Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Şeytanın İbâdetlere Tasallutu ve Şeytanı Kaçıran Şey
Şeytanın İbâdetlere Tasallutu ve Şeytanı Kaçıran Şey 
 
 
Şeytanın 
İbâdetlere Tasallutu ve Şeytanı Kaçıran Şey: 
 
 
 
Namaz kılarken, ibadet bilinciyle ilgisi olmayan 
dünyevî konular çoğumuzun aklına gelmiyor mu? İstiaze şuurundan mahrum olduğumuz 
için şeytan bizi namazda bile meşgul etmiyor mu? 
Sahih hadis kitaplarının hemen 
hepsinde şu hadis-i şerif rivayeti vardır: 
 
"Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan oradan 
sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. 
Ezan bitince geri gelir. İkamete 
başlanınca yine uzaklaşır, ikamet bitince geri dönüp kişi ile kalbinin arasına 
girer ve "şunu hatırla" , "bunu düşün" diye insanın aklında daha önce hiç 
olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki kişi kaç rekât kıldığını bilemeyecek 
hale gelir."[1] 
 
Rasulullah, bu hadisinde, insî ve cinnî 
şeytanların ezandan duyduğu rahatsızlığı beliğ bir üslupla dile getirmektedir. 
Rasulullah'ın ezandan rahatsız olanların tercih edecekleri alternatif meşguliyet 
ve sesleri, yellenme sesine benzetmesi de dikkat çekicidir. 
 
Akla şöyle bir soru gelebilir (veya gelmelidir): 
Kur'an'a başlarken, namaz kılarken, bizden uzaklaşmayan şeytan, namaz kadar 
önemi büyük ve terkedilmesi caiz olmayan bir ibadet olmadığı halde, ezandan niye 
kaçar? Cevabı, ezanın mesajında 
ve sosyalitesindedir. Namaz, ferdî bir ibadettir. Namazla kişi, sadece kendisini 
ateşten kurtaracaktır. Ezan ise, tebliğdir, davettir, başkalarının kurtuluşunu 
istemektir. Mesaj sunmaktır, hakkı haykırmaktır ezan. Peki, her tebliğ, her 
mesaj şeytanı kaçırır mı? Vâizlere de, vaazlara da şeytan yaklaşamaz mı? Cevap, 
ezandaki ifadelerdedir. Ezanda nelerin tebliği yapılmaktadır? 
Dinin temel esasları, Allah'ın en büyük olduğu, O'ndan başka ilah olmadığı. 
Başka? Kurtulmak için namaz kılmanın şart olduğu, Önder ve kılavuzun kim 
olduğu... Tüm insanların bu esaslara ve namaza davet edilmesidir ezan. Net, 
pazarlıksız, kesin bir ifadeyle tebliğdir ezan, çünkü şahidlik yapılmaktadır. Ve 
güzel bir üslûp ve sesle insanlara çağrıdır ezan. Peki, bugünkü ezanlar, şeytanı 
gerçekten kaçırıyor mu? Cevap yine ezan ifadesinde. Ezana, "ezan-ı Muhammedî" 
denir. Anlamı, Muhammed (s.a.s.)'e ait çağrı, Muhammedî üslûpla ilân. Demek ki, 
sünnete uygun bir usul ve metodla tevhidî mesajın ister minareden, ister başka 
yerden insanlara sunulması, şeytanları bizden uzaklaştıracaktır. İnsan ve cin 
şeytanlarını, korkudan yellene yellene kaçırmak isteyenlere duyrulur. 
 
İnsanların, her türlü kötülüklerden 
korunabilmeleri için, Allah'a sığınma isteklerini ifade 
eden istiaze kavramı, günümüzde büyük 
önem taşımaktadır. Çünkü asrımızda insanlar, her zamankinden daha çok şeytanî 
tahriklerle karşı karşıya bulunmaktadırlar. İslam'ın bildirdiği gerçeklerin 
unutulduğu günümüzde, insanlar iyiyi ve kötüyü ayırt edemez hale gelmişlerdir. 
Bu durum onların işini daha da zorlaştırmaktadır. Çünkü kötülüğe açılan pek çok 
kapılar yanında iyiliğe açılan tek bir kapı vardır. Bu kapı da hakka, hakikate 
açılan İslâm kapısıdır. İnsanları her yönden kaplamış olan şerlerin zifiri 
karanlığı, Kur'an ve sünnet ışığı ile yok edilmedikçe, insanlığın kötülüklerden 
kurtulması ve Allah'a sığınması mümkün olamaz. 
 
Kur'an ve sünnetten, istiâze'nin anlam yönüyle 
iman ve onun gereği olan sâlih amelleri kapsayan bir terim olduğunu 
öğrenmekteyiz. İnsanların yaşantı şekilleri, onların sahip oldukları inanç, 
duygu ve düşünceleri ile yakından ilgilidir. İslam'ın iyi olarak bildirdiğini 
iyilik; kötü olarak bildirdiğini de kötülük kabul etmek öncelikle bir iman 
işidir. İslam'a göre nelerin iyilik, nelerin kötülük olduğunun bilinmesi ve 
iyiliklerin yapılıp, kötülüklerden sakınılması da bir uygulama (amel) 
meselesidir. İstiâze bilinci, referansını Allah'tan almayan, O'nun ilkelerine 
ters şeylerin kötü ve şeytanî olduğuna inanmayı ve bu inanca uygun yaşamayı 
gerektirir. Yine, istiâzenin tevhidî yönü, kelime-i tevhiddeki ?lâ ilâhe? diye 
reddedilen kısım istiâze ile paralellik arzetmesinden anlaşılır. Besmele de 
?illâllah? demektir. 
 
Öyle şeytani düzende ve öyle zalimlerin 
işgalindeki ortamda imtihan oluyoruz ki, Nasreddin Hoca fıkrasındaki gibi 
taşlar bağlanmış, köpekler salıverilmiş. 
Salıverilmiş de ne kelime?! Üstümüze 
üstümüze saldırtılmış. İşte istiaze, taşları yerinden oynatmak, azgın köpekleri 
bağlamaktır. 
 
[2] 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Buhari-Ezan: 
 4, Amel fi's-Salat: 
 18, Sehv: 
 6; Müslim-Salat: 
 19, Mesacid: 
 89; Ebu Davud-Salat: 
 31; Nesai-Ezan: 
 30; Muvatta-Nida: 
 6; Kütüb-i Sitte 
 Tercümesi: 
 8/320. 
 
 
 
 
 
 
 
 [2] 
 Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 
 324. Ahmet Kalkan, Kur'an Kavramları.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.