. Bu da herhangi bir 
konuda aklî ve bedenî gücü, yani metot ve eylem fonksiyonunu kullanmayı, 
dayanılıp îtimat edilecek yere bunun sonucunda dayanmayı ifade eder. 
 
Tevekkülün ıstılâhî/terim anlamı ise: "Kişinin, 
şartlarını yerine getirerek, işlerini Allah Teâlâ'ya bırakması bir işe başlarken 
sebeplere yapıştıktan sonra O'na güvenmesi; kalbin, her işte Allah'a îtimat 
etmesi, güvenmesidir." Tevekkül, dine veya dünyaya ait herhangi bir hususta, 
alınacak bütün tedbirler alındıktan, konu ile ilgili tüm girişimler yapıldıktan 
sonra, o işin neticesinin Allah'a bırakılmasıdır. Tevekkül, insanın kendine 
yüklenen bütün görevleri yaptıktan sonra işin sonucunu Allah`a bırakması, O`nun 
yaratacağı neticeyi güven ve rızâ ile karşılayıp, insanlardan bir beklenti 
içerisinde olmaması; kısaca Allah`a güvenip, âkıbetinden endişe etmemesidir. 
Tevekkül, kalbin Allah`a tam îtimat ve güveni, hatta başka güç kaynakları 
düşünmekten rahatsızlık duyması mânâsına gelir. Bu ölçüde bir güven ve îtimat 
olmazsa, tevekkülden söz edilemez; kalp kapıları Allah`tan başkasına açık 
kaldığı sürece de hakîkî tevekküle ulaşılmaz. 
 
Tariften de anlaşıldığı gibi tevekkül; 
müslümanın, yapacağı işlerde tüm zâhirî sebeplere sarılması, alınması gereken 
tedbirleri alması, çalışıp çabalaması, ama gönlünü bunlara bağlamayıp sadece 
Allah'a dayanmasıdır. Tevekkül, hiç bir zaman, çalışmayı ve sebebe sarılmayı 
terkedip, ?Allah'ın dediği olur? diyerek kenara çekilmek değildir. Nitekim Hz. 
Peygamber, devesini salıvererek Allah'a tevekkül ettiğini söyleyen bir bedeviye 
"Onu bağla da öyle tevekkül et." (Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 60) 
buyurmuştur. 
 
İslâm inancına göre; yaratıkların bütün 
fiilleri, halleri ve sözleri Yüce Allah'ın kazâ ve takdîri ile meydana gelir. 
Onun için İslâm alınması gereken tedbirleri aldıktan sonra, insanlara ve 
aracılara değil, sadece Allah'a dayanma anlamındaki bir tevekkülü emreder. Bir 
âyette Allah Teâlâ şöyle buyurur: ?Müslümanlar sadece Allah'a dayanıp 
güvensinler." (3/Âl-i 
İmrân, 
122). Hz. Peygamber de şu sözleri 
ile müslümanlara tevekkülü tavsiye etmektedir: "Eğer 
siz Allah 'a hakkıyla tevekkül ederseniz, o sizi kuşu rızıklandırdığı gibi 
rızıklandırır." 
(İbn Mâce, Zühd 14) 
 
Hz. Ömer (r.a.), Medine'de boşta gezen bir 
gruba: "Siz necisiniz?" diye sordu. Onlar da: "Biz mütevekkilleriz" dediler. 
Bunun üzerine büyük halife: "Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkil (yiyici)lersiniz. 
Siz yalancısınız, tohumunu yere atıp (toprağa ekip) sonra tevekkül edene 
mütevekkil denir" dedi. 
 
Bu olay tevekkülden ne anlaşılması gerektiğini 
çok güzel ifade etmektedir. Gerçek tevekkül güzel bir davranış, ahlâkî bir 
fazilettir. Cenâb-ı Hak, müslümanlara tevekkülü emretmiş ve mütevekkil olanları 
sevdiğini haber vermiştir: "Bir de, daima diri olup, hiçbir zaman ölmeyen 
Allah'a tevekkül et." (25/Furkan, 58) "Kim Allah'a tevekkül ederse, O, 
ona yeter." (65/Talâk, 31) "Mü'minler, ancak o kimselerdir ki Allah 
anılınca kalpleri ürperir, onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda o ayetler 
onların imanlarını artırır ve Rablerine tevekkül ederler." (8/Enfâl, 2) 
 
Tevekkül, müslümanların kadere olan inançlarının 
bir sonucudur. Tevekkül eden kimse, Allah'a kayıtsız şartsız teslim olmuş, 
kaderine râzı kimsedir. Fakat, nasıl kadere inanmak tembel tembel oturmayı, 
herşeyden el etek çekmeyi gerektirmiyorsa, tevekkül de tembellik ve miskinliği 
gerektirmez. Gerçek mütevekkil, çalışmadan kazanılamayacağını, ekmeden 
biçilemeyeceğini, amelsiz Cennet'e girilemeyeceğini, ihlâsla ibâdet ve tâatte 
bulunmadan Allah'ın rızâsına kavuşulamayacağını bilir. (2)




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.