Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

İnsan Niçin Tâviz Verir, Düşmanıyla Uzlaşmaya Girer?.

İnsan Niçin Tâviz Verir


İnsan Niçin Tâviz Verir, Düşmanıyla Uzlaşmaya Girer?




İnsanın niçin tâviz verme ihtiyacı
hissettiğinin sebeplerini saymaya çalışalım:

a- Ya dâvâsının prensiplerinde
uzlaşmacılığa teşvik veya en azından ruhsat vardır.
Bu, müslümanın dâvâsı için kesinlikle geçerli değildir. "Allah, kâfirlere
mü'minlerin aleyhinde asla bir yol vermez." (4/Nisâ, 141) "İzzet (şeref,
güç ve kuvvet) Allah'ındır, Rasülü'nün ve mü'minle-rindir." (63/Münâfikûn,
8). Ayrıca, tevhid kelimesinin "lâ" ile tanrılık iddia eden Allah'ın
dışındakilere "hayır!" la başlaması; yukarıda izah edilen peygamberimizin
müşriklerin uzlaşma ve yardım tekliflerine kesin red cevabı vermesi ve
"müşriklerin ateşiyle aydınlanmayınız" gibi açık nasslarla bu uzlaşmacı
yolun tıkalı olduğu belgelenmiştir.

b- Ya tâviz verdiği bazı parçalar, insan
için fazla mühim olmayan, uğrunda zahmet çekmeye değmeyen, olmasa da olabilecek
cinsten hafif değerlerdir. Bu da
müslümanın dâvâsı için düşünülemez. İslâm parçalanmaz bir bütündür. İslâm'ın bir
esasını yok sayan, hafife alan kimse İslâm'ın dışına çıkar. İslâm'a hiç bir şey
galebe çalamaz. Onun en küçük cüzüne, bir müslümanın bin kellesi olsa, tümünü
gözünü kırpmadan feda edebilir/etmelidir. En küçük İslâmî

bir esas bile dünya nimetlerinin tümüne
değişilemez. İslâm'ın her türlü esaslarını kabul ettikleri halde, sadece zekât
vermeyen bir kabileye Hz. Ebubekir'in savaş açması bile bu konuda delil olarak
yeter. ("Dinimizde 'İslâm devleti' diye bir kavram yoktur", "en güzel demokrasi
İslâm'dır" diye vecizeler (!) döktüren, "başörtüsü teferruattır" diyen ve
diploma için kızların başını açması caizdir, diye fetva verenlerin kulakları
çınlasın.)

c- Ya karşılığında daha kıymetli şeyle
alır, böylece dâvâya hizmet etmiş olur.
Beşerî değer ölçüleriyle, müstekbirlerin verdiği tâvizlerin büyük, istedikleri
tâvizin ise küçük görülme-sinden dolayı tâviz verilir. Şeytanın Hz. Âdem'e
cennette ebedî kalma vaadi karşılığında yasak ağaçtan yeme tâvizini istemesi
gibi (20/Tâhâ, 120-121). Şeytan ne verdiğini ve ne istediğini gayet iyi
bilmektedir. Şeytan ve dostlarının verdiği büyük tâviz, dâvâ için yararlı
gözükse de; istedikleri küçük tâviz, müslümanları Allah'ın yardımından
uzaklaştırmakta ve dâvâyı kişisel görüşlere göre değişebilen beşerî bir dâvâ
hüviyetine sokmaktadır. Kâfirlerin vereceği hiç bir tâviz, Allah'ın dünyadaki
yardımından ve âhiretteki cennetinden büyük olamaz. Abese sûresinin nüzul sebebi
ve Allah'ın ihtarı, hizmet için çok iyi niyetlerle ve küçük bir tâvize açılan
tüm kapıları kapamıştır.

d- Ya korktuğu için tâviz verir.
"Yoksa onlardan mı korkuyorsunuz? Eğer gerçek mü'minlerden iseniz Allah
kendisinden korkmanıza daha lâyıktır." (9/Tevbe, 13) "İnsanlardan
korkmayın; Benden korkun. Benim âyetlerimi az bir karşılıkla satmayın. Kim
Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse işte onlar kâfirlerin ta
kendileridir." (5/Mâide, 44)

e- Ya kendisine ve dâvâsına itimadı, güveni
tam değildir. Kendi kimliği ve
dâvâsının hüviyetini açıklamaktan ürken şahsiyetsiz bir zavallıdır. Şeref ve
izzeti, kendi dâvâsının dışında arar. Bukalemun tiplidir. Onun için kolaylıkla
tâviz verip rahatına bakar. "O münâfıklar ki, mü'minleri bırakarak kâfirleri
dost ediniyorlar. İzzeti (şeref ve zaferi) onların yanında mı arıyorlar?
Muhakkak ki bütün izzet kudret Allah'ındır." (4/Nisâ, 139)

Evet... Uzlaşma ve tâviz, tevhidî harekete,
bütüncü, radikal, köktenci, inkılâpçı anlayışa set vurur. Ve uzlaşma, karşı
çıkılamaz ve değiştirilemez bir kader değildir.