Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
İrem Şehri Hakkındaki Arkeolojik Bulgular
İrem Şehri Hakkındaki Arkeolojik Bulgular 
 
İrem Şehri 
Hakkındaki Arkeolojik Bulgular: 
 
 
 
1990'lı yılların başında dünyanın tanınmış 
gazeteleri çok önemli bir arkeolojik bulguyu "Muhteşem Arap Şehri Bulundu", 
"Efsanevi Arap Şehri Bulundu", "Kumların Atlantisi Ubar" başlıklarıyla verdiler. 
Bu arkeolojik bulguyu daha ilgi çekici hale getiren özelliği, isminin Kuran'da 
anılıyor olmasıydı. O güne kadar Kuran'da bahsi geçen Âd kavminin bir efsane 
olduğunu veya hiçbir zaman bulunamayacağını düşünen birçok kişi, bu yeni bulgu 
karşısında hayrete düştüler. 
 
Kuran'da sözü edilen bu şehri bulan kişi, amatör 
bir arkeolog olan Nicholas Clapp idi (Thomas H. Maugh II, ?Ubar, Fabled Lost 
City, Found by LA Team?, The Los Angelas Times, 5 Şubat 1992). Bir Arap uzmanı 
ve belgesel yapımcısı olan Clapp, Arap tarihi üzerine yaptığı araştırmalar 
sırasında çok ilginç bir kitaba rastlamıştı. Bu, 1932 yılında İngiliz 
araştırmacı Bertram Thomas tarafından yazılmış olan Arabia Felix idi. Arabia 
Felix, Romalıların Arap YarımÂdası'nın güneyinde bulunan ve günümüzdeki Yemen ve 
Umman'ı kapsayan bölgeye verdikleri isimdi. Bu bölgeye Yunanlılar "Eudaimon 
Arabia", Ortaçağdaki Arap bilginleri ise "Al-Yaman as-Saida" ismini veriyorlardı 
(Kamal Salibi, A History of Arabia, Caravan Books, l98O). 
 
Bu isimlerin tümü "Şanslı Araplar" anlamına 
geliyordu. Çünkü eski zamanlarda bu bölgede yaşayan insanlar o devrin en şanslı 
kavimleri olarak biliniyorlardı. Peki, böylesine bir yakıştırmanın Sebebi neydi 
acaba? 
 
Bunun Sebebi, bu bölgenin stratejik konumuydu. 
Bölge, Hindistan ve Kuzey Arabistan arasında yapılmakta olan baharat ticaretinin 
merkezi durumundaydı. Ayrıca bölgede yaşayan kavimler "frankicense" isminde 
nÂdir bulunan bir bitkinin üretimini yapıyor ve bunu pazarlıyorlardı. Eski 
toplumlar tarafından oldukça rağbet gören bu bitki, çeşitli dinsel ayinlerde 
tütsü olarak kullanılıyordu. Bu bitki, o zamanlar neredeyse altın kadar 
değerliydi. 
 
Kitabında bütün bunlardan bahseden İngiliz 
araştırmacı Thomas, sözünü ettiği bu "şanslı" kavimleri uzun uzun tarif ediyor 
ve bunlardan bir tanesinin kurmuş olduğu bir şehrin izini bulduğunu iddia 
ediyordu. Bu, Bedeviler'in "Ubar" ismini taktıkları şehirdi. Bölgeye yaptığı 
araştırma gezilerinden bir tanesinde çölde yaşayan Bedeviler, kendisine eski bir 
patika yolu göstermişler ve bu patikanın Ubar isimli çok eski bir şehre ait 
olduğunu anlatmışlardı. Konuyla çok ilgilenen Thomas, bu araştırmalarını 
tamamlayamÂdan ölmüştü (Bertram Thomas, Arabia Felix: Across the ?Empty Quarter? 
of Arabia, New York: Schrieber's Sons 1932, s. 161). 
 
İngiliz araştırmacı Thomas'ın yazdıklarını 
inceleyen Clapp de, kitapta bahsedilen bu kayıp şehrin varlığına inanmıştı. Çok 
vakit kaybetmeden araştırmalarına başladı. Clapp, Ubar'ın varlığını kanıtlamak 
için iki ayrı yola başvurdu. Önce bedeviler tarafından var olduğu söylenen 
patika izlerini buldu. NASA'ya başvurarak bu bölgenin resimlerinin uydu 
aracılığıyla çekilmesini istedi. Uzun bir uğraşıdan sonra, yetkilileri bu 
bölgenin resimlerinin çekilmesi için iknâ etmeyi başardı (Charles Crabb, ?Frankincense?, 
Discover, Ocak 1993). 
 
Clapp daha sonra Californiya'da Huntington 
kütüphanesinde bulunan eski yazıtları ve haritaları incelemeye başladı. Amacı, 
bölgenin bir haritasını bulmaktı. Kısa bir araştırmadan sonra buldu da. 
Mısır-Yunan coğrafyacısı Batlamyus tarafından MS 200 yılında çizilmiş bir 
haritaydı bulduğu. Haritada, bölgede bulunan eski bir şehrin yeri ve bu şehre 
doğru giden yolların çizimi gösterilmişti. 
 
Bu sırada NASA'dan resimlerin çekilmiş olduğu 
haberi de geldi. Resimlerde, yerden çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan, ancak 
havadan bir bütün halinde görülebilen bazı yol izleri ortaya çıkmıştı. Bu 
resimleri elindeki eski haritalarla karşılaştıran Clapp, sonunda beklediği 
sonuca vardı. Hem eski haritada belirtilen yollar hem de uydudan çekilen 
resimlerde görülen yollar birbirleriyle kesişiyorlardı. Bu yolların bitiş 
noktası ise eskiden bir şehir olduğu anlaşılan geniş bir alandı. 
 
Sonunda Bedevilerin sözlü olarak anlattıkları 
hikayelerin konusu olan efsanevi şehrin yeri bulunabilmişti. Kısa süre sonra 
kazılara başlandı ve kumların içinden eski bir şehrin kalıntıları çıkmaya 
başladı. Bu nedenle de bu kayıp şehir "Kumların Atlantisi Ubar" olarak 
tanımlandı. 
 
Peki, bu eski şehrin Kuran'da bahsedilen Âd 
Kavmi'nin şehri olduğunu kanıtlayan şey neydi? Yıkıntılar ilk olarak ortaya 
çıkarıldığı andan itibaren bu yıkık şehrin Kuran'da bahsedilen Âd Kavmi ve 
İrem'in sütunları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar 
arasında, Kuran'da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu. Kazıyı 
yürüten araştırma ekibinden Dr. Zarins de, bu şehri diğer arkeolojik 
bulgulardan ayıran şeyin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin 
Kuran'da bahsi geçen Âd Kavmi'nin kenti İrem olduğunu söylüyordu. Kuran'da, 
İrem'den şöyle söz ediliyordu: "Rabbinin Âd (kavmin)e ne yaptığını görmedin 
mi? 'Yüksek sütunlar' sahibi İrem'e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri 
yaratılmış değildi." (89/Fecr, 6-8) 
 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.