Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Tevekkülün Boyutları
Tevekkülün Boyutları 
 
Tevekkülün Boyutları: 
 
 
 
?Vekil kılma' anlamında ?tevkîl' sürekli Allah'ı 
?vekil' kılma olarak geçmektedir. Yani kendsine ?tevekkül' edilen Allah (cc); 
Allah'ı vekil tutan da, O'na tevekkül eden de insandır. Tevekkülün hedefi hep 
Allah'tır. ?Tevekkül' fiil ve türevleriyle birlikte kırktan fazla âyette 
geçmektedir ki, hepsinde de ?Allah'a tevekkül, O'nu Vekil bilme, O'na güvenip 
dayanma söz konusu edilmektedir. ?Tevekkül', kavram olarak, Allah'ı vekil bilme, 
O'na dayanmadır. Bunu iki şekilde anlamak mümkündür: Birincisi; birisini 'veli' 
bilmek, dost, yardımcı ve işine bakabilen bir kimse olarak güvenme, İkincisi 
ise; birisini kendi işi için vekil bilme ve ona güvenip dayanmadır. 
 
Kavram olarak tevekkülü şöyle 
tanımlamak mümkündür: İnsanın, 
kendine yüklenilen veya kendine düşen bütün görevleri yaptıktan, bütün 
çalışmaları yerine getirdikten ve bütün tedbirleri aldıktan sonra, işin sonucunu 
Allah'a bırakmasıdır; 
Allah'a güvenip sonuçtan endişe etmemesidir. 
 
Şüphesiz ki ?tevekkül' bazılarının 
anladığı gibi, havadan ekmek beklemek, gayret etmeden bir başarıya ulaşmak, 
yerinde oturarak Allah'tan bir şey beklemek değildir. Bu anlamda Allah (cc) 
kimsenin ?vekil'i değildir. Bazı kimseler, insan olarak üzerlerine düşeni 
yapmazlar, gerekli çabayı göstermezler, emek sarfetmezler, sonra da işlerini 
Allah'a havâle 
ederler. Tâyin 
ettikleri ?vekil'in, 
kendilerinin tüm 
işlerini görmesini beklerler. İslâm'da 
böyle bir tevekkül inancı yoktur. Kur'an şöyle diyor: 
?Allah'tan bir rahmet 
olarak, onlara yumuşak davrandın. Eger kaba, katı yürekli olsaydın onlar 
çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için mağfiret dile 
ve iş konusunda onlarla danış (müşâvere 
et). Bir kere azmettinmi (kesin 
karar verdinmi) de Allah'a tevekkül et. Çünkü Allah, tevekkül edenleri sever.? 
(3/Âl-i 
İmrân, 
159) 
 
Görüldüğü gibi tevekkül'ün oluşum süreci 
açıktır. Yukarıdaki âyet belli bir konuda yapılması gerekenleri söyledikten 
sonra tevekkülün gereğine işaret ediyor. ?Bir kere azmettinmi' ifâdesi, 
gerekli kararlılığı ve yapılması gerekli çalışmaları haber veriyor. İman 
edenler, Rablerinin kendilerini ne ile sorumlu tuttuğunu bilirler. Bunun 
şuurundadırlar. Bütün kulluk görevlerinin yerine getirilmesi, bu işin şartıdır. 
Zaten insan bunun için 
yaratılmıştır. Görevler yerine gelmeden, sonucu büyük mükâfat ve kazanç olarak 
beklemek mümkün değildir. Mü'min, gerekeni yapar, sonuç konusunda Allah'a 
güvenip 
dayanır, O'nun vereceği karşılığa râzı 
olur. İslâm 
mü'minlere, ilim öğrenmelerini, emirlere uymalarını, rızıklarını aramalarını, 
Allah yolunda çalışma yapmalarını, düşmana karşı hazırlıklı olmalarını, din ve 
dünya işlerinde şûrâya 
başvurmalarını, işleri kolaylaştıracak metodları bulmalarını, 
haksızlıktan kaçınıp her işlerinde 
adâlete 
uymalarını ve bunlara benzer 
bir çok güzel şeyi 
yapmalarını emrediyor. Elbette bu çalışmalar yapılırsa sonuç da güzel olacaktır. 
 
Tevekkül bu anlamda, bütün çalışmaları 
yaptıktan, bütün görevleri yerine getirdikten sonra duyulan bir iç huzur ve 
doyumluluk, bir yönden de Allah'ın vereceğine râzı 
olma ahlâkıdır. ?Tevekkül', güçlü bir iman ve Allah'ın emrine uymada sürekli bir 
kararlılıktır. Tevekkül eden (mütevekkil), yaptığı tevekkülle bir faydayı elde 
eder, bir zarardan kurtulur. Onun hakkıyla yapacağı tevekkül ona böyle bir sonuç 
kazandırır ki, 
böyle bir sonucu başka bir şeyle elde etmek mümkün değildir. 
 
Allah'a tevekkül, O'nun yardım ve 
desteğine güvenmedir, en uygun çalışmayı yapan, kulluk görevlerini yerine 
getirenlere iyi sonuç vereceğinden emin olmaktır. Kulun tevekkülü, Allah'ın o 
kuluna yeterli oluşunun bir sebebidir. Kur'an, 
mü'minleri tıpkı takvâda 
olduğu gibi, 
böyle bir tevekküle teşvik ediyor (73/Müzzemmil, 
8-9; 17/İsrâ, 
2). 
Tevekkül, hakka tam bağlılık, azimli ve kararlılık sahibi olma unsurları ile 
güçlenir, yerine getirilir. Mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül ederler (3/Âl- 
i İmrân, 
122, 160; 5/Mâide, 
11; 9/Tevbe, 
51; 12/Yusuf, 
67 vd.). Onlar sürekli olarak ?Hasbuna'llahu ve ni'me'l-vekîl; 
Allah bize yeter, O ne güzel 
vekildir' derler (3/Âl-i 
İmrân, 
173). 
 
Peygamberimiz (s.a.s.) 
de buyuruyor ki: ?Siz Allah'a hakkıyla tevekkül edebilseydiniz, sizleri de 
kuşları rızıklandırdığı gibi rızıklandırırdı; 
sabahleyin aç çıkar, akşama tok dönerdiniz.? 
(Tirmizí, Zühd, 33, Hadis no: 2344). 
Bu demektir ki kuşlar gibi çaba sarfedenler, bu gayretlerinin sonuçlarını en 
güzel şekilde görürler. 
 
Her şey bir sebebe bağlıdır. İnsanın kaderi; 
hedefini, amacını ve bu amacı gerçekleştirecek olan sebebi de içerisine alır. 
Bu, toprağın mahsul verebilmesi için, onun sürülmesi, ekilmesi, gübrelenmesi ve 
sulanması gerektiği gibi bir sebep-sonuç ilişkisidir. ?Duâ ve tevekkül, işlerin 
sonucuna etki etmez!? diyen, amel işlemekle emredilmeyi, sebeplere yapışmayı 
görmezlikten geliyor demektir. Bir amel işlemeden, bir amaca ulaşmak için bir 
çaba sarfetmeden, emredilen şeyleri yerine getirmeden bir başarıya, veya 
Allah'ın insana vadettiklerine kavuşmak mümkün değildir. Allah (c.c.), mü'min 
kullarının yalnızca Kendisine tevekkül etmelerini emrediyor (5/Mâide, 11; 
9/Tevbe, 51; 14/İbrâhim, 11 vd.) 
(3) 
 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.