Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Fıkhî Hükümlere Göre Câriyelerden Cinsî Yönde Yararlanma Şartları
Fıkhî Hükümlere Göre Câriyelerden Cinsî Yönde Yararlanma Şartları 
 
Fıkhî Hükümlere Göre Câriyelerden Cinsî Yönde 
Yararlanma Şartları 
 
Kur'ân-ı Kerim'e göre câriye, 
"bilek gücüyle elde edilen kadın" olduğu, bilek gücünün de ancak Allah yolunda 
savaşla sınırlandırıldığından, câriye olacak kadın ancak İslâm'a göre câiz ve 
gerekli olan bir savaş sonucu olarak yakalanan savaş suçlusudur. Peki, fıkhî 
eserlere göre, bunun prosedürü nasıldır? 
Savaşta ele geçirilen 
kadınlardan faydalanmak savaşan gâzilere müsaade edilmiştir. Ancak, bunu Allah 
korkusu olmayan orduların düşmanlarının yurduna girer girmez kadınları özgürce 
yakalayıp, nerede bir kadın bulursa onu kendi pis arzularına kurban etmelerine 
benzeten, yani İslâm'ın da kendi ordularına aynı şekilde bir izin verdiğini 
zanneden kişi zır câhildir. Aslında bu müsâade birkaç şartla birlikte 
verilmiştir: 
1) İslâm'da kadınları 
esir almak, hangi şekilde olursa olsun, ordunun cinsel gereksinimlerini 
karşılamak amacıyla düşman ulusun kadınlarını koyun sürüsü gibi toplamaya 
yönelik bir eylem değildir. Asr-ı Saâdetteki ve Hulefâ-yı Râşidîn zamanındaki 
misallerden kadınların sadece iki durumda esir alınabileceği açıkça 
anlaşılmıştır. Birincisi; kadın eğer düşman ordusuyla birlikte savaşa 
katılmışsa. Bu durumda ordunun erkekleri nasıl yakalanıyorsa, aynı şekilde 
kadınlar da yakalanır. İkincisi; eğer herhangi bir şehir halkı İslâm ordusuna 
karşı koyar da, şehir ânî baskın neticesinde fethedilirse. İslâm ordusu komutanı 
gerekli görürse tüm şehir halkını esir alma hakkına sahiptir. Bu durumda İslâm 
ordusu, âile reisleri savaşta vurulmuş kadın ve çocukları kendi himâyesine alır. 
2) Bu durumlardan 
herhangi bir durumla İslâm ordusunun eline geçen kadınlara, İslâmî hükümet bu 
kadınların câriye yapılmasına karar verinceye ve kadınlar ordu içerisinde 
düzenli bir şekilde dağıtılıncaya kadar hiçbir asker el süremez. Ayrıca bu 
karar, sırf düşmanla herhangi bir fidye anlaşması veya savaş esirlerinin 
değişimi gibi bir muâmele olmadığı zaman verilebilir. (Ve bu kararın, İslâm'ın 
ve müslümanların maslahatlarına uygun olması halinde verilebileceği 
unutulmamalıdır.) 
3) Aynı şekilde, İslâmî 
yönetim tarafından herhangi bir erkeğin mülkiyetine verilen kadın üzerinde 
sadece o erkeğin tasarruf hakkı vardır. O erkeğin kendisine verilen kadına sahip 
olabilmesi içinse kanun şu şekildedir: Erkek istibrâ-yı rahim için kadına bir 
temizlik müddeti geçinceye kadar yaklaşamaz. Bundan gaye, kadının hâmile olup 
olmadığını anlamaktır. Kadın eğer hâmile ise, erkeğin, kadın çocuğunu 
doğuruncaya kadar beklemesi gerekir. Bu müddet içerisinde onunla ilişkiye girme 
hakkına sahip olamaz. 
4) Bu yolla, herhangi 
bir şahsın mülkiyetine verilen kadınla o şahıs münâsebette bulunursa, o kadından 
olacak çocuk, zikri geçen şahsın meşrû evlâdı olarak görülür ve onun mirasçısı 
olur. Yine, kadın çocuk anası olduktan sonra o şahıs kadını satma hakkına sahip 
değildir ve o şahsın ölmesiyle birlikte kadın kendiliğinden özgür kalır.[1] 
Unutmayalım, her câriye, 
istifrâş (yatak hizmeti) için değerlendirilmez. Câriyelerin çoğu, efendilerine 
göre, bugünkü hizmetçi statüsündedir. Onun cinsel ihtiyaçları efendisi 
tarafından karşılanmayacaksa, fakir hür gençlerle veya kölelerle nikâhlanıp 
evlendirilerek karı-koca hayatı ile giderilir. Ama, her durumda câriye kadından 
sadece bir erkek (efendisi veya nikâhlı kocası) cinsî yönden yararlanabilir. 
Müslümanların hukukunda 
câriyeler diğer kadınlardan farklı bir statüye tâbidirler. Efendileri 
nafakalarını ödemek ve iffetlerini korumak mecbûriyetindedirler. Onlara iyi 
davranılması da Kur'an'da emredilmektedir (4/Nisâ, 36). Efendileri, 
yediklerinden onlara yedirir, giydiklerinden giydirirler. Âzâd edilmesi 
sözkonusu edilmemiş olan câriyeler alınıp satılabilirler. Ancak âzâd edilmeleri 
efendilerinin ölümüne bağlı olanlar (müdebbereler), âzâd edilmeleri karşılığında 
kendilerinden bir bedel talep edilmiş olanlar (mükâtebeler) ve efendilerinden 
çocuk doğurmuş olup "ümm-i veled" statüsünü kazanmış olanlar alınıp 
satılamazlar. 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Mevdûdi, Fetvâlar, Nehir Y. İst. 1992, c. 2, s.182-183.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.