Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
2- Fizik Cezalar
2 
 
2- Fizik Cezalar: 
 
Son hüküm gününden sonra 
suçluların katlanacakları fizik cezalardan selbî olanları temel ihtiyaçlardan 
mahrum kılınmak tarzındadır. Meselâ aç ve susuz olan onlar ne açlıklarını ne de 
susuzluklarnı herhangi bir şeyle giderebilirler! (78/Nebe', 24; 87/A'lâ, 5). 
Cennet ehline olan su talepleri geri çevrilir (7/A'râf, 50). Yiyecek olarak 
hayvanların dahi yiyemediği bir bitki (darî', 88/Ğâşiye, 6), ya da zakkum ağacı 
(37/Sâffât, 62-66), veyahut da yenildiğinde boğaza duran, ne yenilip ne de 
dışarı atılabilen bir yiyecek (zâ ğussa, 73/Müzzemmil, 13) sunulurken, içecek 
olarak da erimiş maden tortusu gibi (muhl), yüzleri kavuracak kadar da kaynar 
(hamîm, 37/Sâffât, 67) ve bağırsakları parçalayan (47/Muhammed, 15) bir su; irin 
(ğıslîn, 69/Haakka, 36), irinle beraber kaynar su (hamîm ve ğassâk, 78/Nebe', 
36), yutulmaya çalışılıp da boğazdan geçmeyen irinli su (mâ' sadîd, 14/İbrâhim, 
16-17) takdim edilir... 
Fakat icabî olarak onların 
cezalarınıgösteren Kur'ân-ı Kerim metinleri de oldukça boldur. Bu metinlerin 
temasını şöyle verebiliriz: Seçkin kulların semâvî ikametgâhlarına tamamen zıt 
olarak, suçluların kalacakları yer, bir hapishanedir (17/İsrâ, 8); bu 
hapishanenin, her biri belirli bir gruba ayrılmış olmak üzere, yedi tane kapısı 
vardır (15/Hicr, 44); bu hapishanenin bekçileri, çok sert olan meleklerdir (ğılâz, 
66/Tahrîm, 6; 74/Müddessir, 30-31); fakat bu yer altı hapishanesi de, bazısı 
diğerinden daha aşağıda olan birçok odalara bölünmüştür (derk, 4/Nisâ, 145). 
Üzerlerine ise kapıları kilitlenmiş ateş (mu'sadeh, 90/Beled, 20) 
salıverilecektir. Bu, yakıcı ve kızgın bir ateştir (hâmiyeh, 88/Ğâşiye, 4; 101/Karia, 
11); uzaktan bakıldığında homurtusu ve uğuldaması duyulu (teğayyuz, zefîr, 25/Furkan, 
12), doymaz bir ateştir bu (hel min mezîd, 50/Kaf, 30). Lâvlar fışkırtan volkan 
gibi de kıvılcımlar saçmaktadır (ke'l-kasr, 77/Mürselât, 32). Günahkârlar ise 
kâh kıskıvrak (mukarranîn, 25/Furkan, 13; 89/Fecr, 26) olarak, kâh boyunlarında 
bukağılar olduğu halde (ağlâl, 13/Ra'd, 5; 24/Nûr, 33; 40/Mü'min, 71; 76/İnsan, 
4 vb.) alınlarından ve ayaklarından tutulup (55/Rahmân, 41) uzun zincirlere 
vurularak (selâsil, 40/Mü'min, 71; 69/Haakka, 32; 76/İnsan, 4) yüzüstü 
sürüklenirler (17/İsrâ, 97; 25/Furkan, 34; 39/Zümer, 24) ve yüzüstü (kubbet, 27/Neml, 
90) ateşe, hem de sıkışık bir yere (mekân dayyık, 25/Furkan, 13) atılırlar. 
Denksiz (89/Fecr, 25) ve yakıcı bir ateşle (harîk, 8/Enfâl, 50; 22/Hacc, 9, 22; 
85/Bürûc, 10) tutuşturulurlar. Artık cehennem için odun olmuşlardır (2/Bakara, 
24; 72/Cin, 15). 
Sıkıntı ve acıdan kendilerinden 
geçmiş olan suçlulur, kaçmayı istedikleri her seferinde demirden kamçılarla (mekaami' 
hadîd, 22/Hacc, 21-22; 32/Secde, 20) dövülerek ateşin ta ortasına itilirler. 
Ateşten bir döşeğe yatırılıp (mihâd), yine ateşten örtülere (ğavâş) 
bürünecekleri orada (7/A'râf, 41), ateş tarafından tamamen kuşatılacaklardır 
(18/Kehf, 29; 29/Ankebût, 54-55; 39/Zümer, 16). Bu öylesine bir alevdir ki, hep 
yüzlerini yalayacak (14/İbrâhim, 50; 23/Mü'minûn, 104; 33/Ahzâb, 66), derilerini 
veya parmaklarını söküp alacak, yani istisnâsız her yeri yakacak (70/Meâric, 
16), kasıp kavuracak (74/Müddessir, 28), kömüre çevirecektir (74/Müddessir, 29). 
Onun etkisi bu kadarla da kalmayacak, ruhları ve gönülleri saracaktır (104/Hümeze, 
7). Cezanın hafifletilmesi (23/Mü'minûn, 107; 35/Fâtır, 36; 40/Mü'min, 49) veya 
bu işin artık bitirilmesi dileğiyle feryat edecekler (35/Fâtır, 37), fakat bu 
boşuna olacak, bitmeyen bir azap içinde yeniden derileri gelecek (4/Nisâ, 56), 
tekrar fecî inilti ve solumalarla başbaşa kalacaklardır. Derken kaynar suya 
sürülecekler (hamîm, 40/71-72; 55/Rahmân, 44), kaynar su dökülecek tepelerinden 
(22/Hacc, 19, 20; 44/Duhân, 48). Derilerindeki gözeneklere nüfûz edecek yakıcı 
bir rüzgâr (semûm) ve nihayetsiz derecede kaynar bir su (hamîm) içindedirler. 
Üstlerinde ise bütün ümitleri çökertecek bir tarzda kesat olan (56/Vâkıa, 44) 
karanın karası dumandan bir gölge (56/Vâkıa, 43)... 
Kur'ân-ı Kerim'in âhiret 
azâbıyla ilgili olarak sunduğu bu sahneler, çok net biçimde, inkârcı ve inatçı 
kâfirler ve müşrikler içindir. Allah'a inanmış olmalarından dolayı her zaman 
affa mazhar olma veya şefaate nâil olma, yahut da kısmî bir azâba dûçar olduktan 
sonra cennete girmeyi ümit eden mü'minler için, yoğunluğu kaldırılamaz olan bu 
türden acılar sözkonusu edilmemiştir. Cehenneme girmeleri halinde bile, orası 
geçici bir arınma yeri olacak, daha sonra esas yerlerini alacaklardır (11/Hûd, 
107-108). Öte yandan, bir kötülüğe mukabil bir; bir iyiliğe mukabil de on 
iyilikle karşılık göreceklerinden (6/En'âm, 160; 10/Yûnus, 27; 28/Kasas, 84; 40/Mü'min, 
40; 42/Şûrâ, 40) Allah'ın lütfu onlara daha yakın olacaktır. Ayrıca Allah, şirnk 
ve küfrün dışında diğer günahları affedebileceğinden, mü'minler için -günahları 
ne kadar çok olsa da- af ve ümit kapısı daima açıktır. 
Allah, iman etmeyen kulları 
için dünyada çok net maddî ve dünyevî cezalar takdir ederken, dikkat çekicidir 
ki, ateş nevinden bir ceza sözkonusu değildir. Sadece ateşte pişirilmiş 
taşlardan bahsolunur (siccîl, 15/Hicr, 74; 105/Fîl, 4; siccîl mendûd, 11/Hûd, 
82). Âhiret hayatında ise, bir yandan psikolojik ceza vardır ki, biz bunu selbî 
ve îcâbî diye ikiye ayırdır; bir yanda da, özellikle ateşin odaklık ettiği fizik 
ceza sözkonusudur. Dikkatlerden kaçmaması gereken bir husus da, ateşin 
zikredilmediği yerlerde bile, oradaki azabın vâsıtası yine ateşle ilgilidir. 
Meselâ, kaynar su, ateşte pişerek olgunlaşan deriler vb...[1] 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Sadık Kılıç, Kur'an'da Günah Kavramı, s. 347-367




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.