Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Kur'ân-ı Kerim'de Mal, Mülk ve Mâlik Kavramları
Kur 
 
Kur'ân-ı Kerim'de Mal, Mülk ve Mâlik Kavramları 
 
 
 
?Mal? ve çoğulu ?emvâl? kelimeleri, Kur'ân-ı 
Kerim'de 86 yerde geçer. ?M-l-k? ve türevleri ise Kur'ân-ı Kerim'de 206 yerde 
zikredilir. Bunların 88'i ?melek? ve çoğuludur. Diğerleri (118'i) mülk 
kavramıyla ilgili kelimelerdir. ?Mâlik? kelimesi 3 yerde (1/Fâtiha, 4; 3/Âl-i 
İmrân, 26; 43/Zuhruf, 77), Bunun çoğulu ?mâlikûn? 1 yerde (36/Yâsîn, 71), 
?melîk? kelimesi yine 1 yerde (54/Kamer, 55) geçer. 
 
?İşte onlar, âhirete karşılık dünya hayatını 
satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek, ne de kendilerine 
yardım edilecektir.? (2/Bakara, 86) 
 
?Bilmez misin, göklerin ve yerin 
mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir 
dost, ne de bir yardımcı vardır.? 
(2/Bakara, 107) 
 
?Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir 
parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır 
gösterenleri müjdele.? (2/Bakara, 
155) 
 
?Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik 
değildir. Ama iyilik, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere 
iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, 
yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı 
dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefâ gösterenler 
ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve 
davranışları)dır. İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da 
bunlardır.? (2/Bakara, 177) 
 
?Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve 
bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları 
hâkimlere aktarmayın.? (2/Bakara, 
188) 
 
?Allah yolunda harcayın. Kendi 
ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü hareketinizde dürüst 
davranın. Çünkü Allah muhsinleri/dürüstleri sever.? 
(2/Bakara, 195) 
 
?Onlardan öylesi vardır ki: ?Rabbimiz, bize 
dünyada da hasene (iyilik ve güzellik) ver, âhirette de hasene (iyilik ve 
güzellik) ver ve bizi ateş azâbından koru' der.? 
(2/Bakara, 201; ayrıca: 7/A'râf, 156; 16/Nahl, 
122) 
 
?İnsanlardan öyleleri de var ki, 
Allah'ın rızâsını almak için kendini ve malını fedâ eder. Allah da kullarına 
şefkatlidir.? 
(2/Bakara, 207) 
 
?İnkâr edip kâfir olanlara dünya hayatı süslendi 
(süslü gösterildi). Bu yüzden onlar, iman edenlerden bazısı ile alay eder. Oysa 
ki (iman edip) ittika eden, Allah'ın azâbından korunanlar, kıyâmet gününde 
onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.? 
(2/Bakara, 212) 
 
?Verdiğinin kat kat fazlasını 
kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç (isteyene fâizsiz ödünç) verecek 
yok mu? Darlık veren de bolluk veren de Allah'tır. Sadece O'na 
döndürüleceksiniz.? 
(2Bakara, 245) 
 
?Onlara peygamberleri dedi ki: ?Allah size 
Tâlut'u (melik olarak) gönderdi.' Onlar: ?Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok 
hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi 
(yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?' dediler. O (şöyle) demişti: 
?Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, 
kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." 
(2/Bakara, 247) 
 
?...Göklerde ve yerdekilerin hepsi 
O'nundur...? (2/Bakara, 
255) 
 
?Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği 
yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği 
gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, 
bilendir.? (2/Bakara, 261) 
 
?Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra 
infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin 
ecirleri/ücretleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun 
olmayacaklardır.? (2/Bakara, 262) 
 
?Ey iman edenler, Allah'a ve âhiret gününe 
inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi, minnet ve 
eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde 
toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, 
onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez 
(elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez.? 
(2/Bakara, 264) 
 
?Yalnızca Allah'ın rızâsını istemek ve 
kendilerinde olanı kökleştirip güçlendirmek için mallarını infak edenlerin 
örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat 
veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir 
çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir.? 
(2/Bakara, 265) 
 
?Şeytan sizi fakirlikle tehdit eder (korkutur, 
fakir olursunuz diyerek sadaka vermenize engel olur) ve sizin cimri olmanızı 
emreder/telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve lütuf/bolluk vaad 
eder. Allah, her şeyi ihâta eden (ihsânı geniş olan) ve her şeyi bilendir.? 
(2/Bakara, 268) 
 
?Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık 
infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur 
ve onlar mahzun olmayacaklardır.? 
(2/Bakara, 274) 
 
?Göklerde ve yerdekilerin hepsi 
Allah'ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı 
sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah 
her şeye kadirdir.? 
(2/Bakara, 284) 
 
?Şüphesiz inkâr edenler, onların malları da, 
çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azâba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. 
Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.? 
(3/Âl-i İmrân, 10) 
 
?Nefsânî arzulara, (özellikle) 
kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, 
sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, 
sadece dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki asıl varılacak güzel yer, 
Allah'ın yanındadır.? 
(3/Âl-i İmrân, 14) 
 
?De ki: ?Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen 
mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini aziz 
kılar, yüceltir; dilediğini de zelil kılar, alçaltırsın. Her türlü iyilik Senin 
elindedir. Gerçekten Sen her şeye kaadirsin. Geceyi gündüze katar, gündüzü de 
geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine 
de sayısız rızık verirsin.? (3/Âl-i 
İmrân, 26-27) 
 
 ?Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, 
ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iâde eder. Fakat onlardan 
öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan 
onu sana iâde etmez. Bu da onların, ?Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize 
vebal yoktur' demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar.? 
(3/Âl-i İmrân, 75) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa 
Allah'ındır. İşler, dönüp dolaşıp Allah'a varır.? 
(3/Âl-i İmrân, 109) 
 
?Gerçekten inkâr edenlerin ise, malları da, 
çocukları da, onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin 
halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.? 
(3/Âl-i İmrân, 116) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa 
Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, çok bağışlayıcı 
ve çok merhametlidir.? 
(3/Âl-i İmrân, 129) 
 
"Allah'ın kereminden kendilerine 
verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için 
hayırlıdır; tersine, bu, onlar için çok fenâdır. Cimrilik ettikleri şey de 
kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mîrâsı Allah'ındır. 
Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Şüphesiz, 'Allah fakirdir, biz ise 
zenginiz' diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların bu sözünü, 
haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: 
?tadın o yakıcı azâbı! " 
(3/Âl-i İmrân, 180-181) 
 
?Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan 
edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta 
olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve 
sakınırsanız (bu), emirlere olan azimdendir.? 
(3/Âl-i İmrân, 186) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa 
Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, çok bağışlayıcı 
ve çok merhametlidir.? 
(3/Âl-i İmrân, 189) 
 
?Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla 
temiz olanı değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü 
bu, büyük bir suçtur.? (4/Nisâ, 2) 
 
?Allah'ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) 
kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük 
akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel 
(ma'rûf) söz söyleyin.? (4/Nisâ, 5) 
 
?Yetimleri, nikâha erişecekleri çağa kadar 
deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara 
mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan 
iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir 
şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid 
bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.? 
(4/Nisâ, 6) 
 
?Gerçekten, yetimlerin mallarını zulmederek 
yiyenler, karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe 
gireceklerdir.? (4/Nisâ, 10) 
 
?Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) 
dışındaki kadınlardan ?evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) 
Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini 
koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın 
aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) 
yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. 
Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda 
üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi 
olandır.? (4/Nisâ, 24) 
 
?Ey iman edenler, mallarınızı, sizden karşılıklı 
anlaşmadan (doğan) bir ticaretten başka haksız ?nedenler ve yollarla' (bâtılca) 
yemeyin. Ve kendi nefislerinizi öldürmeyin. Şüphesiz, Allah, size çok merhamet 
edendir.? (4/Nisâ, 29) 
 
?Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve 
onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 
?sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allah'a), itaat edenler, Allah 
nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara 
(önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse 
hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu 
Allah yücedir, büyüktür.? (4/Nisâ, 
34) 
 
?Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun 
diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş 
olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o.? 
(4/Nisâ, 38) 
 
?Yoksa onların mülkten 
(hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi 
(kadar bir şey bile) vermezlerdi.? 
(4/Nisâ, 53) 
 
?... De ki: Dünya metâı/menfaati 
azdır/önemsizdir. Allah'tan korkanlar için âhiret daha hayırlıdır. Size kıl 
kadar haksızlık edilmez.? (4/Nisâ, 
77) 
 
?Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, 
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, 
mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün 
kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri 
oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.? 
(4/Nisâ, 95) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa hepsi 
Allah'ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin 
dışında kalamaz).? 
(4/Nisâ, 126) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa hepsi 
Allah'ındır. Sizden önce kendilerine Kitap verilenlere ve size "Allah'tan 
korkun" diye emrettik. Eğer inkâr ederseniz biliniz ki göklerde ve yerde ne 
varsa hepsi Allah'ındır. Allah hudutsuz zengindir, ziyadesiyle övgüye lâyıktır.? 
(4/Nisâ, 131) 
 
?Göklerde ve yerde olanlar 
Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.? 
(4/Nisâ, 132) 
 
?Ondan nehyedildikleri halde fâiz almaları ve 
insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle (öyle yaptık). Onlardan 
kâfir olanlara pek acıklı bir azap hazırlamışızdır.? 
(4/Nisâ, 161) 
 
?Şüphe yok ki kâfir olanlar, yer 
yüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet 
gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler onlardan asla kabul edilmez; 
onlar için acı bir azap vardır.? 
(5/Mâide, 36) 
 
?Bilmez misin ki, göklerde ve 
yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir; dilediğine azap eder ve 
dilediğini bağışlar. Allah her şeye hakkıyle kadirdir.? 
(5/Mâide 40) 
 
?Göklerin, yerin ve içlerindeki 
her şeyin mülkiyeti Allah'ındır, O, her şeye hakkıyle kadirdir.? 
(5/Mâide, 120) 
 
?Gecede ve gündüzde barınan her 
şey O'nundur. O her şeyi işitendir, bilendir.? 
(6/En'âm, 13) 
 
?Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir 
şey değildir. İttika edenler, (Allah'ın azâbından) korkanlar için elbette âhiret 
yurdu daha hayırlıdır. (Dünya hayatının fâniliğine) hâlâ akıl erdiremiyor 
musunuz?? (6/En'âm, 32) 
 
?Rablerinin rızasını isteyerek 
sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; 
senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta 
zalimlerden olasın!? 
(6/En'âm, 52) 
 
"Aramızdan Allah'ın kendilerine 
lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir 
kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi 
bilmez mi?? (6/En'âm, 
53) 
 
?Dinlerini bir oyuncak ve bir 
eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! 
Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile 
nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, 
bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları 
(günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı 
onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.? 
(6/En'âm, 70) 
 
?Andolsun ki, sizi ilk defa 
yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz 
şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız 
şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve (tanrı) 
sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir.? 
(6/En'âm, 94) 
 
?Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye 
kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak 
yapın. hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. 
Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa 
gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt 
alıp-düşünürsünüz." (6/En'âm, 152) 
 
?De ki: ?Allah'ın kulları için çıkardığı 
(yarattığı) zîneti/süsü ve güzel rızıkları kim haram kılabilir?' De ki: ?Onlar, 
dünya hayatında (inanmayanlarla birlikte) mü'minlerindir. Kıyâmet gününde ise 
yalnız iman edenlerindir.' İşte, bilen bir topluluk için âyetleri böyle 
açıklarız.? (7/A'râf, 32) 
 
?(Yine) A'râf ehli simalarından 
tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: "Ne çokluğunuz ne de 
taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir yarar sağlamadı.? 
(7/A'râf, 48) 
 
?Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir 
fitnedir (imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükâfat vardır.? 
(8/Enfâl, 28) 
 
?Gerçek şu ki, inkâr edenler, (insanları) 
Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de 
harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna 
uğratılacaklardır. İnkâr edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır.? 
(8/Enfâl, 36) 
 
?Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz 
yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla 
Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, 
Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız 
size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.? 
(8/Enfâl, 60) 
 
?Yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün 
belini kırıncaya) kadar, hiçbir peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz 
geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. 
Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.? 
(8/Enfâl, 67) 
 
?Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve 
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) 
barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. 
İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir 
şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım 
üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir 
topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.? 
(8/Enfâl, 72) 
 
?İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda 
mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. 
İşte ?kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.? 
(9/Tevbe, 20) 
 
?Rableri onlara, tarafından bir 
rahmet ve hoşnutluk ile, kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunan 
cennetler müjdeler.? 
(9/Tevbe, 21) 
 
?Onlar orada ebedî kalacaklardır. 
Şüphesiz ki Allah katında büyük mükâfat vardır.? 
(9/Tevbe, 22) 
 
?De ki: ?Eğer babalarınız, çocuklarınız, 
kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden 
korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun 
Rasûlü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın 
emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fâsıklar topluluğuna hidâyet vermez.? 
(9/Tevbe, 24) 
 
?Ey iman edenler!... Yoksulluktan korkarsanız, 
(biliniz ki,) Allah dilerse sizi kendi lutfundan zengin edecektir. Çünkü Allah 
her şeyi iyi bilendir, hikmet sahibidir.? 
(9/Tevbe, 28) 
 
?Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahûdi) 
bilginlerinden ve (Hıristiyan) râhiplerinden çoğu, insanların mallarını 
haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip 
de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azâbı müjdele.? 
(9/Tevbe, 34) 
 
?(Bu paralar) cehennem ateşinde 
kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün 
(onlara denilir ki): ?İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık 
yığmakta olduğunuz şeylerin (azâbını) tadın!" 
(9/Tevbe, 35) 
 
?Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah 
yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için 
daha hayırlıdır.? (9/Tevbe, 41) 
 
?Eğer yakın bir dünya malı ve 
kolay bir yolculuk olsaydı (o münafıklar) mutlaka sana uyup peşinden gelirlerdi. 
Fakat meşakkatli yol onlara uzak geldi. Gerçi onlar, "Gücümüz yetseydi mutlaka 
sizinle beraber çıkardık" diye kendilerini helâk edercesine Allah'a yemin 
edecekler. Halbuki Allah onların mutlaka yalancı olduklarını biliyor.? 
(9/Tevbe, 42) 
 
?Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, 
mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. 
Allah takva sahiplerini bilendir.? 
(9/Tevbe, 44) 
 
?Şu halde onların malları ve çocukları seni 
imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve 
canlarının inkâr içindeyken zorlukla çıkmasını ister.? 
(9/Tevbe, 55) 
 
?Onlardan sadakaların (taksimi) 
hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) 
verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar.? 
(9/Tevbe, 58) 
 
?Eğer onlar Allah ve Resûlünün 
kendilerine verdiğine razı olup, "Allah bize yeter, yakında bize Allah da 
lütfundan verecek, Resûlü de. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi 
(daha iyi olurdu).? 
(9/Tevbe, 59) 
 
?Münâfık erkekler ve münâfık 
kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder, iyilikten 
alıkor ve cimrilik ederler. Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu! 
Çünkü münafıklar fâsıkların kendileridir.? 
(9/Tevbe, 67) 
 
?Sizden önceki (münafıklar ve kâfirler) gibi. 
Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha 
çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden 
öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla 
yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte 
onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte 
onlar kayba uğrayanlardır.? (9/Tevbe, 
69) 
 
?Onlardan kimi de, Eğer Allah 
lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz 
sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti.? 
(9/Tevbe, 75) 
 
?Fakat Allah lütfundan onlara 
(zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek 
sözlerinden döndüler.? 
(9/Tevbe, 76) 
 
?Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) 
geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve 
canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. 
De ki: ?Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir 
kavrayıp-anlasalardı.? (9/Tevbe, 81) 
 
?Onların malları ve evlâtları seni 
imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının 
onlar inkâr içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor.? 
(9/Tevbe, 85) 
 
"Allah'a inanın, Resûlü ile 
beraber cihad edin" diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi 
olanlar, senden izin istediler ve: Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber 
olalım, dediler.? 
(9/Tevbe, 86) 
 
?Ama Rasûl ve onunla birlikte olan mü'minler, 
mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler; işte bütün hayırlar onlarındır ve 
kurtuluşa erenler onlardır.? 
(9/Tevbe, 88) 
 
?Sorumluluk ancak, zengin 
oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla 
beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar 
(neyin doğru olduğunu) bilmezler.? 
(9/Tevbe, 93) 
 
?Onların mallarından sadaka al, bununla onları 
temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 
?bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir.? 
(9/Tevbe, 103) 
 
?Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında 
onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. 
Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, 
İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok 
ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı 
sevinip-müjdeleşiniz. İşte ?büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.? 
(9/Tevbe, 111) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü yalnız 
Allah'ındır. O diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de 
bir yardımcı vardır.? 
(9/Tevbe, 116) 
 
?Allah onları, yapmakta 
olduklarının en güzeli ile mükâfatlandırmak için küçük büyük yaptıkları her 
masraf, geçtikleri her vâdi mutlaka onların lehine yazılır.? 
(9/Tevbe, 121) 
 
?Bilesiniz ki, göklerde ve yerde 
olan her şey Allah'ındır. Yine bilesiniz ki, Allah'ın vâdi haktır, fakat onların 
çoğu bilmez.? 
(10/Yûnus, 55) 
 
?Mûsâ dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, 
Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) 
ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, 
mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; 
onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." 
(10/Yûnus, 88) 
 
"Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkını vermek 
Allah'a aittir." (11/Hûd, 6) 
 
?Ey Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal 
istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak 
değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik 
etmekte olan bir kavim görüyorum.? 
(11/Hûd, 29) 
 
?Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı 
şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan 
vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı 
başında (reşid bir adam)sın." 
(11/Hûd, 87) 
 
?Allah dilediğine rızkını bollaştırır da, 
daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa âhiretin yanında dünya 
hayatı, (basit) eşyadan, geçici bir zevkten başka bir şey değildir.? 
(13/Ra'd, 26) 
 
?O Allah ki, göklerde ve yerde ne 
varsa hepsi O'nundur. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline!? 
(14/İbrâhim, 2) 
 
"Hatırlayın ki, Rabbiniz size: ?Eğer 
şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz, 
hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir!' diye bildirmişti.? 
(14/İbrâhim, 7) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa, 
O'nundur, din de yalnız O'nundur. O halde Allah'tan başkasından mı 
korkuyorsunuz?? 
(16/Nahl, 52) 
 
"Allah, rızıkta kiminizi diğer bir kısmınıza 
üstün kıldı." (16/Nahl, 71) 
 
"Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir ama, 
Allah katında olanlar sonsuzdur, tükenmez. Elbette sabırlı davrananlara, 
yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz." 
(16/Nahl 96) 
 
?Allah güven (ve) huzur içinde olan bir şehri 
misal verir ki, o şehrin (halkının) rızkı, her taraftan bol bol gelirdi. Fakat, 
Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de yapmakta oldukları şeylerden dolayı 
Allah, onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı. Andolsun ki, onlara 
kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar (kendilerine) 
zulmederlerken azap onları hemen yakalayıverdi. Artık, Allah'ın size rızık 
verdiği şeylerden helâl ve temiz olarak yiyin de eğer (gerçekten) yalnız Allah'a 
ibâdet ediyorsanız, O'nun nimetlerine şükredin.? 
(16/Nahl, 112-114) 
 
?Sonra onlara karşı size tekrar ?güç ve kuvvet 
verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca 
çok kıldık.? (17/İsrâ, 6) 
 
?(Cezayı hak etmiş bir toplumu) Bir ülkeyi helâk 
etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına 
(iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o 
ülke, helâke müstahak olur; Biz de orayı darmadağın ederiz.? 
(17/İsrâ, 16) 
 
?Kim bu aceleciyi (çabuk geçen dünyayı) isterse, 
ona, dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını verir, sonra da onu, kınanmış ve 
mahrum bırakılmış olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de âhireti diler ve bir 
mü'min olarak kendine yaraşır bir çaba ile o gün için çalışırsa, işte bunların 
çalışmaları makbuldür. Hepsine; dünyayı isteyenlere de, âhireti isteyenlere de, 
Rabbinin ihsânından, ayırdetmeksizin veririz. Rabbinin ihsânı kısıtlanmış 
değildir. Baksana, Biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! 
Elbette ki âhiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.? 
(17/İsrâ, 18-21) 
 
?Akrabâya, miskîne/yoksula, yolcuya hakkını ver. 
Gereksiz yere de saçıp savurma. Zira, böylesine saçıp savuranlar, şeytanların 
dostlarıdır. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür. Eğer, Rabbinden umduğun 
bir rızkı beklemek durumunda olduğun için onlara bakamıyorsan, hiç olmazsa, 
kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. 
Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker kalırsın. Çünkü Rabbin rızkı 
dilediğine çok, dilediğine az verir. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, 
(onları) çok iyi görür. Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, 
onların da, sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek, gerçekten büyük bir 
suçtur.? (17/İsrâ, 26-31) 
 
?Erginlik çağına erişinceye kadar, -o da en 
güzel bir tarz olması- dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. 
Çünkü ahid bir sorumluluktur.? 
(17/İsrâ, 34) 
 
?Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya 
uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve 
çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara 
aldatmadan başka bir şey vadetmez.? 
(17/İsrâ, 64) 
 
?(İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri 
de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: ?Ben, mal bakımından 
senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm." 
(18/Kehf, 34) 
 
?Bağına girdiğin zaman, ?Maşaallah, Allah'tan 
başka kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından 
senden daha az (güçte) görüyorsan." 
(18/Kehf, 39) 
 
?Onlara, dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu 
anlat: Gökten bir su indirdik, yerin bitkisi onunla karışıp yeşerdi. Sonra 
(kuruyup) rüzgârların savurduğu çöp kırıntıları haline geldi (işte bu dünya 
hayatı, böyle bir mevsim kadar kısadır). Allah her şeye kadirdir, her şey 
üzerinde iktidar sahibidir. Mal/servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. 
Kalıcı ve ölümsüz olan güzel işler ise, Rabbinin katında hem sevapça daha 
hayırlı, hem de ümit etmeye daha lâyıktır.? 
(18/Kehf, 45-46) 
 
?Onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma 
uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından 
da daha güzeldiler.? (19/Meryem, 74) 
 
?Âyetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve 
çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?? 
(19/Meryem, 77) 
 
?O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın 
katından bir söz mü aldı?? 
(19/Meryem, 78) 
 
?Kesinlikle hayır! Biz onun 
söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.? 
(19/Meryem, 79) 
 
?Onun dediğine biz vâris oluruz, 
(malı ve evlâdı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir.? 
(19/Meryem, 80) 
 
?Göklerde, yerde ve ikisi arasında 
bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur.? 
(20/Tâhâ, 6) 
 
?Sakın, kendilerini denemek için onlardan 
bazılarını faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Rabbinin 
rızkı hem daha hayırlı, hem daha süreklidir.? 
(20/Tâhâ, 131) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa 
O'nundur. Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye değerdir.? 
(22/Hacc, 64) 
 
?Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz 
mal ve çocuklarla kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır! Onlar 
işin farkına varamıyorlar.? 
(23/Mü'minûn, 55-56) 
 
?Nikâh (imkânı) bulamayanlar, Allah onları kendi 
fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik 
olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır 
görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. 
Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- 
cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların 
(fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir.? 
(24/Nûr, 33) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü 
Allah'ındır; dönüş de ancak O'nadır.? 
(24/Nûr, 42) 
 
?Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde 
ne varsa Allah'ındır. O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir. İnsanlar O'nun 
huzuruna döndürüldükleri gün yapmış olduklarını onlara hemen bildirir. Allah, 
her şeyi hakkıyla bilendir.? 
(24/Nûr, 64) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü 
O'nundur.O bir çocuk edinmemiştir,mülkünde ortağı yoktur .Her şeyi yaratmış, ona 
ölçü , biçim ve düzen vermiştir.? 
(25/Furkan, 2) 
 
?Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı 
günde." (26/Şuarâ, 88) 
 
?Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz 
bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).? 
(26/Şuarâ, 89) 
 
?(Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: 
"Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, 
size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip 
öğünebilirsiniz" dedi.? (27/Neml, 36) 
 
?Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim 
vasıtası ve debdebesi/süsüdür. Allah'ın yanında olan ise, daha hayırlı ve daha 
kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?? 
(28/Kasas, 60) 
 
?Karun, Mûsâ'nın kavminden idi de, 
onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, 
anahtarlarını güçlükuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: 
Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.? 
(28/Kasas, 76) 
 
?Allah'ın sana verdiğinden (O'nun 
yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah 
sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu 
arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.? 
(28/Kasas, 77) 
 
?Karun ise: O (servet) bana ancak 
kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden 
önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri 
helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).? 
(28/Kasas, 78) 
 
?Derken, Karun, ihtişamı içinde 
kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin 
benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.? 
(28/Kasas, 79) 
 
?Kendilerine ilim verilmiş olanlar 
ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre 
Allah'ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.? 
(28/Kasas, 80) 
 
?Nihayet biz, onu da, sarayını da 
yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi 
olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.? 
(28/Kasas, 81) 
 
?Daha dün onun yerinde olmayı 
isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, 
dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin 
dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar.? 
(28/Kasas, 82) 
 
?İşte âhiret yurdu! Biz onu 
yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En 
güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinindir.? 
(28/Kasas, 83) 
 
?Kim bir iyilik getirirse ona 
bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri 
işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.? 
(28/Kasas, 84) 
 
?Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da 
(helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar 
yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek 
değillerdi.? 
(29/Ankebût, 39) 
 
?Nitekim, onlardan her birini 
günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar 
gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini 
de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine 
zulmediyorlardı.? 
(29/Ankebût, 40) 
 
?Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan 
ibarettir. Âhiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş 
olsalardı.? (29/Ankebût, 64) 
 
"Allah, kullarından dilediği kimsenin rızkını 
genişletir ve dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir." 
(29/Ankebut, 82) 
 
?Göklerde ve yerde olanlar hep 
O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.? 
(30/Rûm, 26) 
 
?İnsanlar bir darlığa uğrayınca, Rablerine 
yönelerek O'na yalvarırlar. Sonra Allah, kendi katından onlara bir rahmet 
(nimet ve bolluk) taddırınca, bakarsınız ki onlardan bir grup Rablerine 
şirk/ortak koşup durmaktadırlar. Kendilerine verdiğiklerimize nankörlük etsinler 
bakalım! Haydi sefâ sürün; ama yakında bileceksiniz! Yoksa onlara bir delil 
indirdik de, o delil, müşrik olmalarını mı söylüyor? İnsanlara bir rahmet 
tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenâlık 
gelse, hemen ümitsizliğe düşüverirler. Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine 
geniş geniş vermekte, dilediğinin rızkını da daraltmaktadır. Şüphesiz, imanlı 
bir kavim için bunda, ibretler vardır. O halde sen, akrabâya, miskîne/yoksula, 
yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızâsını isteyenler için bu, en iyisidir. 
İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. İnsanların mallarında artış olsun diye 
verdiğiniz herhangi fâiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızâsını isteyerek 
verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını 
ve mallarını) kat kat arttıranlardır. Allah, (o yüce zâttır) ki, sizi yaratmış, 
sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha szonra da sizi 
(tekrar) diriltecektir...? (30/Rûm, 
33-40) 
 
 ?Allah'ın, göklerde ve yerdeki 
(nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli 
olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde, 
-bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan 
kimseler vardır.? 
(31/Lokman, 20) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi 
Allah'ındır. Bilinmeli ki, asıl ganî ve övülmeye lâyık olan Allah'tır.? 
(31/Lokman, 26) 
 
?Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, 
mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, herşeye güç 
yetirendir.? (33/Ahzâb, 27) 
 
?Hamd, göklerde ve yerde 
bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na 
mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.? 
(34/Sebe', 1) 
 
?Ve: "Biz mallar ve evlatlar bakımından daha 
çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz" de demişlerdir.? 
(34/Sebe', 35) 
 
?Bizim katımızda sizi (bize) yaklaştıracak olan 
ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar 
başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafaat 
vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.? 
(34/Sebe', 37) 
 
?Ey insanlar, Allah'ın vaadi gerçektir; sakın 
dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (Şeytan) Allah'ın affına güvendirmek 
suretiyle sizi aldatmasın.? 
(35/Fâtır, 5) 
 
?Allah, geceyi gündüzün içine 
sokar, gündüzü de gecenin içine sokar; güneş ve ayı emri altına almıştır. Her 
biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) 
Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. O'nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız 
ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.? 
(35/Fâtır, 13) 
 
?Ey insanlar! Siz Allah'a 
fakirlersiniz/muhtaçsınız. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur, 
Allah'tır.? (35/Fâtır, 15) 
 
?Her şeyin mülkü kendi elinde olan 
Allah'ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O'na döneceksiniz.? 
(36/Yâsîn, 83) 
 
?Akşama doğru kendisine, üç 
ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan 
koşu atları sunulmuştu.? (38/Sâd, 31) 
 
?O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) 
sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." Sonunda bu atlar (koştular 
ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.? 
(38/Sâd, 32) 
 
?Süleyman: Gerçekten ben mal 
sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) 
Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını 
sıvazlamaya başladı.? (38/Sâd, 33) 
 
?Andolsun biz Süleyman'ı imtihan 
ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.? 
(38/Sâd, 34) 
 
?Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, 
her şeye vekîldir.? 
(39/Zümer, 62) 
 
?Göklerin ve yerin anahtarları 
(mutlak hükümranlığı) O'nundur. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte 
onlar hüsrana uğrayanlardır.? 
(39/Zümer, 63) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa hepsi 
O'nundur. O yücedir, uludur.? 
(42/Şûra, 4) 
 
?Kim âhiret kazancını istiyorsa, onun 
ekinini/kazancını arttırırız. Kim dünya ekinini/kârını istiyorsa ona da dünyadan 
bir şey veririz. Fakat onun âhirette bir nasibi olmaz.? 
(42/Şûrâ, 20) 
 
?Allah, kullarına rızkı bollaştırsaydı, 
yeryüzünde taşkınlık yapar azarlardı. Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde 
indiriyor. Çünkü O, kullarından haberdardır, her şeyi görendir.? 
(42/Şûrâ, 27) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü 
Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek 
çocukları bahşeder.? 
(42/Şûrâ, 49) 
 
?Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? 
Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık. Birbirlerine 
iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti 
onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. Şayet insanlar küfürde 
birleşen bir tek inkârcı ümmet olacak olmasaydı, Rahmân'ı inkâr edenlerin 
evlerine gümüşten tavanlar ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık. 
Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da (hep gümüşten 
yapardık). Ve onları altın zînetlere boğardık. Bütün bunlar sadece dünya 
hayatının geçici metâından ibarettir. Âhiret nimeti ise, Rabbinin yanında, 
Allah'ın azâbından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.? 
(43/Zuhruf, 32-35) 
 
?Göklerin, yerin ve ikisi arasında 
bulunan her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir! Kıyamet saatini 
bilmek de O'na mahsustur. Siz O'na döndürüleceksiniz.? 
(43/Zuhruf, 85) 
 
?Ötelerinde de cehennem vardır. 
Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir 
fayda vermez. Büyük azap onlaradır.? 
(45/Câsiye, 10) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü 
Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana 
uğrayacaklardır.? 
(45/Câsiye, 27) 
 
"Kâfirler/inkâr edenler (dünyada) zevklenirler, 
hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir." 
(47/Muhammed, 12) 
 
?Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer 
iman eder ve ittika ederseniz (sakınırsanız) Allah size mükâfatınızı verir. Ve 
sizden mallarınızı tamamen sarfetmenizi istemez. Eğer onları isteseydi ve sizi 
zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.? 
(47/Muhammed, 36-37) 
 
 ?Bedevilerden geride bırakılanlar, sana 
diyecekler ki: ?Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim 
için mağfiret dile.' Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De 
ki: ?Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin 
için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah 
yaptıklarınızı haber alandır." 
(48/Fetih, 11) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü 
Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok 
bağışlayan, çok merhamet edendir.? 
(48/Fetih, 14) 
 
?Siz ganimetleri almak için 
gittiğinizde seferden geri kalanlar: ?Bırakın, biz de arkanıza düşelim' 
diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: ?Siz asla 
bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur.' 
Onlar size: ?Hayır, bizi kıskanıyorsunuz' diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az 
anlayan kimselerdir.? 
(48/Fetih, 15) 
 
?Bedevîler "İnandık" dediler. De 
ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize 
yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir 
şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.? 
(49/Hucurât, 14) 
 
?Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, 
Allah'a ve Resûlü'ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda 
mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta 
kendileridir.? (49/Hucurât, 15) 
 
?De ki: Siz dininizi Allah'a mı 
öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah 
her şeyi hakkıyla bilendir.? 
(49/Hucurât, 16) 
 
?Onlar İslâm'a girdikleri için 
seni minnet altına sokuyorlar. De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. 
Eğer doğru kimselerseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah size 
lütufta bulunmuştur.? 
(49/Hucurât, 17) 
 
?Onların mallarında dilenip-isteyen (ve 
iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.? 
(51/Zâriyât, 19) 
 
?Göklerde ve yerde bulunanlar hep 
Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel 
davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.? 
(53/Necm, 31) 
 
?Zengin eden de, varlıklı kılan da O'dur.? 
(53/Necm, 48) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. 
O, diriltir, öldürür. O, her şeye gücü yetendir.? 
(57/Hadîd, 2) 
 
?Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. 
Bütün işler ancak O'na döndürülür.? 
(57/Hadîd, 5) 
 
?Allah'a ve Resûlü'ne iman edin. 
Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de 
(Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.? 
(57/Hadîd, 7) 
 
?Ne oluyor size ki, Allah yolunda 
harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette 
içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara 
eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha 
yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vâdetmiştir. Allah'ın 
yaptıklarınızdan haberi vardır.? 
(57/Hadîd, 10) 
 
?Kim Allah'a güzel bir ödünç 
verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok 
değerli bir mükâfatı da vardır.? 
(57/Hadîd, 11) 
 
?Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, 
?(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme 
(süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ?çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur 
örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, 
sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp 
oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir 
hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey 
değildir.? (57/Hadîd, 20) 
 
?Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı 
hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz 
kalacaklardır.? (58/Mücâdele, 17) 
 
?Allah'ın, (fethedilen) ülkeler 
halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, 
yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden 
yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse 
onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü 
Allah'ın azabı çetindir.? 
(59/Haşr, 7) 
 
?(Bundan başka bu mallar,) Hicret eden 
fakirleredir ki, onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah'a ve 
O'nun Resûlü'ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından 
sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.? 
(59/Haşr, 8) 
 
?Ey iman edenler! Sizi acı bir 
azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?? 
(61/Saff, 10) 
 
?Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman edersiniz, 
mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha 
hayırlıdır; eğer bilirseniz.? 
(61/Saff, 11) 
 
?İşte bu takdirde O, sizin 
günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn 
cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.? 
(61/Saff, 12) 
 
?Seveceğiniz başka bir şey daha 
var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele.? 
(61/Saff, 13) 
 
?Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız 
sizi Allah'ı zikirden/anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana 
uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de ?Rabbim! Beni 
yakın bir süreye kadar geciktirseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!' 
demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin, Allah için harcayın.? 
(63/Münâfıkun, 9-10) 
 
?Göklerde ve yerde ne varsa hepsi 
Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O her şeye kadirdir.? 
(64/Teğâbün, 1) 
 
?Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir 
fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O'nun katında 
olandır.? (64/Teğâbün, 15) 
 
?O halde gücünüz yettiğince 
Allah'a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak 
harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.? 
(64/Teğâbün, 16) 
 
?Eğer Allah'a (rızası uğruna) 
ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah 
çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.? 
(64/Teğâbün, 17) 
 
?Görülmeyeni ve görüleni bilendir. 
Üstündür, hikmet sahibidir.? 
(64/Teğâbün, 18) 
 
"Kim Allah'tan sakınıp korkar ve günahlardan 
kaçınırsa, (Allah) ona bir çıkış (yolu) yaratır ve onu ummadığı yerden 
rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse, O, ona yeter." 
(65/Talak, 2-3) 
 
?Mutlak hükümranlık elinde olan 
Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.? 
(67/Mülk, 1) 
 
?...Onlara mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu 
diye sakın ilgi duyma!? (68/Kalem, 
14) 
 
?Kitabı sol tarafından verilene 
gelince, der ki: ?Keşke, bana kitabım verilmeseydi!' Şu hesabımın ne olduğunu 
bilmeseydim. Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! Malım bana hiç fayda 
sağlamadı.? (69/Haakka, 
25-28) 
 
"Muhakkak ki insan hırslı ve 
sabırsız yaratılmıştır. Ona bir kötülük dokunduğunda feryad eder. Bir hayır 
eriştiğinde ise cimrilik eder. Ancak namazlarını kılanlar müstesnâdır. Onlar 
namazlarında devamlıdırlar. Mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için belli 
bir hak vardır. Onlar hesap gününe iman ederler. Onlar Rablerinin azâbından 
korkarlar." (70/Meâric, 19-27) 
 
?Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. 
Size (ürün yüklü) 
bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin." 
(71/Nûh, 
12) 
 
?Nuh: 
?Rabbim, 
gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka 
bir şeyi arttırmayan kimselere uydular." 
(71/Nûh, 
21) 
 
?Ki 
Ben ona, ?alabildiğine geniş kapsamlı bir mal' (servet) verdim.? 
(74/Müddessir, 
12) 
 
?Cennet içindekiler, günahkârlara, ?Sizi şu 
yakıcı ateşe sokan nedir?' diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle cevap 
verirler: ?Biz namazımızı kılmıyorduk, yoksulu doyurmuyorduk.? 
(74/Müddessir, 40-44) 
 
?Hayır, siz aceleciyi, (çabuk geçen dünya 
hayatını ve nimetlerini) seviyor, âhireti bırakıyorsunuz.? 
(75/Kıyâmet, 20-21) 
 
?Onlar (Cennetteki has kullar), kendi canları 
çekmesine rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. ?Biz size Allah 
razâsı için yemek yediriyoruz; o yüzden, sizden ne bir karşılık, ne de bir 
teşekkür bekliyoruz. Biz, sert ve belâlı bir günde Rabbimizden (O'nun azâbına 
uğramaktan) korkarız' (derler).? 
(76/İnsân, 8-10) 
 
?O Allah ki, göklerin ve yerin 
mülkü kendisine aittir, ve Allah her şeye şahittir.? 
(85/Bürûc, 9) 
 
?Fakat siz (ey insanlar!) âhiret, daha hayırlı 
ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını (yakın hayatı) tercih ediyorsunuz.? 
(87/A'lâ, 16-17) 
 
?Fakat insan böyledir; Rabbı ne zaman kendisini 
imtihan edip ona ikramda bulunur, ona nimet verirse; ?Rabbım bana ikram etti' 
der. Ama Rabbı onu imtihan edip rızkını daraltırsa; ?Rabbım bana ihanet etti, 
beni küçük düşürdü' der. Hayır, doğrusu siz, yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksula 
yemek vermeye teşvik etmiyorsunuz. Mirası, helâl haram demeden yiyorsunuz. Malı 
da pek çok seviyorsunuz.? (89/Fecr, 
15-20) 
 
?Kim verir ve sakınırsa, en güzeli de tasdik 
ederse, Biz de onu en kolaya hazırlar, onda başarılı kılarız. Kim cimrilik edip 
vermez, kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez, en güzeli de yalanlarsa, Biz de 
onu en zora yöneltiriz. Öylesi, çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç 
fayda vermez.? (92/Leyl, 5-11) 
 
?(Allah) Seni bir fakir olarak 
bulup da zengin yapmadı mı? Öyleyse yetimi sakın ezme. El açıp isteyeni de sakın 
azarlama. Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an." 
(93/Duhâ, 8-11) 
 
?Gerçek şu ki, insan, (ilim ve malda) istiğnâ 
ederek/zengin olduğunu görerek azar.? 
(96/Alak, 6-7) 
 
 ?Muhakkak o, mal sevgisinden dolayı (bencil ve 
cimri tutumundan) çok katıdır.? 
(100/Âdiyât, 8) 
 
?Çokluk kuruntusu sizi o derece 
oyaladı ki, Nihâyet kabirleri ziyaret ettiniz.? 
(102/Tekâsür, 1-2) 
 
?Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı 
eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay haline! 
Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini 
ebedi kılacağını sanıyor. Hayır! Andolsun ki o, 
Hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu bilir misin? Allah'ın, 
tutuşturulmuş ateşidir.? 
(104/Hümeze, 1-6) 
 
?Ebû Leheb'in iki eli kurusun! 
Kurudu da. Malı ve kazandıkları kendisine 
bir yarar sağlamadı.? (111/Tebbet, 
1-2)




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.