Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Hilâlin Görülme Vakti

Hilâlin Görülme Vakti

Hilâlin Görülme
Vakti:

Hem güneş battıktan sonra daha
kolay görüleceği, hem de başlayacak günün hilâli olmasının netleşeceği
düşüncesinden dolayı âlimlerin büyük çoğunluğu, hilâlin gündüz değil; güneş
battıktan sonra (güneşin battığı yer civarında) görülmesine itibar edileceğini
söylemişlerdir. Ebû Hanife, İmam Muhammed, bir sonraki geceye âit olma
ihtimalinden dolayı, zeval vaktinden önce veya sonra olmasına bakmaksızın,
gündüzün görülen hilâli ile Ramazan orucuna başlanamayacağı gibi, Ramazan
orucunun bittiğine de hükmedilemeyeceği görüşündedir. Diğer mezheplerin görüşü
de bu yöndedir. Ebû Yûsuf ise, zevalden sonra görülecek hilâli sonraki geceye;
zevalden önce görülecek hilâli ise, iki gecelik olmayan hilâlin zevalden önce
görülemeyeceğine ilişkin cârî tecrübî bilgiye dayanarak, önceki geceye âit
saymıştır.
Hilâlin, güneş battıktan sonra
görülmesi, kamerî takvime göre içinde bulunulan ayın sonunu, bir sonraki ayın
başlangıcını gösterir. Hilâl, ilk doğduğunda çok ince olduğu ve çok kısa bir
süre sonra kaybolduğu için, ilk günün hilâlini görmek, büyük bir dikkat ve
tecrübeyi gerektirir. O anda hafif bir sis bulunması durumunda hilâlin görülmesi
mümkün olmaz. Bunun için Peygamberimiz bu gibi durumlarda içinde bulunulan ayı,
otuz güne tamamlamayı emretmiştir. Hilâli gözetleyen ve gördüğünü beyan eden
kimsenin, âdil olması şarttır.
Dünyanın yuvarlak olması
sebebiyle hilâlin bir yerde görülürken başka yerde görülmemesi mümkündür. Buna
?ihtilâf-ı metâli??, yani ayın doğuş yer ve vakitlerinin değişmesi denilir.
Oruca başlarken, ihtilâf-ı metâlie itibar edilip edilmeyeceği hususunda
Şâfiîler, ihtilâf-ı metâlie itibar edileceğini, dolayısıyla bir yerde görülen
hilâlin oraya uzak yerler için geçerli olmayacağını söylemişlerdir. Şâfiîlerin
bu konuda sağlam dayanakları bulunmamaktadır. Cumhur ulemâ ise, ilk dönemlerden
beri, ihtilâf-ı metâlie itibar edilmeyeceğini, bir yerde görülen hilâlin diğer
yerler için de geçerli olacağını söylemişlerdir.
Rü'yet-i hilâl konusundaki asıl
tartışma şudur: Ramazan hilâlinin görülmesinde baş gözüyle görmeye mi itibar
edilecektir, yoksa bu hususta astronomik hesaplara dayanmak câiz midir? Eski
fakîhlerin büyük çoğunluğuna göre rasathane hesaplarına itibar edilmez. Hilâlin
görülmesi gerçekleşmediği takdirde önceki ayı otuza tamamlamakla kamerî ay
başlar. Şâfiîlerden bazı âlimlerle çok az sayıdaki hanefî âlimlere göre ise,
rasathane hesaplarına da itibar edilir. Ancak, eski fakîhlerin dönemlerinde
astronomi ilmi bu günkü kadar gelişmemişti. Bugün, ayın çıplak gözle görülebilir
esasına göre çok ince hesaplar ve gözlemler yapılabilmektedir. Diğer yandan ise;
sahih senedlerle rivâyet edilen hadislerde Rasûlullah, hilâllerin sübûtunu,
hilâlin gözle görülmesine bağlamaktadır. Bu anlamda rivâyet edilmiş bütün
hadislerin hiçbirinde hesaba itibar edileceğine dair bir işaret mevcut değildir.

İslâm dini, belli bir zümrenin
değil; her sınıf ve toplumdan insanların dinidir. Hilâlin gözle gözetlenmesi,
havas-avam herkesin imkânı dâhilinde olan bir husustur. Hesap esas alındığı
takdirde, ancak bu işten anlayanlar, tahkikî bir bilgiye dayanarak hilâli tesbit
edebilirler. Genel halk tabakası ile bu işten anlamayanlar onları taklit etmek
zorunda kalırlar. Tahkikî bir bilgiye dayanarak bütün müslümanların Ramazan
orucuna başlamaları ve bayram yapmaları mümkün olmaz. Bununla beraber, rü'yeti
esas alan âlimlerden bir kısmı, hilâlin hesapla kesin olarak tesbit
edilebileceğini (belki o zamandaki âletlerin ve gelişmelerin yetersizliği veya o
âlimlerin iletişimsizliği veya güvensizliği ile) de kabul etmezler. Hanefîlerin
bu husustaki genel görüşleri, astronomi bilginlerinin ayın hareketlerini esas
alarak yaptıkları hesaplara itibar edilerek Ramazan ayının girdiğinin ilân
edilemeyeceği şeklindedir (Fetâvâ-yı Hindiyye, I/197).
Astronomik hesapla hilâlin
tesbit edileceğini kabul etmeyenlerin görüşleri şöyledir: Astronomi ilminin
sonuçları inkâr ediliyor değildir. Ancak, hilâlin gözlenmesi, nassla sâbit olan
bir ameldir. Nitekim Hanefî ulemâsı bunun vâcib olduğunda ittifak etmiştir.
İlmin ilerlemiş olması, herhangi bir vâcibi ortadan kaldırmaz. Kaldı ki; gözle
görmenin kalbe vereceği güven ve rahatlıkla, takvim yaprağına bakmak arasında
büyük bir fark vardır. Hesaplar kesin olsa bile, bunları yapanlar hatâdan mâsum
değildir. Nitekim memleketlerin takvimlerinin birbirinden farklı oluşu da bunu
göstermektedir.
Rü'yeti esas alanlar,
şâhitlerin yalan şâhitlik etme ihtimali üzerinde de durarak, bunun mümkün
olduğunu kabul eder ve derler ki: Şeriat zâhir ölçüleri esas almıştır. Her
şâhitlik hakkında bu durum söz konusudur. Bâtını ise ancak Allah bilir. Bu
ihtimali hesaba katan Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
?Orucunuz, oruç tuttuğunuz gündür. Fıtır (Ramazan) bayramı, bayram yaptığınız
gündür. Kurban bayramınız da, bayram yaptığınız gündür.? (Tirmizî, Savm 11)
Bir hadis-i şerifte şöyle
buyrulmuştur: ?Bir ay yirmi dokuz olabilir. Hilâli görmeden oruca başlamayın
ve hilâli görmedikçe orucu açmayın. Şâyet hava kapalı olursa (görmenize engel
olursa) onu takdir edin.? (Müslim, Sıyâm 3, Ebû Dâvud, Savm 4). Bu hadis-i
şerifte zikredilen ?onu takdir edin? ifâdesinden neyin kastedildiği
hususunda âlimler arasında görüş farklılıkları vardır:
1) İmam Mâlik, İmam
Şâfiî, İmam Ebû Hanife, selef ve halefden cumhûr-i ulemâ, diğer hadisleri delil
göstererek, bunun mânâsının ?şâyet hilâli göremezseniz ay'ı tam sayı olan otuza
göre takdir edin? olduğunu söylemişlerdir.
2) İmam Ahmed bin Hanbel
ise, ?şâyet hilâli göremezseniz onun bulut altında olduğunu takdir edin?
mânâsını ifâde ettiğini bildirmiş ve ayın yirmi dokuzunda hava açık olur da
hilâl görülmezse, otuza tamamlanacağını; buna mukabil, hava bulutlu veya sisli
olur da görülmezse, hilâlin var sayılacağını ve o ay'ın yirmi dokuz kabul
edileceğini söylemiştir.
3) İbn Şüreyh, İbn
Kuteybe gibi bir kısım âlimler ise, buradaki ?onu takdir edin?
ifâdesinden ?şâyet hilâli görmezseniz, astronomik hesaplara göre onu takdir
edin? anlamının kastedildiğini ileri sürmüşlerdir.
Hesaba itibar edileceğini
söyleyenlerin delilleri: Peygamber (s.a.s.)'in ?Biz ümmî bir ümmetiz; yazı
bilmeyiz, hesap bilmeyiz? şeklindeki hadisi o günkü bir vâkıayı dile
getirmektedir. Hz. Peygamber, İslâm ümmetinin bu hal üzere devam edeceğini
söylemiyor. Hesaba başvurmanın müneccimlik ve kâhinlikle de bir ilgisi yoktur.
Kâhinler, yıldızların hareketlerinden fert ve toplumun geleceği hakkında mânâ
çıkarır, kehânetlerde bulunurlar. Oysa rasathane hesapları bir ilimdi, ilmî
usullerle neticeye varır.
Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerim'de
güneş, ay ve yıldızların belli ölçüler dâhilinde hareket ettiklerini, kâinatın
tamamına bir nizamın hâkim bulunduğunu ve bu nizama bir değişikliğin ârız
olmadığını haber vermektedir. Astronomi ile meşgul olanlar, hassas âletlerle
donatılmış rasathanelerde bu hareketleri hesap ederler. Hilâlin hesapla tesbiti
müslümanlar arasında birliği sağlar. Böylece müslümanlar aynı günde oruca
başlama ve aynı günde bayram yapma imkânına kavuşmuş olurlar. Hesaba itibar
edilmesini savunan âlimler, bu delillere ek olarak, orucun da namaz gibi bir
ibâdet olduğunu, namaz vakitlerini tesbit ederken nasıl hesaba itibar
ediliyorsa, oruç konusunda da hesaba itibar edilmesi gerektiğini söylerler.
Şâfiî âlimlerden İmam Sübkî,
hesaba itibar etmenin ötesinde, hesabın esas alınması gerektiğini savunur. Ona
göre şâhitler, hilâli gördüklerine dâir şâhitlik etseler, hesap ehli de o gün
görülmeyeceğini söyleseler, hesap ehlinin görüşüyle amel edilir. Çünkü hesap,
kesindir; şâhitlerin şâhitliği ise zannîdir . Aynı mezhebe bağlı İbnu'l-Hacer
ise, bu durumda hesaba uyabilmek için hesap uzmanlarının ittifakını şart koşar (İbn
Âbidin, s. 227). Bu görüşte olan âlimler, her hesap uzmanına güvenilemeyeceğini,
vereceği bilgiye dinî bir ibâdet dayandırılacağından mü'min ve âdil olması
gerektiğini belirtirler.

Bir kimse, Şevval hilâlini
gördüğünü veliyyü'l-emr veya kadı'ya mürâcaat ederek beyan ederse, onlar tasdik
ettiği anda Ramazan bayramı ilân olunmuş demektir. Laik olan (yani din ile
devlet işlerini ayrı mütâlaa eden) devletler Ramazan ayının başlangıcını ve
bayramını ilân etme hakkına sahip değildirler. Zira bu, dinî (İslâmî) bir
meseledir. Onların bu konuda velâyet hakkı yoktur. Velev ki ilân etsele dahi,
hükmen geçerli değildir. Zira velâyet hakkı bey'at sonucu ortaya çıkar. Halbuki
laik devlet, hangi dinden olursa olsun, bütün vatandaşları eşit kabul etmek
durumundadır. Nasıl yahûdilerin ve hıristiyanların bayram günlerini ilân
etmiyorsa, müslümanların bayram günlerini de ilân edemez. Ettiği takdirde,
vatandaşlar arasında eşitliği bozmuş ve din istismarı yapmış olur.
Son yıllarda rü'yet-i hilâl
konusunda, farklı siyasî coğrafyalarda bulunan müslümanlar arasında bir ihtilâf
görülmektedir. Bunun giderilmesi için rü'yet-i hilâl toplantıları yapılmış ve
bazı kararlar alınmıştır. Fakat pratikte bu kararların hiçbir faydası olmadığı
müşâhede edilmektedir. Müslümanlar yine ayrı ayrı günlerde Ramazan orucuna
başlamakta ve farklı günlerde bayram etmektedirler. Bunun sebebini Kemâlüddin
İbnü'l-Hümam'ın şu tesbitinde bulmak mümkündür: ?Müslümanların kendi içlerinden
bir emîr seçmelerinin sebebi; İslâm'ın emirlerini (ve hükümlerini) hakkı ile edâ
etmek içindir? (K. İbnü'l-Hümâm, Kitâbu'l-Müsâyere, s. 265). O, bu ifâde ile
siyâsî şuurun temelini tesbit etmiştir. Mü'minlerin kendi içlerinden seçtikleri
bir emîre itaat etmeleri, nassla emrolunmuştur. Günümüzde bu mâhiyette bir emîr
sahibi bulunmadığı için rü'yet-i hilâl konusundaki ihtilâflar devam edecektir.
Mükellef olan her mü'min, bu durumu iyi düşünüp tâğûtî güçlerin din istismarı
karşısında direnmelidir. Tâğûtî güçleri reddetmenin bir iman meselesi olduğu
asla unutulmamalıdır.[1]



[1]
Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c. 5, s. 288-291.

ORUÇ..
Orucun Şartları
Oruçun Edâsının Farz Olması İçin Gerekli Şartlar
Oruç'un Vakti
Sahur'a Kalkmak
Orucun Çeşitleri
Orucu Bozmayan Şeyler
Orucu Bozan ve Kefareti Gerektiren Haller
Orucu Bozan ve Kefareti Gerektiren Haller
Oruçluya Mekruh Olan Hususlar
Oruçluya Mekruh Olan Hususlar
Oruçluya Mekruh Olmayan Şeyler
Oruç Tutmamayı Mübah Kılan Özürler
Oruçla İlgili Diğer Meseleler
Iskât-ı Savm
Savm/Oruç; Anlam ve Mâhiyeti
İbâdetlerde Hikmet Aramak ve Orucun Hikmeti
Orucun Faydaları
Orucun Kişisel Faydaları, Ruh Üzerindeki Tesirleri
Orucun Sağlık Açısından Faydaları
Orucun Sağlık Yönüyle Faydaları
Fizyolojik ve Biyokimyasal Etkiler
Psikososyal Değişiklikler
Orucun Sosyal Faydaları
Az Yemenin Dindeki Önemi ve Faydaları
Kur'ân-ı Kerim'de Oruç.
Hadis-i Şeriflerde Oruç ve Fazîleti
Nâfile Oruçlar ve Fazîleti Hakkında Hadis-i Şerifler
Orucun Çeşitleri
1) Farz Oruç
2) Vâcip Oruç
3) Nâfile Oruç
Oruç Tutmanın Mendup Olduğu Günler 1) Şevval Orucu
2) Âşûrâ Orucu
3) Her Ay Üç Gün Oruç
4) Pazartesi ve Perşembe Orucu
5) Zilhicce Orucu
6) Haram Aylarda Oruç
7) Şâban Orucu
8) Dâvud Orucu
Oruç Tutmanın Yasak Olduğu Günler
Orucun Rükün ve Şartları
Yükümlülük Şartları
Yükümlülük Şartları
Oruç Tutmamayı Mubah Kılan Mâzeretler
Oruç Tutmamayı Mubah Kılan Mâzeretler
Oruç Tutmamayı Mubah Kılan Mâzeretler
1) Sefer
1) Sefer
1) Sefer
2) Hastalık
2) Hastalık
3) Hâmilelik ve Çocuk Emzirmek
3) Hâmilelik ve Çocuk Emzirmek
4) Yaşlılık
4) Yaşlılık
5) İleri Derecede Açlık ve Susuzluk
5) İleri Derecede Açlık ve Susuzluk
Orucun Geçerlilik Şartları
Orucun Geçerlilik Şartları
1) Niyet
1) Niyet
Niyetin Vakti
Niyetin Vakti
Niyet Şekli
Niyet Şekli
2) Orucu Bozan Şeylerden Kaçınmak
2) Orucu Bozan Şeylerden Kaçınmak
Orucu Bozmayan Haller
Orucu Bozmayan Haller
Orucun Yasakları
Orucun Yasakları
Orucun Mekruhları
Orucun Mekruhları
Orucu Bozan Şeyler
Orucu Bozan Şeyler
1) Kazâ ve Keffâreti Gerektiren Durumlar
1) Kazâ ve Keffâreti Gerektiren Durumlar
2) Sadece Kazâyı Gerektiren Durumlar
2) Sadece Kazâyı Gerektiren Durumlar
İlâç Kullanmanın ve İğne Yaptırmanın Hükmü.
İlâç Kullanmanın ve İğne Yaptırmanın Hükmü.
Oruçlu İçin Müstehap Olan Şeyler
Oruçlu İçin Müstehap Olan Şeyler
İtikâf
İtikâf
Orucun Kazâsı 1) Ramazan Orucunun Kazâsı
Orucun Kazâsı 1) Ramazan Orucunun Kazâsı
2) Keffâret Orucu
2) Keffâret Orucu
3) Fidye
3) Fidye
4) Iskat-ı Savm
4) Iskat-ı Savm
Oruç, Niçin Ramazan Ayında Tutulur?.
Ramazan Ayı ve Fazîleti
Ramazan Mektebi
Rü'yet-i Hilâl; Hilâlin Görülmesi
Hilâlin Görülme Vakti
Kadir Gecesi ve Fazîleti