Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Hayal Gücü Sınırlarının Ötesinde Bir Cennet

Hayal Gücü Sınırlarının Ötesinde Bir Cennet



Hayal Gücü
Sınırlarının Ötesinde Bir Cennet:

"... Orada
nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada
süresiz kalacaksınız." (Zuhruf: 43/71)
Kuran'daki
tarif, tasvir ve benzetmelerden, ayrıca geçmiş sayfalarda açıkladığımız, Bakara:
2/25. ayette belirtildiği üzere, 'Cennet nimetlerinin dünyadakilere benziyor
olmasından yola çıkarak, cennetin nasıl bir yer olacağını ana hatlarıyla tahmin
edebilmekteyiz. Biliyoruz ki Allah müminleri "Kendilerine tarif edip
tanıttığı cennete sokacaktır". (Muhammed: 47/6) Böylece dünya hayatında da,
Allah'ın izniyle cennete dair bilgiler edinmemiz mümkün olmaktadır. Ancak
edinilen bu bilgi, sadece Allah'ın bize öğrettiği ve cenneti tefekkür etmemize
vesile olan bilgidir. Bu bilgi cennetin tamamını tarif ediyor diyemeyiz.
Özellikle, bazı ayetlerde dikkat çekilen çok önemli bir ayrıntı vardır, bu da
cennetin "hayalgücünü harekete geçiren" tasviridir. Şimdi, bu ayetlere bir göz
atmadan önce hatırlatılması gereken bir noktaya değinelim. Kuran'da bahsi geçen
"bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için
lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar" (Muhammed: 47/15)
örneği bizlere, cennetin, insanların hayallerindeki biçiminden de öte bir yer
olduğunu hissettirir. Bu ayet insan ruhunda, cennetin bir 'sürprizler mekanı'
olduğu izlenimini uyandırmaktadır.
Allah cennetten
"bir şölen" olarak bahseder:
"Ama
Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah katında -bir şölen olarak-
altından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik
yapanlar için, Allah katında olanlar daha hayırlıdır."
(Al-i İmran: 3/198)
Allah bu
ayetinde cenneti bir kutlama ve bir eğlence yeri olarak tanıtmıştır. Dünyanın
"bitişi", imtihanın kazanılması ve Kur'an'daki tarifiyle asıl yurda, yani
kalınacak yerin güzel olanına ulaşılması, şüphesiz ki kutlanmaya değer bir
sonuçtur. Bu kutlama, süresi, boyutları ve içeriği dünyadakilerin hiçbiriyle
kıyaslanamayacak kadar görkemli bir kutlama olacaktır. Böyle bir şölenin,
dünyada geçmişten günümüze dek, tüm kavimlerin, tüm ülkelerin adet ve
geleneklerinde yer alan kutlama, gösteri, ve eğlencelerin ötesinde olacağı
muhakkaktır.
Ebedi hayatta
bu tür şölenlerle ve buna benzer, bitmek tükenmek bilmeyen envai çeşit
nimetlerle sürekli meşgul olmak, yalnızca cennete özgü bir vasfı da beraberinde
getirecektir: Yorulmamak... Kur'an'da bu mükemmellik cennetteki müminlerin
ağzından şöyle duyurulur: "... Burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada
bize bir bıkkınlık da dokunmaz". (Fatır: 35/35) Elbette bu yorgunluğa
zihinsel yorgunluk da dahildir.
Dünyevi
şartlarda insan, bedenen zayıf yaratıldığından kolay yorulur. Yorulduğunda ise
zihni bulanmaya başlar, konsantrasyonu dağılır, sağlıklı düşünebilmesi zorlaşır,
algılaması da zayıflar. Oysa bu durum cennette söz konusu olmayacaktır. Müminin
Allah'ın nimetlerini eksiksiz algılayabilmesi ve bunlardan zevk alabilmesi için
zihni her zaman açık, şuuru keskin olacaktır. Dünyanın eksikliklerinden birisi
olan yorgunluk hissi ortadan kaldırılacağı için, müminlerin sonsuz nimetlerden
aralıksız istifade edebilmeleri mümkün olacaktır. Ayetlerde de bildirildiği gibi
zevk almaktan bıkkınlık duyulmayacak, cennet nimetlerinden eksiksiz bir haz
alınacak ve bir nimetten diğerine geçilecektir. Yorgunluğun ve bıkkınlığın
dokunmadığı bir ortamda Allah, müminlerin "her dilediklerini" (Şura:
42/22; Furkan: 25/16; Zümer: 39/34) yaratarak onları ödüllendirmektedir.
Olmasını arzuladıkları akla gelebilecek herşey orada müminlerindir. Allah
"Orada diledikleri herşey onlarındır, katımızda daha fazlası da var" (Kaf:
50/35) ayetiyle insanın isteyebileceğinden, hayal edebileceğinden de fazlasını
vereceğini, sınırlı isteklerimizin, cennette kat kat artırılacağını
belirtmektedir.
İnsanı yaratmış
olan Allah, onun nefsinin isteyebileceğini ondan daha iyi bilmektedir ve bunları
bir mükafat olarak müminler için cennette yaratacaktır. Kur'an'da bu nimetlerin
bir kısmı insanlara bildirilmiş, kalanları ise herkesin zevkine, arzularına ve
hayalgücüne bırakılmıştır. Aslında genel hatlarıyla tüm müminler benzer
şeylerden hoşlanırlar, farklılaşma ince detaylardadır. İnsanın dünya şartlarında
imkansız gibi gözüken pekçok nimeti, ya da hakkında ilim sahibi olmadığı
nimetleri Rabbinden isteyebilir. Ayrıca müminlere cennette öğretilecek olan
nimetler de müminler tarafından istenilebilir. Bunu ise sadece Allah
bilmektedir.
Cennetin bu
eşsiz güzelliklerini tasvir eden bir başka ayet ise şöyledir:
"Onların
etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği
ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız."
(Zuhruf: 43/71)
Bu ayetten
anlaşılan, mümini orada sürprizlerin beklediğidir. Gördüğü şeylere sevinecek,
bunlardan zevk alacaktır. Diğer müminlerin zevk aldıklarını, gördüklerinden ve
yaşadıklarından hoşlandıklarını görmek de mümin için ayrı bir mutluluk
vesilesidir.
Unutulmaması
gerekir ki, 'doğruluk makamı' olan cennetin en büyük nimetlerinden biri de
cehennem azabından korunmuş olmaktır.[1]
Uğultusunu bile duymadıkları[2]
cehennemi dilediklerinde görebilen, cehennem halkı ile konuşabilen müminler için
tüm bunlar, büyük şükür vesilesi olmaktadır:
"Dediler ki:
"Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe
edip-korkardık. Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve hücrelere kadar işleyen
kavurucu azaptan korudu. Şüphesiz biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik.
Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir."
(Tur: 52/26-28)
Kur'an'da
cennetin çeşitli dereceleri, ya da farklı bölümleri olduğu bildirilmektedir. Bu
dereceler Adn, Me'va, Firdevs ya da Naim cennetleri olarak nitelendirilmiştir.
Bu isimler, içlerinde değişik zevklerin alınacağı, cennetin birbirinden farklı
yerlerini tasvir ediyor olabilir ?en doğrusunu Allah bilir. Taha: 20/75. ayette
de denildiği gibi, "Kim O'na iman edip salih amellerde bulunarak O'na
gelirse, işte onlar, onlar için de yüksek dereceler vardır".
Cennet öyle bir
mekandır ki, Kur'an'daki tarifiyle "her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir
mülk görürsün". (İnsan: 76/20) Burada her bir ayrıntıda çok büyük
güzellikler, nimetler vardır. Her yer ve her köşe, ya da 'görüntünün her karesi'
Allah'ın eşsiz ilmi sayesinde sayısız nimetlerle donatılmıştır. Sadece ve sadece
Allah'ın rahmet edip bağışladığı ve cennetine soktuğu müminlere has kılınmış
olarak... Rableri "onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü)
sıyırıp-çekmiştir, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar."
(Hicr: 15/47) Onlar, "onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak
istemezler" (Kehf: 18/108)

[3]








[1]
Duhan: 44/56.





[2]
Enbiya: 21/102.





[3] Harun
Yahya, Mü'minlerin Asıl Yurdu Cennet, Vural Yayınları: