Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Mâlik-i Yevmi'd-Dîn

Mâlik

Mâlik-i Yevmi'd-Dîn:


Din gününün sahibi. ?Din gününün mâlikidir.?
(1/Fâtiha, 4). İnsanların öldükten sonra dirilecekleri, biraraya gelerek
hesaplarını verip, âkıbetlerini görecekleri gün, din günüdür. O gün insanın
başkalarıyla, hatta kendi annesi, babası, eşi ve çocuklarıyla bile ilgilenmeye
ne hali, ne fırsatı vardır. Din gününün şiddeti ve olağanüstü korkusu, herkesi
kendi derdine düşürür. Allah o diriliş gününü diğer adıyla din gününü Kuran'da
şöyle tarif etmektedir: ?Din gününü sana bildiren şey nedir? Ve yine din
gününü sana bildiren şey nedir? Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeyle
güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır.? (82/İnfitâr,
17-19)

O gün dünya hayatında kişinin en çok değer
verdiği ilişkiler Allah'ın azâbı karşısında paramparça olur. Artık insanlar
arasındaki dünyevî yakınlıkların, soy bağlarının hiçbir anlamı kalmamıştır. Tek
değer, kişinin imanıdır. Hiç kimse, kimseye yardım edemez. Ancak öyle bir irâde
yardım edebilir ki cennetin sonsuz nimetlerine de, cehennemin çılgın yanan
ateşine de, görevli meleklere de hâkim olsun... Bu, insanın Allah dışında yardım
beklediği tüm kapılarının kapanmış olması demektir. İçinde bulunduğu bu zor
durumdan onu ancak Allah kurtarabilir.
O da yine Allah'ın dilemesine bağlıdır.

Kişi din gününün tek sahibi olan Allah'ın
huzurunda ilk yaratıldığında olduğu gibi yalnızdır. Dünyadaki yaşamı süresince
her yaptığı, her düşündüğü Allah tarafından gözler önüne serilir. En ufak bir
ayrıntı dahi unutulmaz. Allah azamet ve şânına yaraşır bir ortam yaratır ve
yarattığı kullarından hesap sorar. Ancak, kimi dilerse rahmetiyle kurtarır.
İnkârcıların kahredici bir pişmanlığa sürüklendiği bu günde mü'minler, sevinçli
ve coşkuludurlar. "... O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman
edenleri küçük düşürmeyecektir..." (66/Tahrîm, 8). Çünkü Allah,
"elçilerine ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de şâhitlerin (şâhitlik
için) duracakları gün yardım edeceğini" vaad etmiştir. İşte o günün sahibi,
yalnız Allah'tır ve emir O'nundur.

İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir;
artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
Derler ki: "Eyvahlar bize; bu, din
günüdür. Bu, sizin yalanladığınız
(mü'mini kâfirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür."
(37/Sâffât, 19-21). ?O gün, yalanlayanların vay haline. Ki onlar, din gününü
yalanlıyorlar. Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkâr olandan başkası
yalanlamaz.? (83/Mutaffifîn, 10-12)

Mâlik-i yevmi'd-dîn ifâdesindeki yevm:
Süresi değişik olan vakit bölümlerine ıtlak edilebilen bir zaman birimidir.
Güneşin doğuşuyla batışı arasındaki vakte de ?yevm? denir. Burada, birinci mânâ
tercih olunmalıdır. Din: Arapçada yerine göre bir işin karşılığı,
muhâsebe, hüküm, siyaset, sultan (otorite), âdet, hal, şeriat, kahr gibi
anlamlara gelir. Allah'ın din gününün sahibi vasfı, ?cezâ gününün mâliki?
şeklinde açıklanır. Bu vasıf, herkesin yaptığının karşılığını alacağı günde,
Allah'ın her şey ve herkes üzerinde tam bir hâkimiyet ve sahibiyetini ifâde
eder. Bu isim, yalnız bir âyette geçer (1/Fâtiha, 4). Fakat aynı mânâ, başka
tarzda da ifâde olunmuştur (82/İnfitâr, 19; 6/En'âm, 73; 40/Mü'min, 16 vb.).

Bu vasıf, Allah'ın hâkimiyet ve sahibiyetinin
âhirete tahsis edildiği intibaını vermektedir. Kur'ân-ı Kerim'in başka birkaç
âyeti de, bu kabildendir: ?Sûra üfleneceği gün, hükümranlık O'nundur.?
(6/En'âm, 73). ?O gün emir yalnız Allah'ındır.? (82/İnfitâr, 19) gibi.
Müfessirler bunu şöyle tevcih etmişlerdir:

Maksat, o günün ehemmiyetini bildirmek, o günü
ta'zim etmektir.

Dünya hayatında zâhiren, hem mülk hem de mil
Allah'tan başkaları için de doğrudur. Ama o gün, bunlar zâhirî bakımdan da zâil
olacaklardır. Onun mâlikiyet ve melikiyeti tam bir zuhurla açığa çıkacaktır.

İlk ferdinden son ferdine varıncaya kadar, bütün
insanlar o gün bir araya toplanacaktır. İnsanların İlâhî hükümranlık hakkında
tek bildikleri husus vardır. Fakat o gün; bu hükümranlık, başka zamanlarda
anlaşıldığından son derece fazla olarak, topyekün insanlar tarafından bir anda
müşâhede olunacaktır.

Allah Teâlâ'nın hikmeti, bu dünyada sebepleri
koymayı dilemiş, insanı da bu nizama uymakla yükümlü kılmıştır. Hikmet; izzet ve
kudrete gâliptir. Dolayısıyla sebepler dairesi, itikad dairesine gâliptir. Bu
iki zıt kavramdan ortaya çıkan âhenk sâyesinde mü'min, bir taraftan Allah'ın
izzetini unutmaktan kurtulurken, öbür taraftan yaşayış planında sebepler
düzenini ihmal etmekten kurtulmaktadır. Din gününde, Allah'ın izzetini
perdeleyen bu nizam kaldırılıp her şeyin mâhiyeti, içyüzüyle ortaya çıkacaktır.
İtikad dairesi, sebepler dairesine gâlip geleceği, bütün hüküm ve mülkün Allah'a
âit olduğu tam bir şekilde ortaya çıkacağı içindir ki, böyle bir tahsis vârid
olmuştur (Suad Yıldırım, Kur'an'da Ulûhiyet, s. 127-128).