Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
İslâm Ümmetinin Özellikleri
İslâm Ümmetinin Özellikleri 
 
İslâm Ümmetinin Özellikleri: 
 
Allah (c.c.) dileseydi 
yeryüzündeki bütün insanlar bir tek ümmet olurdu (5/Mâide, 48; 11/Hûd, 118; 
42/Şûrâ, 8). O zaman da hür irâdenin ve imtihanın bir anlamı kalmazdı. 
İnsanlardan dileyen İslâm ümmetinin, dileyen de küfür ümmetlerinin bir üyesi 
olabilir. İnsan, sonucuna katlanmak şartıyla bu konuda serbesttir. 
Ma'rûfu (iyiliği) emreden, 
münkeri (kötülüğü) önlemeye çalışan İslâm ümmeti, insanlık içerisinden 
çıkartılmış en hayırlı ümmettir (3/Âl-i İmrân, 110). Allah'ın yarattıkları 
arasında bazı ümmetler, hakka iletirler ve hak ile adâlet yaparlar (7/A'râf, 
181). 
İnsanlar arasından çıkartılmış 
en hayırlı ümmet olan İslâm ümmeti, diğer ümmetlere karşı üstün bir konumdadır. 
Üstünlüğü; soy, kabile, renk, sosyal sınıf, zenginlik ve iktidar sahipliği gibi 
şeylerde görmeyen İslâm, takvâyı üstünlük derecesi saymıştır. İnsanlar içinde, 
kim takvâ sahibi olursa, kim en yüce değerleri Allah rızâsı için ahlâk haline 
getirirse o üstün olur. Bu yüce erdemin de, ancak, İslâm'ın getirdiği ilkelerle 
kazanılacağı açıktır. Dar anlamıyla İslâm ümmetinin, yani Muhammed ümmetinin 
üstün olduğunu bizzat Peygamberimiz haber veriyor: ?Bu ümmet (Muhammed 
ümmeti), diğer ümmetlere karşı üstün kılındı.? (Ahmed bin Hanbel, 5/383). 
Her peygambere uyan topluluk, o peygamberin ümmeti sayılır. Bu anlamda İslâm'a 
inanan bütün müslümanlar Muhammed ümmetidir. Peygamberimiz (s.a.s.) bütün 
insanlığa peygamber olarak gönderildiği için, bütün insanları O'nun ümmeti, 
O'nun topluluğu olarak sayanlar da bulunmaktadır. 
İslâm ümmeti, Kur'an'a göre bir 
tek ümmettir. 
?Gerçek şu ki, sizin 
ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibâdet 
ediniz.? (21/Enbiyâ, 92; ayrıca bkz. 23/Mü'minûn, 52) 
İslâm ümmeti, aynı imam/önder 
etrafında (Hz. Muhammed'in izinde), aynı vahye tâbi olarak bir araya gelmiş, 
Tevhid dinine gönül vererek vahdete ulaşmış, aynı amaca ulaşma gayretinde olan 
bir ümmettir. Ayrıca, İslâm ümmeti, vasat (orta, aşırı olmayan) bir ümmettir, ki 
diğer insanlar üzerine, İslâm'ın hak din olduğu, üzerinde oldukları yolun, doğru 
yol olduğu hususunda şâhitlik yapacaklardır. İnkârcıların ve haddi aşanların 
dâvetlerine uymadıklarına, onların emr'lerinin (işlerinin) rüşd (sağlam, 
yarayışlı) olmadığına da tanıklık edeceklerdir. İslâm ümmeti, bir denge 
toplumudur. İnançta, amelde, hayatı değerlendirmede, ceza vermede ve yargılamada 
orta yolu izler. Hiç bir konuda aşırı değildir. Batı toplumlarında ortaya çıkan 
fanatizm ve fundamantalizm ile ilgisi yoktur. Hakka ve adâlete uygun hareket 
etmek, insanlara her konuda örnek olmak onların özelliğidir. Tabiatta, inançta 
ve hayatı yaşamada denge üzerindedir. 
"Ümmet"i tanımlamada yer; yani 
ümmetin üzerinde yaşadığı ülke, vatan veya ümmetin siyasî olarak hâkim olduğu 
toprak parçası, zaman; yani ümmetin beraberce yaşadıkları çağ ve zaman, din; 
yani ümmet fertlerinin inandığı ve hayatına uyguladığı din önemli rol oynar. Bu 
üç bağ ve özellikle din bağı, ümmet topluluğunu oluşturan kişileri birbirine 
bağlar. Belli bir inanç, ideal, ülkü ve dünya görüşü etrafında birleşen 
topluluklar birer ?ümmet' oluştururlar. 
Ancak, İslâm kültüründe ?ümmet' 
kavramı daha çok İslâm'a gönül vermiş müslüman toplumu ifade eder. Dünyadaki 
bütün müslümanlar bu topluluğun gönüllü üyeleridir. Onların imamı/önderi Hz. 
Muhammed (s.a.s.), kitapları Kur'ân-ı Kerim, ülkeleri İslâm'ı yaşayabildikleri, 
hayata hâkim kılabildikleri her yer, hedefleri ise İslâm'ın gerçek 
uygulayıcıları olarak diğer insanlar üzerine Hakk'ın şâhitleri olmak ve dünya 
imtihanını kazanmaktır. İslâm ümmeti, siyasî yönden güç sahibi olduğu yerlere 
İslâm diyarı (Dâru'l-İslâm) adını verir, İslâm'ın bütün yönleriyle böyle 
yerlerde yaşanabileceğini bilir. 
Ne yazık ki bugün İslâm ümmeti; 
ideolojiler, gruplar, siyasî rejimler ve emperyalizm yüzünden parçalanmıştır. 
Müslümanların çoğunlukta olduğu yerlerde bile, siyasî iktidar ya işgalcilerin 
elinde ya da İslâm'dan yüz çevirmiş mürtedlerin kontrolündedir. Müslümanlar 
arasına çizilen sınırlar ise doğal değildir; sömürgeci işgalciler tarafından 
çizilmiştir. İslâm ümmetinin yaşadığı coğrafyaya tabiî olmayan sınırları 
çizenler, müslümanların kafalarına da benzer sınırlar çizip onları iyice 
parçalamak, böylece onların üzerindeki sömürülerini sürdürmek istemektedirler. 
Ancak bütün bu sınırlara, 
farklı dil ve renklere rağmen İslâm ümmeti, Kur'an'ın ifadesiyle bir bütündür ve 
Kur'an'ın etrafında birlik oluşturmaktadır. Teorideki bu bütünlük, ümmet 
bilincinin tekrar dirilişiyle, hayatta da inşâallah yansımasını bulacaktır. Kimi 
kavmiyetçiler, ?artık ümmet devri geçti, şimdi ulus zamanı? deseler bile, bu 
gerçek değişmez. Kaldı ki ?ulus' kavramı ne kişiyi, ne de toplumları 
tanımlayabilir. Ulusçuluk bir kimlik değil, bir ırkı üstün görme hastalığıdır. 
Ümmet anlayışı ise, en doğru iman ilkeleri ve ilâhî vahiy etrafında örnek bir 
toplum meydana getirme çabasıdır.[1] 
 
"İnsanlar bir tek ümmetti. 
Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar 
arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla 
beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak, kendilerine kitap 
verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü 
dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde 
ihtilâfa düştükleri hakkı, izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola 
iletir." (Bakara: 2/213) 
Âlimler, bu âyeti değişik 
şekilde yorumlamışlardır. Bazı âlimlere göre, bütün insanlar önce hak yolda, 
Allah'ın yoluna tâbi idiler. Sonradan aralarına tefrika girdi, tek ümmet 
olmaktan çıktılar. Diğer bazı âlimlere göre ise, insanlar tevhid inancının 
dışında, küfür yolunda idiler. Küfür de tek ümmet/millet idi. Küfür yolundaki 
insanlar, bir ümmettir ve Hz. Muhammed (s.a.s.)'e iman eden, onun yolunda olan 
insanlar da onun ümmetidir. Rasûlullah (s.a.s.), ?Her ümmet, kendi peygamberine 
tâbi olur.? (Buhâri, Tefsir sûre 17, 11) buyararak, her peygamberin kendisine 
tâbi olan ümmetinin bulunduğunu haber vermiştir. 
Ümmet kavramının üç kelime ile 
izahı mümkündür: Yer, zaman ve din. Ama ümmet kavramının, temel taşı "din"dir. 
Zaten bazı araştırmacılar için, sadece "din" kavramı, müslümanlar açısından 
"ümmet" kavramının tam karşılığıdır. Çünkü İslâmiyet, diğer dinlerin aksine 
"din"i, hayatı içeren, ikinci bir kavrama gerek bırakmayan bir kapsamlılık ve 
bütünlük içinde getirmiş ve öyle değerlendirmiştir. Zaten ümmet deyimi de, bir 
ulus, ya da benzeri bir yapı için olmaktan ziyade, "müslümanlar" anlamına 
kullanıla gelmiştir. Bu içeriği ile ümmet deyimini şu noktalardan tahkik 
edebiliriz: 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 728-731. Ahmet Kalkan, İslam 
 Akaidi: 398-400. Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.