Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
MEHDÎ
MEHDÎ 
 
MEHDÎ 
 
 
 
Yol gösteren, hidayete eren, doğru 
yolu bulan, Allah tarafından kendisine rehberlik edilen kimse. Kıyamete yakın 
dönemde zulüm ve adaletsizliğin her tarafı kapladığı bir zamanda gelip yeryüzünü 
adaletle dolduracağı ve İslâmı hâkim kılacağı söylenen Ehl-i beytten birisi. 
 
Mehdi, kelime olarak Arapça He-De-Ye 
kökünden ismi mef'ul olup hidayete ermiş, hidayet bulmuş kişi anlamını taşır. 
Mehdî'nin ahir zamanda çıkacağına ve insanları hayır ve adalete yönelteceğine 
dair ahad haberler mevcuttur. Hz. Peygamber (s.a.s)'den nakledilen İtin Mâce'de 
mevcut hadislere göre Mehdî'nin Ehl-i beytten olacağı bildirilmektedir: 
 
"Mehdî bizden, Ehl-i beyttendir. Allah 
onu bir gecede zafere erdirecektir. Mehdî, Fatıma evlâdındandır."[1] 
 
"Biz Abdülmuttalib evlâdı Cennet 
ehlinin efendileriyiz. Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdî"[2] 
 
"Dünya hayatının sona ermesine bir gün 
bile kalsa, Allah zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak Ehl-i beytten 
birini gönderecektir."[3] 
 
Bu gibi hadislerin yanısıra diğer 
muhaddislerin hadis mecmualarında da bazı haberler mevcuttur. Bu hadisleri 
takviye edecek mütevatir derecede bir bilgi olmadığı gibi, bununla ilgili olarak 
Kur'ân-ı nass da mevcut değildir. Ayrıca Mehdî konusu Maturidî ve Eş'arî gibi 
Ehl-i Sünnet'in temelini oluşturan akaide dair eserler telif eden imamların 
eserlerinde işlenmemiş ve bu konu ele alınmamıştır. Ayrıca fer'i bir konu 
olduğundan ve ahad habere dayandığından dolayı bunu inkâr küfre sebeb olmadığı 
için ilk dönem akaid kitaplarına yansımamıştır. 
 
Ehl-i Sünnet'in akideye dair yazılan 
son dönemlerinde bu konu ele alınmaya başlanmış ve iman ile aralarında ilgi 
kurulmuştur. Bununla birlikte Şiâ'nın bütün kollarında Mehdîlik önemli bir husus 
olup sürekli işlenen ve Mehdî beklentisinin hâkim olduğu bir inanç 
görülmektedir. Şiâ'nın gizli imamı Mehdî'dir. Şiâ'ya göre bu gizlilik mutlaka 
bir gün sona erecek, yeryüzündeki bu zulüm ve adaletsizlikler yok olacak ve 
tarih boyunca haksızlığa uğratılan Ehl-i beytin intikamı alınacaktır. Onlar 
Kur'ân-ı Kerim'in Hud, 11/8; eş-Şuara, 26/4; el-Kasas, 28/5 gibi ayetlerin 
Mehdî'ye delalet ettiğini söylerler. 
 
Ehl-i Sünnet'te de Mehdî bekleme 
temayülü olmasına rağmen, ona insan üstü özellikler atfedilmeden toplumu İslâma 
yöneltecek bir yönetici veya ilim adamı olabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca 
ahad haberlere dayanan bu beklentinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini düşünmek 
insanın inancına gölge düşürmemektedir. 
 
İmam Sahavî ve İbn Hacer el-Heytemi 
gibi âlimlerin yanı sıra İmam Celâleddin es-Suyûtî "el-Örfü'l-Verdî fi 
Ahbâri'l-Mehdî" ve "Kitabü'l-Keşf" adı altında Mehdî ile ilgili hadisleri bir 
kitabında toplamıştır. Bu eser Ali b. Hüsameddin el-Muttaki tarafından 
"el-Burhan fi Alâmâtî Mehdiyyi Âhiri'z-Zaman " adıyla yeni bir tasnif ile ilim 
dünyasına kazandırılmıştır. İbn Hâcer el-Heytemî de bu konuda 
"el-Kavlu'l-Muhtasar fi Alâmâtil-Mehdiyyil-Muntazar" adlı eserini telif 
etmiştir. Bu her iki eser Müşerref Gözcü tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir. 
Mehdî ile ilgili hadisler yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Ebu Davut, Tirmizi, 
İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel gibi büyük âlim ve muhaddisler tarafından kaydedilmiş 
hadislerdir. Buna rağmen dikkate şayan bir husus vardır ki Buhârî ve Müslim bu 
konudaki hadislere eserlerinde yer vermemişlerdir. 
 
Sahihayn dışındaki hadis mecmualarında 
yer alan bu hadislerin sıhhat dereceleri tartışılmış ve genellikle zayıf 
derecesinde hadis oldukları kabul edilmiştir. 
 
Zaten bunlar arasındaki çelişkiler bu 
durumu göstermektedir. 
 
Ehl-i Sünnet'te Mehdî inancı söz 
konusu edilmesine rağmen, bir inanç olarak yerleşmemiştir. Şiâ bunu çok ileri 
seviyede akideyi ilgilendiren bir mesele olarak takdim etmiştir. Şia'da 
Mehdî'nin on ikinci İmam olduğu ifade edilmekle birlikte daha önceleri beşinci 
İmam olan Muhammed Bakır'ın Mehdî olduğu da ileri sürülmüştü. Hatta Ca'fer-i 
Sadık'ın da Mehdî olduğunu ifade eden görüşlere de tesadüf edilmektedir. 
 
Tamamen siyasî bir rol oynadığı 
gözlemlenen Mehdî inancı kesin bir delile dayanmamakta olup, İslâm tarihinde bir 
çok kanlı çatışmaya neden olmuştur. Emevî ve Abbasî tarihleri boyunca ortaya 
çıkan bir çok siyâsi grup hep liderlerinin Mehdî olduğunu söyleyedurmuşlardı. 
Hatta Kuzey Afrika'da kurulan ve daha sonra Mısır'a da hâkim olan Şiî Fatımî 
devletinin ilk hükümdarının Mehdî olduğu inancı bu devleti kuran ve sürdüren 
kimseler tarafından inanılan bir husustu. 
 
Ayrıca zaman zaman Türkiye'de ve başta 
İstanbul'da olmak üzere İslâm dünyasının birçok yerinde Mehdî olduğunu iddia 
edenler hiç de eksik olmamıştır. Bu gibi kimseler Mehdî beklentisinde olan bir 
çok insanı aldatmış ve hislerini istismar etmişlerdir. Meçhule dayalı olan bir 
arılayışın İslâm'ın genel prensipleri ile nasıl bağdaşmadığı görülmektedir. 
 
Bütün bunlar gözönünde bulundurulunca 
Mehdî inancının İslâmdaki yeri kendiliğinden ortaya çıkar.[4] 
 
Bu kavram ?hedy-hidayet' kökünden 
türemiş bir kelimedir. ?Hedy'; doğru yolu bulmak, yol göstermek, hidâyeti 
göstermek demektir.?Mehdi'nin sözlük anlamı, hidayete eren, doğru yolu bulan, 
Allah'ın hakk olan yola yönelttiği kimse demektir. 
 
Bu kelime sözlük anlamına uygun olarak 
şairler tarafından Peygamberimizi övmek için kullanılmıştır. Ayrıca dört 
halifeye de ?mehdi' dendiği olmuştur.[5] 
Hz. Hüseyin ve bazı halifeler hakkında övgü sözü olarak ?mehdi' sıfatı 
kullanılmıştır. 
 
Islâm tarihinde ?mehdi'; kendisinden 
önce zulüm ve haksızlıkların alıp yürüdüğü yeryüzünü, adaletle dolduracağı, 
İslâmı hakim kılacağı sanılan kişidir. 
 
Mehdi'nin günün birinde geleceği ile 
ilgili hadis kitaplarında ahad (tek râvi kanalıyla gelen) hadisler bulunmaktadır 
ama bunların içerisinde birbiriyle çelişen haberler vardır. Buharî ve 
Müslim'in kitaplarında ise Mehdi kelimesi geçen bir hadis yoktur. Kur'an'da 
mehdi'yi gösteren en ufak bir işarete de rastlamak mümkün değildir. 
 
Bazı hadis rivayetlerine göre Mehdi, 
ehl-i beyt'tendir ve Fâtıma (r.anhâ) soyundandır.[6] 
Dünya hayatının sona ermesine bir gün bile kalsa Mehdi'nin gönderileceği haber 
veriliyor.[7] 
 
İlk dönem itikat kitaplarında Mehdi 
konusu yer almamıştır. Ancak daha sonra yazılan akaid kitaplarında Mehdiden 
bahsedilmektedir. Mehdi'den bahseden hadisler mütevatir olmadığı için, bu konu 
iman konuları içerisinde yer almamıştır. Ancak İslâm tarihinde Mehdi iddiasıyla 
bir çok insan çıktı, insanlar bazılarına mehdi diye uydular ve bir çoğu da bir 
mehdi beklentisi içerisinde oldular. 
 
Mehdi meselesi İslâm tarihinin 
başlangıcında ortaya çıkan siyasí tartışmalar ve siyasí mezhebleşmelerden sonra 
daha çok gündeme gelmiştir. Özellikle Şii'lerde mehdi inancı dinin esasından 
sayılmıştır. Onlara göre beklenen bir mehdi (mehdi-i muntazar) gelecek, 
kendilerini zulüm ve baskıdan kurtaracak, yeryüzüne adaletle dolduracaktır. Bu 
bakımdan onlar, kendilerine öncülük eden Ehl-i Beyt imamlarına mehdi gözüyle 
bakmışlar ve onlara itaat etmişlerdir. Onlara göre mehdi, Fatıma (r.anha) 
soyundandır, günahsızdır ve olağanüstü özellikleri vardır. Şii'lerin çeşitli 
kollarına göre ayrı mehdiler vardır. Onların en büyük kolu olan İmamiyye'ye göre 
ise ?beklenen mehdi', Onikinci İmam, Ebu'l-Kasım Muhammed b. Hasan el-Mehdi'dir. 
O, küçük yaşta kaybolmuştur (ğaibtir), yeniden gelecek ve zulümleri 
önleyecektir. 
 
Ehl-i Sünnet müslümanlarının da mehdi 
beklentisi vardır ama, onların beklediği Mehdi olağanüstü bir kimse değildir. 
İyi bir insan ve takva sahibi bir önderdir. 
 
Anlaşıldığı kadarıyla Mehdi inancı 
siyasî olayların müslümanları fırkalara ayırmasından sonra daha çok gündeme 
gelmeye başlamıştır. Ahad ve zayıf haberlerin dışında sağlam dayanağı 
bulunmamaktadır. İslâm tarihinde bir çok Mehdiler çıkmıştır. Çevresine adam 
toplayıp saltanat sürmek isteyen niceleri veya zalim yöneticilerle mücadele 
etmek isteyen iyi niyetli önderlerinin bir kısmı bu Mehdilik beklentisinden 
yararlanmışlardır. Tarih boyunca nice sahtekârlar, çıkar sağlamak ve halkın 
üzerinde etkili olabilmek için mehdilik inancını istismar etmişlerdir. Günümüzde 
bile bazı açık gözler zaman zaman bu beklentiden yararlanmayı deniyorlar. İşin 
garibi bu gibi konuların istirmacısı bulanabileceği bilinmesine rağmen 
?mehdiyim' diye ortaya çıkanlar çevrelerine adam toplamayı hâlâ 
başarabiliyorlar. 
 
Mehdi beklentisi bir çok müslümanı 
ümitsizliğe ve görevini yapmamaya sevketmiştir. Öyle ya mehdi gelecek ve dünyayı 
düzeltecek, zulümleri önleyecek, insanlara hidâyet dağıtacak? Bu hayal 
nicelerini boş beklentilere sevketmiştir. Niceleri bu umut sebebiyle yapması 
gereken en basit görevleri bile savsaklamış, kendisine zulmedenlerle mücadele 
etmeyi terketmiş, zalimlere karşı çıkma görevini gelecek mehdiye bırakmıştır. 
 
Allah (cc) dilediği araç ve insanla 
dinini destekler. O dininin yaşanabilmesinin araçlarını dilediği gibi yaratır. 
Hidâyet O'nun elindedir, dilediğine verir. O'nun gönderdiği Kur'an-ı Kerim 
kıyamete kadar değişmeden kalacaktır. O Kur'an ki en büyük hidayet aracıdır. 
İnsanlara düşen Kur'an'ı anlamak ve O'na uymaktır. Hayalleri (ümniyye'yi) bir 
tarafa bırakıp yapması gerekeni gücü yettiği kadar yerine getirmektir. 
 
Mehdi beklentisi müslümanların ne 
imanlarını artırır ne de salih amellerini. Müslümanlar işlerini ve çalışmalarını 
gelmesi muhtemel mehdilere göre ayarlamazlar. Onlar, inandıklarını hayatlarından 
uygulamaya çalışırlar. Sonuç Allah'a aittir. 
 
Şimdiye kadar çıktığı iddia edilen ve 
hâlâ çıkmaya devam eden bu mehdilerden acaba hangisi gerçek mehdidir? 
Kaynaklarda bir sayı ve zaman verilmediğine göre hepsini de mehdi olarak kabul 
edecek miyiz? Bundan sonra ortaya çıkan mehdi adaylarına karşı nasıl bir tavır 
takınacağız? 
 
İşin garibi tarihten beri ortalıkta bu 
kadar mehdi adayı olmasına rağmen müslümanların durumlarında pek bir değişiklik 
görünmemektedir. Ne mehdinin mesajını anlayıp kendini düzeltenler var; ne de 
zalimlerin zulmünün son bulması. Bu mehdi adaylarının bir marifetleri varsa, 
müslümanların saf inançlarını maddeye çevirme işlerinden vazgeçsinler de biraz 
da asıl işlerine dönsünler. (!) İslâm ümmetinin dertlerine bir çözüm bulsunlar, 
İslâm ülkelerindeki tağutların hakimiyetlerine ve zulümlerine bir dur desinler. 
 
Kur'an, müslümanlara Mehdi beklemeyi 
değil; iman etmeyi ve imanın gereğini yapmayı tavsiye ediyor. Bunu yapmayanlar 
ise zarar edeceklerdir. (Asr Sûresi) 
 
Eğer Mehdi'yi hidayete götüren, 
hidayet veren şeklinde anlarsak; Kur'an en büyük mehdi'dir (Hâdi-hidayete 
erdicidir). İnsanlar bu mehdi'ye uyarsalar doğru yolu bulurlar ve kurtuluşa 
ererler. Kur'an'ın kendisi 
de insanları sürekli bu kurtuluşa davet etmektedir.[8] 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] İbn 
 Mâce, Fiten: 34; Dârimî, Mehdî: 1. 
 
 
 
 
 
 [2] Ebu 
 Davud, Mehdî: 1; Tirmizî, Fiten: 52-53; İbn Mâce, Fiten: 34. 
 
 
 
 
 
 [3] Ahmed 
 b. Hanbel, II, 117-118. 
 
 
 
 
 
 [4] Ahmed 
 Ağırakça, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/107. 
 
 
 
 
 
 [5] 
 Hutbelerde okunan dualarda dört halife hakkında ?mürşidiyyun-mehdiyyun- 
 irşad ediciler, hidayette olanlar' şeklinde övgü cümleleri geçmektedir. 
 
 
 
 
 
 [6] 
 Ebu Davud, Mehdi/Hadis no: 4282-4284, 4/106; İbn Mace, Fiten: 34, Hadis no: 
 4082-4088, 2/1366. 
 
 
 
 
 
 [7] 
 Ebu Davud, Mehdi, Hadis no: 4282-4283, 4/106. 
 
 
 
 
 
 [8] 
 Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 469-471.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.