Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
İman Sözcüğünün Terimsel Anlamı ve İman-Vicdan Sorunu.
İman Sözcüğünün Terimsel Anlamı ve İman 
 
İman Sözcüğünün 
Terimsel Anlamı ve İman-Vicdan Sorunu 
 
 
 
?İman? Kur'ânî bir kavramdır ve: Kur'an-ı 
Kerim'in sunduğu gerçeklerin tümüne -bir bütün olarak, evrensel boyutta- inanma 
olayının adıdır. 
 
Bu vicdani olay, hiç bir dinde İslam 
literatüründeki kadar mükemmel ve açık tanımlanmamıştır. Budizm, şintoizm ve 
maniheizm gibi putperest dinler şöyle dursun, yahudilik ve hıristiyanlık gibi 
muharref-kitabî dinlerde bile imanın derli toplu birer tanımı yoktur. Yani bu 
dinlerin her birine göre inancın nasıl olması gerektiği, kesin ifadelerle 
tanımlanamamıştır. Halbuki İslam'da başta Kur'ân-ı Kerim olmak üzere bütün 
akâid kitapları iman kavramını pek esaslı ifadelerle tanımlamışlardır. Bütün 
bu tanımların özü ise şudur: 
 
?İman: Kalb ile tasdik, dil ile ikrardır.? Bunun 
kısa anlamı ise, Başta Allah Teâlâ'nın varlığına ve birliğine, sonra da O'nun, 
elçisi Hz. Muhammed Mustafa (sav)'ya vahyederek bildirdiklerinin tümüne birden 
içtenlikle inanmak ve bu inancı dille açıklamaktır. Böyle inanan kimseye ?mümin? 
denir. 
 
Aslında bir kimsenin, yukarıda ifade edilen 
gerçeklere, sadece içtenlikle inanması o kişide imanın oluşması (yani 
mümin olabilmesi) için sırf Allah ile ilişkisi bakımından yeterlidir. Çünkü 
temelde iman içsel bir olaydır. Ancak inanan kişinin bu inancı başkalarıyla 
paylaşması gibi sosyal bir vakıa vardır. İnanç birliği denilen bu gerçek, sosyal 
ve toplumsal yaşamda daima bir ölçü olarak kabul edilmiştir. Bugün laik 
devletlerde bile vatandaşların kimlik kartlarında din hanesi bulunmaktadır ki 
bunun amacı, kişinin hangi iman grubuna bağlı olduğunu saptamaktan başka bir şey 
değildir. Buna rağmen içtenlikle inanmayan, ya da inanılması gereken gerçeklerin 
tümüne birden değil de bir kısmına inanan kimseler de çoğukez inanmış gibi 
gözükebilmektedirler. Özellikle müslüman toplumlar içinde Kur'ân'ın ölçüleri 
çerçevesinde inanmış gibi gözüken insanların sayısı bugün gerçek anlamda iman 
etmiş olanların sayısından kat kat fazladır. Dolayısıyla iman sözcüğünün 
terimsel anlamını belirlemede öteden beri kullanılagelen ?dil ile ikrar? unsuru, 
daima spekülatif amaçlara konu olabilir. Bu nedenledir ki yalnızca dil ile ikrar 
da ikinci şahısların kesin bir yargıya sahip olabilmeleri için yeterli 
değildir. Bunun yanında kişinin, başkaları karşısında imanını birçeşit deklare 
etmesi zorunluğu vardır. 
 
[1] 
ki bu da (sürekli bir şekilde) İslam'ın kaçınılmaz emirlerini yerine getirmek 
ve yasaklarından sakınmakla ancak ortaya konabilir. Bunu bir yaşam biçimi 
olarak sürdürenler elbetteki vicdanlarındaki içtenliği kanıtlamış olurlar. Buna 
karşın kaçamaklar arasında bocalayanlar da ruhlarına yerleşmiş olan hastalığı 
her zaman gizleme imkanını bulamazlar. 
 
Her şeye rağmen İslam'a göre kişi, ancak dış 
görünüşü ile, yani söz ve eylemleriyle yargılanabileceği için iman konusunda 
esas olan, vicdanın araştırılmamasıdır. 
 
[2] 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Bk. İslam ve İdeolojiler 
 
 
 
 
 [2] 
 Nisa: 4/94. Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 76-77.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.