Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
4- Ekonomik Savaş
4 
 
 
 
4- Ekonomik 
Savaş: 
 
 
 
Bankadan fâiz alıp vermenin câiz olduğunu 
göstermek için bulunan ve meselenin çözümlenmesinde kullanılan formüllerden bir 
de günümüzde müslümanlarla gayri müslimler arasında amansız bir iktisadî savaşın 
hüküm sürmekte oluşu, bu savaştan başarılı çıkmak için barış zamanında câiz 
olmayan bazı hilelerin ve muâmelelerin harb esnâsında câiz görülmesi 
tarzındadır. Bu görüşü ileri sürenler: ?Harb hiledir? hadisini 
hatırlatmakta, normal hallerde başvurulmayacak fâiz işleminin fevkalâde hallerde 
lüzumlu ve zarûri olacağını ileri sürmektedirler. Bunlara göre, muazzam 
meblağlara ve hadsiz hesapsız mal varlığına sahip olan dev şirketler ve uluslar 
arası firmalarla rekabete girmek için büyük sermayeye ihtiyaç vardır. Küçük 
firma ve şirketler onlarla rekabet edemez, silinir ve yok olur. Fâiz karşılığı 
mevduat kabul etme, rekabet gücüne sahip büyük şirketlerin kurulmasına ve 
yaşamasına imkân veren nakdi ve sermayeyi bankalarda toplayan yollardan biridir. 
Bu maksatla fâiz karşılığı bankaya yatırılan para, kimseye zararlı olmamaktan 
başka, hem mûdiye ve hem millî servete fayda temin etmekte, ayrıca gayr-i 
müslimlerle ekonomik alanda güçlü ve etkili bir şekilde mücâdele etme imkânını 
bahşetmektedir. İşte meselenin bu niteliğini gözönünde tutup hiç değilse, 
dörtbaşı mâmur bir İslâm iktisat düzeni uygulamaya konulana kadar geçici bir 
dönem için fâize cevaz vermek icap edeceğini ileri sürenler vardır. 
 
Görüldüğü gibi, bu görüşte zarûret, ihtiyaç ve 
maslahat esâsına dayanmaktadır. Aslında böyle konuşanların söyledikleriyle 
düşündükleri birbirinden farklıdır. Bugünkü iktisadî savaşın yeni olmadığını ve 
yakın bir gelecekte bitmesi ihtimali de bulunmadğını iyi bilmektedirler. 
İnsanlar fâiz konusunda öyle bir farklı helâl-haram anlayışını savunuyor ki, 
İmam Âzam'ın ictihadına dayanan biri gayri müslim bankasına para yatırıp fâiz 
almayı câiz görürken, öbürü bu hareketin savaşta müslümanlara ihânet olduğunu 
söyleyip onu suçlar. Yaşayışıyla İslâm dışı güçlerle her bakımdan uzlaşan, 
savaşçı gibi yaşamayan kişi, barış halinde yaşadığı yeri savaş yurdu (dâru'l-harp) 
ilân ederken, diğeri, yaşadığı ülkenin düzeni sanki Batılılardan farklıymış 
gibi, ülkesinin Batılı ülkelerle iktisadî savaş yaşadığını ileri sürer. 
 
Son zamanlarda ortaya atılan görüşlerden biri 
de, devletin kontrolü altında bulunan, hadleri devletçe tâyin edilip işleyiş 
biçimi kanunla tesbit edilen fâiz oranlarının câiz görülmesi, fakat bunun 
dışında veya üstünde vaya ötesinde kalan fâiz oranlarının ribâ olarak 
değerlendirilip gayri meşrû sayılmasıdır. Kısaca, fâizin ne olduğunu kanun 
koyucusu ve resmî makamlar belirler ve bu husus kanunla ifâde edilir. Kanunen 
tesbit edilen fâiz şeklinin dışında kalan bu çeşit muâmeleler yasaklanıp günah 
ve haram sayılır. 
Bu iddiâyı 
ileri sürenlerin unuttukları bir şey vardır: Haram ve helâl hudutlarını kim 
belirler? Allah mı, tâğutlar mı? Ayrıca, resmî ve kanunî fâizin haddini ve 
şeklini kim, nasıl ve neye göre tâyin edecektir?




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.