Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Yahudileşme ve Yahudileşme Temâyülü.

Yahudileşme ve Yahudileşme Temâyülü


Yahudileşme ve Yahudileşme Temâyülü



Yahudiler, başlangıçta müslüman
idiler. Daha sonra dejenere olarak yahudileştiler. Yahudileşmek, sadece Benî
İsrâil için ve tarihte kalmış bir problem değil; tüm insanlık için ve bütün
zamanlarda bir büyük problem ve risktir. Yahudileşmek, Hz. Muhammed ümmetinin
kıyametidir.

Yahudilik, etnik ve teolojik yönleri
olan çift cinsiyetli bir kavramdır. Tabiatı icabı, hem "İsrâiloğulları kavmine
mensup olma" anlamına etnik kimliği ifade eder; hem de İsrâiloğullarının dini
olan "Mûseviliğe/yahudiliğe mensup olma" anlamına dinî kimliği ifade eder.


Yahudileşme ise, etnik ve dinî menşe
itibariyle yahudiliğe mensup olmadığı halde onlar gibi olma, onlara benzeme,
onların tavır ve davranışlarını gösterme manasına gelir. Yahudileşme temâyülü
ise, sosyolojik olmaktan daha çok bireysel bir eğilimdir ve tek tek her insanda
örtük bir biçimde bulunabilir. Bu temâyül, her bünyede bulunup da, vücut,
direncini kaybedince ortaya çıkan bulaşıcı bir virüs gibi, ortamını bulduğunda
bir tavır ve davranış biçimine dönüşür ve bulaşıcılığı sayesinde toplumsal bir
felâket halini alır. Yahudileşmiş bir toplumu ya da sistemi ortaya çıkaran, tek
tek fertlerdeki yahudileşme temayülü olsa gerektir.

İsrâiloğulları konusu, eğer bu ümmeti
doğrudan ilgilendirmiyorsa, Kur'an'ın bu konuya yüzlerce âyet ayırmasının anlamı
ne olabilirdi? Kur'an'da hiçbir kavim ve din mensubundan İsrâiloğullarından söz
edildiği kadar geniş söz edilmez. Kısaca Kur'an'da İsrâiloğullarının yahudileşme
sürecini anlatan âyetlerin bir sayım-dökümünü yaptığımızda, bu konu ile doğrudan
ilgili olan âyetlerin sayısının 712 adet olduğunu görürüz. Yahudileşme süreciyle
dolaylı ilişkisi olan diğer âyetleri de sayacak olursak, bu rakam en az ikiye
katlanacaktır. Kaldı ki, olayla doğrudan ilgili âyetlerin toplamı olan 712
rakamı bile Kur'an'ın tamamı göz önüne alındığında 10'da biri aşan bir oran
tutmaktadır. Bunca âyeti, sadece tarihte yaşamış bir kavmin hikâyesi olarak
görmek, Mekke müşriklerinin Kur'an'a yaklaşımı olan "eskilerin masalları"
mantığını benimsemekten başka bir manaya gelmez. İsrâiloğullarına Kur'an'da bu
kadar fazla yer verilmesinin sebebi, bu ümmeti gelecekte bekleyen "yahudileşme
tehlikesi"ne dikkat çekmek, Muhammed ümmetini yahudileşme tehlikesinden
korumaktır.

Her mü'minin her gün onlarca kez
"gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna iletme!" (1/Fâtiha, 7) duâsını
tekrarlamak zorunda olması, Kur'an'ın bunca yer vererek uyardığı tehlikenin
büyüklüğünün başka bir işaretidir. Fâtiha'nın sonundaki bu âyeti her okuyuş,
"Allah'ım, bizi yahudileştirme! Allah'ım, bizi hıristiyanlaştırma!" anlamına
gelmektedir. Bu duanın namazın her rek'atında tekrarı, yahudileşme tehlikesinin
büyüklüğüne işarettir. Bunun anlamı, bir bilincin sürekli diri tutulmasıdır.
Yahudileşmeye karşı kendisine iman edenleri sürekli uyanık halde tutan Kur'an,
tarihin tekerrür etmemesi için İsrâiloğullarının yahudileşme serüvenini bir
ibret vesikası olarak gündemde tutmaktadır.

Kur'an'da bunca yer tutan
İsrâiloğullarının yahudileşme sürecinin müslümanlar tarafından amacına uygun bir
biçimde anlaşılıp ibret alınmasının önündeki en büyük engel "lânetli kavim"
anlayışıdır. Allah'ın, meleklerin ve insanların lânetlediği herhangi bir kavim,
ya da belli bir kavme mensup olan kişiler değil; bir tavır, eğilim, eylem ve
onlara kaynak olan "mantık"tır. İsrâiloğulları, Allah kendilerini âlemler
içerisinden seçip vahyi üstlenme nimetini verdiği halde bu lânetli tavra/mantığa
saplanıp yahudileştiler. Ümmet, ya da ümmetin içerisinden herhangi bir grup aynı
tavıra/mantığa saplanırsa o zaman o da "lânetli mantığa" yakalanmış,
yahudileşme temâyülüne girmiş demektir. Allah bu sürece giren toplulukların
elinden hilâfet emanetini, aynen yahudileşen İsrâiloğullarından aldığı gibi
alacaktır. "Ey iman edenler, kim Allah'ın yolundan dönerse bilsin ki Allah
yakında bir toplum getirecek, O onları sever, onlar da O'nu." (5/Mâide, 54)
(3)