Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Küfrün Sebepleri

Küfrün Sebepleri

Küfrün Sebepleri:


a-
Büyüklenme (istikbar),

b-
Haddi Aşmak (Taşkınlık),

c-
Haset,

d-
Düşmanlık

e-
Utuv ve Tuğyan (Çılgınlık, azgınlık),

f-
İstiğnâ (Kendini yeterlilik zannı),

g-
Cebbarlık (İnsanın büyüklük taslayarak, kendi kendine yeterliliğini tahakküm
biçiminde ortaya koyması)

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

?İnsanlar ?Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed
O'nun rasulüdür' deyinceye kadar kendileriyle savaşmaya emrolundum. Ne zaman
bunu söylerlerse kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak dinî
cezalar müstesna; iç yüzlerinin muhasebesi ise Allah'a aittir.?[1]

Küfür ehliyle mücadele esastır. Müslüman, zaman
ve şartların durumuna göre savaşmıyorsa bile, onlara en azından ?Ey kâfirler!
Ben sizin tapmakta olduklarınıza ibadet etmem. Sizin dininiz size; benim dinim
bana!? (Kâfirun: 109/1, 6) deyip, onları reddettiğini göstermek zorundadır.
?Size de, Allah'ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylerinize, putlarınıza da yuh
olsun! Siz, akıllanmaz mısınız?? (Enbiya: 21/67)[2]


İslâm kültürünün en önemli kavramlarından biri
de ?küfr' kavramıdır. İslâmın karşıtıdır.

İslâmın gönderilişi sebebi, insanların fıtrat
dini olan İslâm'dan uzaklaşıp, Allah'ın ?küfr' dediği inkâra düşmeleridir veya
kendi hevalarına uyarak yanlış yola gitmeleridir.

?Küfr', yukarıda geçtiği gibi (bakınız: Kâfir)
özel olarak bir şeyin üstünü örtmek, gizlemektir.

Bu bakımdan eşyaya örttüğü için geceye, toprağı
örttüğü için çiftçiye kâfir (örten) denmiştir.

Meyva tomurcuğuna ?kâfûr', kalça etlerine
?kâfire' denilir ki bunlar da ?küfr' kelimesinden türemişlerdir.

Yine aynı kökten gelen ?küfran' ise, nimeti
örtmek, yani nankörlük yapmak demektir. Günahları örten bedele de ?keffâret'
denilir.

?Küfr', din dilinde, imanın zıddıdır yani
imansızlıktır. Bir insanın iman etmesi mümkünken, iman etmesi gerekirken iman
etmemesidir. Bu çeşit küfr, yalanlamayı, inkârı ve iman ilkelerini ikrar
(söylemeyi) terketmek demektir.

Nasıl ki iman, imanın şartlarını, inanç
esaslarını zorlama olmadan kalp ile tasdik dil ile ikrar ise, küfr de tam bunun
karşıtıdır. İnanç esaslarını kabul etmediğini dil ile söylemektedir veya
gönlünden inanmamaktır. İman ilkelerini yalan saymak veya açıktan açığa inkar
etmektir.

Başka bir deyişle, Allah'ın varlığını ve
birliğini, peygamberliği, Hz. Muhammed'in getirip tebliği ettiği şeyleri inkâr
etmek, onları kabul etmemiktir.

İman kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için
?küfr' kavramı üzerinde durmak gerekir. İslâmın iman kavramına yüklediği bütün
olumlu manaların tam karşıtı ?küfr' kavramında vardır.

Esasen ?küfr' de bir iman çeşitidir. Yani bir
takım insanlar İslâma inanmamayı inanç haline getirirler veya onun yerine bir
başka din bulurlar.

Küfre düşene, küfre sapana veya İslâma
inanmadığını açıktan açığa söyleyene dinimiz ?kafir (gerçeği örten)' demektedir.
Bunun çoğulu küffâr, kâfirûn veya kefere'dir. ?Küfr' söz ile olduğu gibi fiil
(eylem) ile de olabilir. Bir kimse sözüyle, ?ben islâma, Kur'an'a, Hz.
Muhammed'e inanmıyorum veya ben İslâmın dışında başka dinlere inanıyorum' der.
Böylece sözüyle ?küfr' içinde olduğunu açıklar. Kimileri de bu sözleri
söylemeseler bile, hareketleriyle, mesela putlara taparak da ?küfr'e düşebilir.
İnanç esaslarının bir kısmını inkâr eden, onlarla alay eden veya onları
küçümseyen kimseler de ?küfr'e düşerler. İman bir bütündür, bir kısmını kabul
edip bir kısmını kabul etmemek olmaz. Bir insan ben müslümanım dedikten sonra,
Kur'an'da olan bütün âyetleri ve Peygamberimizden geldiği kesin olan her şeyi
kabul etmek zorundadır.

İslâmın ilkelerini kabul etmeyen, onları aklına
sığdırmayan, İslâmın prensiplerin zamana ve çağa uygun görmeyen kimselerin bu
tutumu ?küfr'den başka bir şey değildir. Çünkü düşünerek, aklını kullanarak iman
eden kimseler, İslâmın prensipleri noktasında eksik görmezler. İslâm Allah'ın
dinidir. İlkeleri ve prensipleri Allah tarafından gönderilmiştir. O prensipleri
beğenmemek Allah'ın hükmünü beğenmemektir.

Müslüman olduğu halde ?küfr' hali sayılan veya
insanı küfre götürebilecek sözleri söyleyen, bunda da ısrar edenlere İslâm
mürted diyor. Mürtedin din yönünden hükmü ?kafir' sıfatıdır.

İman, Tevhid tertibiyle inanılması gereken bütün
inanç esaslarına inanmak ve bu esaslara uymak; ?küfr' de bunun karşıtı bir tutum
içerisinde olmaktır.

?Küfr', bütün sapıklıkları kuşatan genel bir
çerçevedir. Küfr; şirk koşmak,, irtidat etmek, tağutluk yaparak Allah'a karşı
gelmek, İslâm dışı dinleri kabul ederek sapıklığa düşmek gibi fiilleri kapsar.
Şirk ve tağutluk gibi sapıklıklar ?küfr' içerisinde olan kimselerin fiillerinin
sonuçları ve bazı görüntüleridir.

Ancak ?şirk' konusunda anlatacağımız gibi şirkin
özel bir yeri vardır. Şirk, bir nevi Allah'ı kandırmaya kalkışmanın, O'na
inanıyor gibi görünüp, O'nun yerine bir sürü tanrılar koymanın adıdır. ?Küfr'
ise, açıktan bir inkârdır, bile bile Gerçeğin üzerini örtmedir veya
inanmamadır.

İnsan, Allah'ın kendisine verdiği nimetlere
şükretmek üzere yaratılmıştır. İnsanın fıtratı dí ilâhí ni'metlere şükretmeye
uygundur. İnsan, Rabbini bilmeli, O'na teslim olmalı ve O'nun verdiklerine nasıl
şükredilmesi gerekiyorsa öylece şükretmelidir.

Ancak insan unutkan ve haksızlığa meyilli olduğu
için, hem ni'metin sahibini unutuyor, hem de haksızlığa kalkışarak başka
tanrılara kulluk yapıyor. Elde ettiği mal ve servetle şımarıyor, yeryüzünde
kibirleniyor, haddi aşıyor, heva ve hevesine uyarak yoldan çıkıyor. Mal ve
dünyalıklarla eline bir güç geçiren kimselerin çoğu azar ve yoldan çıkarlar.
Bunlar ya kendi kafalarından uydurdukları tanrılara inanırlar, ya da çıkarlarını
sürdürmeye yarayan atalar dinine bağlı kalırlar. Onlara; ?gelin Allah'ın Dini
olan İslâma teslim olun' denildiği zaman kibirlenerek yüz çevirirler.

Bu gibi kimseler Allah'tan peygamberler
vasıtasıyla gelen âyetleri kabul etmezler ve kafir olurlar. Böylece hem ni'metin
Sahibine karşı ?küfran' gösterirler, nankör olurlar; hem de ilâhí âyetlere karşı
inkârcı kesilirler.

Allah'a karşı ?küfr'e yeltenen inkârcıların çoğu
yeryüzünde haksız yere şımaran ve kibire düşen kimselerdir. Kimileri de kendi
aklına veya keyfine uymayı en doğru yol olarak bilir ve kendi görüşünden başka
kutsal bir şey kabul etmez. Kimileri de atalarının izi üzerine gider. Babasını
hangi din üzerinde görmüşse körü körüne o dinin peşine gider. Doğru mu yanlış
mı, hakk mı batıl mı diye düşünmez. Kimileri de iktidar sahibi olunca, kendini
?müstağni' (Allah'a ihtiyacı yok) zanneder, Allah'a ve O'nun emirlerine karşı
büyüklük taslar. Allah'ın önünde secde etmeyi kibirine yediremez. Allah'ın
gönderdiği hükümleri beğenmez, kendi fikirlerini daha üstün tutar.

Kimileri de kutsal saydıkları sahıs veya putları
tanrı haline getirir. Onlarla Allah'a şirk koşarlar, o putlar adına uydurdukları
inanç ve ilkeler doğrultusunda yaşarlar ve böylece ?küfr'e düşerler.

Küfr; ortaya çıkışı açısından iki çeşittir:

Birincisi, İslâma göre aşağılanması (tahkir
edilmesi) gereken bir şeyi yüceltmek (tazim etmek),

İkincisi de, yüceltilmesi (tazim edilmesi)
gereken şeyi gereken şeyi aşağılamak (tahkir etmek).

İslâmın aşağı gördüğü, kötü veya fena dediği,
günah ve haram saydığı şeyleri yüceltmek, onları doğru saymak, o türlü
düşünceleri savunmak ?küfr'dür. Yine İslâm'ın üstün tuttuğu (aziz saydığı),
doğru kabul ettiği bir şeyi beğenmemek, aşağı görmek, kabul etmemek te küfr'dür.

Küfreden aslında, evrende ve insan hayatında
olan realiteyi (devam eden gerçeği) çarpıtan insanlardır. Onlar, insana ve
evrene hakim olan gücü görmezler ve inkâr ederler. Onlar, ahiret gerçeğinin
üzerini kapatırlar. Onlar, çok açık ve anlaşılır olan âyetlere karşı
duyarsızdırlar. Onlar, şaşmaz ölçüler olan ilâhí vahyi inkâr ederler.

Daha önemlisi onlar, Allah'ın varlıklara ettiği
iyiliklere karşı nankördürler, ni'metlerin sahibinin hakimiyetinin üzerini
örtmeye, onu yok saymaya çalışırlar.

Küfre düşenler; açıktan açığa Allah'ı inkâr
ederler. Ahirete inanmazlar ve o güne inananlarla alay ederler. Dünya hayatını
ve onunla oyalanmayı tercih edip Allah'a ibadet etmeyi kabul etmezler. İslâmı
uydurma bir din, çağın gerisinde kalmış bir düşünce olarak düşünürler. Kur'an
hakkında ileri geri konuşurlar. Allah'ın hükümlerini reddedip kendi görüşlerini
ve büyük saydıkları kimselerin görüşlerini Allah'ın hükmüne üstün tutarlar.

Bir kısım insanlar da Allah'ın kitabının bir
kısmına inanıp bir kısmına inanmazlar. Bunlar, Kitabın tümüne inanmıyor
sayılırlar. (2 Bekara/84-85)

Kur'an, küfredenlerin özelliklerini çeşitli
âyetlerde sıralamaktadır. Onların en önemli özelliği Allah'ın âyetlerini ve
O'nun rızık verdiğini yalanlamaktır. Allah'ın insanlara ni'metleri yalnızca
maddi şeyler değildir. Akıl, his, idrak, sevgi, merhamet gibi şeyler, ayrıca
Allah'ın gönderdiği hidayet, din ve peygamberler de birer ni'mettir. Küfre
düşenler bunları da bilmezler.

Küfredenlerin dünyada mal ve güce sahip olmaları
onların mutlu ve doğru yolda olduklarını göstermez. Bilakis onlar cehenneme
varacaklardır. (3 Âli İmran/196)

Onlardan bazıları zanneder ki, kendilerine hemen
acıklı bir azap verilmemesi onların lehinedir ve dünya yarışını kazanmışlardır.
Bunlar onların boş hayelleridir. Onlar çok çok zarara uğrayanlardır. (3 Âli
İmran/178. 8 Enfal/59)

Allah, küfredenlerin dostluğunu kabul etmiyor ve
onlara düşman olduğunu açıkça beyan ediyor. (3 Âli İmran/151. 2 Bekara/96)

Bu yüzden küfredenler mü'minlere de veli (dost)
olmazlar. Onlar ancak birbirlerinin velisi olurlar. (8 Enfal/73. 3 Âli İmran/28.
4 Nisa/139)

Müslümanlar onlara veli olmadığı gibi, onlara
davalarında, fikirlerinde ve mücadelelerinde asla desteklemezler. (28 Kasas/86)
Allah, kendi dinini alaya alay kafirleri veli tutan, onlara her konuda destek
olan müslümanları yüzüstü bırakır. (3 Âli İmran/149)

Küfredenlerin bazı özelliklerini şu şekilde
sıralayabiliriz:

1-Onların kalpleri hakka karşı kapalıdır; çünkü
onu duymak, onu kabul etmek istemiyorlar. (17 İsra/46)

2-Onlar hak ile sürekli bir mücadele
içerisindedirler, hakkın duyulmaması, insanların hakka yanaşmaması için, Allah
hakkında İslâm hakkında sürekli mücadele eder, karşı korlar. (31 Lokman/20. 22
Hacc/3)

3-Onlar müslümanlara ve İslâma karşı hoşgörülü
değillerdir, saldıracakmış gibi davranırlar. Ellerinden gelse müslümanları kendi
dinlerine döndürmeye çalışırlar. (2 Bekara/217)

4-Onlar şeytanın en iyi dostları ve
askerleridirler. (7 A'raf/146. 16 Nahl/63)

5-Kendi hevalarına (aşırı isteklerine) tanrı
gibi önem verirler, hevalarının peşinden giderler. (30 Rum/29. 25 Furkan/43)

6-Gözleri hakka karşı kör olduğu için,
yaptıkları kötü işleri iyi zannederler. (Kehf/100-101. 23 Mü'minûn/63)

7-Onlar İslâmla, onun ilkeleriyle ve
müslümanlarla alay eder dururlar, müslümanları ve dinlerini eğlence yerine
korlar. (7 A'raf/51. 2 Bekara/22. 25 Furkan/41)

8-Onlar, İslâma ve onun ilkelerine karşı kibirli
davranış gösterirler, Allah'a karşı büyüklenirler. (39 Zümer/59-60. 71 Nuh/7. 41
Fussilet/15)

9-Onlar dünyaya, dünya malına, paraya, makamlara
aşırı bir şekilde bağlıdırlar. (45 Casiye/114)

10-Küfredenler aslında kendilerine ve
başkalarına çok zarar verdikleri ve İslâm karşısında direnip, günahlara,
kötülüklere, fesatlara, isyanlara sebep oldukları için zalimdirler. Şüphesiz ki
Allah'ın âyetlerini yalan sayandan zalimi olamaz. (6 En'am/21. 7 A'raf/37)

11-Onlar, Hakkı duymadıkları için ölü
gibidirler. (39 Zümer/45)

12-Ölümden ötesine bakmazlar. (13 Ra'd/5.
Mü'minun/35-37)

13-Onlar batıl olan şeylere iman ederler. (29
Ankebût/67)

14-Onlar
eninde sonunda pişman olacaklar, yaptıkları hatayı anlayacaklar, tuttukları
yolun yanlışlığının farkına varacaklar ama iş işten geçecek. (25 Furkan/27-28)

Küfr, meydana geliş yönünden dört çeşittir:

1-Küfr-ü İnkarí; Allah'ı ve ondan gelenleri
açıktan inkâr etmek,

2-Küfr-ü Cühud; Kalpten inanmak, dil ile inkar
etmek,

3-Küfr-ü İnadí; Kalbiyle Hakkı bildiği halde,
dünyalık, makam, şöhret veya kıskançlık yüzünden inkâr etmek,

4-Küfr-ü Nifak; dili ile inandığını söylediği
halde kalbiyle inanmamak. Bunların durumu ancak Allah bilir.


[1]
Buhari, Cihad: 102, İman: 17; Müslim; İman: 8; Ebu Davud, Cihad: 104;
Tirmizi, Tefsir: 78; Nesai, Zekat: 3; İbn Mace, Fiten: 1; Darimi, Siyer: 10.

[2]
Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 271.