Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Batı Demokrasisi Demokrasinin Tenkidi
Batı Demokrasisi
Batı
Demokrasisi
Demokrasinin Tenkidi:
İslâm'daki şûrâ ile Batı
demokrasisini birbirine iltibas edenlere, içine düştükleri yanlışlığı göstermek
için, demokrasiye bizzat Batılılar tarafından yöneltilen bazı tenkidleri
hatırlatmada fayda umuyoruz.
René Guénon, Modern Dünyanın
Bunalımı (La Crise du Monde Moderne) adlı eserinin altıncı bölümünde insanların
Batı'da, birkısım telkin ve sahte fikirlerle teshir edilip aldatıldığını
belirttikten sonra en ziyade laf kalabalığına getirilerek kitleleri aldatma
vesilesi yapılan "demokrasi"ye sözü getirerek hülasaten şunları söyler:
"Eğer "demokrasi", halkın kendi
kendini idaresi şeklinde tarif edilirse, ortada gerçek bir imkânsızlık,
fiiliyatta basit bir varlığı dahi görülmeyen bir şey kabul edilmiş olmaktadır.
Bu şey sadece bizim zamanımızda değil, başka hiçbir devirde de vaki olmamıştır.
Kelimeler bizi aldatmamalıdır. Esasen aynı adamların hem idare eden, hem de
idare edilen kimseler olacağını kabul etmek aklen mütenakız bir düşünce olur.
Zira Aristo mantığına göre, aynı bir varlık aynı zaman ve şartlarda bilfiil ve
bilkuvve halinde olamaz. Halkın kendi kendini idare ettiğine dair boş hayalin
kafalarda yer etmesi içindir ki "halk oyu" mefhumu icad edilmiştir. Bu icada
göre, kanunu yapan şeyin ekseriyetin efkarı oduğu farzedilmektedir. Fakat burada
gözden kaçan husus, efkâr-ı umumiyenin çok basit ve kolay bir şekilde
yönlendirildiği ve şekillendirildiğidir. Her zaman, uygun telkinlerle önceden
tesbit edilen şu veya bu istikamete onun tevcihi mümkündür. Biz şimdi efkar-ı
umumiye tekvin etmek (kamuoyu oluşturmak) tabirini kim uydurdu bilemiyoruz,
fakat bu, tam bir gerçeği ifade ediyor. Ancak şûrâsı da muhakkak ki, görünürdeki
idareciler efkar-ı umumiyeyi tekvin etmek için lüzumlu olan vasıtalara her zaman
sahip değiller."
Herhangi bir meselede fikrini
beyan etmeye çağrılan halk içerisinden ezici çoğunluğu meseleyi anlamayacak
kimselerin teşkil ettiğini, anlayanların sayıca çok az kaldıklarını ve
binaenaleyh o meselenin kanunlaşmasında anlamayanların, liyâkatsizlerin rol
oynadığını böylece kanunların meseleye vakıf olmayan kimselerce çıkarıldığını
belirten Guénon: "Kanunu, ekseriyetin yapması gerektiği" fikrinin eşyanın
tabiatı icabı fiiliyatta tamamen nazariyatta kalıp hiçbir tatbikî duruma tekabül
etmemekten başka, temelden hatalı olduğunu söyler ve şöyle devam eder: "Bu
fikrin en zahir kusuru az yukarda belirttiğimiz husustur, yani "ekseriyetin
re'yi liyâkatsizliğin ifadesidir ve bu da haddizatında zeka noksanlığından veya
sırf cehaletten ileri gelir. Bu hususun daha iyi anlaşılması için "kitle
psikolojisi" ile alâkalı bazı tesbitlerden istimdad edebiliriz: umumiyetle
bilinen bir duruma göre, "bir kalabalık içerisinde nihai efkar, kalabalığı
teşkil eden fertler tarafından ileri sürülen fikirlerden, vasat seviyede
olanlara göre bile değil, en aşağı seviyede olan fikirlere göre teşekkül
etmektedir."
Guénon devamla, modern
hükümetlerin ısrarla üzerinde durup, kendi meşruiyetlerinin yegâne kaynağı kabul
ettikleri bu "en büyük çoğunluğun kanunu" prensibinin mahiyetçe ne olduğunu
belirtmeye geçer ve şöyle der: "Bu sadece ve sadece maddenin ve ezici kuvvetin
kanunudur. Öyle bir kanun ki, onu esas alarak ağırlığıyla sürüklenen bir kitle,
güzergâhında rastladığı her şeyi ezer geçer. İşte bu noktadadır ki "demokratik"
telakki ile "materyalist" telakki arasındaki telâki (ittisal, birleşme) noktası
ortaya çıkar. Bu telâkiyi hal-i hazır zihniyete samimiyetle bağlayan şey de bu
husustur. Bir başka ifadeyle bu, normal, tabii nizamın alt üst edilmesidir. Zira
bu, çokluğun, çokluğu sebebiyle üstünlüğünü ilan etmektir, işte böylesi bir
üstünlük sadece ve sadece madde dünyasında mevcuttur. Tersine, manevî âlemde,
daha umumi olarak cihanşümul nizamda ise hiyerarşinin zirvesini birlik ve
vahdet tutar. Zira vahdet, bütün çokluğun kendisinden çıktığı aslî prensiptir.
Fakat, bu prensip bir kere inkâr edildi veya nazardan kaçtı mı artık geriye ,
kendini bizzat maddeye rabteden kesret-i mahz (sırf çokluk) kalır" (Guénon, La
Crise du Monde Moderne, pp 118-128).
Aslî vasfı azınlığı çoğunluğa,
keyfiyeti kemmiyete ve binnetice havassı avâma (yani seçkin zümreyi halk
tabakasına) kurban etmek (A.g.e., p. 123) olarak vasıflandırılan demokrasinin
eşyanın tabiatına zıd olan ve "hiçbir devirde fiilî hayatta tatbikat bulamamış
bir vehim ve hayal" ithamını yenmesine sebep olan yapısı sebebiyledir ki, bugün,
her şeye rağmen demokrasiye hararetle taraftar olanlar tarafından belirtilen bir
başka endişe mevzûbahs olmuştur: