Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Metot Farklılığı

Metot Farklılığı


Metot Farklılığı:


Metot farklılıkları aslında sorun değildir.
İslâmî hareketin her sahada çalışanlara ihtiyacı var. İslâm, tek başına bir
entelektüel hareket, ya da halk hareketi değildir. Tek başına siyasî bir toplum
da değildir. Bu tür farklılıklar, bu grupların birbirini red ve mahkûm etmemesi
halinde, kültürün zenginliğini gösterir. Başarıya giden yolu kısaltır. İlimle
uğraşanlar olduğu gibi, tebliğ yapanlar, ya da haksızlıklara karşı durmaya
nefsini hazırlayanlara da ihtiyaç var. Bu, bir yerde fıtrat ve ehliyetle ilgili
bir konudur. Allah hepimizi ayrı ayrı özelliklerde yarattığından farklı
mesleklere ve yeteneklere sahibiz. Farklı deneyimlere, izlenimlere, kültürlere
sahibiz. Geçmişimiz, Kur'an'ın aynasından yansıyarak geleceğimizi üretecektir. O
zaman, farklılıklar tabiîdir, güzeldir. Bu, dinimizi formalara ayırarak
kategorize edilmiş bir din anlayışı haline getirmemeli, fili ayrı yerlerinden
tutan cemaatler, sadece kendi tuttukları yerin fil olduğu iddiasına
kapılmamalıdır. Tesbih çekenler, tebliğ yapanlar ve cihad edenler ayrı ayrı
topluluklar değildir/olmamalıdır. Bazılarımız bazı yöntemlere ağırlık verse de
hepimiz aynı şeyiz/olmalıyız. Bu konuda önemli ölçü; aynı Allah'a, Peygamber'e,
Kitab'a iman edenlerin, kaynakları, niyet ve yöntemleri meşrû olduğu sürece
birbirlerinin varlıklarını ve meşrûiyetlerini kabul etmeleridir. Tabii, bunun
alt yapısını da, dinin temel meselelerinde, tevhidi özümseyip ondan tâviz
vermemek ve tâğuta karşı tavır gibi konularda farklılığın olmaması
gerekmektedir. Bu dinin İlâhî olduğu gibi; dinin hâkimiyetine giden yolun, yani
temel metodun da rabbânî olması gerekiyor. İslâm'ın hâkimiyeti için, yalnız
meşrû araçların kullanılmasının zarûrî olduğu unutulmamalıdır.

Kolaya kaçma şeklinde kendini gösteren bir
yanılgı da şudur: Hep kendi dışımızda birinin bizi kurtarmasını
istiyoruz/bekliyoruz. Toplumdaki bu talep, arzı üretiyor ve kurtarıcı şahıslar
ve kadrolar çıkıyor. Bunlar toplumu kurtarmak istedikleri için de, önlerine
çıkan engelleri ezmekte bir sakınca görmüyorlar. İmanlarında olduğu gibi,
kanaatlerinde de şüpheye yer yok. Oysa kanaatlerimizde yanılabileceğimizi hesaba
katarak ihtiyatla hareket etmek ve bu noktada öteki müslüman kardeşlerimizle,
tartışmaksızın sohbet etmeyi bilmemiz gerekir. Onların yanlışlıklarını isbat
etmek ve kendi yorumumuzu onlara kabul ettirmek yerine; ?acaba ben yanılıyor
muyum?? diye onlarla konuşmamız, belki daha doğru bir tavır olur.

Hüküm açık: İman etmedikçe cennete giremeyiz.
Birbirimizi sevmeden gerçekten iman etmiş sayılmayız! Tefrika, rüzgârımızı keser
ve bir uçurumun kenarına sürükleniriz.

Hidâyet Allah'ın elindedir. Biz kimseyi
kurtaramayız. Kurtuluş reçetesi herkesin kendi gönlündedir. Biz cihad ederken
bile, kendi sorumluluk bilincimizle hareket ederiz. Sonucu tâyin edecek olan
Allah'tır. Kimsenin kalbini değiştiremeyeceğimiz gibi, kaderine hükmetme gücümüz
de yoktur. (12)