Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Ba's ve Ba'sı İnkâr
Ba 
 
Ba's ve Ba'sı İnkâr 
 
 
 
Öldükten sonra dirilmeyi reddetmek. Hayatının 
başlangıç ve sonu olmayan tek varlık, Allah'tır. Diğer bütün varlıkların bir 
başlangıç ve bir sonu vardır. Her canlı gibi insan da doğar, büyür ve eceli 
gelince ölür. Ölen insan için kabir hayatı başlar, Kıyâmete kadar devam eden 
kabir hayatından sonra Kıyâmetin kopması ve ikinci defa İsrafil'in (a.s.) sûr'a 
üfürmesiyle kabirlerdeki bütün cesetler kendi ruhlarıyla birleşerek yerlerinden 
kalkıp, hesaplarının görüleceği geniş bir sahaya toplanırlar. Âhiret hayatının 
diğer merhalelerinden geçtikten sonra, iman ve amelleri nisbetinde Allah'ın 
kendilerine takdir etmiş olduğu Cennet veya Cehennem'e giderek âhiret hayatının 
devamını yaşamaya başlarlar. 
 
İşte insanın öldükten sonra dirilmesi ve âhiret 
hayatına başlamasına "ba's" denir. Öldüren ve dirilten Allah'tır. Ölümün ve 
dirilmenin nasıllık ve niceliğini tam manasıyla bilmemekle birlikte; bunlar 
hakkında verilen haberlerin doğruluğuna kesinlikle inanmamız istenmektedir. 
Haberin doğruluğu, onu bildiren zatın doğruluğuna bağlıdır. Ölümü ve öldükten 
sonra dirilmeyi haber veren, Allah ve O'nun peygamberidir. Bilindiği gibi 
öldükten sonra dirilmeye iman etmek imanın esaslarından biridir. Cibril Hadisi 
adı ile şöhret bulan bir hadiste Peygamberimiz (s.a.s.) imanın şartları 
konusunda şu ifadeleri kullanmaktadır: "...Allah'a, Meleklerine, Kitabına, 
Allah'a kavuşmaya, ve Peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanman, bir 
de bütün kadere inanmandır." (Müslim, İmân 8). Hadiste bildirildiği gibi 
altı maddeden ibâret olan iman esaslarının hepsine birden inanmak farzdır. 
Bunlardan bir tanesini bile inkâr etmek, bütününü inkâr demektir. Dolayısıyla 
öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmek küfür olup ebedî Cehennem azabını 
gerektirir. "Ba's" olayının dünyada benzerlerini görmek son derece mümkün ve 
kolay bir husustur. 
 
"Allah -ölenin- ölümü zamanında, ölmeyenin de 
uykusunda ruhlarını alır. Bu sûretle hakkında ölümü hükmettiği ruhu tutar, 
diğerini muayyen bir vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki bunda iyi düşünecek bir 
kavim için kesin ibretler vardır." 
(39/Zümer, 42). 
 
Bütün varlıkları yaratan ve herkesin sırlarını 
bilen Allah, ömürleri tamam olup ölecek olan nefisleri öldükleri zamanda ve 
ömürleri tamam olmayıp ölmeyecek olanları uykuları zamanında tutar, onları 
cesetlerine bırakmaz. İbn Abbâs'ın ifadesine göre: "İnsanda bir nefis ve bir ruh 
vardır. Aralarındaki fark güneş ile şuaları gibidir. Nefis, kendisiyle akıl ve 
temyiz yapılan; ruh da teneffüs ve hareket yapılandır. Ölüm halinde ruh ve nefis 
birlikte vefat ederken, uykuda yalnız nefis vefat eder." Âyetten ve izahından 
anlaşılacağı gibi ölüm ve öldükten sonra dirilmenin bir benzerini insan oğlu 
uyuma ve uyanmasıyla yaşamaktadır. 
 
Geçmişte ve günümüzde inananların dışında- 
insanların büyük bir kısmı öldükten sonra dirilme gerçeğini iki sebepten kabul 
etmek istememişlerdir. Birincisi, akıl ile idrak edememeleri, ikincisi de 
dünyada yaptıkları isyanlarının hesabını verme korkusu. Her iki tür insana cevap 
ve müminlerin imanlarını takviye açısından Kur'an'da konu ile ilgili birçok âyet 
vardır. Âyetlerden bir kısmı bu dünyada meydana gelen öldürme ve diriltme 
olaylarını göz önüne sermektedir: 
 
a) İsrailoğullarından biri, zulmen öldürüldü 
fakat, cezânın tatbik edilebilmesi için katil bulunamadı. Allah onlara bir sığır 
kesmelerini emretti, sığır kesildi ve yine İlâhî emir gereği, kesilen sığırın 
bir parçası maktûle vuruldu, maktûl de Allah'ın izni ile dirilerek kendisini 
kimin öldürdüğünü söyledi (2/Bakara, 73). 
 
b) Babil hükümdarı Buhtunnasrın, Kudüs ve 
civarını zaptedip harabeye çevirdi. Halkının bir kısmını öldürdü, bir kısmını da 
esir aldı. Esirler içerisinde bulunan -kuvvetli rivâyete göre Hz. Üzeyir (a.s.) 
Bâbil zindanlarından kaçarak Kudüs'e geri dönüp oranın harap halini görünce de 
buranın eski haline nasıl geleceğini üzüntü ile düşünmüştü. Bunun üzerine Allah, 
Üzeyir'in (a.s.) ruhunu alır ve yüz sene müddetle onu bu vaziyette bırakır. Yüz 
sene sonra dirilince yanındaki yiyeceklerinin aynen durup bozulmadığını, 
merkebinin ise kemiklerinin bile çürüyüp parçalandığını görür. Üzeyir (a.s.) bu 
durumda ancak bir gün veya daha az bir zaman kaldığını zanneder. Sonra Allah 
kudretiyle, Üzeyir'in (a.s.) merkebinin kemiklerini bir araya getirerek etlerini 
giydirir. Bütün bu hâdiseler Allah'ın emriyle meydana gelmektedir (2/Bakara, 
259). 
 
3) Hz. İsa'nın (a.s.) mucizelerinden biri de 
ölüleri diriltmektir (3/Âl-i İmrân, 49). 
 
4) Hz. İbrahim (a.s.), Allah'tan, ölüleri nasıl 
dirilteceğini göstermesini istedi. Ancak bu isteğinin, inançsızlığından değil, 
bilâkis kalbinin mutmain olması için olduğunu ifade etti. Allah O'na "O halde 
kuşlardan dördünü tut, onları kendine çek (iyice incele), sonra (kesip) her 
dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır; koşarak sana 
geleceklerdir... " (2/Bakara, 260) buyurdu. Hz. İbrahim de emredilenleri 
yapmış, kestiği kuşların etlerini birbirine karıştırarak her birinden birer 
parçayı dağlara koymuş, sonra da onları çağırdığında kuşların her bir parçasının 
kendi vücutlarıyla birleşerek Allah'ın izniyle canlanıp yanına geldiklerini 
görmüştür. 
 
5) Kur'an kâfir kral Dekyanos zamanında yaşayan 
birkaç mümin gencin, kralın zulmünden kaçarak mağarada saklanmaları hâdisesini (Ashâbu'l-Kehf 
olayını) anlatır. Özetle Kur'an'ın bildirdiğine göre bu gençler gizlendikleri 
mağarada üçyüzdokuz yıl uyurlar. Uyandıklarında bir gün veya daha az bir müddet 
uyuduklarını sanan gençler, içlerinden birini yiyecek almak üzere şehre 
gönderirler. Şehir değişmiş, kral değişmiş, halk hristiyan olmuştur. Alış veriş 
için kullanmak istediği paranın kâfir yönetici Dekyanos zamanına ait olduğu 
farkedilir. Genç ve arkadaşlarının hazine bulduğunu zanneden halk, gençle 
birlikte mağaraya gelirler. Genç, arkadaşlarına haber vermek üzere mağaraya 
girer ve bir daha dışarı çıkmaz (18/Kehf, 9-26). 
 
Yukarıda bildirilen ve Kur'an'la sâbit olan bu 
olaylar, öldükten sonra dirilme hâdisesinin, bizzat insan hayatı üzerindeki 
canlı misalleridir. Bunlardan başka Allah, insanlardan Ba's'ı anlamak ve ibret 
almak isteyenler için tabiattan da birçok örnekler ve misaller vermiştir: Hac 
sûresi beşinci âyette Allah, öldükten sonra dirilme konusunda kuşku içinde 
olanları ikaz etmek üzere şöyle buyuruyor: "Ey insanlar, eğer öldükten sonra 
dirilmekten kuşkuda iseniz (bilin ki) biz sizi (önce) topraktan, sonra nutfe 
(sperma)den, sonra alaka (embriyon)dan, sonra yaratılışı belli belirsiz bir 
çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim. 
Dilediğimizi belirtilmiş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir 
bebek olarak çıkarıyoruz. Sonra güç (ve kabiliyetler)inize ermeniz için (sizi 
büyütüyoruz). İçinizden kimi (henüz çocukken) öldürülüyor, kimi de ömrün en kötü 
çağına (ihtiyarlığa) itiliyor ki, bilirken bir şey bilmez hale gelsin 
(çocukluğundaki gibi vücutça ve akılca güçsüz bir duruma düşün). Yeri de 
kurumuş, ölmüş görürsün. Fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman 
titreşir, kabarır ve her güzel çiftten bitirir. Bu böyledir. Çünkü Allah, tek 
gerçektir. (Her şey O'nunla varlık kazanır) ve O, ölüleri diriltir ve O, her 
Şeyi yapabilir... Allah kabirlerde olanları diriltecektir." (22/Hacc, 5-7); 
"O ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderir. Nihâyet onlar, ağır ağır 
bulutları yüklenince, onu ölü bir memlekete yollarız; onunla su indirir ve türlü 
türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Herhâlde bundan 
ibret alırsınız." (7/A'râf, 57). 
 
Mekke müşriklerinden Adîy b. Rabîa, Hz. 
Peygamber'e (s.a.s.) Kıyâmet hakkında soru sordu o da Kıyâmetin kopacağını ve 
bütün insanların kabirlerinden dirilerek kalkacaklarını söyledi. Anlatılanları 
aklı ile kavrayamayan Adiy ve benzerlerine cevap olmak üzere Allah, "İnsan, 
bizim kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? Evet, 
toplarız, onun parmak uçlarını bile düzeltmeye gücümüz yeter." (75/Kıyâme, 
3, 4) âyetini inzâl ediyor. 
 
Bunlardan başka daha birçok âyetlerde Allah, 
-kâfirlerin inkârlarına rağmen- insanların, ölümlerinden ve toz toprak 
olmalarından sonra, vakti gelince tekrar dirilteceğini, hesaplarının görülmesi 
için mahşere sevkedileceklerini belirtmektedir. Verilen bu bilgiler, gayb 
alemine ait bilgilerdir. Bunların mantık veya müsbet ilimle izah ve ispatı söz 
konusu değildir. Ancak, âyetler üzerinde düşünen insanlar dirilme olayının 
gerçekliğini kavrayabilirler. İnsanı ve tüm varlıkları, modeli yok iken ilk defa 
yaratmaya muktedir olan bir varlık, onları öldürdükten sonra tekrar diriltmeye 
de güç yetirebilir. Müminler, dirilmeye inanırlar. İnanmayanları ise Allah 
"kâfir" olarak nitelendirmiştir (64/Teğâbün, 7). Ayrıca geniş bilgi için Kur'ân-ı 
Kerîm'in şu âyetlerine bakılabilir: 2/Bakara, 28; 6/En'âm, 29, 30, 94; 16/A'râf, 
38; 17/İsrâ, 51; 20/Yûnus, 102; 31/Lokman, 28, 58/Mücâdele, 6; 64/Teğâbün, 7; 
36/Yâsin, 52; 22/Hacc, 7; 19/Meryem, 33; 17/İsrâ, 49. (7) 
 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.