Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Temizlik
Temizlik 
 
Temizlik: 
 
Bedenin ve ruhun maddî-mânevî 
pisliklerden uzak tutulmasına temizlik denir. İslâm, Müslümanları bazı görevleri 
yerine getirmekle mükellef tutmuştur. Bu görevlerden bir kısmı Müslümanın rûhî 
yönünü bir kısmı da maddî yönünü ilgilendirir. Dinin kesinlikle yerine 
getirilmesini istediği bedenî görevlerin aksatılması vücudun çeşitli 
rahatsızlıklara yakalanması ve dinî-ahlâkî görevlerin yapılabilme güçlüğünü 
ortaya çıkarır. Bunun için bedenî görevleri titizlikle yerine getirmek, sağlıklı 
ve her an her türlü görevleri eksiksiz yapabilecek bir beden yapısına sahip 
olmak, ahlâkî bir yükümlülüktür. 
Bedenî görevlerin başında 
temizlik gelir. Nitekim bir âyet-i kerîmede Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 
"Orada (takvâ mescidinde, Mescid-i Kuba'da) günahlardan ve pisliklerden 
temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da böyle çok temizlenenleri sever" 
(9/Tevbe, 108). Âyetten de anlaşılacağı gibi, sadece gözle görülen maddî kirler 
değil; günah ve kötülükler gibi mânevî kötülükler de pis sayılmış ve 
müslümanların bunlardan arınmaları istenmiştir. Peygamber (s.a.s.)'in 
"Temizlik imanın yarısıdır" (Müslim, Tahâre, 1) buyurması da temizliğin 
önemini gösterir. 
 
Temizlik, gerek maddî gerek manevî olsun bir müslümanın mutlaka riâyet etmesi 
gereken bir husustur. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) "Temizlik imanın 
yarısıdır", "Namazın anahtarı temizliktir" gibi beyanlarıyla 
temizliksiz dînî hayatın, dindârlığın mümkün olamayacağını mü'minlerin vicdanına 
yerleştirmeye çalışmıştır. "Temizlik"in dinin, dinî hayatın yarısını, hem de 
ikinci yarının tahakkuku için şart olan evvelki yarıyı teşkil ettiğini 
nasslardan anlıyoruz Tabiîdir ki bu durum, müslüman nazarında temizliğin 
ehemmiyetini fevkalâde artırmış oluyor, zira maddî manevî bütün amellerin makbul 
ve mûteber olması bunun varlığına bağlanmıştır. Nitekim hadiste: "Temizlik 
olmayınca namaz kabul edilmez" denmektedir. 
 
Aslında kabul edilmesi için koşulan temizlik şartı sadece namaza has değildir. 
Allah için yapılan her bir şeyin kabul edilmesi, onun temiz olmasına bağlıdır. 
"İbâdet riyâ ile kirlenirse makbul değildir."; "Sadaka, zekât meşru 
yoldan kazanılmış helâl maldan değilse makbul değil", "Yenilip içilen 
şeyler, alınan gıdalar temiz/helâl değilse yapılan duâların, edilen ibâdetlerin 
hiçbirisi makbul değildir", "Allah temizdir ve sadece temiz olanı kabul 
eder.", "Sözün temiz olanı, amelin salih olanı O'na yükselir." (bkz. 
35/Fâtır, 10; 2/Bakara 264; 107/Mâûn, 6) 
Şu 
halde kişi müslüman olabilmek, Allah'a lâyık kul olabilmek için pek çok 
yönlerden, maddeten ve mânen temiz olmak zorundadır. Burada temizlik şartı 
mutlaktır. Maddî temizlik veya manevî temizlik diye tahsise imkân yoktur. Zira 
önce de söylediğimiz gibi İslâm ceset ve ruhu ayrı ayrı mütâlaa ederek, sadece 
birini üstün görüp diğerini ihmâl etmiyor, ikisinin de terbiye ve kemâlini 
istiyor, ikisinin de terbiyesinde temizliği ilk şart kılıyor. Ruhu kirleten 
şirk, kibir, ucub, yalan, gıybet, haset, gadab, dedikodu, mâlâyânî şeylerle 
iştigal, haram bakış, fısk, gaflet, kötü söz, yeis, fahr, israf, cimrilik, 
merhametsizlik... gibi mânevi kirlerden[i] 
şiddetle nehyedildiği gibi, ibadete mâni bir kısım maddî pisliklerden de haber 
verip bunlardan da uzak durmayı emretmektedir. 
 
Hattâ Kur'ân-ı Kerim'in bazı âyetleri, birçok dinî emirlerin, "temizlik"in 
gerçekleşmesi için konulmuş olduğunu ifade etmektedir. Meselâ namaz kılmak için 
şart olan gusül, abdest veya ihtiyaç durumunda her ikisinin yerini tutmak üzere 
teyemmüm gibi vâsıtalarla temizlik yapılmasını emreden âyetten sonra: "Allah 
(bu emirle) size bir güçlük dilemez, fakat sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki 
nimetini tamamlamak ister" (5/Mâide, 6) dendiği gibi, zekâtla ilgili olarak 
da "Onların mallarından bir zekât al ki onunla kendilerini temizlemiş, 
tezkiye etmiş olasın" (9/Tevbe, 103) denmektedir. Hz. Peygamberin: "Her 
şey için bir zekât (temizleyici) vardır, cesedin zekâtı da oruçtur" sözü, 
orucun da bir başka temizlik için konduğunu ifade etmektedir. Bilindiği üzere, 
zekât lügatte nemâ (artma) ma'nâsına geldiği gibi tathîr/temizleme mânâsına da 
gelmekte ve şer'î örfte iki ma'nâda birlikte kullanılmaktadır. 
Bu 
ifadeler az önce söylediklerimizin zıddına, insana farz kılınan amellerden esas 
maksadın "insanı hakîkî temizliğe kavuşturmak" olduğunu göstermektedir. Yani 
temizlik, dinde hem vâsıta, hem gâye olmaktadır. İslâm'da temizliğe birinci 
plânda verilen bu ehemmiyetin bir ifadesi olarak hemen hemen bütün hadis ve 
fıkıh kitapları, tahâretle ilgili bölüme en başta yer verirler, ondan sonra 
diğer bölümlere geçerler. Meselâ Kütüb-i Sitte'nin, Buhârî dışında kalan beş 
kitabı böyledir. Buhârî en başa Kitâbu'l-İmân'ı koymuştur. 
 
Gazalî, İslâm'ın mü'minlerden taleb ettiği maddî ve manevî temizliği dört 
mertebeye ayırır: 
 
1- Zâhir'in temizliği: Bu hadesten, 
necâsetten ve fuzûliyattan temizliktir. 
 
2- İnsan âzâlarının (cevârih) bir kısım 
cürüm ve günahlardan temizliği. 
 
3- Kalbin mezmum ahlâklardan, takbih 
edilen düşüklüklerden (rezâil) temizlenmesi. 
 
4- Sırrın Allah'tan başka herşeyden 
temizlenmesi -ki bu Enbiyâ ve Sıddîkin'e has bir temizlik mertebesidir.- 
 
İslâm'ın temizlik anlayışının sahip olduğu bu genişlik ve şümûlü belirttikten 
sonra hemen ilâve edelim ki biz burada daha ziyade bedenî terbiyeye taalluk eden 
"zâhir"in temizliği üzerinde duracağız. 
Sünnette gelen beyanlara 
bakınca zâhirin temizliği deyince sadece insan bedeninin temizliği söz konusu 
değildir. Elbisenin, meskenin ve hatta yaşanan muhit ve çevrenin de temizliği 
söz konusudur. Zirâ insan bu söylenenlerin hepsiyle birlikte gerçek bütünlüğünü 
bulmaktadır ve bunların her birisi insan üzerinde te'sir icra etmektedir. Bu 
sebeple bir müslümanın içinde yaşadığı fizik ve sosyal çevrenin de maddî ve 
manevî yönlerden kendi akîde iklimine uygun olması, imân şartlarına göre tanzim 
edilmiş bulunması gerekmektedir. 
 
 
 
 
 
 
 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.