Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
MÜNKER-NEKİR..
MÜNKER 
 
MÜNKER-NEKİR 
 
 
 
Ölen kimseyi mezarında sorguya çeken ve 
gerektiğinde onu cezalandıran iki Melek. Bunların, Münker ve Nekir diye 
isimlendirilmeleri, her ikisinin de aşinası olmadığımız garip bir sûrette 
olmalarındandır. Nitekim Arapça'da bir kimsenin, bilmediği veya tanımadığı bir 
şeyi bilmediğini ifade etmek için, "nekirtü'ş-şey'e" der. 
 
Ehl-i Sünnet'e göre, Münker ve Nekir, ölen 
kişiye Rabbini, dinini ve peygamberini sorarlar. Mü'min kişi bu sorulara cevap 
verir, ama kâfir veremez. Bu husustaki hadisler pek çoktur. Söz konusu iki melek 
ölünün kabrine gelir, Allah ölüyü diriltir ve melekler sorularını yöneltirler.[1] 
 
Münker-Nekir, kabirde sorgu-sual işi ile görevli 
olan meleklerdir. Kur'an'da adları geçmemektedir. Hadislerde ise ölü 
defnedildiği zaman ona, birine Münker, diğerine Nekir denilen siyah tenli mavi 
gözlü iki meleğin geldiği, ölüyü kabrinde oturtup sorular sorduğu, verdiği 
cevaplara göre kabrini genişlettiği veya daralttığı rivayet edilmektedir.[2] 
 
Ebu Hüreyre'den; Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle 
buyurduğu rivayet edilmiştir: 
 
"Ölü defnedildiğinde, ona gök gözlü simsiyah iki 
melek gelir. Bunlardan birine Münker diğerine de Nekir denir. Ölüye: 
 
 "Bu adam (Rasûlüllah) hakkında ne diyorsun?" 
diye sorarlar. O da hayatta iken söylemekte olduğu; 
 
"O, Allah'ın kulu ve Rasûlüdür. Allah'tan başka 
Allah olmadığına, Muhammed (s.a.s.)in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet 
ederim." sözlerini söyler. Melekler; 
 
"Biz de bunu söylediğini biliyorduk zaten" 
derler. Sonra kabri yetmiş çarpı yetmiş zira' kadar genişletilir ve 
aydınlatılır. Sonra ona 
 
"Yat!" denir. 
 
"Aileme dönüp onlara haber versem mi?" 
diye sorar. Onlar da; 
 
"Akrabalarından en çok sevdiği 
kimseden başkası kendisini uyandırmayan, güveğinin uyuması gibi uyu!" derler. 
Böylece, yattığı yerden, Cenab-ı Allah onu tekrar diriltinceye kadar uyur. Eğer 
münafık ise, 
 
"İnsanların söylediklerini duyup 
aynısını söylerdim, bilmiyorum." der. Melekler de, 
 
"Böyle söylediğini zaten biliyorduk" 
derler. Sonra arza: 
 
"Onu sıkıştır" denir. Arz onu 
sıkıştırır da kaburga kemikleri birbirine geçer. Allah onu yattığı bu yerden 
tekrar diriltinceye kadar kendisine azap edilir."[3] 
 
Akâid kitaplarının hemen hemen tümünde, 
Münker-Nekir'den, bunların kabirde ölüye yönelttikleri sorulardan bahsedilir. 
Kur'ân-ı Kerîm'de bu iki meleğin adından söz edilmediği gibi kabirde ölünün 
sorguya çekileceğine dair açık bir ifadeye de rastlanmaz. Ancak bazı âyetlerin 
buna işaret ettiği, hattâ bazılarının tamamen kabir suali ile ilgili olduğu 
Ehl-i Sünnet alimlerince kabul edilmiştir. Ömer Nesefi'nin "Akaid"inde: "Münker 
ve Nekir'in suali Kitap ve Sünnetle sabittir" denmektedir. 
 
"Allah, îman edenleri dünyada da 
âhirette de değişmeyen sağlam söz üzerinde sabit kılar. Zâlimleri ise saptırır. 
Allah dilediğini yapar." 
(İbrahim: 14/27) âyetinde geçen âhiret hayatından maksat kabir; "sabit söz''den 
maksat da "Kelime-i Şehadet''tir denmiştir. İbn Mâce, Sünen'inde şöyle 
demektedir: 
"Allah, iman edenleri sabit bir söz 
ile metanetli kılar" âyeti, kabir azabı (sorgusu) hakkında indi. Ölüye kabirde; 
 
"Senin Rabbin kim?" diye sorulur. O 
da; 
"Rabbim Allah'tır, Peygamberim 
Muhammed (s.a.s.)'dir" diye cevap verir. İşte mü'min ölünün böyle cevabı; "Allah 
iman edenleri sâbit söz ile dünya hayatında ve ahirette metanetli kılar" 
meâlindeki âyetin ifadesidir.[4] 
 
Bu hadis, kütübü sittenin hepsinde 
rivayet edilmiştir. Bazı rivayetlerde kabirde ölüye sorulan sorular; "Rabbin 
kimdir, dinin nedir, peygamberin kimdir?" diye üçe çıkarılmıştır. 
 
"Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. 
Kıyamet çattığı gün; Fir'avn'ın adamlarını azabın en ağırına sokun, denir." 
(el-Mü'min: 40/46) âyetinin de kabir suali ve kabir azabı ile ilgili olduğu 
tefsir kitaplarında belirtilmiştir.[5] 
 
Münker ve Nekir'in kabirdeki 
sorularıyla ilgili pek çok hadis varid olmuştur. Bu ahad haberler, lafızları 
itibariyle tevâtür derecesine ulaşmamışlarsa da, bu konudaki hadislerin çokluğu, 
konuyu manevî mütevâtir derecesine yükseltir.[6] 
 
Bu hadislerin bir kısmında ölünün 
sorguya çekileceğinden söz edilmekte, ancak herhangi bir melekten 
bahsedilmemektedir: 
 
"Ölü mezara konulur. Salih kişi 
kabrinde endişesiz ve korkusuz oturtulur. Sonra ona; 
 
"Hangi dinde idin?"diye sorulur. O; 
 
"Ben İslâm dininde idim" diye cevap 
verir. Sonra ona; 
 
"Şu adam (Rasûlüllah, s.a.s.) kimdir?" 
diye sorulur. O da; 
 
"Muhammed (s.a.s.), Allah'ın 
Rasûlüdür. O, bize Allah katından apaçık âyetler getirdi; biz de O'nu 
doğruladık" diye cevap verir. Daha sonra bu ölüye; 
 
"Sen Allah'ı 
gördün mü? diye sorulur. O da 
 
"Hiçbir kimse Allah'ı görmeye lâyık 
değildir" diye cevap verir. Bu soru ve cevaplardan sonra onun için ateş tarafına 
bir pencere açılır. Ölü ona bakarak ateş alevlerinin birbirini kırıp yenmeye 
çalıştığını görür. Sonra ona; 
 
"Allah'ın seni koruduğu ateşe bak" 
denir. Daha sonra onun için Cennet tarafına bir pencere açılır. O da bu defa 
Cennetin süsüne ve nimetlerine bakar. Kendisine; 
 
"İşte bu yer senin makamındır" 
denildikten sonra; 
 
"Sen samimi iman üzerinde idin, bu 
sağlam iman üzerinde öldün ve inşallah iman üzerinde dirileceksin" denir."[7] 
 
Görüldüğü gibi yukardaki hadiste 
herhangi bir melekten söz edilmemekte, mücerred olarak kabir suali 
zikredilmektedir. Başka bir hadiste ise ölüyü sorguya çekecek olanın bir melek 
olduğu belirtilmekte ancak isminden bahsedilmemektedir: 
 
"Bu ümmet kabirlerinde imtihan 
edilecek. İnsan defnedilip arkadaşları ondan ayrılınca, elinde topuzla bir melek 
gelerek onu oturtur ve; 
 
"Bu adam (Rasûlüllah hakkında ne 
dersin "? diye sorar. Kişi mü'min ise; 
 
"Allah'tan başka ilâh olmadığına ve 
Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet ederim." diye 
cevap verir. Melek de ona; 
 
"Doğru söyledin" der..." 
 
[8] 
 
Daha önce geçen Ebu Hüreyre hadisinde 
iki sorgu meleğinden söz edilmekte ve birinin adının Münker, diğerinin de Nekir 
olduğu beyan edilmektedir. 
 
Ehl-i Sünnet'e göre Münker ve Nekir'in 
kabirde ölüyü sorguya çekmeleri haktır. Kabrin sıkması ve azabı haktır. Bu bütün 
kâfirler ve asi bazı mü'minler için olan bir şeydir.[9] 
 
Ancak Mutezile buna muhalefet 
etmiştir. Kabirdeki sual ve azap, ruhun cesede iade edilmesiyle mümkündür. 
Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, ölüyü defnettikten sonra; "Kardeşiniz için 
Allah'tan mağfiret dileyiniz, çünkü o, şu anda sorguya çekilmektedir." 
buyurmuşlardır.[10] 
 
İmam Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde 
naklettiği uzunca bir hadiste Rasulullah (s.a.s.), ensardan bir adamın kabri 
başında, iki veya üç defa "Kabir azabından Allah'a sığının!" dedikten 
sonra, bir mü'min için ölüm ve sonrasını şöyle anlatır: 
 
"Mü'min kulun dünyadan kopup, âhirete 
gitme zamanı geldiği zaman, gökten ona, yüzleri sanki güneş gibi beyaz melekler 
iner. Beraberlerinde cennet 
kefenlerinden bir kefen ve cennet kokularından birtakım kokular bulunmaktadır. 
Mü'minin göz mesafesine otururlar. Sonra ölüm meleği yaklaşır ve başucuna oturup 
 
'Ey güzel ve hoş can, haydi Allah'tan 
bir bağış ve hoşnutluğa çık gel!' der. O can, ağızdaki suyun aktığı gibi akıp 
kolayca çıkar. Azrâil de onu alır ve elinde bir an bile bekletmeden, o kefene ve 
kokuların içine sarar. Bu esnada o candan, yani ruhtan, yeryüzünde bulunan misk 
kokularının en güzeli gibi bir koku çıkar. Ölüm melekleri onu alıp, birlikte 
yükselirler. Uğradıkları her melek topluluğu, 
 
'Bu güzel ruh kimdir?' diye sordukça, 
onlar, hayatta iken insanların ona verdiği en güzel ismi ile, 
 
'bu, falan oğlu falandır' diye cevap 
verirler. Böylece birinci göğe ulaşırlar ve kapının açılmasını isterler. Onun 
için göğün kapısı açılır. Her gökte, o göğün en kıymetli melekleri, bu ruhu bir 
sonraki göğe kadar teşyî ve ona refakat ederler. Neticede yedinci göğe gelinir. 
Allah Teâlâ, 
 
'Bu kulumun kitabını, "illiyyîn"e 
yazın ve onu yeryüzüne geri götürün! Çünkü ben onları, yerden-topraktan 
yarattım, oraya geri çeviriyorum, tekrar oradan çıkaracağım' buyurur. Bunun 
üzerine onun ruhu kabirdeki bedenine iade edilir, yani yeniden diriltilir ve ona 
iki melek gelip yanına oturur. 
 
'Rabbin kim?' diye sorarlar. O, 
 
'Rabbim Allah!' der. 
 
'Dinin nedir?' diye sorarlar, o, 
 
'Dinim İslâm!' der. 
 
'Size peygamber olarak gönderilen 
kim?' diye sorarlar, o, 
 
'Rasulullah!' der. 
 
'Bilgin nedir?' derler, o, 
 
'Allah'ın kitabını okudum, ona inandım 
ve onun doğru olduğunu kabul ettim' der. Bunun üzerine gökten bir ses, 'Kulum 
doğru söyledi. Binâenaleyh onun için cennetten bir döşek serin, ona cennetten 
bir elbise giydirin ve ona cennetten bir kapı açın!' der. 
 
Böylece cennetin esintisi ve güzel 
kokusu ona gelir, kabri göz alabildiğine genişletilir. Derken yanına güzel 
yüzlü, güzel elbiseli, güzel kokulu bir adam gelir ve der ki: 
 
'Seni sevindirecek şeylerle müjdelen, 
yani müjdeler olsun, sevineceğin şeylere ulaşacaksın. İşte bu, va'dolunduğun 
gündür.' Ona, 
 
 'Sen kimsin? Yüzün, uğur getiren bir 
yüz' diye sorar. O, 
 
'Ben senin sâlih amelinim' der. 
Kul o anda, 
 
'Ey Rabbim! Kıyameti hemen kopar, 
kıyameti hemen kopar ki aileme ve malıma, yani benim için cennette hazırladığın 
evlere ve yüce makamlara kavuşayım' der. 
 
Dünyadan ayrılıp, ahirete gitme 
zamanı geldiğinde, kâfir kula da gökten, beraberlerinde kalın ve sert kumaşlar 
bulunan siyah yüzlü melekler gelirler ve gözünün göreceği yere otururlar. Sonra 
Azrâil yaklaşıp başucuna oturur ve 
 
'Ey pis can, haydi Allah'ın 
kızgınlığına ve gazabına çık gel!' der. Böylece o can, bedeninden ayrılır. 
Azrâil, onu, çok parçalı bir şişi ıslak yünden çekip kopardığı gibi çeker 
çıkarır. Onu aldığı zaman, 
elinde bile tutmadan hemen o sert ve kalın kumaşa sarar. O zaman ondan, 
yeryüzünde bulunan leş kokularının en kötüsüne benzer bir koku çıkar. Melekler 
onunla beraber yükselirler ve uğradıkları her melek topluluğu, 
 
'Bu pis ruh kimdir?' diye sorarlar. 
Onlar, hayatta iken insanların ona verdiği en çirkin ismini kullanarak derler 
ki: 
 
'Bu, falan oğlu falandır.' Böylece 
birinci göğe gelinir ve kapının açılmasını isterler, ama ona göğün kapısı 
açılmaz. Allah Teâlâ, 
 
'Onun kitabını en aşağı yer 
tabakasındaki "siccîn"e yazın!' der. Böylece onun ruhu aşağılara atılır. Derken 
cesedine döndürülür ve iki melek gelip yanına oturur ve ona, 
 
'Rabbin kim?' diye sorarlar, o, 
 
'Haa, haa.. Bilmiyorum' der. Ona, 
 
'dinin nedir?' diye sorarlar, o, 
 
'haa, haa.. Bilmiyorum' der. 
 
'Size peygamber olarak gönderilen 
kimdir?' derler, o, 
 
'haa, haa.. Bilmiyorum' der. Bunun 
üzerine gökten bir ses, 
 
'O kulum yalan söylüyor. Dolayısıyla 
ona ateşten bir döşek hazırlayın ve cehennemden bir kapı açın!' der. Böylece ona 
cehennemin sıcaklığı ve zehirli yakıcılığı gelir; kabri de, kaburgalarını 
birbirine geçirecek kadar daraltılır. Derken çirkin yüzlü, kötü elbiseli ve pis 
kokulu bir adam gelir ve ona, 
 
'Hoşuna gitmeyen şeyleri sana 
müjdelerim! İşte bu, tehdit olunduğun gündür' der. O, 
 
'Sen kimsin? Suratından şer akıyor' 
diye sorar. O, 
 
'Ben senin kötü işlerinim' der. Bunun 
üzerine o kul, kabrine açılan kapıdan, cehennemde kendisi için hazırlanmış 
gördüğü azaptan korkarak 'Ey Rabbim, kıyameti koparma!' der..."[11] 
 
Bu uzun hadis-i şerif, ayrıca Ebu 
Davud'un ve İbn Mâce'nin Sünenlerinde; İbn Kesir'in Tefsirinde yer almakta, 
hasen bir hadis kabul edilmekte, delil kabul edilen güvenilir râviler tarafından 
rivayet edildiği bildirilmektedir. Görüldüğü gibi bu hadiste, ölüm meleği ve 
yardımcılarının yanı sıra, kabirde insanı ilk hesaba çeken iki melekten 
bahsedilmektedir. Kur'an'da bu iki melekten bahsedilmese de, bu hadis dışında 
sahih birçok hadiste kabirdeki bu meleklerden bahsedilmiştir. 
 
Enes b. Malik (r.a.) Peygamberimizin 
şöyle buyurduğunu anlatıyor: 
 
"Kul kabrine konup da ailesi ve 
arkadaşları onu orada bırakıp gittikleri ve o kul, çekip gidenlerin ayak 
seslerini duyduğu zaman, iki melek gelip onu oturturlar ve derler ki: 
 
 'Sen şu zat, yani Muhammed (a.s.) 
hakkında ne der idin?' O kişi mü'min ise, 
 
'Şehâdet ederim ki O, Allah'ın kulu ve 
peygamberidir' der. Bunun 
üzerine ona, 
 
'cehennemdeki şu yerine bak! İşte 
onu, cennetten bir yer ile değiştiriyoruz' , yani 'Eğer sen mü'min olup da bu 
soruya doğru cevap veremeseydin, o cehennemdeki yere girecektin' denilir. 
Mü'min, bunların her ikisini de görür. Ama kabre konan kişi münâfık ve kâfir 
ise, ona, 
 
'Sen şu zat hakkında ne der idin?' 
denildiğinde, 
 
'bilmiyorum, insanlar ne derlerse ben 
de onu derdim' cevabını verir. Bunun üzerine, 
 
'Ne bildin, ne de uydun!' denilip, ona 
demirden bir topuz ile öyle bir vurulur ki, insan ve cinlerden başka bütün 
varlıkların duyduğu bir çığlık atar."[12] 
 
Bu konuyla ilgili bir diğer hadiste bu 
iki melekten birinin adının "Münker"; diğerininse "Nekir" olduğu bildirilmiştir.[13] 
 
Anlaşılıyor ki Allah Teâlâ'nın, her 
işle görevlendirdiği çeşit çeşit melekleri bulunmaktadır ve Kur'an da bunların 
sadece bir kısmından bahsetmiştir; bir kısmı peygamberine ayrıca bildirmiş ve 
dolayısıyla O, hadislerinde bize bize bildirmiştir. Elbette bunların dışında da 
kim bilir daha nice melekler vardır.[14] 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Pezdevî, "Ehl-i Sünnet Akâidi" Çev., Şerafettin Gölcük, İstanbul 1980, 237. 
 
 
 
 
 
 [2] 
 Tirmizî, Cenâiz: 70; Ahmed bin Hanbel III/126; IV/140; Ahmet Kalkan, Kur'an 
 Kavram Tefsiri. 
 
 
 
 
 
 [3] 
 Tirmizi, Cenâiz: 70. 
 
 
 
 [4] 
 İbn Mace, Zühd: 32; Ayrıca bk. Buhari, Tefsîr, Sûre, 14. 
 
 
 
 
 
 [5] 
 İbn Kesîr, "Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm", 40/46. âyetin tefsîri. 
 
 
 
 
 
 [6] 
 Haşiyetü'l-Kesteli alâ Şerhi'l-Akâid, İstanbul 1973, 133, 134. 
 
 
 
 
 
 [7] 
 İbn Mace, Zühd: 32. 
 
 
 
 
 
 [8] 
 Ahmed İbn Hanbel, Müsned: 3/3, 40. 
 
 
 
 
 
 [9] 
 İmam Azam, "Fıkh-ı Ekber", trc. 
 Hasan Basrî Çantay, Ankara 1985, 
 s. 14. 
 
 
 
 
 
 [10] 
 Ebu Davud, Cenâiz : 67; es-Sâbûnî, "el-Bidâye Fi Usûli'd-Dîn ", Nşr. B. 
 Topaloğlu, Dımaşk 1979 s. 97; Halid Erboğa, Şamil İslam Ansiklopedisi: 
 4/363-364. 
 
 
 
 
 
 [11] 
 Ahmed bin Hanbel, IV/287. 
 
 
 
 
 
 [12] 
 Buhâri, Cenâiz: 68, 87; Müslim, Cennet 70, 4/2200; Tac: 1/375. 
 
 
 
 
 
 
 [13] 
 Tirmizî, Cenâiz 70, III/383. 
 
 
 
 
 
 
 [14] 
 Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.