Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Çocuk Cennet Kokusu, veya...
Çocuk 
 
 
Çocuk: Cennet 
Kokusu, veya... 
 
 
 
Âile hayatının dinimizdeki büyük önemi acaba 
nedendir? Sadece erkek ve kadın, birbirlerini tamamlasınlar diye mi? 
Birbirlerinin maddî ve manevî ihtiyaçlarını gidersinler diye mi? Helâl yoldan 
dünyevî zevk ve huzura kavuşsunlar diye mi? Evet, bütün bu saydıklarımız 
önemlidir. Önemlidir ama, yeterli değildir. İslâm'da evlenmenin, âilenin teşvik 
edilmesi, sadece bunlar için değildir. Âilenin esas sebep ve hikmetlerinden 
belki en önemlisi nesildir, çocuk dünyaya getirmek ve yetiştirmektir. Ümmetin 
sayıca ve keyfiyetçe büyüyüp güçlenmesine sebebiyettir. Dünyada gereksiz ve 
hikmetsiz hiçbir ittifak mevcut değildir. Bu dünya hikmet dünyası ve sebepler 
âlemidir. Ne gökten elma yağar, ne yerden insan biter. Meyve için ağaca, çocuk 
için evlenmeye ihtiyaç vardır. İnsanlar, bu İlâhî kanuna uydukları, yani 
evlendikleri takdirde, nasiplerinde de varsa, kendilerine çocuk ikram ediliyor. 
Dünyaya imtihan için gönderilen ve hiçbir şey bilmeyen bu minnacık misafirin 
emrine, Allah, onun anne ve babasını veriyor. O küçük yavruya anne ve babasını 
hizmetçi kılıyor. Bu hizmetçiler için bu küçük insan, bir yönüyle lütuf, bir 
başka yönüyle azap vesilesidir. 
 
Çocuk, ebeveyni için bir lütuftur. Çünkü onlar, 
Allah'ın bu nârin, nazlı ve cennet adayı sevimli yaratığına yaptıkları hizmet 
için, aynı zamanda sevap kazanıyorlar. Küçük bir bebek, hele insanın kendi 
çocuğu olunca, eve ve âileye büyük bir huzur, mutluluk ve neşe katıyor, âilenin 
temellerini sağlamlaştırıyor. Bununla birlikte, çocuklarına baktıkları, yedirip 
içirdikleri için ebeveyne bunlar sadaka oluyor, anne-baba bu yüzden sevaba 
giriyor. Hayatında bir tek ihtiyaç sahibinin dahi yüzünü güldürmemiş en cimri 
bir insan bile, çocuklarına yaptığı masraflar dolayısıyla sadaka sevâbına nâil 
olur. Çocuk yine bir lütuftur; çünkü anne ve babası ona, nereden gelip nereye 
gittiğini, bu dünya hayatında vazifesinin ne olduğunu güzelce anlattıkları 
takdirde tebliğ ve irşad şerefinden hisse sahibi olur. O çocuğun bir ömür boyu 
işleyeceği bütün güzel amellerinden bir pay alır, sevâbına ortak olurlar. Bir 
nevi ölümsüzleşir hayırlı evlât yetiştiren ebeveyn, sevap kazanmaya öldükten 
sonra da devam eder; akan, sürekli bir sadakadır müslümanca yetiştirilen 
çocuk. 
 
Çocuk, diğer yönüyle de bir azap vesilesidir. 
Zira ebeveyni o İlâhî emânete Rabbini güzelce tanıtmadıkları, terbiyesine 
yeterince dikkat etmedikleri takdirde, onun işleyeceği günahlardan sorumlu 
tutulacaktır. Yine, onun dünyevî mutluluğu adına, bazen kendi âhiretlerini 
tehlikeye atıp, meşrû olmayan kazanç yollarına teşebbüs etmelerinden dolayı 
evlâtla sınavı kaybedebilir. "Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu 
cehennem ateşinden koruyun. Onun yakıtı insanlar ve taşlardır." (66/Tahrîm, 
6) "Doğrusu, mallarınız ve evlâtlarınız bir fitne/sınavdır." (64/Teğâbün, 
15). Her konuda olduğu gibi, âile yönetimi ve çocuk yetiştirme konusunda da 
örneğimiz Allah rasülü'nün bu konudaki sorumluluğumuzu hatırlatan hadisi 
meşhurdur: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden (idare ettiğiniz 
kimselerden) sorumlusunuz." (Buhari, Cum'a 11; Müslim, İmâre 20) 
 
İnançlar, değerler, gelenekler ve iyi 
alışkanlıklar, daha çok âile içinde kazanılır. Çünkü çocuğun şahsiyetini 
kazandığı devre, âile içinde geçer. Onun en çok sevdiği, inandığı, güvendiği ve 
özendiği ideal tip, anne ve babadır. Sağlam bir iman ve ahlâk düzeninin hâkim 
olduğu âilenin çocuklarına verdiğini hiçbir okul ve kurum veremez. Buna 
karşılık, inanç ve ahlâk yönünden bozulmuş âilelerin oluşturduğu toplumlar, 
dünya ve âhiret azâbının dâvetçileridir. 
 
Çocuk dünyaya gelince çocuğa ilk bant kaydı 
yapılacak; kulaklarına ezan okunacak ve kamet getirilecek. Müslümanlar, bin dört 
yüz senedir bu sünneti yaşarken bir kısım geri zekâlılar, "bir günlük çocuk, 
ezanı duyar mı? Ne anlamsız şey bu yapılan?" diyorlardı. Ama günümüz ilmi, bir 
günlük çocuğun değil; ana karnındakinin bile duyduğunu söylüyor. "Duyduğu 
kelimeler, şuur altına yerleşir" diyor. 
 
İşte biz, bir günlük çocuğun kulağına ezan 
okuyoruz. "Allahu Ekber = En büyük Allah'tır diyoruz. Çocuk büyüyünce 
yöneticilerin "en büyük benim" sözüne kanmasın, en büyük olanın ne futbol 
takımları, ne mal-mülk ve para, ne makam, ne şan olduğunu, dünyaya adım attığı 
gün idrâk etsin ve fıtratı bozulmasın diye ezan okuyoruz. Allahu Ekber'le adım 
atılan dünyaya, cenaze namazında yine Allahu Ekber'le vedâ edileceğinden; bu iki 
kapı arasındaki yolculukta her konuda en büyük olanın Allah olduğu bilinci yer 
etsin istiyoruz. 
 
Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Her doğan 
çocuk, İslâm fıtratı üzerine doğar. Anne babası onu yahûdi, hıristiyan veya 
mecûsî (hatta müşrik) yapar." (Buhârî Cenâiz 79, 80, 93; Müslim, Kader 
22-25) buyuruyor. "Müslüman yapar" demiyor. Çünkü çocuk zâten müslüman. Onun 
içindir ki İslâm dini, dünyadaki bütün çocukları müslüman kabul eder. 
 
Çocuğa sıhhat vermek için çalışmayız, o 
doğuştandır. Biz, sıhhati bozacak zararlı hava, yiyecek, içecek ve giyeceklerden 
koruduğumuz gibi çocuğun fıtratında getirdiği İslâm'ı bozacak etkenlerden 
korumamız gerekir. Çocuğun en güçlü eğitimi, âileden aldığı eğitimdir. Çünkü 
âiledeki eğitim, yirmi dört saat devam eder. Okullar, daha çok öğretim yeri olsa 
bile terbiye, ahlâk, duygu eğitimi en köklü şekilde âilede kazanılabilir. 
Günümüzde okullarda öğretilenlerin de, öğretilmesi gereken doğrular olup 
olmadığı müslümanca değerlendirilmeli, evde yanlışlar tashih edilmeli, küfür ve 
şirk mikropları bünyede büyüyüp yerleşmeden temizlenmelidir. Unutmamalıyız ki, 
yaşlıyken öğrenilenler, su üzerine yazılan yazıya benzese de; çocukken 
öğrenilenler, mermer üzerine yazılan yazı gibidir. 
 
Âile hayatı, tarafları günahlardan sakındırmak 
için büyük bir vesiledir. "Onlar (kadınlarınız) sizin için bir elbise, siz de 
onlar için bir elbise durumundasınız." (Bakara suresi, 187) Kadın ve erkek, 
müstakil olarak yarımdır, eksiktir, çıplaktır. Bu eksikliklerini birbirleriyle 
tamamlayacaklardır. Kadın ve erkeğin bu yardımlaşmayı şuurla ve helal yollarla 
yerine getirmeleri gerekmektedir. "İyilikte ve takvâda (Allah'ın 
yasaklarından sakınma üzerinde) yardımlaşın. Günah işlemekte ve düşmanlık 
üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezâsı çetindir." 
(5/Mâide, 2) 
 
Erkek olsun, kadın olsun her insanın dünyaya 
gönderiliş hikmeti, Kur'ân-ı Kerim'de "ibâdet" olarak açıklanıyor. İbâdet, yani 
kulluk yapmak, Allah'ın emirlerine uygun bir hayat geçirmek. İşte bu gâyenin 
gerçekleşmesinde karı-koca birbirine yardımcı olacak, sevgilerini 
ispatlayacaklardır. Öyle ki, beraberlikleri ve mutlulukları, ölümle son 
bulmasın; ebediyyen devam etsin. 
 
Âilenin temel görevi, neslin çoğalmasına ve 
onların iyi yetiştirilip İslâm terbiyesiyle eğitilmesine imkân sağlaması ve 
eşlerin birbirlerine yardımcı olup ihtiyaç ve eksiklerini gidermeleri, 
birbirlerine sevgi, huzur ve sükûn sunabilmeleridir. Yalnız, unutulmamalıdır ki, 
bu dünya, âhiretin tarlası olduğuna göre, âile hayatından bu dünyada alınan 
rahat ve lezzet, ancak bir çekirdek hükmündedir. O çekirdek, gerektiği gibi 
beslenir, büyütülürse âhirette saâdet ağacı olacak ve en mükemmel meyvelerini o 
âlemde verecektir. Cennet, bu dünyadan ne kadar yüce ise, o âlemde mü'min kadın 
ve erkeklerin bir arada âilece bulunmaktan alacakları zevk ve mutluluk da bu 
dünyadakinden o kadar mükemmeldir. 
 
Âilenin bu kadar önemli olmasından dolayı, 
dinimiz yuva kuracak gençlerin, birbirlerinin dinî ve ahlâkî durumlarını 
araştırmalarını emretmiştir. Peygamberimiz, eşlerin seçiminde geçici 
özelliklerden, fizikî güzelliklerden çok, inanç bütünlüğünün, olgun iman 
zenginliğinin ve ahlâkî soyluluğun tercih edilmesini ısrarla tavsiye etmiştir. 
Onun için, tevhîdî iman sahibi müslümanlar, kendileriyle yuva kurmayı 
düşündükleri eş adaylarında birinci özellik olarak sağlam bir imanı şart 
görmelidirler. 
 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.