Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Sâdık Kimselerin Özellikleri

Sâdık Kimselerin Özellikleri



Sâdık Kimselerin
Özellikleri:


Sâdık kimse, sözünde duran
kimsedir. Onun içi ve dışı birdir. Yalan söylemez, hile yapmaz, kimseyi
aldatmaz, işini düzgün yapar. Gittiği yol doğru bir yoldur. Mü'min, önce özünde
(kalbinde) sâdık olmalıdır. Kalbinde yalana, hileye, düşmanlığa, hileye, fitneye
yer vermemelidir. Ondan sonra da sözünde doğru olmalıdır. Konuşurken yalana,
uydurmaya ve iftiraya başvurmamalıdır. Yalanın zararları açıktır, doğruluğun
faydaları ise tartışılmayacak kadar çoktur. Mü'min, sonra da işinde doğru
olmalıdır. İşini düzgün yapmalı, hileden ve aldatmadan uzak durmalıdır.
Sıdk sahibi olmaya ?sadâkat'
denir. Sâdık kimseler, aynı zamanda ?sadâkat' sahibi kimselerdir. Mü'minlerin en
önemli sıfatlarından biri de ?sadâkat' sahibi olmalarıdır. Türkçe'de sadâkat;
müslüman kardeşinin iyiliğini istemek anlamına geldiği gibi, insanlara karşı
dürüst davranmaya, dostluğa bağlı olmaya da denir. Bu anlamdaki sadâkatın zıddı
?hıyânet'tir. Hâinlik ise olgun bir müslümana yakışmaz. Müslümanlar, karşılıklı
işlerinde, başka insanlarla olan her
türlü ilişkilerinde sadâkat
ahlâkı üzere, dürüst ve iyiliksever olmalıdırlar. Karı-koca arasında mutlaka
?sadâkat' duygusu olmalıdır. Hem evdeki görevleri açısından, hem de iffetlerini
koruma açısından birbirlerine karşı ?sâdık' olmalıdırlar.
Peygamberimiz, insanları
aldatanları şiddetle tenkit ediyor ve onları kendisine bağlılardan saymıyor.
Mü'min, verdiği sözde durur, emâneti yerine getirir, işini sağlam yapar,
yalandan uzak durur, aldığı vazifeyi yerine getirir, emâneti ehline verir.
Allah'a ibâdet ve itaatinde tam bir ?sadâkat' ahlâkı sergiler. Rabbine kalbinden
bağlıdır. O'nun huzurunda O'nu kandırmaya, başkasına tapınmaya, ibâdetinde hile
yapmaya yeltenmez. Ziya Paşa şöyle diyor:

?İnsana sadâkat yaraşır görse
de ikrah
Yardımcısıdır doğruların
Hazret-i Allah.?

Çok doğru olan, doğruluğun en
güzelini yapanlara, Allah'tan gelen vahyi tereddütsüz kabul edenlere ?sıddîk'
denir. Nitekim Hz. Ebu Bekr'ın lakabı Sıddîk idi. Sıddîk olanlar asla yalan
söylemezler. Onlar, itikatlarında (inançlarında) doğrudurlar ve bunu fiilleriyle
(amelleriyle) pekiştirirler. ?Kitap'ta İbrahim'i de an. Çünkü O, sıddík bir
nebî idi..? (19/Meryem, 41). Allah'a ve O'nun Rasûlüne hakkıyla iman
edenler, Allah katında ?sıddîk'lar ile şehidlerdir, sıddîk ve şehidlik
mertebesine erenlerdir (57/Hadîd, 19).
?Sâdık' olma sıfatı hem
peygamberlerin, hem de Kıyâmetin kesinlikle olacağının doğru haberidir. Kimsenin
şüphesi olmasın ki, Kıyâmet sâdık/doğru bir haberdir (51/Zâriyât, 5). İnsanlara
hakkı gönderen Rabbimiz, kendisinin sâdıklardan olduğunu, dolayısıyla gönderilen
vahiyde bir yanlışlık olmadığını açıklıyor (15/Hıcr, 64). Allah (c.c.),
Kur'an'ın bir benzerini yazmaya cür'et edenleri, bu sözlerini isbâta dâvet
ediyor. Buyuruyor ki, ?Eğer sâdık kimselerden iseniz, haydi dediğinizi yapın,
onun bir benzerini getirin bakalım!? (2/Bakara, 23). İnkârcı ve
yalancıların, Kur'an'ın bir benzerini yazamayacakları zaten baştan bellidir.
Kur'an, inkârcılara seslenerek
diyor ki, ?Eğer sâdık kimselerden iseniz, ölümü başınızdan savın, İslâm'ın
yanlış olduğuna dâir bir deliliniz varsa getirin, Allah'tan başkasını yardıma
çağırın bakalım.? (3/Âl-i İmrân, 168; 2/Bakara, 111; 6/En'âm, 40). Sabredenler,
sâdık olanlar, kunut yapanlar (boyun bükerek ibâdet edenler), müttakî olanlar,
seherlerde Rablerine günahlarından dolayı istiğfar edenler övülmeye lâyık
insanlardır (3/Âl-i İmrân, 17). Kıyâmet, öyle bir gündür ki, dünyada iken
imanında doğru olan, Kur'ân-ı Kerim'i tam bir teslimiyetle kabul eden sâdık
kimselerin bu sıdklarının/doğruluklarının fayda vereceği bir gündür (5/Mâide,
119).
Allah (c.c.) bütün insanları
iman etmeye ve sâdık kimseler ile beraber olmaya dâvet ediyor (9/Tevbe, 119).
Sâdık olanların, İslâm'ı, Kur'an'ı ve O'nu tebliğ eden peygamberi tasdik edip
tam bir bağlılıkla ibâdet edenlerin mükâfatını Rabbimiz verecektir. Sıdktan uzak
kalan iki yüzlü münâfïklara ise azâbını tattıracaktır (33/Ahzâb, 24). Sâdık olan
kadınlar ile sâdık olan erkeklere Rabbimiz büyük bir ecir ve mükâfat
hazırlamıştır. Çünkü onlar imanlarında doğru idiler ve hakkı gönülden tasdik
etmişlerdi (33/Ahzâb,35). İman edenler sıdk sahibi sâdıklardır. Onlar Allah'ın
katından gelen sâdık bir dâveti ?tasdik' ettiler ve ?musaddık/doğrulayan, doğru
kimse' oldular. Rabbimiz onları şöyle övüyor: ?Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat
ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddîklar
(doğrulayanlar), şehidler ve sâlihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar.?
(4/Nisâ, 69)
?Sadîk? arkadaş
demektir. Yani arkadaşını doğrulayan, ona doğru davranan, ona sadâkatle bağlanan
en yakın dost demektir. Arkadaş anlamındaki bu kelimenin ?sıdk-doğruluk'
kelimesinden gelmesi, oldukça dikkat çekicidir.[1]
Kur'an'da kullanıldığı
şekliyle, farz olan infak, yani zekât anlamında ve halk arasında meşhur olduğu
şekilde nâfile infak mânâsında ?sadaka? kelimesi de, sıdk kelimesinden
türemiş ve doğrulukla ilgili bir kavramdır. İnsanın, sıdkını ortaya koyma,
Allah'ın emânetini O'nun yolunda kullanma yolu olan infak için verilen mala ve
paraya da sıdk kelimesinden türeyen "sadaka" denilir. İnsan, malının bir
miktarını, verilmesi istenen ve gereken yerlere vermekle, Allah'ın "infak edin"
emrini yeri getirdiğini ve dolayısıyla Allah'a inanıp hükümlerini tasdik
ettiğini ortaya koymuş olur.








[1]
Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 562-566