Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
2- Âhirette Kazandırdıkları
2 
 
2- Âhirette 
Kazandırdıkları 
 
 
 
Gerçek kurtuluşa ancak ittika edenler, 
müttakîler ulaşacaktır (5/Mâide, 35, 100; 3/Âl-i İmrân, 130, 200). 
 
"Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka 
bir şey değildir. Âhiret yurdu ise takvâya erecekler için daha hayırlıdır." 
(6/En'âm, 32; 43/Zuhruf, 33-35). 
 
İnsan öyle veya böyle yaşar, çalışır, çabalar, 
bir şeyler elde etmeye uğraşır, nefsinin isteklerini karşılamaya çaba harcar, 
iyi şeyler yaptığını zanneder, sonunda ölür gider. Ancak ölümden sonra en iyi 
sonucu, en yüce dereceyi kazanacak olanlar, ittika eden müttakîlerdir (7/A'râf, 
128; 11/Hûd, 49; 12/Yusuf, 56-57). 
 
Müttakîlerin varacağı Cennet yurdu ne güzel 
yurttur. Aklı başında olan kimseler, Allah'tan ittika ederler ve bu güzel yurdu 
kazanmaya çalışırlar (16/Nahl, 30-32). Onlara orada korku ve üzüntü 
dokunmayacaktır (10/Yunus, 63; 39/Zümer, 61). 
 
Dünyada iken mü'minlerle alay edenler, 
kendilerinin üstün olduğunu zannederler. Halbuki Allah'tan ittika edenler derece 
bakımından çok üstündürler (2/Bakara, 212). 
 
Üstelik dünyada iken şirk koşmakta, isyan ve 
inkâr etmekte dost (velî) olanlar, Âhirette birbirine düşman olacaklar. Takvâ 
sahiplerinin dostluğu ise devam edecektir (43/Zuhruf, 67). 
 
Kur'an, takvâ sahibi mü'minlere verilecek olan 
mükâfatları, Cennetin güzelliklerini, makamların yüceliğini sık sık 
vurgulamaktadır. 
 
Peygamberimiz de sürekli takvâyı tavsiye etmiş, 
kendisi takvâ ahlâkının yaşayan örneği olmuştur. O'nun şu güzel sözünü 
hatırlayarak konuyu bitirelim: 
 
"...Allah'a karşı takvâ sahibi olmanızı, 
başınızda Habeşî bir köle olsa bile (Allah'ın indirdikleriyle hükmettiği sürece 
onu) dinlemenizi ve itaat etmenizi tavsiye ederim..." 
(Ebû Dâvud, Sünnet, hadis no: 4607, 4/201; 
Tirmizî, İlim 16, hadis no: 2676, 5/44) 
 
Allah'a iman edenler, O'nun dini İslâm'ı, din ve 
yaşama biçimi olarak seçenler, birbirlerine her şart ve durumda takvâ ahlâkı ile 
yardım ederler. Bu konuda Kur'an şöyle diyor: 
 
"İyilik ve takvâda yardımlaşın, günah ve 
düşmanlıkta yardımlaşmayın..." (5/Mâide, 
2) 
 
 
 
Takva kelimesi, ?veka? fiilinden gelir. Veka: 
?Korundu, kendini zararlı, acı ve eziyet veren şeylerden sakındı' demektir. 
Takva, nefsi korktuğu şeyden korumaktır. Kavram olarak, kuvvetli bir himayeye 
girerek korunmak, nefsi günahlardan korumak demektir. Bu da, haramı terkle olur: 
Haramı terk de en azından şüpheli şeyleri bırakmakla tam gerçekleşebilir. 
Hadis-i şerifte: ?Helal belli, haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında 
şüpheli şeyler vardır. Bu nedenle şüphelerden korunan, dini ve ırzını temiz 
tutmuş olur. Şüphelere düşen harama da düşer; Nasıl, koruluğun kenarında koyun 
otlatan çobanın koyunlarının her an koruluğa girme ihtimali varsa. Haberiniz 
olsun ki, her melikin korusu vardır. Allah'ın korusu da haramlardır.? (Buhari, 
İman 39; Müslim, Müsakat 107) buyurulmuştur. Kur'an, ?hududullah'tan söz eder 
ki, işte bu Allah'ın, içinde kalınmasını emrettiği korusunun sınırlarıdır. 
Mü'minlere sürekli olarak ?Allah'ın sınırlarını aşmayın? değil; ?Allah'ın 
sınırlarına yaklaşmayın? diye emredilir. Yaklaşıldığında sınırların aşılması 
her zaman mümkündür. İşte, bu şekilde Allah'ın çizdiği sınırları aşma korkusuyla 
bu sınırlara yaklaşmamak, nefsi bu sahada korumak ve sınıra yaklaştırmamak 
takva'dır. 
 
Takva, haşyet (ta'zim ve saygıdan ileri gelen 
korkma) manasındadır. Takva alelâde bir korku değildir; Bu, sevginin 
azalmasından endişe duymak, Allah'ın rızasının gideceğinden kaygılanmak, bunun 
için sakınmak demektir. 
 
Takva, Hz. Ali'ye göre: "Günahlara devam etmeyi 
ve yaptığı ibadetlerle avunup aldanma-yı bırakmaktır." Yine şu söz de Hz. Ali'ye 
aittir: "Dünyada insanların efendisi cömertler; ahirette de müttakilerdir." 
Hasan el-Basri'ye göre ise: "Allah'tan başkasını Allah'a tercih etmemek ve bütün 
işlerin Allah'ın kudretinde olduğunu bilmektir." Takva, Allah'tan 
uzaklaştıracak şeylerden uzaklaşmaktır. Takva Allah bilincine sahip olmaktır. 
Sorumluluk şuurudur takva. Allah'a karşı duyulan sevgi ve yakınlıktır. Allah'a 
yaklaşmak için her çeşit haramdan kaçınmak; O'nun rızasını, O'nun sevgisini 
yitirmekten çekinmektir. Cehennemle insan arasına engel koymaktır. Şeytanla 
ilahi emirler arasına, arzularla iman arasına, düşmanla dost arasına engel 
koymaktır. Tabbii, bu engelleri koyabilmek için, öncelikle Allah'la aramızdaki 
engelleri kaldırmak gerekir. 
 
Pıtrak dikeninin çok olduğu bir yerde ayakkabı 
olmadan yürürken insanın ayaklarına diken batmaması için bütün vücudu dikkat 
kesilir, vücudunun her parçası göz olur. İşte aynen bunun gibi; elini, dilini, 
belini, gözünü, gönlünü, kulağını, ayağını haramlara dokundurmadan ömrünü 
geçirmeye takva denir. Takva, halk için insanın dışını süslediği gibi; İçini 
Hak için şirkten, her türlü haramdan, yalandan, kinden, iftiradan, hasetten, 
gıybetten arındırıp süslemesidir. 
 
En kapsamlı ve en kuvvetli koruma, ancak 
Allah'ın korumasıdır. Diğer koruyanların korumaları mecazi anlamda ve çok 
sınırlı olduğu gibi; Allah'ın dilemediği hiçbir alanı kapsamaz. İyi korunmak 
demek olan ittika, ancak Allah'ın vikaye'sine (korumasına) girmekle 
gerçekleşebilir. O yüzden Takva, her türlü zarar verecek şeye karşı bir 
sığınaktır; bir kale ve kalkandır. Bir zırhtır. Kendini emniyete almak, 
emin ve gerçek mü'min olmaktır. Şirki ve sapıklığı reddetmeden, isyanı ve 
günahları terketmeden Allah'ın kalesine sığınılmaz. Takva, haramları terketmek 
ve sevaplara yapışmaktır. Ömer b. Hattab (r.a.), Übeyy b. Kâb'a ?takva nedir?? 
diye sorduğunda Übeyy: ?Dikenli yolda hiç yürümedin mi?? dedi. Hz. Ömer: 
?Yürüdüm!? deyince, ?o zaman ne yaptın?? dedi. ?Paçalarımı sıvayıp gayret 
sarfettim.? Cevabını aldıktan sonra: ?İşte takva odur? dedi. 
 
Takva, bizi Allah'a yaklaştıran bir ürperti, 
sevgisini yıpratma korkusudur. Takva, sakınmaktır. Sevdiğimiz, şeyin üzerinde 
nasıl titreriz. Onu korumak, onu kaybetmemek için veya ona zarar gelmesin diye 
nasıl sakınırsak, insanın en şerefli yeri olan gönül ve içindeki iman da öyle, 
hatta daha fazla sakınılmalı. 
 
İmanı korumak ve onun üzerinde titremektir 
takva. Küçük çocuğu balkondan veya odanın penceresinden dışarı sarkmış olsa, 
annesi-babası onu gözetip korumak için nasıl davranır ve düşme ihtimaline karşı 
nasıl tedbir alırsa, şüpheli ve haram olma riski olan tehlikeli davranışlara 
karşı en az öyle tedbir alıp sakınmaktır takva. "Gözü gibi sakınmak" deyimi 
vardır dilimizde. Haramlara karşı bu titizlik ve hassasiyetle Allah'ın rızasını, 
gözümüz gibi korumamız gerekmektedir. 
 
[1] 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 316-317.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.