Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kur'ân-ı Kerim'de Sıdk Kavramı

Kur

Kur'ân-ı Kerim'de
Sıdk Kavramı

Kur'ân-ı Kerim'de ?sıdk? ve
türevleri, toplam olarak 155 yerde geçer. Bu âyetlerden örnekler görelim:
"Gerçek iyilik, yüzlerinizi
doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin iyiliğidir
ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. Allah
rızâsı için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve
boyunduruk altında bulunan köle ve esirlere sevdiği maldan harcar, namaz kılar,
zekât verir. Andlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık
ve savaş zamanlarında sabreder. İşte sâdık/doğru olanlar, bu vasıfları
taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır.? (2/Bakara, 177)
"Mü'minler, ancak Allah'a ve
Rasûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla
ve canlarıyla cihad edip savaşanlardır. İşte sâdıklar/doğrular ancak onlardır."
(49/Hucurât, 15)
"Allah'a ve peygamberlerine
iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sıddîklar/sözü özü doğru
olanlar ve şehidlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nurları
vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin
adamlarıdır." (57/Hadîd, 19)
?Kim Allah'a ve Rasûlüne
itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler,
sıddıklar (doğrulayanlar), şehidler ve sâlihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır
onlar.? (4/Nisâ, 69)
?O Allah ki, O'ndan başka
ilâh yoktur. Kendisinde hiç bir şüphe olmayan kıyâmet gününde sizleri mutlaka
toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?? (4/Nisâ, 87)
"Ey iman edenler! Allah'tan
korkun ve sâdıklar/doğrularla beraber olun." (9/Tevbe, 119)
"İnsanlar, imtihandan
geçirilmeden, sadece 'iman ettik' demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
Andolsun ki, Biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah,
doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır." (29/Ankebût,
2-3)
"Mü'minler içinde Allah'a
verdikleri sözde duran (sâdık olan) nice erler/yiğitler var. İşte onlardan kimi,
sözü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehidliği) beklemektedir.
Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. Çünkü Allah sadâkat
gösterenleri (sâdıkları) sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münâfıklara
-dilerse- azap edecek, yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir.
Şüphesiz Allah, bağışlayandır, merhamet edendir." (33/Ahzâb, 23-24)
?Ey iman edenler! Allah'tan
korkun ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve
günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa
ermiş olur.? (33/Ahzâb, 70-71)
"Şüphesiz bizim Rabbimiz
Allah'tır' deyip, sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu), onların
üzerine melekler iner (ve derler ki:) 'Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size
va'dolunan Cennet'le sevinin. Biz, dünya hayatında da, âhirette de sizin
velileriniziz. Orada nefislerinizin arzuladığı her şey sizindir. Ve istemekte
olduğunuz her şey de sizindir. Çok bağışlayan, çok merhamet eden (Allah) dan bir
ağırlanma olarak!" (41/Fussılet, 30-32)

"Şüphesiz bizim rabbimiz
Allah'tır' deyip, sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu), artık
onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. İşte onlar Cennet
halkıdır. Yapmakta olduklarına karşılık olmak üzere, içinde ebedi olarak
kalıcıdırlar." (46/Ahkaf, 13-14)
"Emrolunduğun gibi dosdoğru
hareket et." 42/Şûrâ, 15)
"Ey Rabbimiz, bizi doğru
yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet ver.
Şüphesiz bağışı çok olan Sensin Sen." (3/Âl-i İmrân, 8)
"De ki: Allah doğruyu
söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrâhim'in dinine uyun. O,
müşriklerden değildi." (3/Âl-i İmrân, 95)
"Oturup da kardeşleri
hakkında: 'Bize uysalardı öldürülmezlerdi' diyenlere, 'Eğer doğru sözlü insanlar
iseniz, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!' de." (3/Âl-i İmrân, 168)
"İman eden ve sâlih amel
işleyenleri, içinde ebedî kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetlere
koyacağız. Allah, (bu söylenenleri) hak bir söz olarak vaad etti. Söz verme ve
onu tutma bakımından kim Allah'tan daha doğru olabilir?" (4/Nisâ, 122)
"Meryem oğlu Mesîh ancak bir
rasûldür. Ondan önce de (birçok) peygamberler gelip geçmiştir. Anası da
sıddîkadır/çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara
delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl (haktan) yüz çeviriyorlar." (5/Mâide,
75)
"Ey insanlar, siz kendinize
bakın; siz doğru yolda olduğunuz takdirde sapan dalâletteki kimse size zarar
veremez!" (5/Mâide, 105)
"Allah şöyle buyuracaktır:
'Bu, sâdıklara/doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde
ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan
râzı olmuştur, onlar da O'ndan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç
budur." (5/Mâide, 119)
"Rabbinin sözü, sıdk/doğruluk
ve adâlet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur.
O işitendir, bilendir." (6/En'âm, 115)
"... Biz elbette sâdıkız/doğru
söyleyeniz." (6/En'âm, 146)
"İçlerinden bir adama:
İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir sıdk/doğruluk
makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi
oldu ki, o kâfirler: 'Bu elbette apaçık bir sihirbazdır' dediler?"
(10/Yûnus, 2)
"Yoksa, 'Onu (Kur'an'ı)
kendisi uydurdu' mu diyorlar? De ki: 'Eğer doğru iseniz Allah'tan başka
çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre
getirin." (11/Hûd, 13)
"Emrolunduğun gibi dosdoğru
ol! Beraberinde bulunan, putperestliğe tevbe etmiş kimseler de doğru hareket
etsinler. Aşırı gitmeyin. Doğrusu Allah yaptıklarınızı görür." (11/Hûd, 112)

"Yusuf: 'Hayır, o kendisi
benim nefsimden (murâd almak) istedi' dedi. Kadının akrabasından biri şöyle
şâhidlik etti: 'Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise
yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu
ise, doğru söyleyenlerdendir. (Efendisi, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış
olduğunu görünce, (kadına;) ?şüphesiz bu, sizin tuzağınızdır. Çünkü sizin
tuzağınız gerçekten büyüktür' dedi." (12/Yûsuf, 26-28)
"Ey Yusuf, ey sıddîk/doğru
sözlü kişi!..." (12/Yûsuf, 46)
"Ve şöyle niyaz et: 'Rabbim!
Gireceğim yere sıdkla/doğruluk ve dürüstlükle girmemi sağla; çıkacağım yerden
doğruluk ve dürüstlükle çıkmaya muvaffak kıl. Bana tarafından, hakkıyla yardım
edici bir kuvvet ver." (17/İsrâ, 80)
?Kitap'ta İbrahim'i de an.
Çünkü O, sıddîk (sıdkı/doğruluğu bütün) bir nebî/peygamber idi.? (19/Meryem,
41). "Kitap'ta İsmâil'i de an. Gerçekten o, sözüne sâdıktı, rasûl ve nebî
idi." (19/Meryem, 54). "Kitapta İdris'i de an. Hakikaten o, sıddîk/pek
doğru bir insan, bir peygamberdi." (19/Meryem, 56)
"Eşlerine zinâ isnâdında
bulunup da kendilerinden başka şâhitleri olmayanlara gelince, onların her
birinin şâhitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah
adına yemin ederek şâhitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden
ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir." (24/Nûr, 6-7)
"Bana, sonra gelecekler
içinde, iyilikle anılmak (lisân-ı sıdk) nasip eyle!" (26/Şuarâ, 84)

"Hani Biz peygamberlerden
mîsak/söz almıştık; senden, Nuh'tan, İbrâhim'den, Mûsâ'dan ve Meryem oğlu
İsa'dan da. (Evet) Biz onlardan pek sağlam bir mîsak/söz aldık. Allah bu sözü,
sâdıkları/doğruları doğruluklarıyla sorumlu kılmak için aldı. Kâfirler için de
çok acıklı bir azap hazırladı." (33/Ahzâb, 7-8)
"Müslüman erkekler ve
müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, tâata devam eden erkekler
ve tâata devam eden kadınlar, sâdık/doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden
erkekler ve sabreden kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar,
oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve
(ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar
var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat
hazırlamıştır." (33/Ahzâb, 35)
"Doğruyu getiren ve onu
tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır. Onlar için Rableri
yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu, muhsinlerin/iyilik edenlerin
mükâfatıdır." (39/Zümer, 33-34)
"Rablerine karşı gelmekten
sakınanlar (müttakîler) ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da
kapıları açıldığında bekçileri onlara: 'Selâm size! Tertemiz geldiniz. Artık
ebedî kalmak üzere girin buraya' derler. Onlar: 'Bize verdiği sözde sâdık olan
ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a
hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş!' derler." (39/Zümer,
73-74)
"İman etmiş olanlar: 'Keşke
cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı!' derler. Ama hükmü açık bir sûre
indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm
baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara
yakışan da budur! (Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği
zaman Allah'a sadâkat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı
olurdu." (47/Muhammed, 21)
"Andolsun ki, size vaad
edilen, kesinlikle doğrudur ve cezâ mutlaka vuku bulacaktır." (51/Zâriyât,
5-6)
"Takvâ sahipleri cennetlerde
ve ırmakların kenarlarında, güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda sıdk makamında/hak
meclisindedirler." (54/Kamer, 54-55)
"(Allah'ın verdiği bu
ganîmet malları,) Yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah'tan
bir lütuf ve rızâ dileyen, Allah'ın dinine ve Peyamberine yardım eden fakir
muhâcirlerindir. İşte sâdıklar/doğru olanlar bunlardır." (59/Haşr, 8)