Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Cihadın Amacı ve Kapsamı
Cihadın Amacı ve Kapsamı 
 
 
Cihadın Amacı ve 
Kapsamı: 
 
 
Cihadın gâyesi, toplumdaki 
fitneyi kaldırmak, zulümleri önlemek, insanlara Allah'ın adını 
ulaştırabilmektir. Hak bayrağını yüceltmektir. İnsanları baskılardan ve 
zulümlerden kurtarmaktır. İslâm ile insanların arasındaki engelleri ortadan 
kaldırmaktır. Onların rahat bir şekilde İslâm'ı tanımalarına fırsat vermektir. 
İslâm savaş realitesini göz 
ardı etmez. Çünkü savaşın tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Savaş bazen arzu 
edilmese de kaçınılmaz olur. Müslümanlar asla mal toplamak, toprak ele geçirmek, 
insanlara hükmetmek, onlara karşı büyüklük taslamak, onları öldürmek, 
zenginliklerini yağmalamak, insanlardan intikam almak için cihad etmezler. 
Bunların hiçbiri İslâm'da yoktur. İslâm, savaşı, ekonomik, sosyal ve siyasal 
hegemonya aracı olmaktan kurtararak insanî hedeflerin gerçekleşmesinde, 
gerektiği zaman başvurulacak bir metod olarak kabul eder. Burada dikkat edilmesi 
gereken önemli bir nokta da şudur: Başkalarının savaşları özünde profandır. O 
harpler dünyalık amaçlar uğrunda yapılırken, İslâm'ın cihadı Allah rızâsı için 
yapılır ve özünde âhirete âit boyut vardır. 
Bu anlamda cihad, bir 
ibâdettir. Çünkü cihad İslâm'ı, yani Allah'ın insanlar için seçtiği iki dünya 
saâdetini insanlara taşıma çalışmasıdır. İnsanları zulmün ve tuğyânın 
karanlıklarından, İslâm'ın aydınlığına bir dâvettir. İnsanlara o nûru ulaştırma 
faâliyetidir. Bu nedenle cihada bir ?yürek fethi' gayreti de denilir. Yani 
karanlıkta kalan insanların gönüllerini İslâm'a ve onun güzelliklerine açma 
çabası. 
İslâm dâvetinin amacı 
insanlardan bazılarının diğerleri üzerinde rableşmesini önlemek, hakların 
sahiplerine ulaşmasını sağlamak ve onları huzura, mutluluğa ulaştırmaktır. 
Ancak bazen insanla bu mutluluk arasına maddî veya mânevî engeller girebilir. Bu 
engeller kimi zaman fiziksel, kimi zaman düşünsel; bazen bireysel, bazen 
toplumsal, bazen de kurumsal olabilir. Bu engeller kimi zaman resmî odaklar 
tarafından tezgâhlanabilir. 
Günümüzde insanlık, mesâfelerin 
ve yerleşim alanlarının yakınlığına, iletişimin son derece artmasına rağmen, bir 
iletişimsizliği, bir yalnızlığı yaşıyor. Aynı mahalleyi, aynı apartmanı, hatta 
aynı mekânı paylaşan kişiler arasında bile bir yabancılık söz konusu. Yürekler 
arasındaki bağlar ve ünsiyet azaldı. Onun yerine kalın duvarlar örüldü. 
Cihad faâliyeti, saâdetin ta 
kendisi olan İslâm'la insanlar arasına, giderek yürekler arasına konulan 
engelleri, örülen duvarları ortadan kaldırma çalışmasıdır. İnsanları kendi 
gerçekleriyle, Rablerinden gelen hakla ve bunun sonucu iki dünya mutluluğu ile 
buluşturma, insanların yüreklerini İlâhî güzelliklere açma gayretidir. 
Müslümanlar cihad faâliyeti ile insanlığın eskimez değerleri olan İslâm'ın 
güzelliklerini insanlara, yine onun dilini kullanarak taşırlar. Onlar İslâm'ın 
getirdiği mutluluğu fiilen tadarak, başka yüreklere de bu dâvâyı götürmek 
isterler. Bu çalışmayı yapanlar insanı ?Allah'ın indirdiği bir âyet-kitap' 
olarak değerlendirirler. Onların da ?vahy-i metluv -okunan vahiy-' olan 
Kur'an'la buluşmaları için çalışırlar.[1] 
 
Görüldüğü gibi cihadın kapsamı 
ve hedefi bazılarının sandığı gibi ne saldırı ne de savaştır. Ancak yeri gelince 
dış düşmana karşı fiilî cihad dediğimiz ?kıtâl/savaş' gündeme gelir. 
Müslümanlara yapılan saldırılara cevap vermek, zâlimlerin zararlarına engel 
olmak; İslâm'a inananların hem hakkı hem de görevidir. Cihad faâliyeti aynı 
zamanda insanların kendi istekleriyle müslüman olmalarını sağlayacak bir ortamı 
da hazırlar. 
Kur'an-ı Kerim, cihad ve savaş 
kavramlarını tamamen ?Allah yolunda cihad? (fî sebîlillâh) şeklinde 
kullanmaktadır. Öyleyse Allah rızâsının dışına çıkan bir savaş İslâm'ın 
emrettiği cihad değildir. 
Hz. Muhammed (s.a.s.)'in bütün 
peygamberlik hayatı, bir cihad faâliyetidir. Çünkü onun görevi bir peygamber 
olarak insanlara Allah'ın dinini tebliğ etmek, insanların İslâm ile iki dünya 
saâdetine kavuşmalarını sağlamaktı. Onun bu uğurdaki çabası, gayreti, çektiği 
sıkıntılar, hedefi ve beklentileri; cihad ibâdetinin boyutlarını gösterir. 
Ancak ?canla cihad/kıtâl?, 
İslâm tarihinde ilk defa Peygamberimizin ve müslümanların Medine'ye hicret edip 
bir toplum ve devlet kurmalarından sonra farz oldu. Bilindiği gibi Mekkeliler, 
müslümanları İslâm'dan döndürmek için her yolu denediler, başaramayınca onları 
Mekke'den sürüp çıkardılar. Bununla da kalmayıp onları Medine'de de öldürmek, 
yok etmek için ordular hazırladılar. Böyle bir ortamda müslümanlara kendilerini 
savunmak için ?kıtâl-savaş' izni verildi. Nefisle/canla cihadın müslümanlara 
farz kılınış şekli, cihad anlayışını ortaya koymaktadır. Bu konuyu yanlış 
anlamak isteyenlere de net bir cevap vermektedir.[2] 
 
Müslümanlar savaş istemezler. 
Ama kendilerine saldırı olursa sabırla direnirler, mallarıyla ve canlarıyla 
Allah yolunda çaba gösterirler. 
 
[3] 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 M. İslamoğlu, Yürek Fethi, s: 36-43. 
 
 
 
 
 [2] 
 Tevbe: 9/12-13; Bakara: 2/216; Hacc: 22/39. 
 
 
 
 
 [3] 
 Bakara; 2/190-192; Hüseyin K. Ece, İslam'ın Temel Kavramları, Beyan 
 Yayınları: 112-114. Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 334-336. Ahmet Kalkan, 
 Kur'an Kavram Tefsiri.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.