Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Maymunlaşma Sebebi Hîle-i Şer'iyye Denilen ?Hîle-i Şerriyye?.

Maymunlaşma Sebebi



Maymunlaşma
Sebebi: Hîle-i Şer'iyye Denilen ?Hîle-i Şerriyye?

Meshedilen insanlar,
dünyevîleştiklerinden, sırf dünya metaını elde etmek ve midelerini doldurmak
için Allah'ın emrini yerine getirmediler; irâdelerini kullanmadılar. Allah da
onları irâdesi olmayan, sırf midesi için yaşayan zelil ve maskara maymunlara
çevirdi. İrâdelerini kullanmadan, Allah'a isyan ederek yaşayanlar, ancak
hayvanlara benzerler. Çünkü insanlarla hayvanları birbirinden ayıran temel
özelliklerden biri, insanların irâdelerini kullanabilme yeteneğine sahip
olmaları, hayvanların ise bu yeteneğe sahip olmamalarıdır. Kim, dünyevîleşerek
böyle birtakım dünyevî menfaatler sebebiyle Allah'ın emirlerini te'villerle
yerine getirmezse; âkıbeti, mesholunan bu insanlardan farklı olmayacaktır.
Allah'ın azâbı er veya geç onları yakalayabilir. Dünyada olmasa da âhirette.
İman, insanın ilâhî emir ve
yasakları yüzeysel bir şekilcilikle değil; fikrî, rûhî ve amelî boyutlarıyla
derin bir teslimiyet ve itaat bilinci içinde karşılaması gerektirir. Düşünceyi
şekilcilikle tasmalamaya çalışmak, itaate dayalı hedefleri açısından düşünceyi
düşünce adıyla oyuncak haline sokmaktır. Allah, cumartesi eylemini, verilen söze
aykırı bir hareket saymıştır. Halbuki onlar emrin, şeklî ve harfî manasına karşı
gelmemişlerdi. Çünkü onlardan istenen, cumartesi günü avlanmamalarıydı ve onlar,
bu emre güya karşı çıkmamışlardı. Onu şeklen uygulamışlardı. Fakat onlar,
cumartesi günündeki bu avlanmanın neticesini dolaylı bir yolla elde etmenin
hilesini bulmuşlardı. İşte bundan dolayı dünyevî ve uhrevî cezaya
çarptırılmışlardı.
Çünkü emir ve yasaklara,
zâhiren şekilsel olarak uyuyor görüntüsü verip ilâhî emirlere hileyle yaklaşmak,
aslında itaatin içeriğini tersyüz edip isyan etmek olduğu gibi, alay anlamı da
taşır. Emir ve yasakla ve hatta o hükmü koyan ile dalga geçmek ve onu hafife
almak demektir. Sanki Allah'ın, kalplerden geçeni, niyetleri, emredilen
hükümdeki hedeflerin saptırıldığını dahil her şeyi bildiğine inanmamak, onun
kandırılabileceğini vehmetmektir.
Bütün bu tavırlar, üzülerek
belirtelim ki İslâm tarihinde, bazı geleneksel din ve fıkıh yorumunda ve günümüz
müslümanlarında da ortaya çıkmaktadır. ?Hîle-i şer'iyye? yani, ?şeriat'e uygun
(!) hile? diye isimlendirilen bu şeytanî anlayış, aslında ?hile-i şerriyye?
(büyük şer ve kötülüğe sebep olan hile)dir. ?Hîle-i şer'iyye? yi câiz görenler,
?hîle?nin anlamını çare, çözüm, beceriklilik, çıkış yolu manasında
kullandıklarını belirtirler. ?Hîle?nin asıl anlamı, başkasını kurnazca
aldatmak, yanıltıp kandırmak, sahtekârlık, düzenbazlıktır. İslâm tarihinde ve
fıkhî tartışmalarda ?hulle? ve ?iyne satışı? gibi konularda daha çok görülür,
yemin ve talâk konularında çok geniş bir alana yayılarak, hîleden (hîleye sıcak
bakan bazı kimselerin daha çok bu konulardaki fetvâlarından) yararlanılır.
Kanuna, şeriate karşı hilenin üç unsuru vardır. a) Yapılan muâmelenin şekil
bakımından kusursuz ve hukuka uygun olması, b) Kanun koyucunun, şâriin vaz
ettiği normun ruhuna ve maksadına aykırı bir sonuç doğurması, c) Hile kasdı.
Meselâ, borç verdiği kişiden
faiz almak isteyen bir kimsenin herhangi bir malını ona 1 milyara veresiye
satıp, aynı malı 700 milyona peşin satın alması gibi. Burada şekil yönünden
hukuka uygun iki alışveriş işlemi arkasına gizlenmiş, alışverişin meşrûiyetinin
amacına aykırı bir sonuç (faiz alma) elde edilmiş ve bu muâmele o maksadı
gerçekleştirmek üzere yapılmıştır. Bu tür alışverişe ?iyne satışı? denir.
Peygamberimiz, bu konuda şöyle buyurur: ?İnsanlar dînar ve dirhemlerin (küçük
ve büyük paranın) peşine düşer, iyne satışı yapar, havancılıkla uğraşır ve Allah
yolunda cihadı terk ederlerse, Allah onlara bir belâ indirir ve bu belâyı
yeniden dinlerine dönünceye kadar da kaldırmaz.? (Ebû Dâvud, Büyû 54,
Melâhim 10; Ahmed bin Hanbel, II/42) Mümkündür ki bu belâ, mesh kavramıyla ifade
edilen maymunlaşma belâsıdır.
Bu konudaki bir uygulama
örneği, Hz. Âişe'den şöyle nakledilir: Zeyd bin Erkam'ın ümmü veledi olan bir
kadın O'na dedi ki: ?Ey mü'minlerin annesi, Zeyd'e veresiye sekiz yüz dirheme
bir köle sattım. Sonra onu ondan altı yüz dirheme peşin satın aldım.? Hz. Âişe
bunun üzerine şöyle dedi: ?Ne kötü bir satım, ne kötü bir alım yaptın. Zeyd'e
şunu bildir ki, eğer tevbe etmezse Rasûlullah (s.a.s.) ile yaptığı cihadın
sevabını kaybetmiş olur.? (Ahmed bin Hanbel, 4/469) Günümüzde özel finans
kurumlarının faizden (şeklen) kurtulup, faiz geliri gibi kâr elde etmek için
iyne satışına tümüyle benzer şekilde kredi verdiğini biliyoruz. Hîle-i şer'iyye
için meşhur ve kesinlikle câiz olmayan bir örnek olan hulle için asr-ı
saâdetteki şu olayı biliyoruz: Rifâa el-Kurazî hanımını boşadığında kadın tekrar
Rifâa'ya dönebilmek için Abdurrahman bin Zebîr ile nikâhlanınca Rasûlullah onun
maksadına işaretle fiilen evlilik hayatı yaşamadıkça eski kocasına
dönemeyeceğini ifade etmiştir (Buhârî, Şehâdât 3, Talâk 4; Müslim, Talâk 1-2,
4).
Haram olan bir şeyi, hileli
yollarla şeklen ve zâhiren helâl görüntüsü vermenin ve bu şekilde haramları
işleme suçunun ve cezasının çok büyük olduğunu, ?mesh olayı?nın sebebi olan
?cumartesi ashâbı?nın yaklaşımından ve daha dünyadayken başlayan feci cezadan
öğreniyoruz. Müslüman, Allah'a, O'nun hükümlerine teslim olan demektir. Bu
teslimiyet ve itaat bilinci, insanın ilâhî emir ve yasakları yüzeysel bir
şekilcilikle değil; fikrî, rûhî ve amelî boyutlarıyla hükümleri yaşamak ve basit
çıkarlarına ters düşse bile gönülden gelen rızâ ile boyun eğmektir.
Bunun aksine, itaatteki ruhu
görmezden gelip varsa fetvâları istismar etmek, fetvâsını alsa bile selîm
kalbine danışmamak, hileli işlere sarılmak, Allah'ın rızâsını ve cenneti riske
atmak demektir. Böyle bir anlayışın dünyadaki cezası mesh değilse bile, en
azından Peygamber lisanıyla dünyada üzerine bir belâ indirilmesine ve yeniden
dinlerine dönünceye kadar da belânın kaldırılmamasına sebep olacaktır.
Mümkün ki, bu inen belâ, mesh olmayacak, insan şekil olarak maymunlaşmayacaktır;
ama karakter ve ahlâk yönünden, irâdesi olmayan, sırf midesi için yaşayan zelil
ve maskara maymunlara benzeyecektir. Dünyevîleşen, sırf dünya metaını elde
etmek ve midelerini doldurmak için Allah'ın emrini oyuncak edinenlerin cezası
maymunlaşmaktır. Birtakım dünyevî menfaatler sebebiyle Allah'ın emirlerini
geçersiz, gayr-ı meşrû te'villerle yerine getirmeyen, zâhiri/görüntüyü
kurtarmakla yetinenlerin âkıbeti, mesholunan bu insanlardan farklı olmayacaktır.

Mesh'e uğrayan kavmin suçu,
kendilerine ibâdet için tahsis edilen/ayrılan güne hile karıştırmaları; şeklen
ibâdet gününe uyar görünüp gerçekte uymamalarıydı. Biz de, ibâdet için tahsis
edilen zamanları, meselâ namaz vakitlerini, cumâ saatlerini gerektiği gibi
değerlendirmez, görevlerimizi yapmazsak bizden önceki toplumların suçunu işlemiş
oluruz. İbâdetleri yapar görünür de istenildiği şekilde rûhen icrâ etmeye
uğraşmayıp gerçek anlamıyla kulluğumuzu yerine getirmezsek, benzer cezaya uğrama
endişe içinde olmalıyız. İbâdete ayırdıkları zamanda bile dünyayı, midelerini
düşünüp dünyevîleşenlerin durumu ve başlarına gelenler, sonraki nesillere ibret,
muttakîlere de öğüttür (2/Bakara, 66). Onlar, ilâhî yasağa (cumartesi yasağına)
uymadıkları için bu cezaya çarptırıldılar; biz de ilâhî yasaklara uymayınca,
hele bunlara mâzeret uydurup kılıflar uydurunca, benzer cezalara
çarptırılmaktan korkmalıyız.

Fahreddin Râzi, Mefâtihu'l Gayb
(Tefsir-i Kebir) Terc. 3/68
İbn Kesir, Hadislerle Kur'ân-ı
Kerim Tefsiri, 2/368
Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini
Kur'an Dili, Azim Y. I/317-318
Süleyman Ateş, Kur'an
Ansiklopedisi, 8/108-109
Mahmut Toptaş, Şifa Tefsiri,
I/145-146
Seyyid Kutub, Fî Zılâli'l
Kur'an, 1/159-160
Mevdûdî, Tefhîmu'l Kur'an, I/84
M. İslâmoğlu, Yahudileşme
Temâyülü, 80-81
Fahreddin Râzi, a.g.e, 3/64-72;
Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Y. 3/1725
Fahreddin Râzi, a.g.e. 3/69;
İbn Kesir 2/368
M. İslâmoğlu, a.g.e. s. 276-283
A.g.e. s. 275-276; 289-296
A. Rıza Demircan, İslâm Nizamı,
3/281-286 (Geniş bilgi için bkz. A. R. Demircan, İslâm'da Bâtıla Benzemenin
Hükmü)