Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kendisinden Dolayı Şükredilecek "Nimet" Nedir?

Kendisinden Dolayı Şükredilecek


Kendisinden Dolayı Şükredilecek "Nimet" Nedir?


?Ni'met' sözlükte, her türlü
iyi hal (durum) demektir. Geniş anlamıyla nimet; hayatın güzel ve hoş olması,
geçim yönünden geniş olmak, manevî olarak rahat olmak anlamına gelir. Nimet
kelimesinin içerisinde, iyilik, mutluluk, ihsan, bağış, hayırlı mal ve servet,
her türlü güzel durum manaları bulunmaktadır.
Türkçe'de başta ekmek olmak
üzere, yiyecek, içecek ve ihtiyacı karşılayan şeylere ?nimet' denildiğini
hatırlayalım. Aynı kelimeden gelen in'âm; nimet verme, nimetlendirme demektir.
Kur'an'da bir sûreye (altıncı sûre) adını veren ?En'âm', kendilerinden
faydalanılan deve, davar ve sığır gibi hayvanlara denmektedir. Yine aynı kökten
gelen ?naîm', pek çok nimet anlamındadır. Cennet'te mü'minlere haddinden fazla
nimet verileceği için, oraya ?Naîm cenneti' adı verilmektedir.
Kur'an'da ?ni'met' kelimesi sık
sık geçmektedir ve Allah'ın insana verdiği bağışlar hatırlatılmaktadır. İnsanın
sahip olduğu her türlü imkân, yetenek ve varlık, aslında Rabbinin ona verdiği
nimetlerdir. Bu nimetlere akıl ve aklın işlevleri girdiği gibi, bedenin düzgün
olması, kullandığı eşyalar, yeryüzü ve onun üzerinde yararlanılan her şey, doğru
yolu bulmak, rahat olmak ve benzeri her şey girmektedir. Nimet, aslında insanın
tat aldığı durum, yani mutluluk demektir. Buradan hareketle insanın tat alarak
mutlu olduğu her şeye nimet denmiştir.
Elinde dünyalığı olduğu halde,
onu gereği gibi kullanamayan, ondan yeterli tadı alamayan, nimet içinde
değildir. Allah'ın nimet vermesi, bir anlamda, verdiği şeyin tadını
tattırmasıdır. Canlı veya cansız bütün varlıklara verilen ve varlıklarını
sürdürmelerini sağlayan şeylere ?rızık' denir ve bu hayvan veya insan için
kullanılır. Ancak nimet kelimesi yalnızca insan için kullanılmaktadır. Çünkü
yediği, kullandığı, kavuştuğu şeyin tadını tam anlamıyla almak yalnızca insana
ait bir olaydır.
İnsana verilen nimetler ya
dünyalıktır ya da Ahiretliktir. Dünyada ulaşılan nimetler de iki çeşittir: Allah
vergisi nimetler; Çalışılarak elde edilen nimetler. Allah vergisi (vehbí)
nimetler de ya maddî olur veya mânevî. Ruhun bedene üfürülmesi, yani can
verilmesi, akıl ve zekânın işe yaraması, düşünme, konuşma, akletme, vicdan ve iç
duygular, anlama ve ifade etme gibi yetenekler birer vehbî nimettir. Vücudumuz,
vücudumuzdaki bütün organlar, bunların işe yaraması, kuvvet ve hareket yeteneği
yine birer nimettir.
Çalışarak elde edilen
nimetlerin başında iman gelir. İlim sahibi olma, ahlâkı güzelleştirme, doğru
olma, itibar sahibi olma, mal ve mülk kazanma gibi şeyler, nimet olan şeylerdir.
Âhiret nimeti ise, Allah'ın bağışını kazanarak nimetler yurdu Cennete
kavuşmadır.
Bu anlamda insanlar Allah'ın
nimetlerini saymaya kalksalar sayamazlar. Çünkü Allah'ın insana verdiği nimetler
sayısızdır. Yenilen ve içilen bütün rızıklar, sahip olunan ve kullanılan bütün
eşyalar, tabiatın verdiği her şey, insanın bütün yetenekleri, hayatın devamını
sağlayan her şey Allah'ın insana verdiği nimetlerdir. Bunları kim sayabilir?
?O size istediğiniz her
şeyden verdi. Eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız! Doğrusu insan
çok zâlim, çok nankördür.? (14/İbrahim, 34)
Fâtiha Sûresinde her gün şöyle
dua ediyoruz:
?Yarabbi, bizi nimet
verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların ve doğru yoldan sapmış olanların
yoluna değil.? (1/Fâtiha, 6-7)
Allah'ın kendilerine nimet
verdiği kimseler şu âyette açıklanıyor:
?Kim Allah'a ve O'nun
rasûlüne nimet verdiği peygamberler, sıddîklar (imanında doğru olanlar),
şehidler ve sâlih (iyi iş yapan) kimselerle beraberdirler. Onlar ne güzel
arkadaştırlar.? (4/Nisâ, 69)
Kendilerine nimet verilenler,
doğru yolu bulmuş, İslâm'la şereflenerek dünya hayatını İslâm'la düzene koymuş,
bu imanla yaşamış, ölümden sonra ise sonsuz nimetlere kavuşmuş kimselerdir.
Değerli nimetlerin başında;
yaşama hakkı, hürriyet hakkı, inanma, vicdan sağlığı, öğrenme ve kazanma hakları
gelir. Bunlar da Allah'ın insana ihsanıdır. Hidâyet, yani doğru yolu bulma
imkânı ise en büyük nimettir. Allah'ın bu yolu insanlara vahy veya peygamberle
göstermesi de onlar için muazzam bir nimettir. Nimet ayrıca, insana her türlü
faydanın sağlanması, her türlü zararın ondan giderilmesidir.
İnsana düşen, kendisine
sayılamayacak kadar çok bağışta bulunan nimet sahibi Allah'ı tanıması ve
kendisine nasip edilenlere hakkıyla şükretmesidir. Allah'ın nimetleri sayesinde
mü'min ve birbirlerinin kardeşi olan müslümanlar çok çok şükretmeliler. (3/Âl-i
İmrân, 103) Bunun yanında müslümanlar, kendilerine rızkın ve nimetlerin
ulaşmasına sebep olanlara da de teşekkür etmeyi bilmelidirler. Kullara teşekkür
etmesini bilmeyen, zaten Allah'a şükretmesini bilmez.[1]
Eğer nimet, dini için imkân
sağladığı ve ilimle ibadetle meşgul olup Allah'a yaklaşmasına sebep olduğu için
kul seviniyorsa, bu tam şükür olur. Bunun özelliği, dünyada kendisini ilim,
ibadet ve hak yoldan alıkoyan her nimete üzülmek, onu nimet olarak bilmemek,
belki de o nimetin geri alınmasını nimet bilip buna şükretmektir. Kişiyi
Allah'tan uzaklaştıran hiçbir şey, o kişi için nimet olamaz! Gerçekte nimet,
âhiret saadetidir. Bunun dışındakilere nimet ve mutluluk demek, ya yanlıştır
veya mecazdır. Âhirete yardım etmeyen dünyevî mutluluğa, rahat ve zevklere nimet
ismi vermek böyledir. Dünyada yaratılan her şey, ancak insan onunla âhiret
saâdetine ersin, Allah'a yakınlığı elde etsin diye kula bir âlet/araç olarak
yaratılmıştır. Her insan, tâatinin oranında, tâatte kullandığı sebeplerle
Allah'ın nimetine şükreder.
Her nimetin şükrü, kendi
cinsinden yapılır. Malın şükrü, zekât ve sadaka vererek; ilmin şükrü,
onunla amel edip, başkalarına da öğreterek, vücudun şükrü, onu Allah yolunda
kullanarak yerine getirilebilir.







[1]
Hüseyin K. Ece, a.g.e. 502-503.