Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Tefsirlerden İktibaslar
Tefsirlerden İktibaslar 
 
Tefsirlerden İktibaslar 
 
 
 
?De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü 
dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, 
dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye 
kâdirsin. Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden 
diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.? 
(3/Âl-i İmrân, 26-27) 
 
Elmalılı diyor ki: 
Rivâyet olunuyor ki, Mekke'nin fethi üzerine Resulullah efendimiz, ümmetine, 
Fars v e Rum mülklerini vaad etmişti. Münafıklar ve yahudiler, "Heyhat, heyhat, 
Muhammed nerede, Fars ve Rum nerede! Onların güç ve kuvvetleri bundan pek fazla, 
Muhammed'e Mekke ve Medine yetmedi mi ki, bir de Fars ve Rum devletlerini 
istiyor?" dediler. Daha önc e Ahzab (Hendek Savaşı) senesinde Resulullah, 
kazılacak hendeği belirlemiş, Medine halkından her on kişiye kırk arşınlık yer 
göstermişti. Amr b. Afv, Selman-ı Farisi, Huzeyfe, Numan b. Mukrin ve Ensardan 
altı kişi kendilerine verilen kırk arşınlık sahada ç a lışıyorlardı, kazarlarken 
hendeğin orta yerinde büyük bir kaya çıktı. Kayayı kırmaya uğraşırlarken demir 
külünkler kırıldı. Çok çalıştılar, taşı kıramadılar, ondan çok az birşey 
koparabildiler. Selman'a, "Çık Resulullah'a durumu haber ver, ne emrediyorsa ö 
ğren gel." dediler. Selman gitti, Resulullah bir gölgelik yapmış içinde 
oturuyordu, durumu kendisine arzetti. Resulullah Selman ile beraber hendeğe 
indi, diğer dokuz kişi de orada idiler. Resulullah Selman'ın elinden külüngü 
aldı, taşa bir vurdu, taş çatl a dı ve öyle bir kıvılcım çıktı ki, karanlık bir 
odadaki kandil gibi etrafı aydınlattı. Resulullah bir fetih tekbiri aldı, 
oradakiler de tekbir getirdiler. İkinci bir darbe daha indirdi, öyle bir şimşek 
daha çaktı ve yine öyle bir tekbir aldılar, üçüncü bir darbe daha vurdu, taşı 
parçaladı ve yine öyle bir şimşek daha çaktı. Aynı şekilde bir tekbir daha 
aldılar. Sonra Selman'ın elini tutup hendekten çıktı. Selman, "Anam, babam sana 
feda olsun ya Resulullah, hiç görmediğim bir şey gördüm." dedi. Resulullah, o r 
adakilere dönerek." Bakınız Selman ne söylüyor?" dedi. Onlar da, "Evet ya 
Resulullah." dediler. Buyurdu ki: "İlk darbeyi vurdum, gördüğünüz gibi bir 
şimşek çaktı, bundan bana Hıyre'nin ve Medain-i Kisra'nın (Kisra'nın şehirleri) 
kasırları (köşkleri) aydın l andı, Cibril de bana haber verdi ki, ümmetim 
bunlara muhakkak galip gelecek; sonra ikinci darbeyi vurdum, gördüğünüz gibi 
yine şimşek çaktı, bundan da bana Rum diyarının kırmızı köşkleri aydınlandı, 
Cibril bana haber verdi ki, ümmetim bunlara muhakkak gal i p gelecek. Sonra 
üçüncü darbeyi vurdum, gördüğünüz şimşek çaktı, bundan da bana San'a'nın 
köşkleri aydınlandı. Cibril de haber verdi ki, ümmetim muhakkak bunlara galebe 
edecektir. Müjdeler olsun!" 
 
Bunun üzerine müslümanlar pek sevindiler. "Elhamdülill 
ah, (Allah'a hamdolsun) bu bir doğru vaattir. Kazıdan sonra bize büyük bir 
nusret vaad olunuyor." dediler. Münafıklar ise, "Ne acaip insanlarsınız, 
Muhammed sizi boş ümitlere düşürüyor, asılsız vaatlerde bulunuyor, Medine'den 
Hıyre ve Rum kralının şeh i rlerinin köşklerini gördüğünü ve bunların sizce 
fetholunucağını söylüyor, halbuki muharebeye çıkmaya bile gücünüz yetmiyor da 
korkunuzdan hendek kazıyorsunuz" dediler ki, Ahzab Sûresi'nde "O vakit 
münafıklarla kalblerinde hastalık olanlar diyorlardı ki, Allah'ın ve Resulünün 
bize vaad ettiği şeyler boş şeylerdir." (Ahzab, 33/12) âyeti bu olay hakkında 
nâzil olmuştu. Bu iki âyetin de o zamanlar veya yukarıda geçtiği üzere Mekke 
fethinden sonra nazil olduğu rivayet edilmiştir. Daha yukarıda Rum melikleri n e 
güvenen Necran hıristiyanları dolayısı ile nazil olduğu da yine zikredilmiş idi. 
Buna göre nüzulünde değilse bile siyakında (sözün gelişinde) bunlara işaret 
vardır. 
 
Bu âyetlerin faziletleri hakkında bir hayli 
haberler varid olmuştur. Bunlardan biri Ebu Eyyub el-Ensari'den ve Hz. Ali'den 
rivâyet olunduğu üzere, Resulullah buyurmuştur ki: Fatihatü'l-Kitab, Âyete'l-Kürsî, 
bir de Âl-i İmran'daki "Şehidallahu ennehu..."den a (3/17-18) kadar, den 'a 
(3/26-27) kadar iki âyet nazil oldukları zaman, Alla h Teâlâ ile aralarında hiç 
bir hicab bulunmaksızın Allah'ın arşına yapışarak, "Ya Rab! Bizi yeryüzüne ve 
sana isyankar olanlara indiriyorsun." dediler. Allah Teâlâ da, 
 
"Ahdim olsun, sizi her namazın arkasında okuyan 
herhangi bir kimsenin kusurlarına bakmayarak makamını cennet kılacağım, onu 
kutsal huzurda iskan edeceğim, her gün kendisine yetmiş kerre nazar edeceğim ve 
yetmiş türlü ihtiyacını yerine getireceğim ki, bunun en aşağısı mağfirettir. Ve 
onu her bir din düşmanından hasetçinin şerrinden koruyacağım ve mağrifet 
eyleyeceğim." buyurdu. 
 
Said b. Cübeyr'den rivâyet olunduğu üzere, 
Medine etrafında üçyüz altmış put vardı, bu âyet-i kerime nazil olduğu zaman 
yerlere kapanıp secde ettiler. 
 
Ebussuud, tefsirinde der ki, "Bazı kitaplarda 
şöyle bir kudsi hadis vardı: Ben azimüşşan olan Allah, hükümdarlar hükümdarıyım. 
Hükümdarların kalbleri ve alınları benim elimdedir. Kullar bana itaat ederlerse 
ben de onları onlara rahmet kılarım ve eğer kullar bana isyan ederlerse, ben de 
onları onlara ceza kılarım; şu halde hükümdarlara sövmekle meşgul olmayın ve 
fakat bana tevbe ve müracaat eyleyin ki, onları size doğru meylettireyim." Bu 
hadisin içeriği ile "siz nasıl olursanız, başınıza öyleleri yönetici olur." 
hadis-i şerifinin mânâsı aşağı yukarı aynıdır. (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, 
Hak Dini Kur'an Dili) 
 
Seyyid Kutub diyor ki: 
Gönülden gelen bir yakarış... İfade biçiminde dua tonu var... Manevi 
parıltısında yalvarış özü hakim. Apaçık evren kitabına dikkat çekişinde, şefkat 
ve yumuşaklıkla insanın duygularını coşturma var. Allah'ın iradesi ve insanların 
işleri ile evrenin işlerinin yürütülmesini beraberce zikredişinde büyük bir 
gerçeğe işaret vardır. Hem evrene hem de insana egemen olan tek uluhiyet 
gerçeğine... İnsanın ihtiyacının, Allah'ın idaresinde bulunan büyük evrenin 
ihtiyacının bir parçasından başka birşey olmadığı gerçeğine... Yalnız Allah'a 
boyun eğmenin, insanın ihtiyacı olduğu gibi tüm evrenin ihtiyacı da olduğu... Bu 
ilkeden sapmanın insanı, kuralların dışına çıkma ile cahilliğe ve sapıklığa 
düşüreceği gerçeğine işaret var! 
 
Bu, tek ulûhiyet gerçeğinden kaynaklanan bir 
gerçektir... Tek bir İlâh. Öyleyse herşeye sahip olan da yalnız O'dur. Ortaksız 
olarak "Mülkün sahibi" O'dur. Sonra O, kendi mülkünden dilediğine dilediği 
kadarını verir. Allah'ın kendisine mülk verdiği kişi ancak emanet olarak onu 
sahiplenebilir. Mülkün gerçek sahibi, dilediğinde dilediği kimseden mülkünü geri 
alır. Hiçbir insanın gönlünce tasarruf yetkisi bulunan kalıcı bir mülkiyet 
olamaz. Ancak kendisine emanet edilen bir mülkiyetten söz edilebilir ki o da 
asıl mülk sahibinin şartlarına ve direktiflerine bağlı kalma zorunluğudur. Mülkü 
emanet olarak alan kişi, mülkün asıl sahibinin şartlarına aykırı bir harcamada 
bulunduğu zaman bu harcaması geçerli olmaz ve müminler dünyada buna engel olmak 
zorundadırlar. Bu kişi ahirette de, mülkü canının istediği şekilde 
kullandığından ve asıl sahibinin şartlarına aykırı hareket ettiğinden dolayı 
ayrıca hesaba çekilecektir... 
 
Aynı şekilde dilediğini onurlandıran, dilediğini 
de güçsüz düşüren O'dur. Kimse O'nun hükmünü yanlış göremez, O'nu saptırmaya 
yeltenemez ve verdiği kararı bozamaz. O, yüce Allah'tır ve her şeyin 
sahibidir... Bu özel niteliği Allah dışında hiç kimsenin üstlenmesi asla doğru 
olmaz. 
 
Allah'ın bu egemenliği, bütünü ile iyiliğin 
kendisidir. Çünkü O, bu hakimiyetini doğruluk ve adalet ile yürütür. Doğruluk ve 
adalet ile mülkü dilediğine verir, dilediğinden alır. Hak ve adalet ile 
dilediğini onurlandırır, dilediğini güçsüz kılar. Tüm durumlarda O'nun murad 
ettikleri gerçekten hayırdır. Her zaman bu iyiliğin gerçekleşmesi üzerindeki 
mutlak irade ve mutlak kudret Allah'ındır. "İyilik senin elindedir" "Senin 
herşeye gücün yeter"... 
 
İnsanın tüm işleri üzerindeki bu hakimiyet, 
onların işlerini iyilik temeli üzerinde proğramlama, Allah'ın kâinat ve hayat 
üzerindeki mutlak ve büyük hakimiyetinin bir parçasından başka birşey değildir: 
"Geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü geceye dönüştürür. Diriden ölüyü çıkarır, 
ölüden diriyi çıkarırsın. Dilediklerine hesapsız rızık verirsin." 
 
Bu birbiri içine giren gizli hareketi, bu büyük 
gerçeği ifade eden tasvir insanın kalbini, duygularını, gözlerini ve duyu 
organlarını doyurmaktadır... Gecenin gündüze, gündüzün geceye çevrilişi, ölüden 
dirinin, diriden ölünün çıkarılışı olgusu... Kalbin, dikkatlerini ona 
yönelttiğinde ve orada fıtratın gerçek ve engin sesine kulak verdiğinde şüphesiz 
ve tartışmasız olarak Allah'ın kudretine işaret ettiğini kavrayacağı hareket. 
 
Tüm evrenin ve her canlının yapısında varolan 
bir hareket. Gizli, engin, tatlı ve dehşet yerici bir hareket. Kur'an'ın bu kısa 
işareti, o büyük hareketi insanın kalbine ve beşerin aklına göstermektedir.' Her 
ye gücü yeten, onları yoktan vareden, onlara merhamet eden ve işlerini 
proğramlayan Allah'ın eliyle dokunan hareket. İnsanlar nasıl olur da işlerini 
merhametle proğramlayan Allah'tan ayrı bir proğram yapmaya kalkışabilirler? 
Hakîm ve Habîr olan Allah'ın düzene koyduğu bu evrenin birer parçaları oldukları 
halde, nasıl olur da kendilerine canlarının istediği düzenler seçebilirler? 
 
Sonra hepsinin rızkı Allah'ın elinde olduğu ve 
hepsi de O'na muhtaç olduğu halde, nasıl bir kısmı bir kısmını kul yapabilir, 
bazıları bazılarını Rabbler edinebilirler? 
 
"Dilediğine sınırsız rızık verirsin" 
Bu, insanın kalbini büyük gerçeğe; Tek bir 
uluhiyet, tek bir gücün etkinliği, tek bir hakimiyet bir tek asıl sahip olduğu 
ve bir tek zatın hüküm verme yetkisi olduğu gerçeğine yöneltmektedir. Sonra 
herşeye hakim, mülkün sahibi, onurlandıran, güçsüz bırakan, hayat veren, 
öldüren, bağışta bulunan, mahrum bırakan, evrenin ve insanın işlerini sürekli 
olarak adalet ve iyilikle düzene koyan Allah'ın dışında hiçbir kimseye 
bağlanılmayacağı gerçeğine çekmektedir. (Seyyid Kutub, Fi Zılâli'l Kur'an) 
 
Mevdûdi diyor ki: 
Âl-i İmrân Sûresinin 26. ve 27. ayetleri kendilerinden önceki ve hemen sonraki 
ayetlerle güzel bir uyum teşkil eder. 19. âyetten itibaren İslâm düşmanlarına 
bir uyarı ve tehdit yer alır ve 25. âyette müslümanlar düşmanlarının ceza 
gününde yaptıklarının karşılığını göreceği konusunda temin edilirler. Allah bu 
âyetlerde onları tekrar temin etmek için müminler ve Allah'a itaat eden kullar, 
açlık ve zorluklar çekerken, kâfirlerin ve Allah'a isyan edenlerin dünyada 
bolluk içinde yaşadığı görüldüğünde, insanın aklına gelen, fakat henüz 
sorulmamış olan bir soruyu cevaplandırıyor. Soru şöyledir: İki grubun bu 
zenginlik ve yoksulluğu arasındaki dengesizliğin altında yatan hikmet nedir? Bu 
bölümün nâzil olduğu dönemde (H. 3. asır) Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashâbı her 
taraftan o kadar baskıya maruz kalıyorlardı ki insanların zihninde bu soru 
oluşuyordu. Sorunun cevabını bu ayetler ihtiva eder; tüm otorite, güç, zenginlik 
ve servetin sahibi olan Allah, bunlardan bir kısmını istediği kişilere verir. 
Onlar, bu dengesizlikten tedirgin olmazlar. Çünkü O, Hakîm'dir (Hikmet sahibi) 
ve Alim'dir (her şeyi bilendir). Bundan başka Allah serveti dilediğine verir, 
dolayısıyla zenginlik bir şeref ve dostluk kriteri değildir. Bu nedenle bunu 
takip eden ayetlerde müslümanların zengin kâfirlerle dostluk kurmaları 
yasaklanmaktadır. (Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'an) 
 
 
 
 
"Mal adama hem dost, hem düşmandır." (Atasözü) 
 
"Mal bulunur, can bulunmaz." (Atasözü) 
 
"Mal canı kazanmaz, can malı kazanır." (Atasözü) 
 
"Mal canın yongasıdır." (Atasözü) 
 
"Mal ile insan, insan olmaz." (Atasözü) 
 
"Mal kazanılmakla şan kazanılmaz, kişi kerim 
gerek." (Atasözü) 
 
"Malı malla, canı canla tartmalı." (Atasözü) 
 
"Malın bekçisi zekâttır." (Atasözü) 
 
"Malını iyi sakla, komşunu hırsız etme." 
(Atasözü) 
 
"Malını yemesini bilmeyen zengin, her gün 
fakirdir." (Atasözü) 
 
"Malını yemiş de onmuş var mı?" (Atasözü) 
 
"Dünya malı dünyada kalır." (Atasözü) 
 
"Dünya varlığına güvenilmez." (Atasözü) 
 
"Dünyada tamah varken, dolandırıcı açlıktan 
ölmez." (Atasözü) 
 
"Dünyanın kavgası para üstüne." (Atasözü) 
 
"Nâmussuzca bir düzenle edinilen mal elde 
kalmaz." 
 
"Bir imâret göster bana kim sonu viran olmaya. 
 
Kazan şol malı kim senden dökülüp geri kalmaya." 
 
"Mal çok yığma, hazer eyle (kaçın) azâbından 
kim, 
 
Renci (zahmeti) artar ağır oldukça yükü 
hammâlın." 
 
"Ne yaparsın dünya malı bîhûde / Yığmayan da 
gamlı, yığan da gamlı." 
 
"Nitekim yağınca kar örter izi / Çün mal irkile, 
örter olur gözü." 
 
"Müjde o kimseye ki, İslâm hidâyetine ulaşmış, 
geçimi yetecek kadar verilmiş ve buna kanaat etmiştir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Her gün bir melek: 'Ey Âdemoğlu, sana yetecek 
kadar az varlık, seni azdıracak çoktan hayırlıdır' diye seslenir." (Hadis-i 
Şerif Rivâyeti) 
 
"Şüpheli şeylerden sakın, insanların en âbidi 
olursun. Kanaatkâr ol, insanların en çok şükredeni sayılırsın. Kendin için 
sevdiğini başkaları için de sev ki, mü'min olursun." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Bir şey bütün bütün elde edilmezse, tümüyle de 
elden kaçırılmaz." 
 
"Kanaatten nasibi olmayanı dünya malı nasıl 
zengin eder?" 
 
"Kanaat, tükenmeyen hazinedir." 
 
"Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse 
pâdişah olmadı." 
 
"Elün vârınan eyle kanaat / Şükür kıl itme 
devrândan şikâyet." 
 
"Bizi yalnız kanaatler mutlu eder." 
 
"Yeryüzünde ıstırapların çoğu, aza kanaat 
etmemekten doğar." 
 
"Kanaatten nasibi olmayanı dünya malı nasıl 
zengin eder?" 
 
"kime yeteri kadar az gelirse, ona hiçbir şey 
yetmez." 
 
"Yetişir kanaat devlet istersen / Tükenmez 
âlemde ni'met istersen." 
 
"Kanaattir nefse yular demişler." 
 
?Âhirete nisbetle dünya, sizden birinizin 
parmağını denize daldırması gibidir. Dikkat etsin, o, parmağıyla neyi geri 
getirebilir?? 
 
?Ebedî olan âhirete inandığı halde bütün 
mesâisini aldatıcı olan dünyalık için harcayanlara alabildiğine şaşarım.? 
 
?Hastaları ziyaret edin. Cenazeleri de takip 
edin. Bu, size âhireti hatırlatır.? (Hadis-i Şerif) 
 
?Akıllı insan, kendini hesaba çeken ve ölüm 
sonrası için çalışandır.? 
 
?Önünüzde çok zor ve güç bir yokuş var. Ancak 
yükü hafif olanlar onu aşabilecektir.? 
 
?Dünya derin bir denizdir. Çok kimse burada 
boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için gemin takvâ, yatağın iman, 
yelkenin Allah'a tevekkül olsun ki, batmaktan kurtulabilesin. Yoksa kurtuluş 
zordur.? 
 
?Dünyayı kendinize efendi edinmeyin ki, o da 
sizi kendisine köle etmesin. Servetinizi kaybolmayacak yerde toplayın.? 
 
?Hasta adam, hastalığı sebebiyle yemeğin tadını 
alamadığı gibi, dünyaya meyleden de dünya sevgisi sebebiyle ibâdetlerin tadını 
alıp zevkine varamaz.? 
 
?Dünya, bir cîfedir. Ondan bir şey isteyen, 
köpeklerle dalaşmaya dayanıklı olmalı.? (Hz. Ali) 
 
?Biz öyle kimselere yetiştik ki, onlara göre 
dünya, sahibine iâde edilmek üzere emanet edilmiş bir şey idi. Kolayca ve 
hafifçe âhirete göçmeleri de bundandı.? (Hasan-ı Basrî) 
 
?Dünyanın, ellerinde emanet olduğunu bilen ve 
onu sahibine, teslim edip de usulca ortadan ayrılanlara Allah rahmet etsin.? 
 
?Dünyanın lezzetini, zevkini, saâdetini, 
rahatını isterseniz, meşrû dairedeki keyifle yetinin. O, keyfe kâfidir.? 
 
?Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı 
takdirde, fânî dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.? 
 
?Dünya bir misafirhanedir. İnsan onda az 
duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir. Kısa bir ömürde ebedî hayata gerekli 
olan levâzımatı tedârik etmekle mükelleftir.? 
 
?Ehl-i iman için dünya, seyyar bir ticaret yeri 
ve kısa bir müddet için yol üstünde kurulmuş bir pazardır.? 
 
?Şu dünya; imtihan meydanıdır ve hizmet yeridir; 
lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir.? 
 
?Dünyanın âhirete bakan yüzüyle, ilâhî isimlere 
bakan yüzünü sevmek, noksanlık sebebi değil, olgunluk işaretidir. Böyle bir 
sevgide ileri gitmek, ibâdet ve mârifetullahta ilerlemektir.? 
 
?Dünya büyük bir okuldur. Orada herkes, hayatı 
boyunca öğrencilikten kurtulamaz.? 
 
?Dünya, sonsuzluk içinde küçük bir parantezdir.? 
 
?Dünya, kâmil mü'minin kıymetsiz oyuncağı, 
gâfillerin değersiz salıncağıdır.? 
 
?Dünya, ?bir gün' gibi çabucak geçecek, 
Kur'an'ın ?yarın' dediği gün uyanacak, ?dünya' için ?dün ya!' diyeceksin.? 
 
?Bu âlemin gerçekliği, dün gece gördüğün rüya 
gibidir.? 
 
?Dünya, uykudaki rüya, veya zevâle mahkûm bir 
gölge gibidir. Aklı başında olan buna aldanmaz.? 
 
?Dünya sana oyuncak olarak verilmişken, oyuncak 
seni oynuyor!? 
 
?Bütün dünya bir oyun sahnesidir. Kadın erkek 
bütün insanlar da sadece oyuncular. Her birinin giriş ve çıkış zamanları 
vardır.? 
 
?İnsan dünyada ancak dünyaya boş verdiği zaman 
mutlu olur.? 
 
?Yürü fâni dünya, sana gelende gülmüş var 
mıdır?? 
 
?Kabrin arkası için çalışın. Hakiki saâdet ve 
lezzet oradadır.? 
 
?Dünya hakkında zühd ve kanaat sahibi olmak 
kadar şeytanın belini kıran bir şey yoktur.? 
 
?Dünya âhiretin bir şantiyesi mesabesindedir.? 
 
?Fâni denilen bu dünya, beka denilen yerin 
levâzım ambarıdır.? 
 
?Dünya bir tahteravallidir.? 
 
?Böyledir dünya nizâmı, gelen gider, giden 
gelmez.? 
 
?Bu dünyaya aşırı tutkun olup meyletmek, insanın 
kalbinden imanın tadını çıkarır.? 
 
?Dünya kalbe yerleşince, âhiret kalpten göç edip 
gider.? 
 
?Bu dünyaya kiracı gibi yerleş. Ev sahibi gibi 
yerleşirsen gitmesi zor olur.? 
 
?Dünyaya itimat etme. O, çoklarını aldattı. Gün 
gelir seni de aldatır, tedbirli ol.? 
 
?Kim dünyaya evlenme teklifinde bulunursa, dünya 
ondan mehir bedeli olarak, dinini ister.? 
 
?Dünyanın karakteri, önce yaldızlı şeylerle 
aldatıp sonra helâk etmektir. O, kendini beğendirmek için süslenip püslenen, 
evlendikten sonra da kocasını öldüren bir kadına benzer.? 
 
?Ey dünya! Ne kadar utanmaz ve kötüsün. 
Besliyor, yetiştiriyor, hem de öldürüyorsun.? 
 
?Dünya mıknatıs gibidir, bütün samanları çeker; 
ancak özlü buğday, onun çekişinden kurtulmuştur.? 
 
?Kişi bu dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış 
sineğe döner.? 
 
?Bir köhne köprüdür bu cihan ki, gelen geçer.? 
 
?Dünya malı çok olanın, aldanma dünyasına. 
 
Dünya benim diyenin, gittik dün yasına.? 
 
?Kısmetindir gezdiren yer yer seni, 
 
Göğe çıksan, âkıbet yer yer seni.? 
 
?Sen ister boynuna ip tak, diler cevherli kordon 
tak, 
 
Bu dünyadan nasîbin en nihayet bir avuç toprak.? 
 
?İşin gücün daim yalan, Çok kişiden arta kalan; 
 
Nice kerre boşalıben Dolan dünya değil misin?? 
 
?Kim umar sefâyı senden, yalan dünya değil 
misin? 
 
Enbiyânın seyyidini, alan dünya değil misin? 
 
Kaydedip halkın özüne, toprak değil misin? 
 
Ehl-i gafletin yüzüne, gülen dünya değil misin? 
 
Kimisini nâlân eden; kimisini giryân eden; 
 
En sonunda üryan edip, soyan dünya değil 
misin?? (Yunus Emre) 
 
?Zen gibi şîve-i şehvetle alan dünyayı, 
 
Vaz'-ı haml etme gibi vermede feryâd eyler.? 
 
?Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, 
kullan kendini göreyim seni.? 
 
?Bunca varlık var iken bitmez gönül darlığı.? 
 
?Dünya malı dünyada kalır.? 
 
?Dünyaya esir olan âzâd olmaz.? 
 
?Dünyada eken âhirette biçer.? 
 
?Dünyanın üstü varsa altı da var.? 
 
?Bugün dünya, yarın âhiret!? 
 
?Bazıları ?dünyada mekân, âhirette iman' der; 
ama doğrusu şöyle olmalı: ?Dünyada sağlam iman, Âhirette cennet gibi mekân.? 
 
?Dünyada hırs ve tamah varken, dolandırıcılar 
açlıktan ölmez.? 
 
?Bir başka âlemin bekleme odasıdır bu dünya? 
 
?Dünya terzi dükkânı, ölçüyü veren gider.? 
 
?Kim dünyaya mâlik olursa yorgun düşer, kim 
dünyayı severse ona kul olur, dünyanın azı yeter, çoğu da zengin yapmaz.? 
 
?Âhirette mü'mini bekleyen nimetler, güzellikler 
yanında, dünya hayatı ne kadar güzel ve şâşaalı bile olsa, zindan gibi 
kalmaktadır.? 
 
?Ey insan! Dünyaya kalıbınla sahip ol; fakat 
kalbini ve himmetini ondan ayır.? (Abdullah bin Ömer) 
 
?Mü'min, dünyada, doktoru yanında olan bir 
hastaya benzer. Doktoru, ona faydalı olanı ve olmayanı bilir. Hasta kendisine 
zararlı bir şeyi isterse ona engel olur. Mü'minin hali de buna benzer. O, birçok 
şeyi arzu eder; ama imanı, ona zararlı olan şeylere mâni olur. Ölünceye kadar, 
bu böyle sürer gider.? (Selmân-ı Fârisî) 
 
İki dünyalılara, iki dünyası arasında denge 
kuranlara selâm olsun! 
 
"İktisâda (tutumluluğa) riâyet eden kimse fakir 
olmaz." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Yoksulluk korkusu ile ömrünü servet toplamak 
peşinde harcamak fakirliğin ta kendisidir." 
 
"Kim borçlu bulunan fakire mühlet verir veya 
alacağından indirim yaparsa, Allah, kendi himâyesinden başka hiçbir gölgenin 
bulunmadığı kıyâmet gününde o kimseyi arşının altında gölgelendirir." (Hadis-i 
Şerif Rivâyeti) 
 
"Kişinin günahları çoğaldığı vakit (günahlarına 
keffâret olarak) Allah Teâlâ onu geçim sıkıntısı ile imtihan eder." (Hadis-i 
Şerif Rivâyeti) 
 
"Günahlardan öyleleri vardır ki, onları ancak 
geçim sıkıntısı uğrunda çekilen zahmetler mahveder." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"İnsan, nefis ve benlikten fakir olmalıdır. 
Dünya malından değil." 
 
"Fakirlik, bütün elemlerin beşiğidir." 
 
"Bir öksürük, bir de yoksulluk gizli tutulamaz." 
 
"Suçların anası yoksulluksa, babası da kafa 
yoksulluğudur." 
 
"Bu dünyada kanadı kopmuş kuş, kurumuş ağaç, 
suyu çekilmiş havuz, dişleri dökülmüş yılan ne ise, fakir insan da odur." 
 
"Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma 
kalır, ne işlenmedik suç, ne namus, ne de ruh." 
 
"Fakirliğin tahrip etmeyeceği erdem yoktur." 
 
"Fakirin malına göz dikme. Fakir ekmeği acıdır, 
zehir gibi." 
 
 "Gedâyuz şâha baş eğmez dil-i âgâhımuz vardur; 
 
 Fakir isek ne gam, ey dil bizüm Allah'ımuz 
vardur." 
 
"İnsanların sözde dostları vardır; yoksulluk 
onları uzaklaştırır." 
 
"Fakir zengini taklide girişti mi, mahvolur." 
 
"Yoksulun kitabında sevincin ömrü kısadır." 
 
"Yoksulluk, bu devreyi geride bırakmış 
kimselerin sık sık değindiği bir niteliktir." 
 
"Yoksulluk, en öldürücü ve en inatçı 
hastalıktır." 
 
"Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkulur." 
 
"Yoksulluğa katlanmak ayıp değildir; ama ondan 
kurtulmayı bilmemek ayıptır." 
 
"İnsanın çok şeyi olmayınca, elinde olup bitenin 
de değeri artar." 
 
"Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir 
şeyi olmayandır." 
 
"Yoksulluk, neşeli ise yoksulluk değildir." 
 
"Aza sahip olan değil, çoğu isteyen yoksuldur." 
 
"Ne mutlu fakirlere ki, bizim azıklarımızı 
ücretsiz olarak âhirete götürüveriyorlar. Hatta huzûr-ı İlâhî'de mîzâna 
konuluncaya kadar taşıyorlar." 
 
"Yoksulların bazısı yalan söylememiş olsaydı, 
onu boş olarak çeviren iflâh olmazdı." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Bizim gibi bir sürü şeye ihtiyacı olan 
insanlara karşı dilenci konumuna geçmek ne kadar yanlış. Güzel ve doğru olan 
fakirlik, Allah'a karşı fakirliğini hissedip O'na yalvarmaktır, nefis ve 
benlikten yana fakir olmaktır. Allah böyle fakirleri sever." 
 
"Fakirlikten şikâyet edenlere sormak lâzım: 'İki 
gözünün kör olup bir milyar doların olsun, ister misin? Aklını ve dilini satın 
almaya kalkan olursa kaça satarsın? Hele dinsiz olup cenneti satsan kaç para 
istersin? Öyleyse, milyarlarca altın değerinde Rabbinin nimetleri varken, 
fakirlikten şikâyet etmeye utanmıyor musun?" 
 
"Dünyada fakir ve rezil olmaktan korkuyorsun da, 
âhirette fakir, rezil, rüsvay olmaktan korkmuyor musun? Halbuki kulun âhirette 
iyi amellerden fakir düşmesi ve rezil olması, onun dünyada fakir ve rezil 
olmasından daha korkutucu ve utanç vericidir." 
 
"İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyalık için 
çalıştıkları kadar cehennemden korkup korunmak için âhirete çalışsalardı, 
mutlaka Cennete girerlerdi." 
 
"Fukarâya 'Evine it girdi, yetiş' demişler. 
'Kapıyı örtün, açlıktan gebersin' demiş." (Atasözü) 
 
"Yokluk varlıkta, güçlük darlıkta." (Atasözü) 
 
"Fakir adam, hazır şeytan." (Atasözü) 
 
"Fakir, eline bakarsa, sen kesene bak." 
(Atasözü) 
 
"Fakiri doyur da ne yapacağını düşünme." 
(Atasözü) 
 
"Fakirlik ateşten gömlektir." (Atasözü) 
 
"Fakirlik ayıp değildir, tembellik ayıptır." 
(Atasözü) 
 
"Fukara kalbine her kim dokuna, dokuna sînesi 
Allah okuna." (Atasözü) 
 
"Fukaralara veren Allah'a verir." (Atasözü) 
 
"Fukaranın âhı tahttan indirir şâhı." (Atasözü) 
 
"Fukaranın cebi boş, kalbi doludur." (Atasözü) 
 
"Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar." 
(Atasözü) 
 
"Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak 
yeğdir." (Atasözü) 
 
"Züğürtlük zâdeliği (beyliği, zengin çocuğu 
olmayı) bozar." (Atasözü) 
 
"Züğürdün gönlü yufka olur." (Atasözü) 
 
"Bu dünyâ fânîdir, tez gelir geçer. / Bu 
bahçenin sonu fenâdır bülbül." 
 
"Esas fakirlik, fakir olmaktan korkmak; esas 
zenginlik ise Allah'a güvenmektir." 
 
"Bir işi çok iyi bilen, bildiği işten kâr eden, 
kâr ettiği işe ortak alan, ortaklarına âdil kâr dağıtan, dünyanın en büyük 
şirketini kurabilir." 
 
"Yoksulluktan şikâyet eden müslümana demek lâzım 
ki: 'Cennete müşteri olanın sermayesi, yatırımı ne kadar çoktur, bunun kıymetini 
bil." 
 
"Zengin, çok mala sahip olana denmez; zengin 
kalbi olana denir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Zengin, bilgisi çok olan insandır." (Hz. Ali) 
 
"Zengin adam, elindekini yeterli görendir." 
 
"Zenginlik, dünya köleliğinden âzâd olmaktır." 
 
"Dünyanın en zengini, iktisadı bilen, en yoksulu 
cimri olan insandır." 
 
"Muhâcirlerin fakirleri, zenginlerinden beş yüz 
yıl önce Cennete girecek." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Benimle dünyanın misâli, bir adamın haline 
benzer ki, o bir ağacın altında biraz gölgelenmek istemiş, sonra ağacı 
terkederek kalkıp gitmiştir." 
 
"Bir ülkede vahiyden, akıl ve sanattan çok maddî 
servete kıymet verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar 
boşalmıştır." 
 
"Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebileceğin 
kadar yersin. Denize testiyi daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi 
kalır." 
 
"Ye kürküm ye misali, her mecliste buyur derler 
zengine." 
 
"Ben erdemden başka zenginlik tanımıyorum." 
 
"İki şeyin hazmı çok güçtür. Biri zenginlik, 
diğeri şöhret." 
 
"Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine, 
kötülüğü dokunur." 
 
"Zenginlik, geçici bulutlar gibidir." 
 
"Zenginlik, gurbeti vatan, yoksulluk vatanı 
gurbete çevirir." (Hz. Ali r.a.) 
 
"Çoluk çocuktan, maldan veya benzeri şeylerden 
her ne ki seni Rabbinden alıkorsa, bil ki o senin için hayırsızdır/uğursuzdur." 
 
"Mevki ve zenginlik, çoğu zaman yüz kızartıcı 
hareketlere karşı alınan rüşvettir." 
 
"Servetin toplandığı yerde, çoğu zaman insanlar 
ahlâkını yitirir." 
 
"Zengin olmak istiyorsan, kazanmayı düşündüğün 
kadar biriktirmeyi de düşün." 
 
"Hayatın en büyük trajedisi, yoksulluk değil; 
zenginliğe doyamamaktır." 
 
"Bir yılda zenginleşmek isteyen altı ayda 
asılır." 
 
"Dünyanın en zengini, tutumu bilen; en yoksulu 
cimri olan insandır." 
 
"Zengin adam, elindekini yeterli görendir." 
 
"Zekâ ve ruh bir kitaptan ne kadar etkilenirse, 
insan o kadar zenginleşmiş olur." 
 
"Servet, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene 
gözükür." 
 
"Zenginliğe açılan kapı küçüktür; oraya girmek 
için eğilmek gerekir." 
 
"İnsan ancak kendini harcayarak zenginleşir." 
 
"Hiçbir iyi adam, birden zengin olmamıştır." 
 
"Zengin yaşamak, zengin ölmekten daha iyidir." 
 
"Yeteneklerinizi biliyorsanız kolaylıkla 
ilerleyebilirsiniz. Kalabalığa bakın, azimli yürüyene herkes yol gösterir." 
 
"İlimsiz, hünersiz zenginler de bir çeşit 
fakirdir." 
 
"Zenginlik, kullanılacak bir silâhtır; 
tapınılacak bir mâbut değil." 
 
"Huzur dolu bir kalple bir parça ekmek, vicdan 
azâbı ile beraber olan zenginlikten bin kere bin kere bin daha iyidir." 
 
"Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine 
kötülüğü dokunur." 
 
"Büyük servetler, çoğu zaman insanı 
yalnızlaştırır." 
 
"Servetim olsun isterim; haksızlıkla, haramla 
zengin olmayı, asla!" 
 
"Servetin batırdığı insan sayısı, kurtardığından 
elbette fazladır." 
 
"Zenginlik, soysuzları daha çok soysuzlaştırır." 
 
"Zenginlik, nice ahmaklara zekânın maskesini 
giydirir." 
 
"Mâlik olduğundan fazla bir şey istemeyen insan 
zengindir." 
 
"Fakir suya düşse çıkamaz kirden; Zengin 
arabasını aşırır kırdan; Topal zengin iyi, sağlam fakirden." 
 
"Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz 
ovada yolunu şaşırır." (Atasözü) 
 
"Zengin helvasını baldan pişirir; züğürt derman 
için pekmez bulamaz." (Atasözü) 
 
"Zengin kesesini döver, züğürt dizini." 
(Atasözü) 
 
"Zengin olana, kölesi bile düşmandır." (Atasözü) 
 
"Zengin, fakirin halinden ne bilir?" (Atasözü) 
 
"Zengine dokun geç, fakirden sakın geç." 
(Atasözü) 
 
"Zenginin gönlü oluncaya kadar fukaranın canı 
çıkar." (Atasözü) 
 
"Zenginin horozu bile yumurtlar." (Atasözü) 
 
"Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar." 
(Atasözü) 
 
"Zenginin malı, züğürdün evlâdı." (Atasözü) 
 
"Nice zengin geceleyenler, ertesi gün fakir 
olurlar." 
 
"Hayırlı para, insanın kendisine, ailesine ve 
geçimine harcadığı paradır." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Para her şeyi yapar' diyen adam, para için her 
şeyi göze alan adamdır." 
 
"İnsanlar sahte para yaparlar, ama çok kere para 
da sahte insanlar meydana getirir." 
 
"Para yağmuru altında çok şeyler delinir." 
 
"Para adama akıl öğretir; esvap, yürüyüş." 
(Atasözü) 
 
"Para ile imanın kimde olduğu bilinmez." 
(Atasözü) 
 
"Para ile dağlar gülistan olur." (Atasözü) 
 
"Para insanı ipten kurtarır." (Atasözü) 
 
"Para para diyerek param parça olacak." 
(Atasözü) 
 
"Para parayı çeker." (Atasözü) 
 
"Paralı adamdan dağlar bile korkar." (Atasözü) 
 
"Paranın gördüğü işi kimse göremez." (Atasözü) 
 
"Parası aziz olan, kendi zelil olur." (Atasözü) 
 
"Parasızlık, adama her şey yaptırır." (Atasözü) 
 
"Parayı veren düdüğü çalar." (Atasözü) 
 
"Akçesi ak olanın bakma yüzü karasına." 
(Atasözü) 
 
"Akçenin gittiğine bakma, işin bittiğine bak." 
(Atasözü) 
 
"Akçe sayış, kaftan yürüyüş öğretir." (Atasözü) 
 
"Ak akçe kara gün içindir." (Atasözü) 
 
"Paralı olmak ve onun bekçiliğini yapmak üzüntü 
doğurur." 
 
"Sermayesiz zindan açılır; dükkân açılmaz." 
(Atasözü) 
 
"Bir insan, 'para her şeyi yapar' dedi mi, her 
şey belli olmuştur: O adamın parası yoktur." 
 
"Paradan daha önemli şeyler vardır. ne çare ki, 
çoğu zaman onları satın almak için de para gerekiyor." 
 
"Cebiniz delikse, onu para ile doldurmanın bir 
yararı yoktur." 
 
"Altın altın deyip durma, altında kalırsın." 
(Atasözü) 
 
"Altın leğenin kan kusana ne faydası olur? 
(Atasözü) 
 
"Altından ağacın olsa, zümrütten yaprak / Âkıbet 
gözünü doyurur, bir avuç toprak." (Atasözü) 
 
"Altın ve gümüş, münâfıkların yularıdır; onlarla 
çekilip Cehenneme götürülürler." 
 
"Altın eli bıçak kesmez." (Atasözü) 
 
"Parayı üstün tutan kimseyi Allah zelil eder." 
 
"Parayı domuzun boğazına takmışlar da, 'Domuz 
ağa' diye çağırmışlar." (Atasözü) 
 
"Son ağaç yıkılıp, son nehir kirletilip son 
balık da tutulduktan sonra, paranın yenmediğini anlayacaksınız." (Kızılderili 
Atasözü; Greenpeace'in sloganı) 
 
"İnsanoğlunun hiçbir icadı, para kadar fesat 
verici değildir." 
 
"Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe 
yaramaz." 
 
"Para, çok kimseye kötü yollar öğretir." 
 
"Paranın değerini anlamak isterseniz, borç 
almaya çalışın." 
 
"Her para kazanan, para yığınını çoğaltmak 
ister." 
 
"Para, adamı pek çabuk rezil eder." 
 
"Kullanamayacak olduktan sonra, para nene 
gerek?" 
 
"Para önden gidip, insana bütün yolları açar." 
 
"Para kader işidir; masal gibidir; bir varmış, 
bir yokmuş" 
 
"Eldeki para hürriyetin âletidir. Fakat peşi 
kovalanan para, tam tersine kölelik âletidir." 
 
"Parası olanın yarası olmaz." 
 
"Mevkîlerini para ile satın alan kişiler, 
masraflarını geri almanın yoluna düşerler." 
 
"Para vererek ölümden, ağır hastalıklardan, 
yaklaşan ağrılı yaşlılıktan kurtulanamaz." 
 
"Dünyada hem yokluğu, hem çokluğu kötü yalnız 
bir şey vardır: Para." 
 
"Dünyadaki bütün kapıları açan anahtar, 
paradır." 
 
"Kalmadı artık paranın nazarımda kadri / Kirli 
ellerde görünce paradan iğrendim." 
 
"Lekeli bir paranın insana sürekli bir faydası 
olamaz." 
 
"Parasız kalmamak istiyorsan ihsandan değil; 
ikrâzdan (borçlanmaktan) çekin." 
 
"Parayı yönetmesini bilmeyen bir adamı 
mahvetmenin en emin yolu, ona biraz para vermektir." 
 
"Kapitalizmde fertler, sosyalizmde devlet, İslâm 
ekonomisinde millet zengin olur." 
 
"Müslüman, materyalistlerin putlaştırdığı parayı 
esir alıp İslâm'a köle etmeden süper güçlere kafa tutamaz." 
 
"Birikmiş para ya bizi idare eder, ya bize itaat 
eder." 
 
"Para sevdâsında olmayan kişi, her nerede olursa 
olsun selâmettedir." 
 
"Paranın neler yapacağını düşünmek ne kadar 
tatlıdır." 
 
"Para olmadan onu harcamaya başlama." 
 
"İnsana paraya davrandıkları gibi davrananlar, 
onu harcamak için kazanırlar." 
 
"Para en iyi dost ve en tehlikeli düşmandır." 
 
"Para, iyi bir uşak, kötü bir efendidir." 
 
"Para, ya bizim başımızın belâsı, ya da bizim 
hizmetkârımızdır." 
 
"Para, insana hizmet eder, ya da hükmeder." 
 
"Paranın en büyük değeri, paraya gerçek 
değerinden daha yüksek bir değer tanıyan bir dünyada yaşamamızdan ileri 
gelmektedir." 
 
"Para, dünyada bin ayıp örter." 
 
"Bir tek kuruşu gözünüze yaklaştırırsanız, 
evrenin en büyük yıldızını gizler." 
 
"Saçarak paranı nâhak yerde / Olma muhtâc sakın 
nâ-merde." 
 
"Uzun ve ağır bir emekle, alın teriyle 
kazanılmış parayla; kaldırımda rastgele bulunmuş paranın değeri aynı mıdır?" 
 
"En dar zamanlarda bile münâsebetsiz işlere 
harcanacak devlet parası vardır." 
 
"Sadece paranın hükmettiği yerde yasalar ne 
yapsın?" 
 
"Budala ile parası, uzun zaman bir arada 
duramaz." 
 
"Parasız, düşünür; paralı da iki misli düşünür." 
 
"Para, büyük bir iğfâl vâsıtasıdır." 
 
"Arkadaşlarınızı muhâfaza etmek istiyorsanız; ne 
para verin, ne para alın." 
 
"Parasız kalmanın dehşetini duymamış adamlar, 
harp ateşini tatmamış askerlere benzerler." 
 
"Para, naz, nimet çok devam etmez." 
 
"Her şeyin para ile ölçüldüğü bir yerde 
toplumsal adâlet ve huzur hiçbir zaman gerçekleşemez." 
 
"Parasız adam, oksuz yay gibidir." 
 
"Paranın, insana işletemeyeceği suç yoktur." 
 
"Akçenin değerini ancak üstündeki pas belli 
eder." 
 
"Her para sermaye değildir. Sermaye, her zaman 
paraya hâkimdir. Paralı kimseler de paralanır." 
 
"Bir insan için, 'dostlarından çok parasına 
bağlıdır' diye bilinmekten daha utandırıcı şey olur mu?" 
 
"Bir budala para kazanabilir, ama onu sarfetmek 
için akıllı adam gereklidir." 
 
"Paranın saklanılması kazanılmasından daha 
zahmetli bir iştir." 
 
"Para, insan avlamak için en iyi yemdir." 
 
"Bir insanın dostluk derecesini tâyin etmek 
ister misiniz? Menfaatine hafifçe dokununuz." 
 
"Hayırda israf, israfta hayır yoktur." 
 
"Dünya menfaati için iyilik edenlerin 
iyilikleri, avcının kuşlara yem atması gibidir." 
 
"Malı olan gözünün teki ile uyur." 
 
"Bu dünyada mal ü mülküm / Vardır diyen yalan 
söyler." 
 
"Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk 
sahibi? 
 
Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen 
oyalan." 
 
"Şunlar ki çoktur malları, / Gör nice oldu 
halleri 
 
Son ucu bir gömlek giymiş / Onun da yoktur 
yenleri." 
 
"Az malın hesabı daha azdır." (Hadis-i Şerif 
Rivâyeti) 
 
"Lâ'net ola ol mâle ki tahsîline ânın / Ya dîn 
ola, ya ırz u ya nâmus ola âlet!" 
 
"Dünya metâına olma mağrûr / Komaz gönülde 
sürûr, gözde nûr." 
 
"Hesab ettim cümle dünya malını / Neticesi bir 
top beze dayandı." 
 
"Mâl-ı dünyâdan ne aldı gitti, var, Karun'a 
sor." 
 
"Mal ve mevkîye aşırı düşkünlük, suların 
sebzeleri yeşerttiği gibi insanın kalbinde nifak tohumunu yeşertir." 
 
"Bir şeye sahip olmanın hakları olduğu kadar, 
görevleri de vardır." 
 
"İnsanların seni sevmesini istersen, malının 
artan kısmını onlara dağıt. (Hadis rivâyeti) 
 
"Malın hayırlısı, kulun şeref ve ırzını koruması 
için sarfettiği malıdır." 
 
"Doğduğumuz zaman dünyaya hiçbir şey 
getirmediğimiz gibi, ölürken de hiçbir şey götüremeyiz." 
 
"Malı ve parayı hor gören çoktur; ama Allah için 
veren azdır." 
 
"Allah'a karşı takvâya yardımcı olan mal ne 
güzeldir." 
 
"Zühd ü takvâ bir ağaçtır ki, kökü kanaat, 
meyvesi rahattır." (Atasözü) 
 
"Dünyalık sana yöneldiği zaman sen de vermesini 
bil. Zira vermek, onu tüketmez. Dünyalık senden yüz çevirdiği zaman yine ver. 
Çünkü o devamlı kalmaz." (Hz. Ali) 
 
"Ticaret ve sanata önem verin. Bilin ki sizler, 
kendilerine muhtaç olmadığınız müddetçe kardeşlerinizin yanında şerefli ve 
muhterem olursunuz." 
 
"El kapılarında dilenci değilsin; bunun şükrü 
olarak kapından dilenciyi kovma." 
 
"Cimriler, kendilerinin ölmesini isteyen 
insanlara servet toplayan kişilerdir." 
 
"Diyem sana bahîlün (cimrinin) ne idüğin / 
Sakınır kendünden kendü yidiğin." 
 
"Encâm-ı hayâtı kıl teemmül / Tefrîke çalış 
zararla kârı. 
 
Sahipservet hasîse derler / Vârislerin 
hazinedârı." (Hayatın son anlarını düşün, kârla zararı ayırdetmeye çalış; Servet 
sahibi cimrilere, mirasçılarının veznedârı derler, unutma.) 
 
"Cimriliği ortaya çıkaran yoksulluk değil; 
zenginliktir daha çok." 
 
"Yoksulun çok şeyi eksiktir, cimrinin her şeyi." 
 
"Parasından en az yararlanan cimrinin 
kendisidir." 
 
"Altın, ocaktan madeni kazmakla çıkar. Cimrinin 
elinden, canını koparsan çıkmaz." 
 
"Cimrilik, bütün insan deliliklerinin en 
gülüncüdür." 
 
"Bazısının eli verir gönlü vermez; bazısının da 
gönlü verir, eli vermez! İkisi de cimriliktir." 
 
"Câhil cömert, Allah katında cimri âbidden daha 
sevimlidir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Cimrilik ve korkaklık mü'mine yakışmaz." 
(Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Cömert, Allah'a yakın, insanlara yakın, Cennete 
yakın ve Cehennemden uzaktır. Cimri, Allah'tan uzak, insanlardan uzak, Cennetten 
uzak ve Cehenneme yakındır. Allah katında cömert bir câhil, cimri olan bir 
âlimden daha sevimlidir. En ağır hastalık, cimrilik hastalığıdır." (Hadis-i 
Şerif Rivâyeti) 
 
"Allah cömerttir, cömertliği ve güzel ahlâkı 
sever." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Veren el, alan elden üstündür." (Hadis-i Şerif 
Rivâyeti) 
 
"Cömertlik yap ki, sana da cömertlik yapılsın." 
(Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Cömertlik, Cennet ağaçlarından bir ağaçtır. 
Dalları dünyaya sarkıtılmıştır. Her kim onun bir dalına yapışırsa o da onu çeker 
Cennete götürür." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Zenginleriniz cömert; idarecileriniz hayırlı 
olur ve işiniz de aranızda meşveret esasına dayanırsa, yerin üstü sizin için 
altından daha hayırlıdır. Eğer idarecileriniz şerli, zenginleriniz cimri olur, 
işiniz de kadınlara kalırsa, yerin altı sizin için üstünden daha hayırlıdır." 
(Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Cimrilik ile iman bir kalpte toplanmaz." 
(Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Akıllı kimse odur ki; Malını güve düşmeyecek, 
hırsız çalmayacak yerde saklayandır; yani Allah yolunda harcayan." (Abdullah bin 
Mes'ud r.a.) 
 
"Ey Âdemoğlu, şaşıyorum sana! Kendi arzularının 
yerine gelmesi için israf olarak harcıyorsun da, bir dirhem ile Rabbinin 
rızâsını kazanmakta cimrilik ediyorsun." (Hasan-ı Basrî r.a.) 
 
"Her sabah iki melek: 'Allahım, cimrinin malını 
tezden elinden al, cömerdin malını da artır' diye duâ ederler." 
 
"Cömert, nasihat vermekle yetinmeyip yardım 
eder." 
 
"Cömertlik fazla vermekten ziyade, yerinde ve 
zamanında vermek demektir." 
 
"Kötü kimseler olsalar bile, cömertler için 
herkesin kalbinde bir sevgi vardır. İyi olsalar bile, cimrilere karşı herkesin 
kalbinde yalnız nefret vardır." 
 
"Cömertliğin âfeti başa kakmadır." (Hadis-i 
Şerif Rivâyeti) 
 
"Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa 
daha güzel olur." (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
"Ümmetimin sâlihlerinin Cennete girmeleri, namaz 
ve oruçları sebebiyle değil; cömertlik, gönüllerinde müslümanlara karşı kötü 
duygular beslememeleri ve müslümanlara nasihatleri sayesindedir." (Hadis-i Şerif 
Rivâyeti) 
 
"Cömertlik, dost ve ahbâba iyilikte ve ikramda 
bulunmaktır. 
 
"Tuzağa saçtığın taneler, cömertlik sayılmaz 
ki." 
 
"Cömertlik, mutluluk anahtarıdır." 
 
"Cömertlik, zenginlikten üstündür. Düşmanı 
çekmeyen servet çeşididir." 
 
"Cömertliğimiz hiçbir zaman servetimizi 
aşmamalıdır." 
 
"Cömertlik, dostluğun özüdür." 
 
"Cömertler elinde mal eksik olmaz." 
 
?Dünya, mü'minin zindanı, kâfirin ise 
cennetidir.? (Hadis-i Şerif Rivâyeti) 
 
?Dünya, âhiretin tarlasıdır.? (Hadis-i Şerif 
Rivâyeti) 
 
 ?Âhirete nisbetle dünya, sizden birinizin 
parmağını denize daldırması gibidir. Dikkat etsin, o, parmağıyla neyi geri 
getirebilir?? 
 
?Ebedî olan âhirete inandığı halde bütün 
mesâisini aldatıcı olan dünyalık için harcayanlara alabildiğine şaşarım.? 
 
"Geçim kaynağı için çalışmasına veya ticaretine 
haram karıştıranlara şunu hatırlatmak gerekir: 'Kendisine isyan ettiğin hallerde 
bile rızkını kesmeyen Allah Teâlâ, kendisine itaat ettiğinde mi rızkını vermeyip 
kesecek?" 
 
?Önünüzde çok zor ve güç bir yokuş var. Ancak 
yükü hafif olanlar onu aşabilecektir.? 
 
?Dünya derin bir denizdir. Çok kimse burada 
boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için gemin takvâ, yatağın iman, 
yelkenin Allah'a tevekkül olsun ki, batmaktan kurtulabilesin. Yoksa kurtuluş 
zordur.? 
 
?Dünyayı kendinize efendi edinmeyin ki, o da 
sizi kendisine köle etmesin. Servetinizi kaybolmayacak yerde toplayın.? 
 
?Hasta adam, hastalığı sebebiyle yemeğin tadını 
alamadığı gibi, dünya malına meyleden de dünya sevgisi sebebiyle ibâdetlerin 
tadını alıp zevkine varamaz.? 
 
?Dünya, bir cîfedir. Ondan bir şey isteyen, 
köpeklerle dalaşmaya dayanıklı olmalı.? (Hz. Ali) 
 
?Biz öyle kimselere yetiştik ki, onlara göre 
dünya, sahibine iâde edilmek üzere emanet edilmiş bir şey idi. Kolayca ve 
hafifçe âhirete göçmeleri de bundandı.? (Hasan-ı Basrî) 
 
?Dünyanın lezzetini, zevkini, saâdetini, 
rahatını isterseniz, meşrû dairedeki keyifle yetinin. O, keyfe kâfidir.? 
 
?Şu dünya; imtihan meydanıdır ve hizmet yeridir; 
lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir.? 
 
 ?Dünya, kâmil mü'minin kıymetsiz oyuncağı, 
gâfillerin değersiz salıncağıdır.? 
 
?Dünya, ?bir gün' gibi çabucak geçecek, 
Kur'an'ın ?yarın' dediği gün uyanacak, ?dünya' için ?dün ya!' diyeceksin.? 
 
 ?Dünya malı, sana oyuncak olarak verilmişken, 
oyuncak seni oynuyor!? 
 
?Bütün dünya bir oyun sahnesidir. Kadın erkek 
bütün insanlar da sadece oyuncular. Her birinin giriş ve çıkış zamanları 
vardır.? 
 
 ?Kabrin arkası için çalışın. Hakiki saâdet ve 
lezzet oradadır.? 
 
 ?Dünya bir tahteravallidir.? 
 
 ?Kim dünyaya evlenme teklifinde bulunursa, 
dünya ondan mehir bedeli olarak, dinini ister.? 
 
?Dünyanın karakteri, önce yaldızlı şeylerle 
aldatıp sonra helâk etmektir. O, kendini beğendirmek için süslenip püslenen, 
evlendikten sonra da kocasını öldüren bir kadına benzer.? 
 
?Kişi bu dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış 
sineğe döner.? 
 
?Dünya malı çok olanın, aldanma dünyasına. 
 
Dünya benim diyenin, gittik dün yasına.? 
 
?Kısmetindir gezdiren yer yer seni, / Göğe 
çıksan, âkıbet yer yer seni.? 
 
?Sen ister boynuna ip tak, diler cevherli kordon 
tak, 
 
Bu dünyadan nasîbin en nihayet bir avuç toprak.? 
 
 ?Bunca varlık var iken bitmez gönül darlığı.? 
 
?Dünya malı dünyada kalır.? 
 
?Dünya malına esir olan âzâd olmaz.? 
 
 ?Bazıları ?dünyada mekân, âhirette iman' der; 
ama doğrusu şöyle olmalı: ?Dünyada sağlam iman, Âhirette cennet gibi mekân.? 
 
?Kim dünyaya mâlik olursa yorgun düşer, kim 
dünyayı severse ona kul olur, dünyanın azı yeter, çoğu da zengin yapmaz.? 
 
?Âhirette mü'mini bekleyen nimetler, güzellikler 
yanında, dünya hayatı ne kadar güzel ve şâşaalı bile olsa, zindan gibi 
kalmaktadır.? 
 
?Ey insan! Dünyaya kalıbınla sahip ol; fakat 
kalbini ve himmetini ondan ayır.? (Abdullah bin Ömer) 
 
?Mü'min, dünyada, doktoru yanında olan bir 
hastaya benzer. Doktoru, ona faydalı olanı ve olmayanı bilir. Hasta kendisine 
zararlı bir şeyi isterse ona engel olur. Mü'minin hali de buna benzer. O, birçok 
şeyi arzu eder; ama imanı, ona zararlı olan şeylere mâni olur. Ölünceye kadar, 
bu böyle sürer gider.? (Selmân-ı Fârisî) 
 
?Müslümanlar arasında nerede ve ne zaman 
tartışma çıkarsa, bilin ki işin içinde servet, şöhret veya şehvet, yani para, 
makam veya kadın vardır. Ya bunlardan biri veya birkaçı. Kavganın sebebi 
bilindiğine göre tedâvisi kolaydır. Bize verilen herşeyin emânet olduğunu ve 
bunlarla sınava çekildiğimiz şuuru. Müslüman olduğumuzu hiçbir zaman unutmamak 
ve Allah'ın bize devamlı gördüğü şuurunda yaşamak.? 
 
?Çarşıyı pazarı müslümanlaştırmadan, İslâm'ı 
çevreye hâkim kılmak mümkün değildir.? 
 
?Müslüman ve para; bu ikisi, birbirini 
tamamladığı gün, süper güçler yer değiştirecek, gerçek süper güç hâkim 
olacaktır.? 
 
?Paraya hâkim ol(a)mayan müslümanıın dünyası da, 
büyük ihtimalle âhireti de cehennem olacaktır.? 
 
?İslâm'da ruhbanlık yoktur. Muâmelâtı tatbik 
etmek farzdır. Bu öyle bir farzdır ki, müslümanların çoğunun haberi bile yoktur. 
Bilinmeyen günahlara tevbe edilmediği için, en büyük günahlar da bunlardır.? 
 
?Bir müslümanın yediği, içtiği, giydiği haram 
olursa, onun ibâdeti ve duâsı nasıl kabul olur?? 
 
?Her işini para ile görüp paraya düşman olan 
müslümanlar; konforlu hayat yaşayıp ?dünya sevgisi hataların başıdır' diyenler; 
sermâye biriktirip bankayla iş görüp kapitalizme düşman olanlar; kapitalistler 
gibi yaşayıp sosyalizmin gelmesini istemeyenler tezat içindedir.? 
 
?Hapse girmemek için T.C. kanunlarına gösterilen 
gayret kadar, Cehenneme girmemek için Allah'ın kanunlarına uyulsa, dünyamız da, 
âhiretimiz de cennete dönüşecektir. Üniversite sınavına hazırlanan bir genç 
kadar âhirette Cennet kazanmak için dünya imtihanına özen göstersek Cennetin 
bütün kapıları bize açılır. Dünya huzuru da avans olur.? 
 
?Helâl-haram gözetmeden para kazanan ehl-i 
dünyadır, laiktir, kapitalisttir. Haramdan kaçan, helâl kazanç sağlayan ise 
ehl-i diyânettir, mü'mindir, mübârektir. Karun gibi, Firavun gibi, yahûdiler 
gibi zengin olmak, dini satıp dünyayı da mezara kadar sırtlamaktır. Her yolcu, 
birşeyler götürür. Âhirete giden de sevaptan, günahtan başka bir şey götüremez.? 
 
 
 
Hamdi Döndüren, Şamil İslâm 
Ansiklopedisi, c. 4, s. 52-53 
 
Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 
381-382 
 
Ahmed Yaşar, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 4, s. 
53-54 
 
Hamdi Döndüren, Şamil İslâm 
Ansiklopedisi, c. 4, s. 345-348 
 
Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 4, 
s. 342-343 
 
A.g.e.c. 4, s. 133-134 
 
Alâaddin Başar, Nur'dan Kelimeler, s. 130-136 
 
Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi, c. 13, s. 
34-38 
 
A.g.e. c. 11, s. 380-386 
 
A.g.e. c. 5, s. 419-425 
 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.