Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
KİRÂMEN KÂTİBİN..
KİRÂMEN KÂTİBİN 
 
KİRÂMEN KÂTİBİN 
 
 
 
İnsanların amellerini, kıyamette kendilerine 
sağdan, soldan veya arkadan verilecek defterlere yazma göreviyle vazifelidirler. 
Bunlardan biri sağdadır, sevapları yazar, diğeri soldadır, günahları tesbit 
eder. Sağdaki soldakinin amiri durumundadır. Bu gözcüler insanın her yaptığını, 
her işlediğini tesbit ederler, o kadar ki Kıyamette kitap dağıtımı neticesi, 
dünyada onda yaptığını bulan insan: ?Bu kitaba ne olmuş, küçük büyük hiç bir 
şey bırakmayıp saymış.? (Kehf: 18/49) demekten kendini alamaz. 
 
İnsanlar tarafından, ses tesbiti için teyp, 
hareket ve şekil tesbiti için de fotoğraf ve filim makinaları yapılmıştır. Belki 
yarın bunların çok daha mütekamil olanı yapılacaktır. Bu makinelerin insan 
tarafından icad edilmesi, insanı yaratan Allah'ın, insan amellerini olduğu gibi 
tesbitteki sonsuz kudretini göstermektedir.[1] 
 
Kiramen Katibin, Cenab-ı Allah'ın İnsanların her 
birinin iyi ve kötü bütün işlerini yazmakla görevlendirmiş olduğu iki melektir. 
Bu iki melek Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde anlatılır: 
 
"Muhakkak sizin üzerinizde gözetici (hafız) çok 
şerefli yazıcılar vardır ki bunlar yaptığınız amel ve işlerin hepsini bilirler." 
(el-İnfitâr: 82/10-12) 
 
"Hatırla ki insanın hem sağında hem solunda 
oturan ve onun amellerini tesbit etmekte olan iki de (melek) vardır. O bir söz 
atmaya dursun mutlaka onun yanında hazır olan gözcü(melek)vardır." 
(Kâf: 50/17-18) 
 
Allah Teâla, amellerini yazmakla 
vazifelendirilmiş oldukları kullara şahidlik edecekleri için, yazdıkları 
defterlerin önemine dikkat çekerek bu şerefli meleklerin dört özelliğini 
belirtmektedir: 
 
a- 
Kirâmen kâtibin melekleri müvekkel oldukları kulun iyi ve kötü bütün amellerini 
hıfz ederler, unutmazlar. Çünkü unutmakla bir işe dair hüküm sabit olmaz. 
 
b- Bu 
melekler kerîmdirler. Yani şerefli, doğru ve âdildirler. Çünkü hâin, şerefsiz ve 
yalancının şehadetiyle hüküm sabit olmaz. 
 
c- 
Kâtiptirler. Kulların bütün işlerini yazarlar. Zira, insanın ömrünün 
başlangıcından sonuna kadar bütün işlerini ezberleyip bilmek mümkün olsa bile, 
bunları yazmakta daha fazla bir sağlamlık vardır. Yazı ile bir şeye dair şüphe 
ortadan kalkar ve ilim sağlamlaşır. 
 
d- 
Kulların işlerini bilerek yazarlar. Bir işi resim ve yazı ile zaptetmek ilim 
değildir. İlimde şuurlu olarak idrak etmek şarttır. Şahidlik, şuurlu olarak 
bilmekle câiz olur. Kirâmen Kâtibîn kıyamet gününde şahitlik ederlerken, 
kulların yaptıklarını ve bunlara dair ne yazdıklarım gayet iyi bilirler. 
 
Bazı âlimler, Kirâmen Kâtibin meleklerinin şu 
hadiste bildirilen melekler olduğunu söylemişlerdir: "Gece bu takım melekler, 
gündüz bir takım melekler size gelirler. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında 
bir araya gelip buluşurlar. Sonra sizinle kalmış bu meleklerden yukarıya 
çıkanlara, Rableri-onların hallerini en iyi bilen olduğu halde- kullarımı ne 
halde bıraktınız? diye sorar. 
Onlar da namaz kılarlarken bıraktık; 
namaz kılarlarken kendilerine gittik derler."[2] 
 
Kurtubî bu gece ve gündüz meleklerinin 
Kirâmen Kâtibin meleklerinden başka olduğunu söylemiştir. Çünkü Kirâmen Kâtibin 
melekleri gece ve gündüz ayrılmaksızın kulları gözetlerler. Halbuki hadiste 
bildirilen bu melekler gece ve gündüz vazife değiştirirler. 
Peygamberimizin (s.a.s) açıklamalarından öğrendiğimize 
göre; bu meleklerden kulun sağ tarafındaki iyilikleri yazar. Sol tarafındaki 
melek sağ taraftakinin emrindedir. İnsan bir iyilik işlediği vakit, hemen sağ 
taraftaki melek on sevap yazar. Fakat (hemen helallaşılmayan kul hakları hariç) 
bir günah işlendiğinde sağ taraftaki melek sol taraftaki meleğe- ki bu yazmak 
istediği halde- yazmayı bırak, altı saat bekle, belki pişman olur, Allah'a tevbe 
istiğfar eder; eğer tevbe ve istiğfar etmezse bir günah olarak yaz, diye söyler.[3] 
 
Bazı İslâm âlimleri, bu meleklerin mübah olan 
işleri yazmadığına kail olmuşlarsa da, kulun zâhire çıkan her şeyini 
yazdıklarına dair rivayetler daha kuvvetlidir. Sağdaki meleğin yazmadığı şeyleri 
soldaki melek yazmakla görevlidir. Böylece, kulun her işini, hatta hastalık 
anındaki inlemesini bile melekler yazarlar.[4] 
 
Kulun nefsinde gizli kalan düşünce, niyet ve 
vesvese gibi şeylere gelince; kulların organları ile işleyerek zahire çıkan 
işleri ile beraber bütün bunları bilir: "Andolsun, insanı Biz yarattık, 
nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Biz ona şah damarından 
daha yakınız" (Kâf: 50/16) âyeti bunu açıkça ifade etmektedir. Kulların, 
işlemeyi azmetmeyip kastetmedikleri vesvese ve düşünceleri yazılmaz. 
Peygamberimizden (s.a.s) rivayet olunduğuna göre; Kul, hayırlı bir işi işlemeyi 
kasdeder de, işleyemezse buna bir sevab yazılır. Kötülük işlemeyi diler de, bunu 
bilfiil teşebbüs etmeyerek işlemezse, bir günah bile yazılmaz. Melekler, gaybı, 
kulun içinden geçen niyetlerini bilmezler. Fakat, kul bir iyilik yapmayı kasd 
edince, ondan meleklerin idrak edeceği misk kokusu gibi bir koku yayılır da 
bundan o kulun iyilik yapmaya azmettiğini bilirler. Kötülüğü kasdedince de, onun 
kötülük yapmaya niyet ettiğini anlarlar.[5] 
 
Kirâmen Kâtibin, kulun iyi ve kötü her işinin 
günah ve sevablarını yazarlar. Fakat kul iyi işini içinden samimi olarak, Allah 
rızası için yapmayınca, katıksız Allah rızası için yapılmayan ameller geçersiz 
sayılır. Hatta melekler, kulun iyiliklerini çok sayıp beğenerek Allah'ın 
dilediği katına ulaştırdıklarında, Allah, onlara şöyle vahyeder: "Siz kulumun 
amelini gözetip zapt eden idiniz. Ben ise kulumun nefsinde olan niyetinin 
gözeticisiyim. Kulum, amelini halis ve katıksız olarak benim rızam için yapmadı. 
Bunu Siccîn'e atınız". Melekler, az ne önemsiz buldukları kulun amelini de 
Allah'ın dilediği mülk ve saltanatından olan katına ilettiklerinde, Allah onlara 
vahyeder ki, "Sizler kulumun işini yazıyordunuz. Ben ise onun nefsinde olanı 
bilir ve gözetirim. Amelini katlayın da onu İlliyyin'e atın"[6] 
 
Kişinin halis olarak iyi niyeti, niyetsiz 
amelinden hayırlıdır. Kul, Allah rızası için iyi amel işlemeye niyet edince, 
hastalık gibi bir engel çıkınca, veya sıhhatli zamanındaki gibi salih ve çok 
amel işleyemeyince, Allah, ona sıhhatli zamanında işlediği gibi niyetine göre 
sevab yazdırır. Bu konuda pek çok hadis vardır: İbn Ömer'den; Rasulûllah buyurdu 
ki: 
 
"Vücuduna bir hastalık ve bu belâ isabet eden 
müslümanların amellerini muhafaza eden meleklere Allah Tealâ şöyle emreder: 
Kulum için benim bağım (engelim) ile engellendiği müddetçe, önceden her gün ve 
her gece işlediği kadar hayırlı ameli yazınız."[7] 
 
Kiramen Kâtibin melekleri kullar cima 
ettiklerinde ve ayak yoluna çıktıklarında yanlarından ayrılırlar. Hattâ kişi 
guslederken, çıplak vaziyette bulunduğu zaman ve cünüb iken de yanından ayrılıp 
geriden gözetlerler.[8] 
Fakat insan her ne vaziyette bulunursa bulunsun mutlaka onu gözetleyip amelini 
hıfzedip yazarlar. Kişi ölünce de kabrinin başında beklerler.[9] 
 
Allah Teâlâ'nın her bir insana işlerini yazmak 
için iki melek tayin buyurması aklen mümkündür. Peygamberliği delillerle 
isbatlanmış olan Hz. Muhammed (s.a.s) ve onun Allah katından tebliğ ettiği 
Kur'an-ı Kerim, aklen mümkün olan Kiramen Kâtibîn meleklerinin varlığını 
bildirmiştir. Mutlaka bunlara inanmak lazımdır. 
 
İnsan, meleklerin iyilik ve kötülüklerini 
yazdığına ve Allah'ın da her şeyi bildiğine inanınca, günahlardan vazgeçip 
iyilik yapmaya çalışır. Kişi mahşerde, günahını inkâra yeltenirse, Allah'ın 
bilmesi, meleklerin şahidliği ve defterlerin elde bulunması onu susturur. Biz bu 
defterlerin mahiyetini bu dünyada bilemeyiz. Allah'ın bu meleklerini kullarının 
yanında bulundurup bunlara amellerini yazdırması, O'nun tam adaletinin gereği ve 
tecellisi ve kıyamet kopunca, kurulacak büyük mahkemenin önemini belirtmek 
içindir. 
 
Kiramen Katibin meleklerinin tuttuğu defterler 
mahkeme-i kübrâda sahiplerine verilecektir. Bu konuda Cenab-ı Allah şöyle 
buyurur: 
 
"Biz her insanın amelini (amel defterini) 
boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için (her bir insan için amelleri 
yazılmış) bir kitab çıkarırız ki, açılmış olduğu halde o (insan) buna kavuşur; 
kitabını oku, bu gün sana karşı bir hesab görücü olmak bakımından nefsin yeter 
(denilir)" (el-İsrâ: 17/13-14) 
 
İnsana, "Bu deftere senin işlediğin her şey 
yazıldı, hiç bir şey eksik bırakılıp unutulmadı" denilir. O gün herkes 
defterinde yazılanlara vakıf olacaktır. İnsanın yaptıkları, bütün iyi, kötü 
amelleri boynuna dolanmıştır. Hiç bir kimseye yaptığı amelinin sorumluluğundan 
kaçış ve kurtuluş yoktur.[10] 
 
İnsanoğlunun havada kaybolup gittiği tek 
kelimesi bile yoktur. 
 
[11] 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] A. 
 Lütfü Kazancı, İslam Akaidi, Marifet Yayınları: 98-99. 
 
 
 
 
 
 [2] 
 Buhârî, Mevakid: 16; Bed'ül-Halk: 6; Müslim, Mesacid: 210; Ahmed b. Hanbel, 
 Müsned: 2/257, 486; Nesâi, Salât: 21. 
 
 
 
 
 
 [3] 
 Suyûtî, Cem'u'l-Cevamı' 6624 nolu hadis, ed-Dürri'l-Mensur, ilgili âyetlerin 
 tefsiri: 5/47, Mısır, 1314; Ali el-Muttekî, Kenzu'l-Ummâl, 10192, 10212 nolu 
 hadisler, Lakkanî, Şerhu Cevhereti't- Tevhid, Mısır, 1375/1955, s.210. 
 
 
 
 
 
 [4] 
 Suyutî, el-Hakaik fi Ahbâri'l-Memâlik, Beyrut 1988/1408, s.92. 
 
 
 
 
 
 [5] 
 Celâleddin es-Suyûtî, el-Habâik, s.106. Lakkânî'nin naklettiğine göre 
 Kirâmen Kâtibîn, kulun itikad, niyet, ve kasıtlarının hepsini anlayıp 
 muhafaza ederler Lakkânı, Şerh-u Cevhereti't- Tevhîd, s. 108. 
 
 
 
 
 
 [6] 
 Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, VI, Mısır, 1314; s.104, el-Habâık, s.95; İbn 
 Ebi'd-Dünya, el-İhlâs. 
 
 
 
 
 
 [7] 
 Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/194, 198. 
 
 
 
 
 
 [8] 
 Suyûti, ed-Dürrü'l-Mensûr: 5/323; Lakkânî, Şerhu Cevhereti't-Tevhîd, s.208. 
 
 
 
 
 
 [9] 
 Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/105; Cema'u'l-Cevâmi 5089 nolu hadis; ali 
 el-Muttakî, Kenzü'l-Ummâl, 42967 nolu hadis. 
 
 
 
 
 
 [10] 
 Muhiddin Bağçeci, Şamil İslam Ansiklopedisi: 3/379-380. 
 
 
 
 
 
 [11] Ferit 
 Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 241.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.