Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Zikrin Psikolojik Faydaları
Zikrin Psikolojik Faydaları 
 
 
Zikrin Psikolojik 
Faydaları 
 
 
 
Her çeşit ibâdet ve zikir, insanı 
Rabbine yaklaştırır. Kendisinin O'nun koruma ve gözetiminde olduğu duygusunu 
verir; bağış umudu güçlenir, içinde gönül rahatlığı oluşur, üstüne sekînet ve 
huzur iner. "İyi bilin ki kalpler, ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur, huzur 
bulur." (13/Ra'd, 28) 
 
"Allah'ı çok zikredin; umulur ki bu 
sâyede kurtulursunuz." 
(62/Cum'a, 10). 
 
Rasûlullah (s.a.s.) da, Allah'ı 
zikretmenin insanın içinde huzur ve sükûnet yaydığını dile getirmiştir: 
?Bir topluluk Allah'ı zikretmek üzere 
otururlarsa, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar, üzerlerine sekine 
(huzur, feyiz) iner ve Allah onları yanındakilere (meleklere) zikreder.? 
(Müslim, Zikir 25, 30, hadis no: 2689, 2700, 4/2069; Tirmizî, Deavât 7, hadis 
no: 3375) 
 
İnsanın huzur ve sükûna erebilmesi 
için, mutlaka vücudun kontrol mekanizması durumunda olan kalbin mutmain 
olabilmesiyle mümkündür. Bunun içindir ki, karaktersiz, kişiliksiz, renksiz 
kişiler, ya da iki yüzlü, iki kişilikli, çifte standartlı olan yahûdiler, 
Allah'ı yeterince zikretmez, gerektiğinden çok az zikrederler (4/Nisâ, 142). 
Allah'ı zikretmeyen kâfir veya gâfiller, dünyada da ıstırap ve stresden, bunalım 
ve şikâyetlerden kurtulamaz, huzûr-ı kalp denilen saâdeti yakalayamaz. Ve esas 
mutluluğun âhirette olduğunu bilen ve unutmayanlar için, bu istekleri de zikir 
sâyesinde olacaktır: 
 
"... Allah'ı çok zikreden erkekler ve 
zikreden kadınlar için Alla bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır." 
(33/Ahzâb, 35) 
 
Şeytanın vesvese ve tuzaklarına, 
haramları güzel gösterip mü'mine Allah'ı ve kendisinin müslümanlığını 
unutturmasına karşı en etkili silâh; kişinin diliyle, kafasıyla, gönlüyle ve her 
organı aracılığıyla yaptığı eylemleriyle zikretmektir. 
 
Allah'ın zikri, kulunu kendine 
yaklaştırır, onu gözetimine alır, nimet ve rızâsıyla doları, kendini güven ve 
huzur duyguları kaplar. Zikir, kesinlikle ruhu canlandırır. Allah'ın rızâsı ve 
bağışı yolunda umudunu güçlendirir, rahatlama ve mutluluk duyguları verir. 
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): ?Allah'ı 
zikredenle zikretmeyen, diri ile ölü gibidirler.? 
(Buhârî, Deavât 67) Zikir, 
stres ve kaygıya sebep olan anlayış ve psikolojiyi giderir. Kalp, âdeta Allah'ı 
zikretmek için yaratılmıştır. Zikir, kalbin kasvetini, katılık ve karanlığını 
giderir; Gam ve kederi, hüzün ve tasayı, gönül darlığı ve can sıkıntısını 
dağıtır. Allah'ı zikreden insan, nimetlerin farkına varıp şükreden insandır, 
zikir ve şükrü yüzünden anlaşılan, devamlı tebessüm içinde olan kimsedir. 
 
Kalplerin ancak Allah'ı zikretmekle tatmin 
olabileceğini bildiren Ra'd sûresi 28. âyetini açıklarken, Bayraktar Bayraklı 
şunları söyler: "Âyette yer alan "zikir" kavramı, Allah'ı anmak ve düşünmek 
mânâlarını ifade etmektedir. İnsanın Allah'ı düşünmek üzere yoğunlaşması, kalpte 
bazı değişimleri meydana getirmektedir. Bu değişimlerin en önemlisi, en dirini 
ve en kalitelisi, tatmin denen doyum merhalesini yakalamasıdır. "Kalp", gelişme 
ve değişme süreci içinde daima yeni merhalelere geçer ve geçmeye de âşıktır. 
Doyuma ulaşmadan, onu daha aşağı bir seviyede tutmak ve onu orada hapsetmek, ona 
yapılacak en büyük zulümdür. Mânâsı değişim olan "kalp", daima daha şerefli 
merhalelere uzanarak huzurunu bulacaktır. Madde âleminde duyulacak olan lezzet 
ve doyumun ötesinde daha kaliteli lezzet ve doyumların olduğunu kalp bilir ve 
daima onlara sevdâlı olduğunu insana hissettirir. Kalp ile akıl, beraberce ilâhî 
bilgi ve ilâhî nur sâyesinde bu merhaleleri aşmak isterler. Bu merhalelerin en 
sonu, Allah'ı düşünerek varılan doyum noktasıdır. Kalp o noktada bir karara 
ulaşır. Bütün değişimlerden geçerek değişmeyene ulaşma merhalesi dediğimiz bu 
mertebe, mutluluğun en son noktası olmaktadır."[1] 
 
Zikir, kalpleri doyuran, iştahların aç 
gözlülüğünü gideren, susuzları suya kandıran, akılları hedefine ulaştıran bir 
ibâdettir. Zikir kul için uyanıklılıktır, şuurdur, bilinçli olmaktır. Zikir 
takvaya ulaştırır, takvayı öğretir, takvaya arkadaş eder. Zikir şuurları diri 
tutar, gönülleri gafletten korur. Zikir ilaçtır, zikir iksirdir, zikir âb-ı 
hayattır, zikir canlara can katan merhemdir. Zikir yoksullukları kanaat 
zenginliğine, yalnızlıkları ebedi ve bitmez dostluğa, mahrumiyetleri ilâhí 
ilgiye dönüştürür. Zikir dünyalık korkuları giderir, endişeleri umuda çevirir, 
hayalleri götürür; onun yerine solmaz gerçekleri yerleştirir. Zikir boş 
kuruntular (ümniyye) yerine Allah'ı bilme, takdir etme, önünde kul gibi eğilme 
ve O'ndan isteme cesareti arama ümidini verir. 
 
İnsan, zikir sâyesinde, iç dünyasında oluşan 
huzur, sükûnet, doygunluk, tatmin ve ilâhî aydınlığın yardımıyla, hayatın geçici 
ve iğreti çemberini yarıp zorlukları aşarak, geldiği yer olan baba vatanı 
Cennet'e geldiği gibi saf ve temiz bir şekilde geri dönme imkânını elde eder. 
Zikirle insan ayrı bir güç ve olgunluk kazanır. Allah'ın da insanı zikretmesi, 
ancak kişinin gereği gibi Allah'ı zikretmesiyle mümkün olacaktır (2/Bakara, 
152). İnsan, Allah'ı zikretmez, unutursa; Allah da onları terkeder, hidâyet ve 
rahmetini keser; yani mecâzi anlamda Allah da onları unutur: 
 
"Onlar Allah'ı unuttular, Allah da onları 
unuttu!" (9/Tevbe, 67) 
 
Zikir çeşitlerinin en üstünü, Kur'an okumaktır. 
Bu yüzden, kalbin temizlenmesinde, psikolojik problemlerinin çözümünde ve ruhun 
şifa bulmasında büyük yeri vardır. 
 
"Biz Kur'an'dan mü'minlere şifa ve rahmet olan 
şeyler indiriyoruz. Zâlimlerin ise ancak hüsrânını/ziyanını artırır." 
(17/İsrâ, 82) 
 
"Ey insanlar! SizeRabbinizden bir öğüt, 
gönüllerindekine bir şifâ, mü'minler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir." 
(10/Yûnus, 57) 
 
"... De ki: 'O, iman edenler için hidâyet/doğru 
yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifâdır. İman etmeyenlere gelince, onların 
kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır..." 
(41/Fussılet, 44) 
 
Günahların bağışlanması, Cehennemden kurtulmak, 
Cennete girmeyi başarmak için Kur'an okumanın faziletini ortaya koyan hadisler, 
günahkârlık duygusundan doğan nefisteki stresten kurtulmak için, Kur'an'ın çok 
önemli bir ilaç olduğunu gösteriyor. Kur'an, yalnızca günahkârlık hissinden 
dolayı insanın içinde oluşan gerginliğin değil; aklî ve psikolojik bunalımlar ve 
ruhî rahatsızlık durumlarının hepsi için bir ilaçtır. Kur'an, kalplerde olanın, 
gönüllerdeki şüphe ve aşırılıkların şifasıdır. 
 
Onda hakkın bâtılı nasıl giderdiğinin, eşyayı 
olduğu gibi görmeyi sağlayan bilgi, düşünce ve kavramayı bozan şüphe 
hastalıklarını nasıl yok ettiğinin açıklaması vardır. Onda hikmet, korkutma, 
özendirme ve kalbin iyi olmasını sağlayacak ibret alınması gerekli şeyleri 
hikâye etme yollarıyla güzel öğüt verme vardır. Kalbi kendisine yararlı şeylere 
teşvik eder, zararlı olacak şeylerden uzaklaştırır. Kalp, daha önce yanlışın 
bağımlısı, doğrunun düşmanı olsa bile, böylece doğruyu sever, yanlıştan nefret 
eder. 
 
Kur'an, bozuk irâdenin nedeni olan hastalıkları 
giderir. Kalp düzelince, irâde de düzelir, yaratıldığı hale, fıtrata döner. 
Ayrıca beden de normal haline kavuşur. Vücudun, gelişim ve güçlenmesi gibi kalp 
de, temizleyici ve güçlendirici olmaları sebebiyle iman ve Kur'an'la beslenir. 
Kalbin gelişmesi, bedenin gelişmesi gibidir. 
 
Müslüman, Allah'ın zikrine devam ettiği zaman, 
kendisinin Allah'a yakın, O'nun himayesi ve gözetiminde olduğunu hisseder; bu 
durum da, içinde metânet ve güce bağlı bir şuur ile güven, dinginlik ve mutluluk 
duymasına neden olur. Allah'ın zikri, insanın gönlünde güven ve tatmin hissi 
uyandırdığı için, hayatın sıkıntı, zahmet ve tehlikelerinin önünde zayıflık, ve 
âcizlik duyulduğu ve hiçbir güvence ve yardımcı bulunamadığı zamanda, insanın 
hissettiği stresin ilacı olmaktadır. 
 
"Kim Benim zikrimden (Beni zikretmekten) 
yüzçevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacaktır (onun dar bir geçimi, 
geçim sıkıntısı vardır)." (20/Tâhâ, 
124) 
 
Başta namaz olmak üzere bütün ibâdetler, 
zikirdir veya zikre yardımcı birer unsurdurlar. Namaz kılan kişi, namazda, her 
biri birer zikir olan tekbir getirmekte, Kur'an okumakta, tesbih etmekte, 
Allah'a hamd ü senâ etmektedir. 
 
"... Bana ibâdet/kulluk et; Beni zikretmek için 
namaz kıl." (20/Tâhâ, 14) 
 
Zikretmeyenler, ya da zikirden yüz çevirenler 
ebedî açlığa, doyumsuzluğa, mutsuzluğa, sıkıntılı bir hayata ve yalnızlığa 
mahkûmdurlar. Kur'an; bedenin, kalbin ve toplumun mutluluğunu şu veciz ifadeyle 
ortaya sermektedir: 
 
?Dikkat edin, kalpler ancak Allah'ın zikriyle 
tatmin olur (doyar).? (13/Ra'd, 
28) 
 
?İman edenlerin Allah Allah'ı zikretme 
ve O'ndan inen hak/gerçek için kalplerinin saygıyla yumuşaması zamanı daha 
gelmedi mi?...? (57/Hadîd, 
16) 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Bayraktar Bayraklı, Kur'an'da Değişim, Gelişim ve Kalite Kavramları, s. 126




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.